• Sonuç bulunamadı

1. GÖÇ

1.2. Göç Kuramları

Göç olgusunun tanımlarındaki çeşitlilik, göçe bakış açılarının çeşitliliğini göstermektedir. Tanımlardakine benzer bir çeşitliliğin göç kuramlarında da mevcut olduğu görülmektedir. Göç olgusunu açıklayabilmek için ortaya konulan teorilerin her biri göçü farklı sosyal boyutlarıyla ele almaktadır. Ancak göç olgusunu mutlak surette açıklayan ve kapsayan bir teorinin varlığından söz etmek mümkün görünmemektedir.

Göç ve göçmen ilişkisini açıklayabilmek için birçok göç kuramı geliştirilmiştir. Bu kuramlar, temel göç kuramları, ekonomik temelli göç kuramları ve sosyo-kültürel göç kuramları olarak üç grupta tasnif edilmektedir (Adıgüzel, 2016, s. 22-33). Bu bölümde, bahsi geçen kuramlardan temel kuramlar olarak kabul edilenler ve çalışmamızın problemi ile ilişkili olan kuramlar ele alınacaktır.

1.1.1. Ravenstein’ın Göç Kanunları

Göç kuramları içerisinde bilinen ilk kuram Ravenstein’a aittir. Çünkü Ravenstien’ın 1885’te yayımladığı çalışması göçle ilgili ilk çalışma olma niteliğini taşımaktadır (Yalçın, 2004, s. 22). “The Laws of Migration” başlıklı bu çalışması ile Ravenstein, William Farr’ın göçün hiçbir kanun olmaksızın devam ettiği iddiasına karşı bir yorum ortaya koymuştur. Çalışmasını İngiltere ile sınırlı tutmuş ve 1881 ve 1887 yılları nüfus sayımları çerçevesinde göçün kanunlarını belirlemeye çalışmıştır (Ravenstein, 1885, s. 167). İngiltere ile İskoçya ve İrlanda arasındaki nüfus ve göç ilişkisini incelemiştir (Ravenstein, 1885, s. 168).

Ravenstein, “The Laws of Migration” başlıklı çalışmasında göçün kanunlarını yedi maddede açıklamıştır. Bu maddeleri şöyle sıralayabiliriz:

1. Göçmenler çoğunlukla kısa mesafedeki çekim merkezlerine doğru göç ederler.

Bu süreç, gidilen yerde göç dalgalarının oluşmasına yol açar ve bu göç dalgaları, büyük endüstri merkezlerine doğru olmaktadır.

2. Göçmenler çekim merkezlerine doğru ilerledikçe arkalarında (kırsal bölgede), uzak bölgelerden gelen göçmenler tarafından doldurulan boşluklar bırakırlar. Bu şekilde oluşan boşluklar, kentin ya da ülkenin en uzak köşelerine kadar ulaşan göç dalgaları ile doldurulur. Bu sistematik de göç sürecinin meydana getirdiği basamaklar olarak adlandırılmaktadır.

3. Yayılma ve emme süreçleri birbirlerini destekler niteliktedir. Göçmen çekim merkezinin daha geniş imkânlarından istifade etmek maksadıyla kentlere doğru bir yayılma gösterir. Kentlerdeki işgücü ihtiyacı da bu yayılma ile karşılanmakta ve göç, bu merkezlerce emilmektedir. Başka bir ifadeyle yayılma ve emme, karşılıklı amaç ortaklığı olan iki ayrı süreçtir.

4. Göç alan merkezler aynı zamanda göç de vermektedir. Bu da bir göç dalgasını beraberinde getirir ve her bir göç dalgası, yeni bir dalgaya sebep olur. Neticede göç, zincirleme olarak devam eder. Ancak Tekeli, Ravenstein’ın bu yaklaşımına bir dipnot ekler. Ona göre göç gözlemlerine dayanılarak yapılan genellemelerde, her göç akımının bir karşı akım doğurduğu üzerinde durulmuştur. Yalnız bu karşı akım esas akım kadar büyük değildir. Başka bir deyişle iki yönde doğan bu akımlar simetrik değildir (Tekeli, 1975, s. 160).

5. Uzun mesafeli göçlerde, göçmenler çoğunlukla gelişmiş sanayi ve ticaret merkezlerini tercih ederler.

6. Kentte yerleşik olarak yaşayanlar, kırsal alanda yaşayanlardan daha az göç etme eğilimindedirler.

7. Kadınlar erkeklere oranla daha fazla göç etme eğilimindedirler (Aydemir &

Şahin, 2017, s. 362; Adıgüzel, 2016, s. 23; Çağlayan, 2006, s. 69).

