• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: LĠMĠNOĠD KAVRAMI VE TURĠZM

2.3. Liminality Üzerine Yapılan ÇalıĢmalardan Örnekler

Çalışmanın bu başlığı altında liminal kavramını daha iyi anlayabilmek, için bu konuda yapılmış bazı çalışmaya yer verilmiştir.

Mahon-Daly ve J. Andrews 2002 yılında İngiltere‟de doğum sonrası bebeklerini emziren ve emzirmeyen anneler üzerine bir inceleme yapmışlardır. Bu araştırmada, vücut, mekân ve geçiş törenleri üzerine kuramsal bir bakış açısı ile olaya yaklaşılmıştır.

72

Çalışmada bazı emziren annelerin liminal dönemde olabildikleri ve bunun nedenleri araştırılmıştır (s.61). Emziren bir kadın “yeni bir dünya”ya girmekte ve bir durumu yaşamaktadır. Yazarlar üç dönemden bahsetmişlerdir. Bunlardan birincisi doğum sonrası emzirme dönemi (kadınlar bu konuda emzirme veya emzirmeme konusunda kendi tercihlerini kullanabilmektedir), ikinci dönem ise kadınların bebeklerini emzirmeleri ile yaşadıkları duygusal deneyimlerdir. Bu deneyim yaşandığı an yaşanmadan önceki anlara geri dönüşü imkansızdır. Üçüncüsü ise emzirme olayının kendisi liminal bir aktivite olarak kabul edilebilir. Yazarlar bu faaliyetleri “davranışsal ritüeller” olarak tarif etmişlerdir (s.65).

İlter ve Alankuş 2009 yılında “AnaYavru Vatan Diyaloğunun Kuzey Kıbrısta‟ki Değişen Temsilleri” başlıklı bir çalışmalarında eşik kelimesiyle karşıladıkları “liminal‟ sözcüğünü, bir ara/geçiş mekânını, kültürlerarası alanı ifade ettiğinden bahsetmişler ve Bhabha‟ya (1994:4) atıfta bulunarak, “sabit kimlikler arasındaki bu geçişkenliğin, aralarında herhangi bir hiyerarşi varsaymayan ya da buyurmayan farklılıklarıyla kültürel melezliğe imkan verdiğini ifade etmişlerdir (s.49). R.McCrtney ve arkadaşlarının 2009‟da ele aldığı “liminal space” kavramının özünü antropolojide dini törenlerde bir durumdan diğerine geçmeyi anlatmak için 1982‟de Turner tarafından kullanıldığı ifade edilmiş. Liminal space ve geçici eşik sürecinin özellikleri şu şekilde sıralanmıştır (McCrtney ve diğ., 2009: 384-385);

 Zaman alabilir, eski ve yeni durum arasında kararsızlık olabilir.

 Beklentileri, duyguları içerebilir fakat aynı zamanda zor ve endişe vericidir.  Yeni durumun taklidini içerir.

McCrtney‟nin (2009) bir örneğinde bu durum daha iyi anlaşılmaktadır.

“Ergenlik dönemi süreci liminal alanın tüm özelliklerine sahiptir. Ergenlik döneminde bir birey, yetişkin bir kimliğe bürünüyor. Bu uzun bir süreçtir. Örneğin hayatı kazanmanın yolları vb. yeni bilgiler edinmeyi içeren duygusal ve zor bir zamandır. Gençler özellikle erken dönemlerde çocukluk ve yetişkinlik arasındaki gelgitlerle bir ara bocalar. Çevrelerindeki yetişkinleri taklit ederek yetişkin olmayı öğrenir”.

73

2005‟te bu kavram Meyer ve Land tarafından kullanılmış ve şu özellikleri tanımlamaktadır:

 Dönüşüm

 Yeni bilgi edinme

 Toplum içinde yeni statü ve kimlik edinme

Meyer ve Land (2005) bu bağlamda, öğrencilerinin dönüşümlerini anlamaya odaklanmışlardır. Öğrenciler öğrenme sürecinde iken konuyu anlama ve anlamama arasında bir boşluğa düşebilirler, endişe duyabilirler, bu aşamayı geçmiş olanların davranışlarını taklit edebilirler (McCrtney ve diğ., 2009: 384-385).

Gough 2010‟da kaleme aldığı bir yazısında bir hastalık sonucu belirsizliğin hâkim olduğu geçiş döneminde uygun (kabul gören) olan durumu terk etmek hatta özgürlüğü arayıp bulmakla ilgili olarak liminality kavramını kullanmıştır. İlgili yazıda liminality kavramı ile kadınların özgür olma istekleri ifade edilmiştir.

Latin göçmen ailelerin çocuk bakımı ve ABD‟de iki kültürlü çocuk yetiştirme üzerine bir araştırma yapan Uttal ise (2010) göçmenlerin iki toplumun belirsizliği arasında kendilerini liminoid bir durumda bulduklarını ifade etmiştir. Bu bölgede kültürel rekabetin ve farklı fikirlerin bir arada var olduğunu belirtmiştir. İki kültür bölgesinde insanlar, belirsizlik tarafından karakterize edilmiş geçici bir boşluk durumundadırlar. Bu liminal durumda, liminal unsurlar ne orada ne buradadır. Konumlar/statüler ise kanunlar, gelenek-görenek ve törenler tarafından kuşatılmış sınırların arasında veya ortasındadır (Uttal, 2010:730).

