• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.7. Kavram Edinim Kuramları

2.7.3. Ön tür kuramı

Roshc’a gelene kadar kavram kuramlarında Aristocu mantık hâkimdir. Buna göre bir varlığın gerekli ulama ait olabilmesi için tüm şartları yerine getirmiş olması gerekir. Bu oldukça katı disipline bağlı bir görüştür. Burada ulam nedir sorusunu cevaplamamız gerekir.

Türk Dil Kurumunun (TDK) https://sozluk.gov.tr/ internet adresindeki sözlükte “Aralarında herhangi bir bakımdan ilgi veya benzerlik bulunan şeylerin tümü, makule, kategori.” olarak tanımlamıştır. Uysal & Gökmen’e (2016) göre ulam ile kavram arasındaki bağ, alanyazında

tartışmalı olsa da ulam, kavram gibi soyut olmayan ancak içerisinde birbirine benzer örnekler taşıyan, soyut ancak sistemli bir yapı olarak tanımlanabilir.

Ulamlama konusunda ilk fikir ayrılıkları Batı’da ortaya çıkmıştır ve bu Aristo’ya kadar uzanmaktadır. Kavramla ilgili bu anlayışa klasik anlayış ya da geleneksel anlayış denir (Dilber, 2014; Gökmen & Önal, 2012; Uysal & Gökmen, 2016).

Bu anlayışların üzerine oturduğu temel; gerekli ve yeterli şartlar ilkesidir. Buna göre bir varlığın bir ulama dahil olabilmesi için ulamın sahip olduğu tüm özelliklere sahip olması gerekir. Buna göre üyeler arasında keskin sınırlar bulunmaktadır. Bir varlık sadece A yahut B mi olmalıdır ve ögeler içerisinde bulundukları ulamları temsil ederken eşit midirler? Bu soruların cevaplarını Rosch’un Ön Tür kuramında bulabilmekteyiz (Uysal & Gökmen, 2016).

Bu alanın ortaya çıkışı Wittgenstein’in prototip kuramını ortaya atmasıyla başlamıştır.

Wittgeinstein’in yaklaşımına Rosch gerekli kuramsal ve deneysel çalışmalar ile katkı sağlayarak prototip kuramını ortaya koymuştur (Dilber, 2014). Rosch'un ön tür kuramı, Wittgenstein’ın ana hatları ile bu açıdan örtüşür (Seferoğlu, 1999).

Çengelci’ye göre insanların hatırlama ve tanıma testlerinde maruz kaldıkları birimleri özümsediklerini söylemiştir. Bunun sonucunda zihinlerindeki prototipleri daha önce görmüş gibi işlemlediklerini saptamıştır. Bu duruma prototip modeli demiştir. İnsanlar zihinlerinde var olan kavramlarla özet bir prototip yaratıp karşılaşılan yeni nesneleri bu tip ile

karşılaştırmaktadırlar. Bu yaklaşım devamında Rosch’un çalışmaları ile prototip kuramı adını almıştır (akt. Dilber, 2014). Rosch’a göre her ulamın temsil eden en başarılı ögeler vardır. Bu başarılı olan ögeler merkezden çevreye doğru sınıflandırılır. Bu bulgu ön-tür kuramının temelidir (akt. Gökmen, 2013). Prototip nedir sorusuna cevap ise kategorinin en iyi örneğidir denilebilir (Çengelci, 1996).

Geirrsson ve Losonsky’e göre Rosch ön türlerin dilden ayrı ve evrensel olduğunu anlatırken, Wittgenstein ise Sapir- Whorf kuramındaki gibi, kullanılan dilin zihni ve bilişi (cognition) belirlediğini söyler (akt. Seferoğlu, 1999).

Roshc’a göre prototip kuramı, bilişsel sınıflama durumlarını baz alarak kavramların zihinde nasıl gösterimler oluşturduğunu ve bunların nasıl kodlandığı sorularına cevap arar.

Kurama göre sınıflama iki temel ilke üzerinde şekillenir. Birinci olarak ulamın dizgesel işlevleridir. Bu bilişsel olarak ulam oluşturmak en az uğraş ile en yüksek bilgiye ulaşmayı sağladığını söyler. İkincisi ise elde edilen bilginin içeriği ile ilgilidir. Algılanan dünyanın biçimlenmiş bilgi ile oluştuğunu söyler (akt. Coşkun, 2006).

Bu yaklaşım Rosch’un çalışmaları sonucunda proto- tip teori (ön tür ) adını almıştır.

Rosch’un çalışmaları sonucunda gelişen ön tür yaklaşımına göre kavram farklı zamanlarda, kültürlerde ve özgeçmişlerde aynı tiptir. Yani insanlar aynı kavramları paylaşırlar. Köpeklerle hakkında konuşmak, köpeklerle ilgili düşünceleri aktarmak için biz köpek kavramını

kullanmak zorundayız. Aksi takdirde iletişim bozulur” (Pesonen, 2002, s.11).

