• Sonuç bulunamadı

KUR’AN’DA FESAD KAVRAMI

C. Müfsid – Muslih İlişkisi

III. KUR’AN’DA FESAD KAVRAMI

“Fesad”, Kur’an’da “isyan”, “helâk”, yağmurun ve bitkilerin azalması (kıtlık), “katl”, “harab etme” ve sihir yapma gibi anlamlarda pek çok ayette kullanılmıştır.184 Müfessirlere göre “fesad” kelimesi, Kur’an’da yedi farklı anlamda

kullanılmıştır. Bunlar, ma’siyyet, helâk, yağmurun kesilmesi veya azalması, öldürme, harâb olma/etme, küfr ve sihir gibi anlamlardır.185

Meselâ şu ayetlerde “fesede” fiil-i mâzi olarak kullanılmış ve her bir ayette de (ول) şart edatının cevabı olarak gelmiştir ki, durumun gerçekte öyle olmadığı, Allah’ın o işin öyle olmasına râzı olmadığı veyahut her şeyin asılda ve fıtratta salâh olduğu anlaşılmaktadır. “Eğer Allah’ın insanların bir kısmını bir kısmıyla yok etmesi

olmasaydı, yeryüzünde fesat çıkardı.”186 “Eğer “Hakk” (gerçek) onların arzu ve

isteklerine göre olsaydı, göklerde ve yerde fesâd olurdu.”187 “ Eğer yerde gökte

Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, yer ve gök kesinlikle bozulurdu (اتدسفل).”188 Bu ayette

fesâd kelimesi, “bâtıl olma, çözülme, denge ve nizamın bozulması” anlamında kullanılmıştır.189

Şu ayette geçen fesâd kelimesi, “haksız yere, zulmederek başkasının malını almak” anlamını ifade etmiştir. “İşte ahiret yurdu. Biz onu, yeryüzünde büyüklük

taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara hâs kılarız. Sonuç, Allah’a karşı

gelmekten sakınanlarındır.”190191 Bir malı veya bir şeyi mahvetme, tahrip etme,

nesli, toplumu bozma anlamında şu ayette geçmiştir: “ O, (senin yanından) ayrılınca,

/ yönetimin başına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok

etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.”192

Kur’an’ı Kerim’de fesad’ın, yeryüzünde sulh ve salâhın mukabili olarak daha çok bozguncular tarafından çıkarıldığına işaret edilirken, meydana gelen fesad ile

184 Mukatil b. Süleyman, el-Eşbâh ve’n-Nezâir, s. 102-104. İlgili ayetler için Bkz. Bakara, 2/ 11, 205; A’râf, 7/ 56, 127; Yunus, 81; İsrâ, 15/ 4; Kehf, 94; Enbiyâ, 22; Mü’minûn, 23/ 71; Rûm, 30/ 41; Ğâfir, 26;Neml, 34;

185 İbnu’l-Cevzî, el-Vücûh ve’n-Nezâir, s. 470-471. 186 Bakara, 2/ 251

187 Mü’minûn, 23/ 71 188 Enbiyâ, 21/ 22

189 Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, II, 452. 190 Kasas, 28/ 83

191 Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, II, 452. 192 Bakara, 2/ 205

küfür, şirk, nifak ve isyanın yaygınlaşacağı ifede edilmektedir. Bütün bunların da doğrudan ve dolaylı bir şekilde, periyodik olan tabiat olaylarının bozulması, arazinin verimliliğini yitirmesi ve çölleşmesi, denizleri besleyen su kaynaklarının kesilmesi, yeryüzünün bozulması, hayırlı ve güzel şeylerin azalması, bereketin ortadan kalkması, birtakım savaşların çıkması, toplumun dengesini bozacak düzeyde sosyal karışıklıkların ve çalkantıların olması, insanların birbirleriyle olan çekişmeleri sonucu üretimin düşmesi, nesillerin dejenere olmasına sebep olacak her türlü kötü iş ve eylemler olduğu anlaşılmaktadır.193

Kur’an’da fesat konusu hakkında ilk akla gelen âyet olarak bilinen âyette ise şöyle denilmektedir: “İnsanların kendi elleriyle yaptıkları sebebiyle karada ve

denizde fesat ortaya çıktı, bu sayede Allah yaptıklarının bir kısmının neticelerini

onlara tattırsın ki vazgeçsinler.”194 Burada geçen “karada fesat” çıkması kuraklık ve

