• Sonuç bulunamadı

POLİTİKALAR

BÖLÜM 2: TÜRKİYE VE DÜNYADA YAŞANAN EKONOMİK KRİZLER VE ETKİLERİ: KARŞILAŞILAN SORUNLAR, UYGULANAN

6. Dış ticaret ve cari işlemler dengesi (DPT, 1998)

2.1.6.1. KRİZE KARŞI ALINAN TEDBİRLER

2.1.6.1.3. KRİZE KARŞI İNGİLTERE’DE ALINAN TEDBİRLER

İngiltere’de krize karşı alınan tedbirler iki başlık altında toplanabilir. Birinci başlıkta, “politika kararları” var. “Politika kararları”na dâhil tedbirler arasında, bankalara ilave sermaye konulması, banka borçlarına garanti verilmesi ve piyasaya ilave likidite sağlanması bulunuyor. İlk planda, bankalara 50 milyar pound sermaye sağlandı. İkici aşamada, bankaların ellerindeki hükümet bonoları ve hisse senetleri satın alınarak, bankalara 25 milyar pound daha verilmiş oldu. Daha önce sermaye konulan bankaların 250 milyar pound’a kadar olan, yeni verilmiş kısa ve orta vadeli borçlarına hazine garantisi sağlandı. Bankacılık sektörü kuruluşlarına, bunlara ilaveten 200 milyar pound tutarına varan, teminat karşılığı kredi verilmesi onaylandı.

Yukarıdaki politika kararları paralelinde, Royal Bank of Scotland’ın (RBS) 5 milyar pound tutarındaki öncelikli hisseleriyle, 15 milyar pound tutarındaki adi hisseleri karşılığında, bankanın yüzde 60’ı hazineye geçti. HBOS da 11.5 milyar pound hisse senedi karşılığı hükümet yardımı aldı. Lloyds TSB’ye yüzde 40 hisse alınması karşılığında 5.5 milyar pound verildi. Barclays Bank’a, Ortadoğu kaynaklı 7.3 milyar sterlin sermaye bulundu ve hazineye yapılması gereken 2008 yılı kâr payı dağıtımından vazgeçilerek, 2 milyar pound ilave kaynak sağlanmış oldu.

İngiliz hükümeti, Avrupa Birliği ile ortak mali tedbirler alınması üzerinde çalışmaktadır. İngiltere Merkez Bankası Bank of England’ın (BOE) uyguladığı faiz oranlarının doğrudan tüketicilere yansıtılması üzerinde durulmaktadır. Anglo Irish Bank kamulaştırılmış; Northern Rock’a sağlanan kredilerin geri ödenmesi ertelenmiştir. Bankaların geri ödenemeyen kredilerine, “hazine garantisi” sağlandı. BOE, tüm sektörlere dâhil şirketlerin, para konularak doğrudan satın alınması amacıyla, 50 milyar pound fon ayırdı. Bu tedbir gelişmiş ülkelerde ilk kez uygulanmış olacak. Öte yandan, RBS’nin 2008’de 20 milyar pound’un üzerinde varlık kaybetmesi sonucunda, hükümet, bu bankadaki payını yüzde 58’den yüzde 70’e çıkarmış bulunuyor (Törüner, 2009-2).

2.1.6.1.4. DİĞER ÜLKELER

ALMANYA: Toplam 500 milyar euro olması öngörülen kurtarma planının 400 milyar euro’luk kısmının garantilerden, 100 milyar euro’luk kısmının bankaların sermayelendirilmesinden oluşması bekleniyor.

FRANSA: Hazırlanan destek planı çerçevesinde hükümet, bankaların verdiği borçlara 320 milyar euro limitle garanti getirecek ve bu amaçla devlet bir şirket kuracak. Bankaların sermayelendirilmesi için ikinci bir kamu şirketi oluşturulacak ve bu şirkete devlet tarafından 40 milyar euro verilecek.

İSPANYA: Banka kredileri için bu yıl 100 milyar euro garanti edecek.

