• Sonuç bulunamadı

1.7. Finansal Bütünleşmenin Makroekonomik Etkileri

1.7.2. Finansal Bütünleşme-Ekonomik Büyüme İlişkisinde Yeni Yaklaşımlar

1.7.2.1. Eşik Hipotezi Yaklaşımı

1.7.2.1.2. Kurumsal Kalite Kanalı

Bu bölümde ekonomik büyümenin belirleyicilerinden biri olarak ilgi gören kurumsal kalitenin, finansal bütünleşme-ekonomik büyüme ilişkisine etkisi ele alınmaktadır.

Neo-klasik büyüme modelini büyümenin asıl belirleyicilerini ortaya koyamamakla eleştiren kurumsal iktisatçılar, ülkeler arasındaki ekonomik büyüme performansı farklılıklarını ülkelerdeki çeşitli kurumların farklılığı temelinde açıklamaktadırlar (North, 1991; 1994; Acemoğlu vd., 2001; Acemoğlu ve Robinson, 2008; Hall ve Jones, 1999; Knack ve Keefer, 1995).

North (1991) ekonomik kalkınmanın temel belirleyicisi olarak gördüğü kurumları, sosyal, politik ve ekonomik ilişkileri şekillendiren kısıtlar olarak görmektedir. Ayrıca North (1994), sosyal ilişkileri şekillendiren kısıtlar biçimindeki kurumların ekonomideki belirsizliği

azalttığını ve ekonomik performansa önemli katkılar sağladığını belirtmektedir. Acemoğlu vd. (2001) ise, ülkeler arasındaki ekonomik performans farklılıklarının özel mülkiyet haklarının korunması temelindeki kurumsal faktörlerle açıklanabileceğini ileri sürmektedir. Kurumlar arasındaki farklılıkların ekonomik performansa etkisini aynı coğrafyada yer alan liberal politikaları benimseyen ve liberal kurumlara sahip Güney Kore ile merkezi planlamacı politika ve kurumlara sahip Kuzey Kore’yi karşılaştırarak cevap arayan Acemoğlu ve Robinson (2008), Güney Kore’nin Kuzey Kore’ye nispeten daha hızlı büyüme sağlamasını ülkeler arasındaki özel mülkiyet hakkı temelindeki kurumsal farklılıklar ile açıklamaktadır. Acemoğlu ve Robinson (2008)’a göre Güney Kore’deki güçlü özel mülkiyet hakları, kredi kısıtlamalarını ortadan kaldırarak yatırımları ve ekonomik büyümeyi desteklemektedir (Acemoğlu ve Robinson, 2008).

Rodrik (2000), ekonomik performans farklılıklarını 4 farklı kurum çeşidine bağlamaktadır; mülkiyet hakları kurumları, düzenleyici kurumlar, makroekonomik istikrar kurumları ve çatışma çözümü kurumlarıdır. Mülkiyet hakları kurumları, kanun ve düzen, sözleşme uygulamaları, demokratik hesap verebilirlik, seçme ve seçilme hakkı gibi faktörlerden oluşmaktadır. Mülkiyet hakları, tüm ekonomik karar alma süreçlerini etkilemektedir. Yatırım ve tasarruf kararları, mülkiyet haklarından etkilenmektedir. Kurumlar, sözleşmelerin uygulanabilirliğini arttırarak ve yatırımların getirileri üzerindeki belirsizlikleri azaltarak ekonomik performansı ilerletmektedir. Düzenleyici kurumlar, piyasa başarısızlıklarını (asil- vekil problemi gibi) azaltarak ekonomik performansı arttırmaktadır. Yolsuzluk seviyesi, bürokrasinin kalitesi gibi faktörler, düzenleyici kurumları oluşturmaktadır (Rodrik, 2000). Acemoğlu vd. (2003) tarafında da ortaya konan makroekonomik istikrar kurumları, ekonomideki para politikası otoritesinin (merkez bankası) bağımsızlığını, şeffaf yönetim ilkelerini içermektedir. Makroekonomik istikrar kurumları ekonomideki oynaklığı azaltmakta, ekonomiyi negatif şoklardan korumakta ve ekonomideki belirsizliği azaltarak ekonomik performansı arttırmaktadır. Acemoğlu vd. (2003) ekonomide oynaklığa neden olan makroekonomik istikrarsızlığın, ülkelerin kurumsal kalite seviyesinin düşük olması ile açıklanabileceğini ileri sürmüşlerdir (Acemoğlu vd., 2003, Rodrik, 2000). Çatışma çözümü kurumları ise, ekonomik, politik ve etnik çatışmaları çözen kurumlardır. Bu kurumlar, tahsiste etkinlik artışı sağlayarak ve toplumda güven düzeyini etkileyerek ekonomik büyümeye katkıda bulunmaktadır (Rodrik, 2000; Uğur, 2011).