“denizde fesat” ise kıtlık anlamında kullanıldığı, ayette ifade edilen fesadın şirk olduğu ve fesadın insanlardaki şirkin bir yansıması olduğunu Râzi (ö.606/1209) ısrarla vurgulamakta, bir sonraki ayette de bunun açıklandığına işaret etmektedir.195

Mevdûdî‘ye göre “İnsanların elleriyle kazandıkları”; Şirk ve ateizmi kabul etmelerinin ve ahireti görmezden gelmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak insan davranışlarında ve karakterlerinde ortaya çıkan baskı, zulüm ve istibdâd bunların hepsi fesad anlamına gelir.196 Yeryüzünde doğal olarak mevcut olan ve devam etmesi

gereken siyasal, ekonomik, sosyal barış ve denge, zorba yöneticiler veya egemen sınıflar tarafından bozulur; Kur’an bunu “fesat” olarak adlandırır.197

Hamdi Yazır da ayeti şu şekilde tefsir etmiştir: “Karada ve denizde fesad zuhura geldi”- fıtrî nizam bozuldu, gerek tabiî ve gerek ictimâî şerîatta uygunsuzluk meydana geldi. İnsanların ellerinin kesbi yüzünden- fıtratın zıddına ortaya çıkan şirk, ahlâksızlık, haksızlık, muhtelif hevâlar, türlü mezheplerle beşerî ihtirasların çarpışması sebebiyle, yaptıklarının bazısını Allah kendilerine (bu dünyada) tattırmak için –tamamını ise âhirette tadacaklar, asıl cezasını orada çekecekler.198

193 Râzi, Tefsir, XXV, 105; Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, I, 153; İbn Âşûr, Tefsiru’t- Tahrîr ve’t-Tenvîr, I, 284; Hayet, Kur’an Yolu, IV, 206-207.

194 Rûm, 30/ 41

195 Râzi, Tefsir, XXV, 105.

196 Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’an, IV, 277.

197 Aydın, Mustafa ve Arkadaşları, “Kur’an ve Çağımız” s. 63 198 Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili, VI, 41-42.

Kur’an’ı baştan sona ilk tefsir eden müfessir kabul edilen Mukâtil b. Süleyman (ö.150/767) tefsirinde şöyle demektedir: “Yağmurun kıtlığı karada, bitkilerin/mahsullerin azlığı ise köy ve kasabalarda (bahr) yani ırmakların aktığı yerlerde söz konusu olur. Bu musibetin onlara gelip çatmasının sebebi, tevhidi terkedip küfre düşmeleri, yalanlamaları ve isyân etmeleridir. Bu sebeple ’berr’de ve ‘bahr’da fesat baş gösterdi buyurulmuştur.199 Arap dilindeki mecazî bir kullanıma

dayanılarak buradaki deniz anlamına gelen ‘bahr’ kelimesi “yerleşim merkezleri ve şehirler” şeklinde yorumlanmıştır.200

Kurtubî (ö. 671/1273), ayetin tefsirinde fesad’ın, şirk olduğu, şirk’in de en büyük fesad olduğunu, isyan, yol kesme, zulmetme gibi amellerin ziraat ve iktisat alanında gelişmelere mani olması sebebiyle fesad olduğunu söyler. Denizlerde gemilerin gasbedilmesi, yağmalanması su kaynaklarını kurutma, meyve veren ağaçları kesme, gibi dar anlamlarının da fesad olduğunu belirtir.201 Kâsımî

(ö.1332/1914)’ye göre ise yeryüzünde fesad çıkarmanın anlamı, savaşı ve fitneleri kışkırtarak kan dökülmesine yol açmak, geçim kaynaklarını yok ederek ekonomik buhrana sebep olmak, nesiller boyu maddî ve manevî her alanda yıkım ve tahribatın devam edip gitmesidir.202

Âyetin “insanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden” şeklinde tercüme edilen kısmı da genellikle, "işledikleri günahlar ve yaptıkları azgınlık ve haksızlıklar sebebiyle" biçiminde yorumlanmıştır. Bazı müfessirler ise bu âyet ile önceki âyetler arasındaki mâna ilişkisini şöyle izah etmişlerdir: “Eğer yerde ve gökte Allah'tan

başka tanrılar bulunsaydı kesinlikle yerin de göğün de düzeni bozulurdu”203

anlamındaki âyette şirk, inancın bozulması ve kaosun sebebi olarak gösterilmiştir. Öceki âyetlerde şirke saplanıp kalanlar, burada ise insanların bu tutumunun kısmen ilâhî bir cezaya çarptırılması mânası taşıyan bozulmaya işaret edilmektedir.204

