• Sonuç bulunamadı

Her banka, müşterilerinin kredi değerliliğinin ölçülmesi ve açılacak kredi limitlerinin belirlenmesinde ilke ve standartlara göre hareket eder. Ticaret ve yatırım bankaları tarafından kullanılan ve literatürde "5C Kuralı" olarak bilinen ilkeler; karakter, kapasite, sermaye, koşullar, teminattır. Bu ilkeler banka açısından riskleri en aza indirgemeyi sağlar47. Literatürde bu 5 unsura ilave olarak bir de kontrol unsuru eklenmiştir48.

46Şakar, 2001, s.63.

47 Ömer M. Baktır ve Süreyya Matar, “Firmaların Kayıtdısı Faaliyetleri Çerçevesinde Kredi

Taleplerinin Degerlendirilmesi ve Kredi Tahsis Esasları”, Active Dergisi, Sayı.2 (Agustos-Eylül 1998), s.1.

48 Niyazi Berk, "Bankacılıkta Kredi Pazarlama", Türkiye Bankalar Birliği Yayınları no:149 Ankara, 1988.s.49. ve Bülent Şenver, "Aktif-Pasif Yönetimi" , T.C. Kadir Has Üniversitesi, SBE, Ders Notları.

Kredilendirmenin Karakter İlkesi: Kredi alıcısının dürüstlüğünü ve borcunu ödeme alışkanlıklarını gösterir. Bankalar, müşterilerinin dürüstlüğünden, girişim yeteneklerinden, borçlanılan fonların verimli bir şekilde kullanılacağından, verdikleri kredilerin geri ödeneceğinden emin olmak ister. Karakter ya da diğer bir deyişle moralite, kredilendirme sürecinde en önemli unsur olarak bilinmektedir ve bankalar tarafından yapılacak araştırmanın sonucunda yapılacak değerlendirme ile tespit edilmeye çalışılır.

Müşterinin karakteri konusunda yapılacak değerlendirme kolay değildir. Bankanın, müşterinin krediyi açıkladığı şekilde kullanmayacağı ya da planlanan şekilde geri ödenmeyeceği konusunda şüphe duyması durumunda kredi tutarına karşılık alınmış olsa bile kredinin problemli kredi olma olasılığı vardır.

Kredilendirmenin Kapasite İlkesi: Kredi müşterisinin belirlenen vadede krediyi geri ödeme gücünü temsil eder. Kredilerin süresine göre kapasitenin önemi değişmektedir. Orta ve uzun vadeli kredilerde, sabit varlıklara yapılan yatırımlar sonucu elde edilen gelirlerle borcun kapatılması amaçlanmaktadır. Kısa vadeli kredilerde ise likidite yaratma gücü dikkate alınmaktadır. Kredilerin geri ödenme kabiliyetinin ölçülmesinde, firma piyasa borçları, banka kredileri, factoring ve leasing vb. ödemeleri firmanın dış kaynak finansmanı olarak dikkate alınmalıdır.

Kapasitenin değerlendirilmesinde işletmenin faaliyetlerindeki başarı ve yönetim kalitesi değerlendirilmelidir. Kapasite analizinde, işletmenin mali bilgileri ile hazırlamış olduğu iş planında yer alan, yönetim takımı, pazar payı ve pazarlama planı, işletmenin karşılaşabileceği önemli riskler, Ar-ge faaliyetleri, rakipleri ve gelecek dönemlerdeki yatırım planları vs. bilgilerde göz önüne alınır. Kredi müşterisine kapasitesinin üzerinde kredi kullandırılması durumunda, borca ait anapara, faiz ve diğer masrafların geri ödemesinde sorunlar yaşanacaktır. Bu sorunlar çok hızlı bir şekilde tüm departmanlara yansıyarak işletmenin varlığını tehdit edecek boyuta gelebilecektir. Bankalar kullandırdıkları kredilerin geri dönüşlerinde sorun yaşamamak için müşterinin kapasitesini en doğru şekilde tespit etmelidir.