İTALYA: Bankacılık sektörüne destek olarak 20 milyar euro’nun üzerinde kaynak sağlanacak.

AVUSTURYA: Bankacılık sistemine 100 milyar euro kaynak sağlanacak. Bunun 85 milyar euro’luk kısmı garantilerden, 15 milyar euro’luk kısmı yeni sermayeden oluşacak.

İRLANDA: 400 milyar euro büyüklüğünde hazırlanan plan çerçevesinde, hükümet 6 ülke bankasından herhangi birinden hisse alacak.

NORVEÇ: 350 milyar kronluk (57,4 milyar dolar) bir paketi gündeme aldı. Merkez bankası ayrıca daha küçük bankaların yararlanması için iki yıllık likidite krediler verebilecek.

PORTEKİZ: 20 milyar euro’luk bir fon oluşturulması kararlaştırıldı. Hükümet bankaların likidite durumlarını güvence altına almak için bir finansman hattı kuracak.

HOLLANDA: Bankalar için 20 milyar euro’luk fon kuracak.

RUSYA: Bankaları güçlendirmek için 86 milyar dolar’lık 2 paket açıkladı.

İSPANYA: İstihdamı geliştirmek ve işsizleri korumak için acil tedbir programı

KANADA: Quebec İşveren Konseyi (CQP) Maliye Bakanlığı’na bütçe dengesinin yeniden ihdası amacına yönelik biri dizi öneri sundu. Teşkilat bu kapsamda üç temel önceliğin altını çiziyor; altyapı yatırımları, özel yatırımların teşviki ve insan sermayesine yatırım.

ÇİN: Çin Devlet İşleri Konseyi 3 Şubat 2009 tarihinde 26 maddelik bir genelge yayınladı ve tüm düzeylerde kamu makamlarını istihdamı canlandırmak ve sosyal güvenliği güçlendirmek üzere dinamik politikalar benimsemeye çağırdı. Kurumlar vergisine, gelir vergisine ve işsiz kalıp kendi işini kuran kişilerin ödedikleri vergilere ilişkin muafiyet şartları iyileştirildi. Yeni mezunlara ve genç işsizlere öncelik verilerek işyerlerinde staj imkânları artırıldı. 2008 yılı sonunda Çin Hükümeti 2 yıl için toplam 4000 milyar yuanlık (2007 GSYİH’sının % 16’sı) bir büyük imar programını yürürlüğe koydu.

2.1.6.2. KRİZ SONRASI

2009 yılının sonuna gelindiğinde Dünya halen krizin sonuna gelmiş değil. Finansal piyasalar istikrarsızlığını sürdürmekte, reel sektör üretimleri düşmeye devam etmekte veya artmamakta, işsizlik seviyesi hala düşük seviyelerde bulunmaktadır. Bununla beraber kısmen de olsa bu global krizden çıkışın sinyalleri yavaş yavaş alınmaya başlamıştır.

Global krizden çıkışın sinyalleri alındıkça, ekonomi yönetimleri ve sistemdeki ekonomik birimler, yoğun biçimde, “kriz sonrası”nı tartışıyor. Üzerinde uzlaşılan “kriz sonrası” global ekonomi görünümü, “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” döneminin sona erdiğini gösteriyor. ABD ekonomisinden başlayarak, global kriz sonrasında, devlet kaynaklarını kullanan birçok ekonomide kamu sektörü etkili olacak gibi görünüyor. Çünkü kriz sırasında birçok özel banka ve kuruluşun mülkiyeti önemli oranlarda kamuya geçti. Şu anda, ABD ve Avrupa ülkelerinin birçoğunda hükümetler ve kamuoyu “çıkış stratejisi”nin nasıl olması gerektiği tartışılıyor. Vatandaşın vergileri ile banka ve şirketler kurtarıldığı için, kamunun satın almak zorunda kaldığı zor durumdaki şirket hisselerinin ne zaman ve hangi fiyatla, kimlere satılacağı sorgulanıyor. İkinci tartışılan konu, bundan sonra piyasaların ve mali sistemin nasıl gözetilip denetlenmesi gerektiği konusu. Bu konuda çeşitli görüşler olmakla birlikte, artık eski gözetim