İbn Âşûr şöyle bir açıklama yapmaktadır: "Bozulma" şeklinde tercüme edilen ve başında belirlilik (لا) takısı bulunan “el-fesâd” kelimesiyle muhatapların bildiği

199 Mukâtil, Tefsir-u Mukatil b. Süleyman, Dâru’l-Kütübü’l-Ilmiyye, Beyrut, 1423/2003; III, 13-14; A.y. el-Eşbâh ve’n-Nezâir fi’l-Kur’âni’l-Kerim, Mısır, 1414/1994, s. 103.

200 Taberî, , XI, 58-60; Zemahşerî, el-Keşşâf, III, 205-206; Kurtubî, a.g.e., XIV, 40; Râzî, Tefsir, c. 27, s. 127-128

201 Kurtubî, a.g.e. XIV, 40-41; Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs, IV, 306-307. 202 Kâsımî, Mehâsinu’t-Te’vîl, XII / 4784.

203 Enbiyâ, 21/22

bir bozulma veya bu kelimenin kapsamına girebilecek her türlü bozulma (istiğrak) kastedilmiş olabilir.205 Yine, "düzen bozuldu" şeklinde Türkçeye çevrilen cümlenin

yüklemi olan (داسفلا رهظ) geçmiş zaman olduğu için burada, gözlemlenebilen veya güvenilir bir haberle bilinebilen fiilen de ortaya çıkmış bir durumdan söz edildiği, böyle bir durumun beklendiğini haber verme ve sanki bir uyarıda bulunma vardır.206

Derveze (ö.1984) bu âyet için şöyle bir yorum yapar: Sûrenin indiği sıralarda Hicaz ve yakın çevresinde birtakım güvenlik sorunları ve gıda sıkıntısı sebebiyle krizler yaşanmış olabilir. Orada fiilen böyle bir durum yaşanmamış olsa bile dünyanın değişik bölgelerindeki felâketlerle ilgili haberler Hicaz'a ulaşmaktaydı. İşte bu vesileyle Kur'an, İnsanlara inkârlarından vazgeçip Allah'a kulluğa ve hakikat yoluna dönmeleri için bir uyarı yapılmıştır.207

Öte yandan âyette insanlara yapıp ettiklerinin bir kısmını tattırmanın gerekçesi "dönebilsinler diye" şeklinde açıklandığına göre, beşeriyetin bu olumsuzlukları yaşaması yine onların eğriyi doğrudan ayırt etmeleri için tanınmış bir fırsat ve insanın dünya hayatındaki varlık sebebi olan sınavın toplumsal boyutu olarak değerlendirilmeli İnsanlığın bu ortak serüveninden dersler çıkarmalıdır.208

Yeryüzünde ‘fesad’ çıkarmanın, meşrû yönetime karşı silahlı ayaklanma, silahlı gasp ile güvenliği bozmak ve yol kesmek, fesat fi’l-arz (yeryüzünde fesad çıkarmak) kavramının içine girer. Bu tür davranışlar, dinin temel hedefleri arasında olan can ve mal güvenliğini ortadan kaldırmaktadır.209

Mukatil b. Süleyman “Fesad” kelimesini altı değişik anlamda tefsir etmiş ve her birine işaret eden ayetleri de misâl olarak vermiştir:

1. Ma’siyet, (isyan ve itaatsizlik). (Bakara,2/11)

2. Helâk. (İsrâ, 15/4) “Eğer o ikisinde (yer ve gök) Allah’ın dışında ilâhlar

olsaydı, ikisi de fesada uğrardı ( helak olurdu). (Mü’münûn, 23/71)

3. “el-Fesad fi’l-Ard” ile yağmur ve ekin kıtlığı kastedilmiştir. (Rûm, 30/41)

205 İbn Âşûr, Tefsir, XXI, 110 206 İbn Âşûr, a.g.e., XXI, 112 207 Derveze, a.g.e., IV, 306-307. 208 Hayet, Kur’an Yolu, IV, 325