Kredilendirmenin Sermaye (Kapital) İlkesi: İşletme aktiflerinden borçlarını çıkarttıktan sonra kalan net varlığı göstermektedir. Kapital, firmaya verilen kredilerin geri ödenmesinde ve zararların ortadan kaldırılmasında bir emniyet unsuru görevini üstlenmektedir. Bankalar, öz sermayesi güçlü olan işletmelere kredi vermeyi tercih ederler. Bu tercihin nedeni, öz sermayenin işletme içerisinde gördüğü işlevlerden kaynaklanmaktadır.

Bir işletmede öz sermaye iki tür işlevi yerine getirir. Bunlardan birincisi işletme için gerekli iktisadi varlıkların satın alınması diğeri ise alacaklar için güvence oluşturmasıdır Yeterli sermayeye sahip bir kredi müşterisi, borçlarını geri ödeme yeteneğini kaybetmeden bir ya da daha fazla dönem zararına dayanabilir. Bankanın, borçlusunun yeterli sermayeye sahip olup olmadığından emin olması gerekir49.

Kredilendirmenin Koşullar İlkesi: Müşterinin içinde bulunduğu sektör, sektördeki durumu, pazar payı ve rakiplerle karşılaştırıldığındaki durumu göz önüne alınır. Bu unsur daha çok müşterilerin dışında gelişir ve ekonomik koşullara göre firmaya olumlu yada olumsuz etkiler. Bankalar, kredilendirme sürecinde müşterinin içinde bulunduğu koşulları detaylı analiz etmelidir.

Sağlıklı bir ekonomi ile kredi hacmi ve kredilendirme süreci arasında aynı yönde bir ilişki vardır. Bir ekonomide yaşanan sıkıntılar ve ekonomik krizler bankaların kredi hacmini daraltırken, işletmelerin de kredi gereksinimlerini artırırlar. Dolayısıyla kredinin geri ödenmesi işletmenin her zaman müdahale edebileceği unsurlarla ilişkili değildir. Bu nedenle kredi analistinin, makroekonomik gelişmeleri, kredi kullandırılacak sektörün yapısını ve işletmenin satışlarını azaltacak tüm olumsuz faktörleri önceden görerek, kredilendirme sürecinde bu bilgileri kullanması ve kredi müşterisini yönlendirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde kredinin, satışların düşebileceği ve olumsuz baskıların artabileceği koşullar söz konusuyken verilmesi, geri ödenmeme riskini artırarak banka kârlılığını olumsuz yönde etkileyebilecektir50.

49 K. Batu Tunay, "Finansal Sistem, Yapısı, İsleyişi, Yönetimi ve Ekonomisi", İstanbul: Birsen Yayınevi, 2005, s.290.

Kredilendirmede Teminat İlkesi: Teminat, kredi müşterisinin krediyi ödememesi durumunda, bankanın zarara uğramasını engelleyecek aktiflerin müşteri tarafından bankaya sunulmasıdır. Teminat kredi riskini azaltan unsurlar arasında yer almaktadır. Kredi risk derecesi yükseldikçe teminat gereksinimi de artmaktadır51.

Bankalar verdikleri kredilerin geri ödenmeme riskini en aza indirmek amacıyla kredi müşterisinden değer arzeden teminatlar alırlar. Bu teminatlar borçlunun sahip olduğu taşınır ve taşınmazlar olabileceği gibi kefillerinin sahibi olduğu veya üçüncü kişilere ilişkin teminatlarda olabilir. Banka açısından bu teminatlar öncelikle kredi borçlusunun borcunu ödemekten kaçınmasını engellemek amacı ile kullanılmaktadır. Kredi müşterisi borcunu ödeyemediği durumda banka vermiş olduğu kredinin ana para ve faizlerinin ödenmesinde bu teminatları kullanabilir. Bankalar her zaman likiditesi yüksek olan varlıklar ile gayrimenkul ipotekleri, işletme rehni gibi teminatlar alarak kredi kullandırmayı tercih etmektedirler.

Kredilendirmede Kontrol İlkesi: Kredi hazırlama aşamasında başvuru dokümanlarının doğru düzenlenmesi, kredilendirme sonrasında ise etkin bir izleme ve kontrol sürecinin var olması gerekliliği kontrol unsurudur. Kontrol unsurunun kredi kalitesinin korunması amacıyla son dönemlerde önem derecesi artmaya başlamıştır. Bu artışta en büyük etken, fon talebindeki büyümeyle birlikte genişleyen kredi portföyüdür.