Görüldüğü üzere Ravenstein’ın göçlerle ilgili olarak ortaya koymuş olduğu bu yasalar, kendi yaşadığı döneme ait ekonomik, sosyal ve kültürel göstergelere dayanılarak oluşturulmuştur. Dolayısıyla günümüzdeki çok boyutlu ve daha karmaşık ilerleyen göç süreçlerinin anlaşılması noktasında eksik ve yetersiz kalabilmektedir (Çağlayan, 2006, s.

71).

1.1.2. Stouffer’in Kesişen Fırsatlar Kuramı

Stouffer “Intervening Opportunities: A Theory Relating Mobility and Distance”

başlıklı çalışmasında, önceki çalışmalardaki mesafe vurgusundan farklı olarak, göç edilen yerdeki fırsatlar meselesine dikkat çekmiştir. Bir sosyal aktör olarak göçmeni konu edinen “Kesişen Fırsatlar Teorisi”ni ortaya atmıştır. Bu teoriye göre gidilen yerde fırsatlar

ne kadar çoksa, oraya göç eden insanların sayısı da aynı derecede çoktur (Aydemir &

Şahin, 2017, s. 364).

1.1.3. İtme-Çekme Kuramı

Bu kuramın formülünü ve içeriğini ilk olarak 1966 yılında Everett Lee Bir Göç Teorisi “A Theory of Migration” adıyla yayınladığı makalesinde yazmıştır. Fakat daha sonraki yıllarda bu kurama çeşitli kişiler tarafından katkılar yapılmış ve kuram geliştirilmiştir (Çağlayan, 2006, s. 72). Lee, kuramında göçmendense göç sürecine odaklanmış; ancak göçmenin de göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtmiştir.

Göçe karar vermede ve göç sürecinde rol oynayan faktörler dört başlık altında toplanmıştır (Lee, 1966, s. 49):

1. Yaşanan yerle ilgili faktörler

2. Gidilmesi düşünülen yerle ilgili faktörler 3. Karşılaşılan engeller

4. Bireysel faktörler

Lee’ye göre göç olgusunda hem gidilen yerde hem de yaşanılan yerde göçü tetikleyici olan itici ve çekici faktörler vardır. İtme-çekme teorisi, göç kuramları arasında üzerinde en çok vurgu yapılan kuramlardan birisidir. Göç Terimleri Sözlüğünde itme ve çekme faktörleri (push & pull factors) açıklanmaktadır. Buna göre, insanların ülkeden (bölgeden) ayrılmasına neden olan faktörler itme faktörleri, yeni bir ülkeye (bölgeye) gitmelerini cazip kılan faktörler ise çekme faktörleridir (Göç Terimleri Sözlüğü, s. 30).

Bu faktörleri Lee, Şekil 1’de de görüldüğü gibi etkilerine göre (+), (-) ve (0) ile göstermiştir. Ona göre itici ve çekici faktörler bireyden bireye farklılık göstermektedir.

Örneğin çocuğu olan aileler için gidilen yerdeki okul sisteminin kaliteli olması (+) değer ifade ederken çocuk sahibi olmayan aileler için sebep olduğu yüksek emlak vergisinden dolayı (–) anlam taşır (Lee, 1966, s. 50).

Yaşanılan Yer Karşılaşılan Engeller Gidilecek Yer

Şekil 1. Göç sürecinde gidilen yer ve yaşanılan yerde karşılaşılan engeller (yaşanılan yer=origin; terkedilen yer =destination; karşılaşılan engeller= interving obstacles)

Lee’ye göre hem yaşanılan yerde hem de gidilecek olan yerde itici ve çekici faktörler vardır. Ancak hem yaşanılan yer hem de gidilecek yerdeki faktörler kendi grupları içinde değerlendirilmeli, eş değer kabul edilmemelidir. Daha net bir ifadeyle, yaşanılan yerdeki itme çekme faktörleri kendi içerisinde bir bütün olarak; göç edilecek yerdeki itme çekme faktörleri de kendi içerisinde bir bütün olarak değerlendirilmelidir (Çağlayan, 2006, s. 73).

Lee, kuramında göçün belirleyicileri olarak makro (kişisel olmayan) ve mikro (kişisel) faktörlere vurgu yapar. Yerleşik olanlar, yaşadıkları yerdeki mevcut şartları, olumlu ve olumsuz faktörleri bilmektedir. Yaşadığı yerdeki itme ve çekme faktörlerinin hesabını yapabilmektedir; ancak gidilecek yerin sosyal yapısı ve mevcut duruma dair belirsizlik ve muhtemel riskler göç sürecini yavaşlatan ya da engelleyen faktörler olarak karşımıza çıkar.

