• Sonuç bulunamadı

1.4. Kriz Yönetimi

1.4.6. Kriz Sonrası İşletme Yönetimi

1.4.6.3. Kriz Öncesi Yönetim Yapısına Dönmek

Krizin aşıldığından emin olduktan sonra kriz öncesi yönetim yapısına dönülmelidir. Bu çerçevede merkezi yapılanma terk edilerek yerinden yönetime geçilmeli ve kararlara katılım genişletilmelidir. Ekip çalışması sistemi yeniden kurulmalı, denetimin yoğunluğu azaltılarak, örgüte esneklik getirilmelidir. Yaratıcılığa yönelik yeni bir motivasyon sistemi kurulmalı ve uygulanmalıdır.

Kriz öncesi yönetim yapısına dönülürken yukarıda belirtilenlerin dışında şu faktörler de sağlanmalıdır;

 Kriz döneminde yaratıcı özelliğini kanıtlamış olanlardan yeni bir kriz ekibi hazırlanmalıdır.

 Çevredeki, sektördeki ve yan sanayideki gelişmeleri izlemek üzere erken uyan sistemi yeniden kurulmalıdır.

 Değişimin zamanlamasını kaçırmadan planlı değişim yapılarak, kan sürekli artan bir eğri şekline getirmek için gerekli önlemler alınmalıdır.

Sonuç olarak, kriz işletmelerin ani gelişen olaylar karşısında tepkisiz kalma durumlarıdır. İşletmeler krizlere neden olan iç ve dış kaynaklı faktörleri iyi analiz ederek kriz sürecini değerlendirmelidirler. Kriz dönemlerine uygun kriz yönetim planları oluşturularak krizler fırsata dönüştürülmelidir. Ayrıca, kriz dönemlerinde medya ilişkileri etkin kullanılarak işletmenin imajı düzeltilmelidir ve örgüt kriz sonrası oluşan yeni düzene hızla uyumlaştırılmalıdır.

İKİNCİ BÖLÜM

TURİZM SEKTÖRÜNDE KRİZ YÖNETİMİ VE OTEL

İŞLETMELERİNİN KRİZLERE KARŞI UYGULADIKLARI

STRATEJİLER

Bu bölümde; turizm sektörünün yapısı ve özellikleri, turizm işletmelerinin tanımı, turizm işletmelerinde kriz kavramı, etkileri ve konaklama işletmeleri açısından kriz kavramı ve kriz yönetimi konuları üzerinde durulacaktır.

2.1 Turizm Sektörünün Tanımı, Yapısı ve Özellikleri

Turizm kavramı, eğer yalnızca seyahat olayı olarak kabul edilecek olursa, bu olayın geçmişinin belki de insanlığın geçmişi kadar eski dönemlere uzandığı söylenebilir. Bir endüstri ve toplumsal olay olarak kabul edildiğinde ise, turizm olgusunun 20. yüzyılın başlarında bugünkü anlamı ile ortaya çıkmış olduğunu belirtmek gerekmektedir (İçöz, v.d, 2002: 1).

Turizm ve seyahat kavramının ilk tanımı, 1905 yılında E.Guyar-Freuler tarafından yapılmıştır. Seyahat kavramını ‘gittikçe artan dinlenme ihtiyacının, ticaretin ve endüstrinin gelişmesinin ve ulaşım araçlarının artmasının sonucu olarak insan topluluklarının çeşitli ilişkiler kurmalarına dayanan önemli bir olay’ şeklinde tanımlayan Freuler’den günümüze turizm kavramının değişik tanımları yapılmıştır.

Turizm, insanların birtakım ihtiyaçlarını karşılamak üzere en az 24 saat bir gece konaklamanın gerekli olduğu bir yer değişim hareketidir.

Diğer bir tanımda ise turizm; insan psikolojisinin sonucu olarak ortaya çıkan yer değiştirme, değişiklik, kaçma ya da uzaklaşma olayıdır (Akat, 2000:3).

Bu bağlamda Turizm sektörü kısaca, seyahate çıkan insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla üretilen mal ve hizmete ilişkin özel yatırıma veya kamuya ait işletmelerin bileşimi olarak tanımlanmaktadır. Bir başka ifadeyle turizm sektörü;

kiralama (rent a car), enformasyon ve v.b ihtiyaçları sunan işletmelerden oluşmaktadır.

Günümüzde büyük kitleleri ilgilendiren bir olgu haline gelen turizm sektörünün yarattığı ekonomik, toplumsal, kültürel ve politik etkiler; gerek ülkelerin kendi bünyeleri gerekse uluslararası ekonomik ve politik ilişkiler açısından önemli sonuçlar doğurmaktadır. Uluslararası turizm sektörünün değişik kesimleri birbirleriyle bütünleşmekte, sektörün sahiplik yapısı değişmekte, çok uluslu dev turizm şirketlerinin pazara egemen olduğu bir sektör yapısı yaratılmaktadır (Gee 1994: 6-7).

Turizm sektörü, II. Dünya Savaşı'ndan sonra özellikle seyahat sektöründeki gelişmelere bağlı olarak hızla gelişmiş, turizmde merkezi rezervasyon (CRS) sisteminin yaygın olarak kullanılması ile daha geniş halk kitlelerine ve uzak mesafelere yayılmıştır. Sektörde yaşanan yatay ve dikey birleşmeler Ulusal ve uluslararası düzeyde birçok yatırımcının iş hacmini geliştiren, ülkeye döviz kazandıran, istihdama katkısı olan bu etkilerin sonucunda; ülkelerin dikkati bu ekonomik faaliyet üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştır.