4. Öldürmek (A’râf, 7/127) “Firavun dedi ki: “Ben O’nun dininizi

değiştirmesinden veya arzda fesad çıkarmasından korkuyorum.” (Mü’münûn, 23/26)

“Gerçekten Ye’cûc ve Me’cûc yeryüzünde fesad çıkarıyorlar.” (Kehf, 18/ 94)

5. Salâhın zıddı anlamında fesad (yıkmak, bozmak, tahrip etmek).210 (Bakara, 2/30- Neml, 27/34)

6.Sihir, büyü, (sihirbaz-büyücü) kastedilmiştir. (Yunus, 10/81)211

İbnu'l-Cevzî ise fesadın anlamları bunları şu şekilde maddeleştirmiştir: 1) Can, beden ve istikametten ayrılan her şey için.

2) Zat ve eşya hakkında kullanılabildiği gibi, din hakkında da kullanılabilir ki, din hususundaki fesad, çoğunlukla isyan veya küfür ile olur.

3) İbadetler: Bazı ibadetler (hac, umre), fâsid olduğu halde devam edilip tamamlanabilir. Bazıları ise (namaz vb.), fasid olunca artık devam edilmez.

4) Akitler: Hukukî (şer'î) şartlarını tamamlamadıkları zaman fasid olurlar. 5) Şehadet: Kendisiyle hüküm verilmesini gerektirecek vasıfta ve özellikte olmayan şehadet “fasid şâhitlik” olarak adlandırılır.

6) Dava: Bir dava mahkemede dinlenebilmesi için gerekli şartları taşımıyorsa, “fasid dava” olarak vasıflanır.

7) Söz: Bir söz eğer muntazam ve düzenli değilse, buna “fâsit söz” denir. 8) Fiil (iş): Bir iş, bir davranış, nazar-ı itibara alınmıyor ve önemsenmiyorsa, buna “fasid fiil" denir.212

Allah'a isyan etmek, yeryüzünde fesad çıkarmak demektir. Çünkü şerîatlar, insanlar için konulmuş yollardır; insanlar, bunlara tutunursa düşmanlıklar ortadan kalkar, fitne ateşi söner ve kan dökülmesi durur, neticede, yeryüzü ve bütün insanlar sulha ve sükûna kavuşur. Eğer, bu sünnetler (şeriat yolları) terk edilir ve insanlar hevasına göre davranırsa, anarşi, terör ve sosyal çalkantılar kaçınılmaz olur.213

Kur’an’da “fesad” kavramı ‘zulm’ ve ‘u’luvv’ kelimelerinin te’kidli hali ile de şu şekilde geçmiştir: “Kendileri de bunların hak olduklarını kesin olarak bildikleri

halde, sırf zâlimliklerinden ve büyüklük taslamalarından ötürü onları inkâr ettiler.

210 Bizatihi fesad, “yıkmak ve tahrip etmek” demektir. es-Sıhâh’da, Mefsedet kelimesi, maslahatın zıddıdır “ denilmektedir.

211 Mukatil, el-Eşbâh ve ‘n-Nezâir, s. 104.

212 İbnu’l-Cevzî, Nüzhetü’l-‘Aynu’n-Nevâzir fî İlmi’l-Vücûh ve’n-Nezâir, s. 469-471. 213 Râzî, Mefâtihu’l Gayb, XXV, 105.

Ama bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak.”214 Ayrıca “u’suvv” kelimesiyle

birlikte te’kîd edilmiş olarak Şu’arâ suresinde “ölçü ve tartıda haksızlık etmek” yani insanların hak ve emeklerini gizli yollarla sömürmek anlamında kullanıldığını görüyoruz. “Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın.” “Doğru terazi ile

tartın.” “İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk

yaparak karışıklık çıkarmayım.”215 Şu ayette de küfre saplanıp, insanları Allah

yolundan alıkoymaya çalışanlar “fesad” işlemekle suçlanmaktadır: “İnkâr eden ve

insanları Allah yolundan alıkoyanların, yapmakta oldukları bozgunculuklarına

karşılık azaplarının üstüne azap ekleriz.”216

Fesad kelimesinin veya buna karşılık gelen ‘efsede’ fiilinin her türlü kötülüğü ifade edebilecek ölçüde kapsamlı bir kelime olduğu, onun din dışı bağlamlardaki kullanımlarından da bellidir. Bizzat Kur’an’ın içerisinde bile, kelimenin bu türden dindışı kullanımlarına ilişkin örneklerini bulmak mümkündür.217 Bunun örnekleri

daha önce de ifade edildiği gibi, Yusuf kısassında anlatılan bir hırsızlık olayı, Firavun ve kavminin Hz Musa’nın davetini fesad olarak görmesi, Ye’cûc ve Me’cûc’un yeryüzünde işledikleri büyük zulümlerin “yeryüzünde fesad çıkarmak” olarak değerlendirilmesidir.218 Lût (a.s.), kavminin çirkin davranışlarına karşı