ve denetim sisteminin ayakta kalamayacağı anlaşılıyor. Gözetim konusunda merkez bankalarının daha etkili rol alması görüşü öne çıkıyor. Türkiye’deki Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) benzeri kurumların giderek daha önem kazanması bekleniyor. Çünkü “küçük yatırımcının korunması gereği” ve “şeffaflığın önemi” gittikçe daha iyi anlaşılıyor. Bu bağlamda önerilen “twin peak” modelinin “finansal istikrar” ve “yatırımcıyı koruma” ayakları var. SPK gibi kurumların yetkilerinin genişletilmesiyle, bu kurumlara, sigortacılıkla ilgili yetkiler (Türkiye’de, halen Hazine’de) ve mevduat sigortasıyla ilgili yetkiler (Türkiye’de, halen TMSF’de) veriliyor. Böylece, örneğin SPK, “yatırımcıyı koruma” kararlarını bağımsız ve mali sistemi denetleyen kurumların kıskacına girmeden alabilecek. Özellikle, “sigortacılık” la ilgili yetkiler, bu bağlamda büyük önem taşıyor. Bilindiği gibi, Türkiye’deki banka ve şirket el koymalarında, gözetim ve denetim otoritesi olan BDDK ve tahsil otoritesi olan TMSF, “yatırımcıyı koruma” prensibini tamamen göz ardı etmişti. Öte yandan, “twin peak” modeli, mali sistemin gözetim ve denetiminin Merkez Bankası ve BDDK benzeri kurumlarca ortaklaşa yapılmasını öngörüyor. Bu modelde, örneğin, Merkez Bankası’nın ve BDDK’nın buluşup, görüş alışverişinde bulunacakları ortak bir komisyon var. Buna da “finansal istikrar komisyonu” deniliyor.

Yeni global ekonomide bankaların rolü artıyor. Çünkü özellikle gelişmiş ülkelerde, yaygın biçimde izin verilen “banka dışı mali kurumlar”ın iyi gözetilip denetlenemedikleri anlaşıldı. Bu nedenle, gelecekteki global ekonomik sistemde:

a) Yatırım bankalarının ve aracı kurumların odaklandığı “toptan bankacılık” işlemleri giderek bankaların bünyesinde yapılmaya başlanacak.

b)Bankalar, geleneksel para toplama modellerine geri dönecekler. Yani, mevduat, yeniden bankaların en önemli kaynağı olacak. Bu eğilim, ABD odaklı olarak, başladı bile. c) Mali sistemde başlayacak “yeniden yapılanma” sonucu, küçük ve çok sayıdaki bankaların yerini, büyük ve az sayıda bankalar alıyor. Böylece, gözetim ve denetim işlemleri kolaylaşacağı gibi, şeffaflık ve “erken uyarı” da daha rahat sağlanabilecek. d) Bankalar, büyük getiriler peşinde koşmak yerine, “daha az kârlı ama az riskli” yerlere para yatıracaklar. Bu bağlamda, bireysel krediler ve gayrimenkul kredileri yeniden

büyüyecek. Çünkü dengeli ve kurallara uygun verilirse, bu kredilerin geri dönüşleri çok daha risksiz ve rahat oluyor. “Hedging” işlemlerinin yeniden canlanması ise, yeni kontrol mekanizmalarının tam olarak kurulmasından sonra olabilecek.

e) Bankalar değerlendirilirken, “sermaye yeterlilikleri” ve “likidite durumları” öncelikle ele alınacak. Bankaların, geri dönmeme olasılığı olan kredileri için, derhal karşılık ayırmaları da gerekecek.

2.2. TÜRKİYE EKONOMİSİNİN YAŞADIĞI KRİZLERE GENEL BAKIŞ