Endüstrinin gelişmesi, kişi başına düşen gelirin artması, insanların serbestçe kullanabilecekleri boş zamanlarının çoğalması, turizm sektörüne, tarihte insanların ticari, dini ve askeri amaçlarla yaptıkları seyahatlerden çok farklı bir şekil vermiş ve yaşadığımız yüzyılın sosyal ve ekonomik olayı niteliğini kazanmıştır (Olalı ve Timur 1988, 17).

Turizm sektörü; Türkiye açısından, ekonominin giderek önemli bir sektörü haline gelmiştir. Ülkede yarattığı ekonomik gelir, istihdam ve yatırım olanakları ile doğrudan ve dolaylı olarak Türkiye ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır.

Bu açıklamalar doğrultusunda, turizm sektörünün özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilmektedir (Yılmaz, 2004: 66):

 Turizm sektörü büyük ölçüde insan gücüne dayanmaktadır. Bu nedenle, turizm işletmelerinde otomasyon, ancak belirli bir ölçüde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla, turizm sektörünün ilk özelliği ‘emek- yoğun’ bir sektör olmasıdır.

 Turizm sektörü son derece çeşitli ve büyük boyutlu yatırımların yoğun olduğu bir sektör olarak tanımlanmaktadır. Bu yatırımlar genellikle, çok amaçlı alt yapı yatırımları, doğrudan doğruya turizm amaçlı alt yapı yatırımları, üst yapı yatırımları ve tamamlayıcı yan turistik yatırımlar olarak sınıflandırılmaktadır.

 Turizm sektöründeki bütün yatırımların boyutları, sektöre ağır bir endüstri özeliği verdiği gibi, alt ve üst yapı ile yan hizmet yatırımlarının kapsamı, sektöre aynı zamanda bütünleşmiş bir endüstri özelliği kazandırmaktadır. Diğer bir deyişle, sektörün başarısı, böyle bir bütünleşmeyi gerektirmektedir. Sektörde statik unsuru oluşturan konaklama, yiyecek, içecek, eğlence ve tamamlayıcı hizmet sunanlar gibi yatırımcı elemanlarla, dinamik unsuru oluşturan turizm aracıları arasında sıkı bir bağın kurulması gerekmektedir

 Turizm sektöründe hizmet üretilmektedir. Hizmet üretimi de, kendisine özgü bir takım özellikler taşımaktadır. Bu özellikler aşağıdaki gibi fark edilebilir

 Öncelikle hizmetin soyut bir özelliği bulunmaktadır ve turistik tüketiciye sunulan hizmetin sağladığı tatmin de soyut olmaktadır. Bu durum, hizmet sunumunun standartlaştırmasını zorlaştırmaktadır. Herhangi bir ürüne sahip olmanın sağladığı fayda ürünün fiziksel özelliklerinden kaynaklanırken; hizmetin sağladığı fayda, hizmet sunulurken gösterilen performansın niteliğinden kaynaklanmaktadır. a) Sektörde üretilen hizmetlerin üretimi ve tüketimi eş zamanlı olarak gerçekleşmektedir. Bir turistik ürün olarak hizmetin, üretildiği yerde tüketilme zorunluluğu bulunmaktadır. Hizmet üretimi, insanlar arasında karşılıklı ilişkiler çerçevesinde gerçekleşmektedir. Endüstri ürünlerinin üretimi sırasında kalite kontrolü yapılabilirken, hizmet ürünlerinde bu kontrolü yapmak olanaksızdır. Ayrıca, hizmet ürünlerinin üretimi sırasında, tüketiciler üretim sürecinin bizzat içinde yer aldıklarından, üretim sırasında meydana gelen aksaklıkların giderilmesi zordur

 Turizm sektörünün bir diğer özelliği, turistik tüketicilerin satın almayı istedikleri ürün ya da hizmeti önceden görme ya da deneme şansına sahip olmamalarıdır. Hizmet ürünlerine karşı tüketicilerin talebi, bireylerin ya da yakınlarının daha önceki deneyimlerine, tavsiyelerine ve tanıtımın etkisine bağlı olmaktadır.

 Turizm sektöründe arz, kısa dönmede elastik olmayan bir özelliğe sahiptir. Bunun nedeni, turizm işletmelerinin ‘sermaye-yoğun’ bir özellik göstermesidir.

 Sektör, turizm talebinin esnek olması ve öngörümlenmesi son derece güç olan ekonomik, politik koşullara bağlı olması nedeniyle, talep dalgalanmalarından anında etkilenmekte ve bu durum da sektörün risk düzeyini yükseltmektedir.

 Diğer sektörlerde üretilen temel mal ve hizmetler tüketiciler tarafından çoğunlukla gereksinimlere göre oluşan mantıksal ve rasyonel davranışlarla satın alınmakta, ancak turizm sektöründe; turistik mal ve hizmetlerin genellikle insanlar için lüks tüketim olarak algılanması nedeniyle, gösteriş, statü, marka imajı ve modanın etkisi gibi irrasyonel davranışlarla satın alma daha ağır basmaktadır.

 Diğer sektörlerde malların fiziksel olarak dağıtımı ve taşınması söz konusu iken, turizm sektöründe endüstriyel ürünlerin tersine bir dağıtım akışı söz konusudur. Diğer bir deyişle, tüketici hizmetin üretildiği yere taşınmak zorundadır.

 Turizm sektörü, günümüzde, gelişmekte olan ülke ekonomileri açısından ödemeler dengesinin önemli döviz kaynaklarından birisi durumundadır.