• Sonuç bulunamadı

Halife, ‘faîle’ kalıbında, “Birisinin yerine kendisinden sonra o işte onun yerine geçen” bir işi, işin esas sahibinin yerine yürütendir.1212 Niyabet, ya nâib

olunanın hazır bulunmamasından veya ölmesinden ya da aczinden dolayı olur. Bunlardan başka, halife olarak seçileni teşrîf için de olur.1213 Çünkü her nâibin

kıymet ve şerefi, asîlin şerefi ve niyâbetin derecesiyle mütenâsiptir.1214 Hilâfet,

sözlük anlamı itibariyle başkasının yerine vekâlet etmek demektir.1215 Hilâfetin terim

anlamı ise, kendisine nâib ve vekil olarak mahlûkatı üzerinde bir takım tasarruflarda

1209 Bahadır, a.g.e., s. 59-60. 1210 Bahadır, a.g.e., s. 60.

1211 Öner, Necati, Hürriyet ve Otorite, Felsefe Dünyası Dergisi, sayı IV, Ankara, Temmuz, 1992, s. 2; Pazarbaşı, a.g.m. s. 58.

1212 Taberî, Tefsir, I. 287; Râgıp, el-Isfahânî, el-Müfredât “hlf” Md. s. 156. 1213 Râgıp, el-Isfahânî, a.g.e.,“hlf” Md., s. 156.

1214 Yazır, a.g.e., I. 300; Cebeci, Lütfullah, Kur’an’da Şer Problemi, Ankara, 1985, s. 1215 Râgıp, İsfahânî, a.g.e., “hlf” Md., s. 156.

bulunsun, hükümlerini icrâ ve infâz etsin, kanunlarını yürütsün ve üstlendikleri bu görevi nesilden nesile intikal ettirsinler diye, Allah’ın insana bir kısım selâhiyetler vermesi demektir.1216

Allah’ın diğer varlıklar arasında insan için belirlemiş olduğu bu konum, yeryüzünde sahiplik etme, eşyanın kullanımı, maddi ve manevî yönleriyle yaşanan hayatı geliştirme ve yüceltme, eylemlerinin sorumluluğunu taşıma yeteneğinin verilmesi anlamında her bir insan halifedir.1217 “Allahü Teâlâ, “Ben yeyüzünde bir

halife yaratacağım” demişti.1218 Bununla insana büyük bir yetki verilmiş ve bu

yetkisinde sorumlu kılınmıştır. Allah, insana verdiği bu yetkiyi nasıl kullanacağına bakacaktır. “Onlardan sonra sizleri yeryüzünde halifeler kıldık ki, nasıl yapacağınızı

görelim diye”1219 İnsan halife kılınmakla aslında imtihan olunmaktadır.

Halife, kendisine otorite tarafından verilen görevleri, onun yerine kullanan kişidir. O halde o mâlik değildir, o sadece Allah’ın temsilcisidir ve kendisine mutlak hâkim tarafından verilenler dışında hiçbir güce sahip değildir. Bu nedenle kendi istediklerini yapma hakkına da sahip değildir. O’nun görevi temsil ettiği otoritenin isteklerini yerine getirmektir. Eğer verilen yetkileri kendisinin sanır veya bu yetkileri kendi arzusuna göre kullanırsa veya bir başkasının hâkimiyetini kabul edip, onun isteklerine boyun eğerse bu, Allah’a isyan ve ihanet olur.1220.

Yeryüzüne sahiplik edebilecek yetiler ve yetkilerle donatılmış olan insan da, varlıklar karşısındaki konumu ve ayrıcalıklarının farkında olarak davranışlarını belirleme durumundadır. Bir başka deyişle o, kimliğini, gücünü, yetki ve iradesini, düşünce ve davranışlarını belirleme özgürlüğünde oluşunu bir an bile unutmama yükümlülüğünü taşımalıdır.1221 Allah insanı en güzel şekilde yarattığına ve her şeyi

onun emrine verdiğine göre, onu varlıkların başına yönetici yapması da beklenir.1222

İnsan hissî idrak konusunda hayvanla ortaktır. Ancak insan, Allah’ın kendisine verdiği akıl ile hayvanlardan ayrılmakta, düşünceye yetkin olmakla da eşya ve olaylarda inceleme ve etüt yapmakta, küllî kaideleri cüzîlerden çıkarmakta,

1216 Hamdi Yazır, a.g.e., I, 1299.

1217 Demirci, Muhsin, Kur’an’a Göre İnsan ve Sorumulukları, Ensar Yay. İstanbul, 2010, s. 140. 1218 Bakara, 2/ 30.

1219 Yûnus, 11/ 14.

1220 Mevdudî, Tefhîm, I, 55.

1221 Pazarbaşı, Erdoğan, Mes’ûliyetin Kur’an’ı Kerimden Dayanağı, “Kur’an-ı Kerim’de Mes’ûliyet” içinde, İstanbul, 2006, s. 52

öncüllerden sonuçlara gitmektedir. İnsanın düşünceye muktedir olması, kendisini ibadetlere ehliyetli kılmış, ihtiyar ve irade sorumluluğu yüklenmesine sebep olmuştur. İşte bu durum, onu yeryüzünün halifesi kılmıştır.1223