Lee göç sürecinin engelleyicilerini de makro ve mikro boyutlarda ele alır. Ona göre kişisel farklılıkları ve kişinin içinde bulunduğu durumsal bağlamları temel alan mikro faktörler; göçün beraberinde getireceği hukuksal ve sosyal belirsizlik, göç mesafesi, ulaşım için ödenecek bedel ve ulaşım imkânları gibi çeşitli etmenlerdir. Göçü engelleyen makro faktörler ise, katı göç kanunları, ırk ya da ulusal kimliğe gönderme yapan göç

+ - + 0 - + - + 0 + 0 - + - + 0 - + - + 0 + 0 - + - + 0 - + -

+ 0 + 0 - + - + 0 - + - + 0 + 0 -

sistemleri, göç için fiziksel uygunluk ve sağlamlık kontrolleri gibi göçmenlerin karşılaşabileceği daha üst düzeydeki faktörlerdir (Çağlayan, 2006, s. 74).

Temel kuramlardan olmakla beraber Lee’nin itme-çekme kuramı günümüzdeki hem iç göç hem de dış göç çalışmalarında halen işlevselliğini korumaktadır. İtme- çekme kuramının göç olgusunu izahta yetersiz kaldığı noktalarda ise kuramın temelini muhafaza etmekle beraber yenilikler katılmakta, kuram geliştirilmektedir.

1.1.4. Ekonomik Temelli Göç Kuramları

Ekonomik temelli göç kuramları, emek piyasasındaki arz ve talep arası farkın ülkelere (bölgelere) göre değişmesi esasına dayanır. Ekonomik temelli kuramlar başlıca neo-klasik ekonomi kuramı, yeni ekonomi kuramı, emek piyasası kuramlarıdır (Adıgüzel, 2016, s. 27-29).

-Neo-klasik ekonomik kuram, makro ve mikro olmak üzere iki boyutta ele alınır.

Makro kuram, emek göçünün ekonomik gelişme sürecindeki gelişimini inceler. Arz-talep dengesi ve coğrafi olarak sermaye-emek dağılımını açıklar. Makro kurama göre emek, sermayenin yoğun olarak toplandığı coğrafyalara doğru göç eder. Mikro kuramda ise emek piyasası vurgusuyla beraber bireyin rasyonel düşünüp maliyet hesabı yaptığına işaret edilir. Göç edilecek yer, maliyet-kar hesabı yapılarak belirlenir.

-Yeni Ekonomi Kuramına göre göç kararı tek tek bireyler tarafından alınan bir karar değil, tüm aile fertlerinin ortak verdikleri kolektif bir karardır. Yaşam kalitesini artırmak, daha yüksek bir refah seviyesine ulaşmak için aileden bir veya birkaç kişi göç sürecine dâhil olur. Az gelişmiş ülkelerde görülen bu göç tipinde, göç eden birey yurt dışında veya göç ettiği bölgede kazandığı parayı diğer aile fertlerine gönderir ve onlar da yaşadıkları yerde yatırım yapma imkânı bulurlar.

Araştırmamızın örneklem grubunda Artvin’den Ereğli’ye göç eden katılımcıların verdikleri yanıtlarda yeni ekonomi kuramının bir örneği gözlemlenmektedir. Anket

verilerini desteklemek amacıyla yapılan görüşmelerden elde edilen verilerde, öncelikle aile fertlerinden bir liderin metropol şehirlere doğru gerçekleşen işçi göçü sürecine dahil oldukları, ancak kazançlarının memleketlerindeki aile fertlerinin yatırım yapmasına yetecek miktarda olmaması sebebiyle geri döndükleri anlaşılmaktadır. Sonraki süreçte Network (Ağ) teorisinde işaret edildiği şekilde hemşehrilik bağı vasıtasıyla Ereğli’ye göç ettikleri görülmektedir.

- Emek Piyasası Kuramını Piore ortaya atmıştır. Ona göre mesleki statünün düşüklüğü ve artan ekonomik hareketlilik için imkânların sınırlılığı, işgücü piyasasındaki problemlerin artışına sebep olmaktadır. Göçmen işçiler, bu problemler için hazır birer çözüm niteliği taşımaktadır (Fine, 2016, s. 775). Başka bir ifadeyle Emek Piyasası Kuramına göre göç, büyük oranda modern sanayi toplumlarındaki istihdam açığından ve işgücü talebinden kaynaklanmaktadır. Yerleşik olanların talep etmediği işlerde oluşan işgücü ihtiyacını, göçmen olanlar sağlamaktadır.