Uttal (2010), iki kültür arasındaki çelişkili değerler ve müzakere sürecini anlatmak için“liminal cultural work” kavramını kullanmıştır. “Liminal Cultural Work”, göçmenlerin yaşam koşullarının diğer kültürel sistemin içinde bir kültürün taşıyıcıları olduğunda iki toplumun değerlerinin ve uygulamalarının analizi hakkında nasıl karar verdiklerini ve müzakere ettiklerini açıklar. Bu kavram, iki kültürün eşit güvenilirliğe sahip olmadığını ve bir toplumun değerleri bir bağlamda baskın olabilirken diğer toplumun değerlerinin de başka bir bağlamda baskın olabileceğini varsayar (s.731).

74

Liew 2010 yılında öğrenci direnişi ve blogları üzerine yaptığı bir çalışmasında liminality ve diyalojizm11 kavramlarını direniş uygulamaları ile ilgili anahtar kavramlar olarak ele almıştır (s:306).

Wood 2012 yılında Yeni Zelenda‟da ki yüksekokul çağındaki gençlerin toplum içinde işgal ettikleri liminal boşluğu onların gündelik siyasi öznelikleri ile incelemiştir. Yeni Zelenda‟da eğitim almış belirli bir grup üzerine odaklanılmış ve liminal boşlukta kamu/özel, resmi/gayri resmi, makro/mikro siyaset olmak üzere üç olgu tanıtılmıştır. Liminal alanın işgali ile ilgili olarak gençler zorbalık, ırkçılık, su tasarrufu ve obezite gibi sosyal konularda yetişkinlerden farklı şekillerde cevap vererek benzersiz bir bakış açısı sağlamaktadır. Yazar gençler üzerine odaklanmanın liminal alanlarda siyasal pratiklere yeni anlayışlar getirdiğini ifade etmiştir. Yazar bu çalışmasında liminality kavramını gençlerin toplumda işgal ettikleri belirsizlik ve boşluk durumunu incelemek için bir araç olarak kullanmıştır (Wood, 2012:337-338).

Atkinson ve Robson (2012), iki ilköğretim okulunda çocukların sanat temelli uygulamalara katılımını incelemişlerdir. Yazarlar bu katılımı farklı zaman ve mekânda dönüştürücü potansiyeli ortaya çıkarma da yararlı bir liminality uygulaması olarak görmektedirler (s.1348). Yazarlar liminalitynin günlük yaşam rutinlerinden etkili bir şekilde ayrılmayı gerektirdiğini ve farklı kurallar, farklı ilişkiler ve farklı değerler içeren alternatif bir sosyal karşılaşmaya dönüştüğünü ifade etmişlerdir (s.1350).

Imai 2012 yılında insanların günlük yaşamının bir parçası haline gelmiş fakat zamanla rekabette farklı bir hal almış olan Japonya‟nın kentsel bir geçidi (alleyway-Roji12

) ile ilgili bir çalışma yapmıştır. Yazar geçmiş ve şimdi arasında bir sınır olarak bu geçidin doğasını anlamayı temel amaç olarak almış ve özellikle bu alan üzerinde yerli sakinlerin

11 Diyalojizm Mihail Bahtin‟in kuramsal kavramlarındandır. Genel anlamda dünyanın çok-dilliliğine atıfla öne sürülen bir kavramdır. Dilin özü ve niteliği, diyalojik olmasıdır. Bu anlamda, diyaloji, monoloğun tam tersidir. Bunun anlamı, anlamlar arasında karşılıklı etkileşim ve diyalog olmasıdır, yani diyaloji karşılıklı etkileşim üzerine kurulu bir anlamlaştırma düşüncesidir. Diyaloji, burada normal bir diyalogtaki gibi, iki kişi arasındaki söyleşi durumu değildir, esas olarak çoğul konuşan özneler arasındaki anlam ilişkisidir (http://tr.wikipedia.org/wiki/Mihail_Bahtin).

12

Roji: Japonca alley-geçit-dar sokak anlamına gelir. Roji stilde binanın merkezinde geçit gibi dar bir sokak var ve bu dar sokak özel yaşam alanı ile kafe gibi eğlence alanlarını birbirlerine bağlayan ana bir işlek cadde fonksiyonu görür (http://www.styleofdesign.com/architecture/roji-nadamoto-yukiko-architects/, Erişim Tarihi:03.03.2011).

75

karma bir şekilde bakış açılarını değerlendirmeyi hedeflemiştir. Imai (2012), bu alanı liminal olarak nitelemiştir. Bu araştırmada bu geçit, günlük kentsel yaşam için sıradan bir manzara sağlayan bir geçittir. Yazar ayrıca bir mekânın kimliğinin gündelik pratikler, kollektif deneyimler ve güçler tarafından şekillendirildiğini ifade etmiştir. Geçitler, tıpkı liminal boşluklar gibi farklı entelektüel, sanatsal, kültürel, ekonomik ve siyasi söylemlerin bir aracı olmaktadır. Geçit bu anlamda geçmiş ve günümüz arasında bir sınır oluşturmaktadır. Bu sınır sadece coğrafi ve fiziksel olarak değil aynı kentte yaşayan farklı kültürler ve dini gruplar arasında psikolojik ya da hayali bir oluşum olabilmektedir (2012:2).