• Sonuç bulunamadı

KRİZ VE TÜRKİYE – YAPILMASI GEREKENLER

Belgede KONYA EKONOMİ RAPORU 2008 (sayfa 35-38)

Dünya ekonomisinin milli gelir açısından yarısından fazlasına sahip bir bölümünde yaşanan ekonomik sorunlar hiç kuşkusuz bizi etkiler. Çünkü ülkemiz dış finansmana dayalı bir ekonomik büyüme yapısına sahiptir. Bu durum da risk oranımızı arttırmaktadır.

Şu anda hakim olan güven bunalımı ile finansal krizin derinleşmesi kredi kanallarını daraltmıştır. Kredi kanallarının daralması mali kaynak bulmayı zorlaştırmaktadır.

Alacağımız önlemler bu zorlukları aşabilecek nitelikte olmalıdır.

Söz konusu daralmanın atlatılması, durgunluğu aşmak ve üretim için gerekli fakat yeterli bir adım değildir. Bankaya borcu olan şirket ve firmalar eğer nakitleri varsa bankalara olan borçlarını kapatmalıdırlar. Kapatamayanlar ise borçlarını mümkün olan en uzun vade ve en düşük faiz düzeyine uzatmaya çalışmalıdırlar.

Yaşanan krizin aslında iki ayağı vardır;

İlki şu anda yaşamakta olduğumuz mali kesimin yaşadığı sorunlardır. İkincisi ise bu sorunların reel kesime yansıması kısmıdır. Mali kesimdeki sorunların reel kesime yansıması durgunluk şeklinde ortaya çıkacaktır.

Bu yüzden reel kesim kendini durgunluğa hazırlamalıdır. Bu dönemde bireysel anlamda yapılması gereken en doğru şey tasarruf yapmaktır. Fakat makro bazda düşündüğümüz zaman bu tasarruf ekonomiyi yavaşlatacağı için krizi derinleştirecektir.

Kur şimdilik kısa vadede yukarı gidebilir. Fakat önümüzdeki dönemde durgunluk olacağı için ithalat talebi düşecektir. Petrol fiyatları da küresel durgunlukla beraber düşeceği için kur uzun vadede eksi eğilim gösterebilir. Döviz bazında alacağı olmayan firmalar döviz cinsinden borçlanmamalıdır.

İhracat Pazarlarını çeşitlendirmek gerekmektedir. Böyle zamanlarda bilançolardaki uyumsuzluklar (vade, kur vb.) potansiyel risk doğuran alanlardır.

Gayrimenkul ve Emtia fiyatları gevşeyecektir. Ama gayrimenkul almak için acele etmemek gerekir. Reel sektör verimli alanlara yönelmelidir. Özellikle “Küçük olsun benim olsun” veya “Ne iş olsa yaparız, biz her iş’te varız” mantığını artık unutmalıyız.

Firmalarımızın mevcut kriz ortamındaki faaliyetlerini etkinleştirebilmelerinin sağlanması noktasında düşünülmesi gerekenler sadece finansal destekler değildir.

Şirketlerin “bilgi”yi tüm faaliyetlerinin merkezi kılmaları, bu anlamda yeniden yapılanmaları ve bir vizyon değişikliğine gitmeleri gerekmektedir.

KOBİ’ler ise profesyonel yönetim anlayışını benimsemek mecburiyetindedirler.

Ayrıca KOBİ’lerde mesleki ve hizmet içi eğitim büyük önem taşımaktadır. Bu işletmelerde çalışanlara, günün şartlarına uygun olarak bilgilerin aktarılması ancak etkin bir eğitimle sağlanabilecektir. Ayrıca ülkemizde girişimcinin ve KOBİ’lerin “Danışmanlık”

hizmetlerinden yararlanmalarını cazip hale getirmek, KOBİ’lere danışma ücretleri konusunda yardım yapılması ve onların teşvik edilmesi gerekmektedir. KOBİ’lerin yönetimde uzmanlaşmaları da çözmeleri gereken bir unsurdur.