Düşünce işlevini yerine getiremediği ve donduğu zaman insan, kendisini hayvandan ayıran baş mümeyyiz niteliğini (aklını) kaybeder; hayvan gibi olur hatta daha kötü bir duruma düşer.1224 “Bu durum ayette şöyle anlatılmıştır: “Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini, düşündüklerini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar

gibidir, hatta onlar yolca (onlardan) daha sapıktır.”1225

İslam’a göre şahsî sorumluluk, insanın diğer varlıklardan farklı olarak akıl ve idrakle temayüz etmiş olmasından kaynaklanmaktadır. İnsanın akılla donatılması, onu yeryüzünde halife kılmıştır. Fakat aynı zamanda insanı yaptığı işten sorumlu tutmuştur. “Verdikleriyle ne yapacağınızı denemek için”1226 ayetinde ve bunun

yorumu olan, “size verdiği akıl, yeryüzü halifeliği, mal, mevki, yetenek, farklı insanî dereceleriyle birbirinize seviye üstünlüğü şeklindeki nimetleriyle sınamak için”1227 ifadelerinde, hep bu sorumluluk hatırlatılmıştır.1228

İnsan irade sahibi bir varlık olarak, hayatında, inanç ve amellerinde hür bırakılmış,1229 ama yaptığı her şeyin kendi sorumluluğunda olduğu da kendisine

hatırlatılmış,1230 başıboş bırakılmayıp1231 davranışlarının takip ve kayıt altına

alınacağı1232 da haber verilmiştir. İnsanın halife kılınması, hem iradeli hem de

sorumlu olması anlamına gelir. Dağlara-taşlara, göklere-yerlere arz edildiği halde, sadece “câhil ve zalim insanın-üstlenip de- çiğnemekten çekinmediği”1233 emanet,

itaat ve isyan karşılığında mükâfat ve cezayı göze alarak mükellefiyet sorumluluğunu üstlenmek, “haml-i emanet” ise, bu emanete layık ve kabiliyetli olmak demektir.1234

1223 Necati, a.g.e., s. 123. 1224 Necati, a.g.e., s. 132. 1225 Furkan, 25/ 44. 1226 En’âm, 7/ 165. 1227 İnsan, 76/ 2-3. 1228 El-Behiy, a.g.e., s. 157. 1229 Kehf, 18/ 29; İnsan, 76/ 3. 1230 İsra, 17/ 36. 1231 Mü’minûn, 23/ 115. 1232 Kehf, 18/ 49; Kâf, 50/ 16-18; İnfitâr, 82/ 10-12. 1233 Ahzâb, 33/ 72. 1234 Sülün, a.g.m., s. 30-31.

Burada bahsi geçen “emanet”, Elmalılı ve Mevdûdî’ye göre, “Arz’da imtihan olunmaya elverişlilik” olup, bu da “yeryüzü halifeliği” olarak ifade edilmektedir ki,1235 bu, emanet lafzına verilen “farîzalar, akıl, sorumluluk”, “ikrar ederken taşınan esas niyet, “iman” ve benzeri anlamları da içerir.1236

Bu bir açıdan, insana verilen bu kadar nimetin karşılığı olarak yüklenen külfettir. Çünkü o, yeryüzünün halifesi olma liyakatini gösterebilmek için hür iradeyle donatılarak, bütün yaratılmışlar içerisinde benzersiz bir yer işgal etmektedir. İşte insana yüklenen bu görevi –yani yeryüzünde ahlâka dayalı bir sosyal düzen kurma görevi- Kur’an bunu “Emanet” olarak tasvir etmiştir1237 ki o da yeryüzünde

salâhı sağlamak, fesadı önlemek, denge ve nizamı devam ettirmektir. “Islahından

sonra yeryüzünde fesat çıkarmayın”1238 ifadesiyle, yeryüzünde var olan bu “salâh”ı

devam ettirmek insana yüklenmiş bir emanet ve aynı zamanda sorumluluktur. Fesada uğratmak ise emanete ihanet, sorumluluğun gereğini yerine getirmemektir.

İnsan kendisini halife tayin edenin yerine koymalı, onun hükümlerini icra etmeli ve O’nun gözettiği maksatlar doğrultusunda hareket etmelidir. İnsan bu dünyada yetkili ve hâkim olan tek varlıktır. Bu yetkinin çizilen sınırlar çerçevesi içerisinde kendisine yakışır bir biçimde kullanmalıdır.1239

III. İNSANI FESADA SEVKEDEN SEBEPLER

Fesadın sebebi insanın bizzat kendisidir. Kur’an’a göre insanı fesada sevkeden insandaki her türlü davranışın ana sebebi bozuk inancıdır. Yani inkârı, şirk ve nifakıdır. Ayrıca insanın kişiliği, karakteri, fıtratındaki zaafları, onu saptırmaya çalışan şeytan, üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışan tağutlar ve peşinden sürüklemeye çalışan liderlerdir. Bunları iç ve dış sebepler diye sınıflandırmak mümkündür.

1235 Hamdi Yazır, a.g.e., VI, 3934; Mevdûdî, Tefhîm, IV, 423-414. 1236 Sülün, a.g.m., s. 31.

1237 Fazlurrahmân, Ana Konularıyla Kur’an, s. 68. 1238 A’râf, 7/ 56.

1239 Şâtıbî, el-Muvâkât, (Çev. Mehmet Erdoğan), İz Yay. İstanbul, 1990, II/ 333; Köse, Saffet, İslâm