Hall ve Jones (1999), ülkeler arasındaki işgücü verimliliği farklılığının sosyal altyapıyı meydana getiren kurumlar tarafından açıklanabileceğini ileri sürmektedir. Acemoğlu vd. (2001) ise yerleşiklerin ölüm oranını kurumsal faktör olarak kullanarak kurumların ekonomik

performansı şekillendirdiğini öne sürmüşlerdir. Easterly ve Levine (2002), ülkelerin sahip olduğu coğrafi farklılıklar (iklim, doğal kaynak vb.) şeklindeki kurumların ekonomik büyümeyi arttırdığını iddia etmektedir. Rodrik vd. (2002)’ne göre mülkiyet hakları, kanun ve düzen, coğrafya gibi kurumsal değişkenler ekonomik farklılıkların en önemli açıklayıcısıdır. Barro (1991) ise, makroekonomik ve politik istikrarsızlık kurumlarının ekonomik büyüme ve yatırım üzerinde negatif etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Barro (1996) bir diğer çalışmasında kanun ve düzen ile demokrasi göstergelerini kullanarak kurumsal faktörlerin ekonomik büyümeye etkisini incelemiş, kanun ve düzen göstergesinin ekonomik büyümeye etkisinin pozitif olduğu sonucuna ulaşmıştır. Ancak demokrasi göstergesi durumunda etki doğrusal olmayan bir ilişki izlemektedir. Demokrasi düzeyinde artış, politik özgürlük seviyesinin düşük olduğu ülkelerde ekonomik büyüme oranını arttırırken, orta seviyedeki ülkelerde ekonomik büyümeyi azaltmaktadır. Knack ve Keefer (1995) ise kurumsal kalite seviyesinin ekonomik performansa etkisinin gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere nispeten daha önemli olduğunu ortaya koymuşlardır. Knack ve Keefer (1995)’a göre kurumlar, ekonomik büyümenin önemli bir belirleyicisidir.

Kurumsal kalite, finansal bütünleşme ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkide önemli yapısal bir faktör olarak ilgi görmektedir. Şirket ve devlet yönetiminin kalitesi, yasal yapı, yolsuzluk seviyesi ve devletin şeffaflık seviyesi ekonomideki kaynakların tahsisini etkilemektedir. Sermaye akımları kaynak artışına neden olmakta, bu nedenle finansal olarak bütünleşmiş ekonomilerde kurumların kalitesi daha önemli olmaktadır. Güçlü kurumlara sahip ve tamamlayıcı politika reformları uygulayan ülkeler, serbestleşmenin pozitif büyüme etkilerinden yararlanabilmektedir. Obstfeld (2004) güçlü kurumsal altyapının finansal bütünleşmenin ekonomik başarısı için önemli olduğunu ileri sürerken, Mishkin (2009a; 2009b) finansal bütünleşme sürecinin doğru olarak yönetilebilmesinin güçlü mülkiyet haklarının geliştirilmesini, yasal sistemin kuvvetlendirilmesini, yolsuzlukların azaltılmasını, finansal bilgi kalitesinin geliştirilmesini, şirket yönetiminin iyileştirilmesini ve kredilerin tahsisi sürecinde kamunun devre dışı bırakılmasını gerektirdiğini ifade etmektedir (Obstfeld, 2004, s.41; Mishkin, 2009a, s.157-58; 2009b, s.164-165; Kose vd., 2010, s.4316-4317).