Allah’tan yardım isterken “Bozguncu kavme” “نيدسفم” karşı bana yardım et demiştir.219

Izutsu’nun burada dindışı ifadesiyle verdiği örnek ayetlerde, İslamî hükümlerin olmadığı sosyal ve siyasal şartlar içerisinde cereyan eden bazı eylemler, Kur’an’ın ifadesinde fesad ve ifsad olarak yer almaktadır. Izutsu’ya göre, bu örneklere Kur’an penceresinden bakıldığında, dinî bir bağlam olarak görülebilir 220

Kur’an’da “fesad” kavramı ve türevlerinin geçtiği ayetlerde şu eylemlerin fesat kapsamı içine girdiğini görüyoruz: Allah’a karşı büyüklenme,221 küfür ve inkâr

etme,222 Allah’a karşı isyân,223 O’nun emirlerinden yüz çevirme,224 insanları Allah 214 Neml, 27/ 14 215 Şuara 181-183; Ayrıca Bkz. Hûd 11/ 85; İsrâ,17/ 4 216 Nahl, 16 / 88 217 Izutsu, Kavramlar, s. 320 218 Kehf, 18/ 94 219 Ankebût, 29/ 28-30

220 Izutsu, Kur’an’da Dini ve Ahlâkî Kavramlar, s. 320-321 221 İsrâ, 17/ 4; Kasas, 28/ 83

yolundan alıkoyma ve saptırma,225 haksız yere kan dökme ve cana kıyma,226

ekonomik düzeni bozma ve nesli ifsad etme,227 haddi aşma,228 azgınlık etme, fuhuş

ve münker işleme,229 zulüm,230 kötülük etme,231 baskı ve zorbalık yapma,232 hırsızlık

yapma ve gasb,233 ölçü ve tartıda adâleti gözetmeme,234 yol kesme (eşkıyalık), livata yapma (eşcinsellik),235 sihirbazlık, akrabalık ilişkilerini koparmak ve akrabalar

arasını bozmak,236 gibi.

Bütün bunlar, Kur’an’da fesadın, insanın bireysel hayatından, aile hayatına, toplumsal hayatından iktisâdî ve siyasî hayatına kadar her alanda meydana gelen bozulmaları kapsayan çok geniş bir anlam alanına sahip olduğu görülmektedir.

Görüldüğü gibi fesad, Kur'an'da, “isyan, anarşi, bozgunculuk, düzensizlik ve istikrarsızlık” gibi anlamlarda kullanılmaktadır. O halde Kur'an, toplum ve insanlık için gerek dinî gerekse sosyal manâda, hayr ve iyiliği, istikrar ve istikameti, sulh ve salahı istemektedir. Fesad'ın sosyal ve siyasi (sosyo-politik) muhtevasının yanında bir de, hukukî muhtevası vardır. Bu muhteva kelimenin Kur'an, hatta sünnetteki kullanımında mevcut olmayıp daha sonra hukukçular tarafından ona yüklenmiştir. Bununla ilgili bilgilere Fıkıh ve Fıkıh Usûlü kitaplarından bakılabilir. Biz konunun bu boyutuna girmeyeceğiz.

223 Yunus, 10/ 91 224 Âl-i İmrân, 3/ 62-63 225 A’râf, 7/ 86; Nahl, 16/ 88 226 Bakara, 2/ 30; Kasas, 28/ 4 227 Bakara, 2/ 205 228 Kasas, 28/ 76-77 229 Nahl, 16/ 90 230 A’râf,7/ 103. 231 Bakara, 2/ 28 232 Kehf, 18/ 94; Fecr, 89/ 12 233 Yûsuf, 12/ 73 234 A’râf, 7/ 85; Hûd, 11/ 84-85; Şu’arâ, 26/ 181-183 235 Ankebût, 29/ 29-30 236 Muhammed, 47/ 22; Yunus, 10/84