1.1.5. Göçmen İlişkiler Ağı (Network Kuramı)

İlişkiler ağı kuramı göçe ve göçmene yaklaşımı ile diğer kuramlardan ayrılmaktadır. Ağ kuramının temelini; göçmenlerin göç ettikleri ülkede kurdukları, aynı zamanda göç alan ülke ile göç veren ülke arasında da kurdukları sosyal ağların varlığı ve bu ağların, süregiden karşılıklı göçler üzerine olan etkisi oluşturmaktadır (Çağlayan, 2006, s. 85). Göçmen ilişkiler ağı, gidilmek istenen yere daha önce göç etmiş olan öncü grupla onları takip eden yeni göçmenleri, arkadaşlık, akrabalık ya da hemşehrilik sebebiyle birbirine bağlayan kişilerarası bir ağ olarak betimlenmektedir (Massey, ve diğerleri, 1993, s. 448).

İlişkiler ağı kuramı, bir yerleşim yerine göç eden öncü göçmenlerin, o bölgeye doğru bir göç akımına ve zincirleme göçe zemin hazırladığını savunmaktadır. Bunun nedeni ise öncü göçmenlerin, göç ettikleri yer ile daha önce yaşadıkları yer arasında bir

ağ kurmasıdır. Göçmen ilişkiler ağı, öncü grupların oluşturduğu imkânlar sayesinde yeni göçmenlerin yaşayacağı maliyet sorunlarını minimalize etmektedir (declining costs).

Aynı şekilde, güvenilir ve güvenli gelir kaynaklarına dair daha önce edinmiş oldukları tecrübe ile yeni göçmenlerin karşılaşacağı riskler de ortadan kalkmaktadır(declining risks) (Massey, ve diğerleri, 1993). Başka bir ifadeyle, öncü grupla aynı bölgeye göç etmek isteyen bireyler, karşılaşılması muhtemel olan engelleri, öncü göçmenlerin kurmuş olduğu bu ilişkiler ağı vasıtasıyla daha kolay aşarlar. Bu konuya Tekeli de dikkat çekmiştir. Göç edecek kişinin fırsatları araştırma ve bilgileri edinmede akraba ve tanıdık ilişkilerinin kitle haberleşme araçlarından daha etkili olduğunu söylemektedir (Tekeli, 1975).

Göçmen ağları, hemşehrilik ve akrabalık olgularıyla yakından ilişkilidir. Bu hem dış göç hem de iç göçte kendisini gösteren bir gerçektir. “Bugün Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan 3 milyondan fazla Türkiye kökenli nüfus, iki temel farklı göç döneminin mirasıdır: 1960'lar ve 1970'leri içeren işçi göçü dönemi ve l980'ler ve l990'lar boyunca süregelen işçi göçü sonrası dönem. Birinci dönemde Batıya doğru yoğun olarak yaşanan işçi göçünü, ikinci dönemde devam eden göç dalgaları takip etmiştir. Göç dalgaları ile göçün sürekliliğini sağlayan bu göç ağı, şu anda Avrupa'da ikamet eden göçmenlerin ve onların Türkiye'deki akraba ve arkadaşlarıyla devam ettirdikleri sosyal bağları sayesinde var olmuştur. Göç ağı vasıtasıyla gerçekleşen göç dalgaları sonucunda Batı Avrupa’ya göçün ikinci döneminde, Batı Avrupa’daki Türkiye kökenli nüfus 1,5 milyon artmıştır.”

(İçduygu & Sirkeci, s. 256).

Akraba ve hemşehriler ile kurulan ağ, yalnızca dış göçte değil iç göçte de riskleri ve maliyeti düşürmesi yönüyle göç dalgalarının oluşumunda etkili olmaktadır. İçduygu

& Sirkeci de çalışmasında bu konuya değinmiş ve göç kararının alınmasında başlıca referans grubu olan hemşehri ve akrabaların, kentteki çeşitli zorlukların üstesinden

gelmeye yarayan toplumsal örüntülerin başlıca kaynağı olduğunu ifade etmiştir (Akşit &

Akçay, s. 331).

Araştırmamızın örneklemini oluşturan Ereğli’deki göçmenler “Niçin Ereğli’yi tercih ettiniz?” sorusuna %34.1 oranında akraba, %8.9 oranında hemşehrilik bağını sebep göstermişlerdir. Rakamlardan anlaşıldığı gibi katılımcıların %43’ü öncü grupların oluşturduğu ilişkiler ağını kullanarak göç etmişlerdir. Bu nedenle göçmen ilişkileri ağı kuramı, araştırmamız için diğer kuramlardan daha açıklayıcı niteliktedir.