KOBİ’ler leasing gibi yeni finansal ürünlerden faydalanmalı ve faydalandırılmalıdırlar.

Tüm bunların yanı sıra ülkemizdeki enflasyonun tek haneli rakamlarda devam etmesinin sağlanması ekonomik istikrarın iyi inşa edilmesi ve faiz oranlarının düşürülmesi KOBİ’lerimizin sorunlarının giderilmesine sağlayabileceğimiz en etkili çözüm olacaktır.

KOBİ’ler tüm faaliyetlerinde ileri teknolojilerden optimum düzeyde yararlanmalıdırlar.

Türkiye’deki KOBİ’lerin verimliliğinin, rekabet gücünün artırılması ve etkinliğinin sağlanması için, tasarım ve üretim sistemlerinde bilgisayar teknolojisinin hakim kılınması ve işletmelerin üretim birimleri arasında otomasyon ağının yaygınlaştırılması gerekmektedir. KOBİ’lerin yüksek rekabet gücüne sahip olmaları ve tüketici isteklerine eksiksiz ve istenilen zamanda cevap verebilmeleri için, imalâtçı KOBİ’lerin yoğun otomasyon ağını geliştirerek bilgisayar destekli üretim teknolojilerini kullanarak ve üretimde esnekliği sağlayarak müşterilerin taleplerini karşılamaları gerekir.

İçerisinde bulunduğumuz kriz atmosferinde KOBİ’lerin stok politikalarının tutarlı bir yapıya kavuşturulması ve etkin bir stok politikası daha da önem kazanmıştır. KOBİ’lerde stoklar konusunda, yöneticilere bilgi akışının zamanında sağlanması, stok yönetiminin sürekli kontrol altında tutularak stoklardaki istenmeyen gelişmelerin önlenmesi büyük önem taşımaktadır.

Yatırımda modernizasyon, üretimde verimlilik ile ileri teknolojik sistemlerin kullanımı, ürünlerde uluslararası norm ve standartlara uygunluk bakımından gerekli ISO 9000 ve CE işareti gibi işletme içi yapısal düzenlemelere gitmelerinin özendirilmesi ve bu anlamda desteklenmeleri gerekmektedir.

Sonuç olarak her kriz sistemdeki bir bozukluğu ortaya koyar ve düzeltme fırsatı verir.

Yapılacak olan her düzeltmenin bir yan etkisi mutlaka olacaktır. Kriz yönetiminin amacı bu etkiyi en asgaride tutmak olmalıdır.

Küresel rekabette ayakta kalmak için, yatırım yapmak, büyümek gerekir. Yatırım yapmak için de finansman gerekir. Ama kayıt dışı kalan bir firmanın, bundan sonra banka veya benzeri finans kaynaklarına ulaşması mümkün olmayacaktır. Kayıt dışı kalan, küçük kalmaya mahkumdur. Küçük kalan da ancak taşeron olur. Kayıtdışılık oranı azaltılmalıdır.

Tekrar etmekte fayda var. Küresel finansal kriz ülkemiz büyümesini olumsuz etkileyecektir. Ülke sınırları dışında talep azalınca ihracatımız düşecektir. Büyümemizin yavaşlaması ithalat talebimizi de düşürecektir.

Türkiye, medeniyetleri birleştiren İpek yolu’nun merkezindedir. Avrupa’nın enerji güvenliğini sağlayacak bağlantıların kavşak noktasındadır. Ve en önemlisi, Türkiye bu özellikleriyle Avrupa’yı 21. yüzyılda küresel güce dönüştürecek bir ülkedir. Bugün Türkiye’nin Avrupa’ya ne kadar ihtiyacı varsa, Avrupa’nın da Türkiye’ye o kadar ihtiyacı vardır.

Avrupa Birliği hedefini unutmamalı, reformlara devam edilmelidir.

Şirketler; değişimden korkmadan, yarıştan kopmadan, hedeften sapmadan yollarına devam etmeliler.

III

.

EKONOMİK SEKTÖRLERDE MEVCUT DURUM VE

Belgede KONYA EKONOMİ RAPORU 2008 (sayfa 35-38)