Rosch deneyinde deneklerin şu yargılara “Evet” yanıtının süresini tutmuş ve hızlı cevap alınanların ilgili ulamı daha iyi yansıttığı sonucuna ulaşmıştır. Sorular şunlardır: İlk olarak

“Penguen bir kuştur.” ve ikinci olarak “At bir taşıttır.” yargıları deneklere söylenmiştir. Bu süreler arasındaki farktan yola çıkarak yine her bir üyenin ilgili kuramı aynı derecede yansıtmadığını ortaya koymuştur (Dilber, 2014).

Rosch deneklerin en prototipik ögeyi seçerken kendilerinin en çok ilgi duyduğu veya sevdikleri ögeleri seçmediklerini (bu faktörün sonuçlan etkilemediğini) göstermek için başka bir grup deneğe her ulamda ögeleri ilgi veya tercihleri açısından

değerlendirmelerini isteyen bir anket daha uygulamıştır ve de bu anketten elde edilen sonuçlar ilk iki araştırmanın sonuçlarından tamamen farklı olmuştur. Buna dayanarak Rosch anlamsal ulamların ulamın karakteristik (tipik) özelliklerini taşıyan ve ulamı en

iyi temsil eden protopik ögeler etrafında odaklanarak, ulamı gittikçe daha az temsil eden ögelerden oluştuğunu ileri sürmüştür (Seferoğlu, 1999, s.81-82).

Rosch’un bir çalışmasında prototipik ögelerin bir ulama ad olmuş alt anlamlılık terimine en yakın olduğunu söylemiş ve bunun için bir deney yapmıştır. Çalışmaya göre “Her sabah kuşlar penceremin önünde cıvıl cıvıl öterler.” cümlesinde geçen kuş yerine serçe konabilirken hindi konulamaz. Bu da yine aynı ulam içerisinde ögelerin ilgili ulamı eşit derecede

yansıtmadığını ortaya koymuştur (akt. Seferoğlu, 1999).

Rosch’un yapmış olduğu bir deneyde katılımcılara en iyiden en kötüye doğru puanlamaları istenmiştir. Bu deney göstermiştir ki tüm üyeler aynı kavramları işaretlememişlerdir. Bazı kavramlar istatiksel olarak çok işaretlenmiş, bazıları ise grup üyelerinin azı tarafından işaretlenmiştir (Pesonen, 2002).

Tablo 1

Rosch'un 1973'te elde ettiği en tipik üye dereceler

Meyve Sebze Kuş

Elma 1.3 Havuç 1.1 Kızılgergedan 1.1

Erik 2.3 Kuşkonmaz 1.3 Kartal 1.2

Çilek 2.3 Soğan 2.7 Devekuşu 3.3

İncir 4.7 Maydanoz 3.8 Tavuk 3.8

Zeytin 6.2 Salatalık Yarasa 5.8

Taşıt Hastalık Suç

Araba 1.0 Kanser 1.2 Cinayet 1.0

Scooter 2.5 Sıtma 1.4 Hırsızlık 1.3

Üç t. bisiklet 3.5 Kızamık 2.8 Şantaj 1.7

Kayak 5.7 Romatizma 3.5 Zim.para geç. 1.8

At 5.9 Nezle 4.7 Serserilik 5.3

Kaynak: (Rosch’tan akt. Pesonen, 2002, s. 19)

Rosch bu deneyinde deneklerden ilgili kavramlar altındaki ögeleri en tipikten en uzağa doğru puanlamasını istemiştir. Tablo 1’de, 1 den 7’de kadar verilen puanlar sonucunda en 1 en tipik, 7 ise en zayıf öge olarak listelenmiştir.

2.7.3.1. Ön tür kuramında sınıflama.

Ön tür kuramında merkezde bir prototip bulunmaktadır. Bu ilgili türü en güçlü şekilde temsil ettiği varsayılan varlıktır. Diğer üyelerin aile benzerliği ilişkileri, prototip ile ortak özellikleri, ayrıldıkları noktaları, ilgili ulamı temsil kabiliyeti ilgili ulamın iç yapısı ile ilgilidir ve yatay düzeyde ele alınmaktadır. Ulamların kendi aralarındaki ilişki ise dikey düzeyde ele alınmaktadır. Bunlar: Alt düzey, temel düzey ve üst düzeydir.

Ön-tür kuramına göre yer, bina, iş yeri gibi kavramların sırasıyla üst düzey, temel düzey ve alt düzeyi yansıtmaktadır. Temel düzey kavramlar en kolay öğrenilen, çabuk ayırt edilebilen kavramlardır. Üst düzey kavramlar daha az ortak özelliğe sahip olan kavramlardır. Alt düzey kavramlar ise daha özelleşmiş, kendi aralarında yüksek benzerlik taşıyan kavramlardır.

2.7.3.1.1. Üst düzey ulamlar.