Arteta vd. (2001)’ne göre Asya krizi, ülkelerin sermaye kontrollerini kaldırarak fayda sağlanmasının ancak yurt içi piyasaların ve kurumların güçlü olması durumunda geçerli olduğunu göstermektedir. Bu yaklaşıma göre sermaye hesabındaki serbestleşmenin pozitif büyüme etkisi için ihtiyatlı denetim ilkeleri geliştirilmeli, ahlaki risk problemi yaratan mevduata garanti limitleri sınırlandırılmalı, şirket yönetişimi ve kredi sahiplerinin hakları güçlendirilmeli, muhasebe standartları şeffaflaştırılmalı ve etkin icra-iflas hukuku

benimsenmelidir (Arteta vd, 2001, s.6). Arteta vd. (2001)’ne benzer olarak Acemoğlu vd. (2003) zayıf makroekonomik politika uygulamaları gibi faktörlerin krizlerin öncüsü olarak görüldüğünü, ancak bu zayıf makroekonomik ve yapısal politika uygulamalarının temel belirleyicilerinin zayıf kurumlar olduğunu ileri sürmektedirler.

Acemoğlu vd. (2003), zayıf makroekonomik politika uygulamaları sonucu yüksek enflasyon, geniş bütçe açıkları, aşırı değerli döviz kuru gibi ekonomik sorunlar yaşayan ülkelerin makroekonomik oynaklık ve krizlere daha fazla maruz kaldığını belirtmektedirler. Ancak Acemoğlu vd. (2003)’ne göre zayıf makroekonomik politika uygulamaların altında zayıf kurumlar yatmaktadır. Bu zayıf kurumlar, politik kurumları, etkinsiz özel mülkiyet hakkı korumalarını, yaygın yolsuzluğu ve yüksek derecede politik istikrarsızlığı içermektedir. Acemoğlu vd. (2003) kurumların etkisini kontrol ederek oynaklık ve krizler üzerinde makroekonomik politika uygulamalarının etkilerinin önemsiz olduğunu, zayıf makroekonomik politika uygulamalarının temelinde kurumsal problemlerin yattığını ileri sürmüşlerdir. Aslında makroekonomik performans ve istikrarı engelleyen zayıf makroekonomik politika uygulamaları oynaklık ve krizlerin nedeni değil belirtileridir (Acemoğlu vd., 2003).

Faria ve Mauro (2004), ülkedeki kurumsal kalite seviyesindeki artışın ülkenin sermaye akımları bileşimini etkilediğini ileri sürmektedir. Faria ve Mauro (2004)’ya göre kurumsal kalite seviyesindeki artış, ülkenin sermaye akımlarını bileşimini riskli borç akımlarından, şirket yönetimini iyileştiren, teknoloji transferi sağlayan doğrudan yabancı yatırım ve portföy hisse senedi yatırımlarına doğru kaydırmaktadır.

Daude ve Stein (2007), zayıf kurumların doğrudan yabancı yatırımlara iki yolla zarar verdiğini iddia etmektedir. Zayıf kurumlar vergi gibi hareket ederek doğrudan yabancı yatırım akımlarının yatırım maliyetlerini arttırmaktadır. Eksik sözleşme uygulamaları, yatırımların gelecekteki getirisine ilişkin belirsizliği arttırarak doğrudan yabancı yatırımları negatif etkilemektedir. Ayrıca zayıf kurumlar, doğrudan yabancı yatırımlar dahil tüm yatırım çeşitleriyle ilgili belirsizliği arttırmaktadır. Buchanan vd. (2012) ise zayıf kurumların doğrudan yabancı yatırımların oynaklığını arttırarak ekonomik büyümeyi olumsuz etkilediğini belirtmektedir (Daude ve Stein, 2007, s.318; Buchanan vd., 2012, s.82).