Kavramlar arası dikey hiyerarşi içerisinde en tepede bulunan ulamdır. Bu varlıklar kendi aralarında daha az ortak özellik bulundurmaktadırlar. Rosch’un yapmış olduğu deneylerde deneklerden üst düzey ulamlar içerisindeki temel düzey kavramların özelliklerini belirtmeleri istenmiş, bu özelliklerin pek azı üst düzeyi kapsayacak şekilde oluşmuştur. Buna göre üst düzey ulamların temel düzeye göre ayırıcılık kuvveti daha azdır (akt, Coşkun, 2006).

Mervis & Crisafi alt, temel, üst düzey kavramların çocuklarda sırasıyla kazanılıp

kazanılmadığını kontrol etmek için bir deney uygularlar. Deneye göre yaşları bir buçuk ile beş buçuk arasında değişen 240 çocuğa şekiller üzerinden kategoriler oluşturarak sınıflama

soruları sorulmuştur. Bu sorulara verilen cevaplarda her bir deneyde temel seviye kavramları kategorize etme daha yüksek düzeyde olmuştur. Bu da çocukların alt ve üst düzey

kavramlardan ziyade temel düzey kavramları daha iyi seçebildiklerini göstermektedir (akt.

Çengelci, 1996).

Rosch ve ark. göre insanlar bir kavramın alt ya da üst düzey ulamlara ait olup olmadıklarını sınıflarken daha zorlandıklarını söylemişlerdir (akt. Çengelci, 1996).

2.7.3.1.2. Temel düzey ulamlar.

Ön tür kuramında ulamların dikey dizilişi olduğuna değinmiştik. Bunlar içerisinde en önemli olanı temel düzey ulamlardır. Rosch ve ark. temel düzey olarak adlandırılan

sınıflandırmanın en basit ayırt edilen sınıflama olduğunu söylemişlerdir (akt. Çengelci, 1996).

Lackof’a göre temel seviye kavramların özellikleri şunlardır (akt. Pesonen, 2002, s.21):

- Kategori üyelerinin benzer şekilde tüm özellikleri algıladığı en yüksek seviye - Tek bir zihinsel görüntünün tamamını yansıtabilecek en yüksek seviye

- Bir kişinin kategori üyeleriyle birlikte benzer motor eylemleriyle etkileşim için kullandığı en yüksek seviye

-Konuların kategori üyelerini belirlemede en hızlı olduğu düzey -Kategori üyeleri için en yaygın etikete sahip düzey

-Çocuklar tarafından ilk olarak anlaşılan ve adlandırılan düzey -Bir dilin sözlüğünde bulunan ilk anlam

-En kısa birincil sözcüklere sahip düzey

-Terimlerin tarafsız bağlamlarda kullanıldığı düzey -Bilgilerimizin çoğunun organize olduğu seviyedir.

Bu kurama göre bir çocuğun ana dilini edinirken öğrenilen ilk kavramlar temel kavramlara denk düşmektedir. Çocuklar ilk kez karşılaştıkları farklı kavramları en yakın kavram içerisine dahil etmektedirler. Örneğin köpek temel ulamına sahip olan bir çocuk etrafındaki cins köpeklerin tamamına sadece köpek diyebilmektedir. Daha özele inip kangal, golden gibi alt

düzey ulamlara veya üst ulama ulaşıp genelleyerek hayvan deme durumu ise dili yetkin kullanabilme becerisi ve zihinsel gelişim dönemlerine bağlı olarak ulaşabilmektedir.

Buna bağlı olarak Roberts’in yaptığı deneyde 9 aylık çocuklara alışkanlık kazandırma çalışması yapmıştır. Bunun sonucunda çocukların temel düzey ulamlara daha çok tepki verdikleri ortaya çıkmıştır (akt. Çengelci, 1996).

2.7.3.1.3. Alt düzey ulamlar.

Ön tür kuramına göre hiyerarşik dikey sıralamada en altta bulunan gruba verilen isimdir.

Burada ilgili kavramlar en özelleşmiş biçimdedir. Verilen isim doğrultusunda birbirine en benzer en ilişkisel ulam burasıdır. Löbner’e (2002) göre alt düzey kategori kavramları sıklıkla karmaşık ve bazı diğer dillerden ödünç alınmışlardır. Örneğin: harika sütyen, jazz trompeti, yarış bisikleti, yeşil zeytin. Rosch alt düzey ulamları incelerken şunu fark etmiştir: Belirli bir alanda uzmanlığı olan bireylerin alt düzey kategoriye dahil olan kavramlar hakkında temel düzey kadar hızlı hatta bundan daha da hızlı karar alabildiklerini saptamıştır. Bu da şartların ulamlaştırmalar üzerinde farklı durumlara neden olduğunu göstermiştir (akt. Çengelci, 1996).

Ön- tür kuramının ne olduğu ve özellikleri yukarıda anlatılmaya çalışılmıştır. Bu

çalışmadaki sınıflandırmalar daha çok ön- tür kuramın ortaya çıkardığı görüşler çerçevesine göre düzenlenmiştir.