• Sonuç bulunamadı

Korkunun ikna edici sürece katkısını anlamak amacıyla çok sayıda model geliĢtirilmiĢtir.

Korku çekiciliği ile ilgili modeller, Dillard (1994)‟e göre, üç baĢlıca gruba ayrılabilir. Bunlar,

- Dürtü Azalması Modelleri

- Paralel Tepki Modelleri

- Öznel Beklenen Fayda Modelleridir.

Bunlara, Witte (1992)‟de oluĢturulan, GeniĢletilmiĢ Paralel Süreç Modeli eklenerek, tüm belli baĢlı temel modeller sıralanabilir (Witte & Allen, 2000).

2.3.1.Dürtü Azalması Modelleri

Dürtü modelleri, korku çekiciliği konusunda yapılan en erken çalıĢmaları içermektedir. Bu modeller, Hovland‟ın KazanılmıĢ Dürtü Olarak Korku Modeli, Janis‟in Korku Çekiciliği Modelleri ve McGuire‟ın Hareketli Modelleridir.

Dürtü modelleri, bir korku çekiciliği tarafından sağlanan korku uyarımı düzeyinin, eylemleri harekete geçiren bir dürtü gibi hareket ettiğini varsayarlar. Bu modellerde, korkunun hem kolaylaĢtırıcı (uygun kendini koruma tepkileri vermek

için insanları güdüleyen) hem de müdahale edici (örneğin, kaçınma) etkileri olduğu öne sürülmektedir (Witte & Allen, 2000).

Bu modeller, korku ve tutum değiĢimi arasında ters U biçimli bir iliĢki olduğunu savunurlar. Korku uyarımı, ılımlı (orta) bir miktarda verildiğinde, en çok

51

tutum değiĢimi bu noktada gerçekleĢecek; daha fazlası ise, ters etki yapacak ve tutum değiĢimi azalmaya baĢlayacaktır (Witte & Allen, 2000).

Güdü modelleri, 1970‟lerin baĢlarında, ters U biçimli iliĢki yaklaĢımı destek bulmadığı için reddedilmiĢtir. Modellerin temelinde, “korku azaldığı zaman, mesajın kabulü gerçekleĢir” hipotezi bulunmaktadır (Witte & Allen, 2000).

Dürtü insanların azaltmak ya da yok etmek için çabaladıkları istenmeyen bir durumu yansıtan psikolojik bir terimdir. Bu model, Howland ve arkadaĢları tarafından geliĢtirilmiĢtir (Witte & Allen, 2000). Korku duyan birey, kendisine önerilen çözümün tehlikeyi önlemede yardımcı olacağını kabul etmek durumundadır. Dürtü azalma modeli, insanların kendi tutum ve davranıĢlarını bir dürtü azaltma aracı olarak kullanmalarını açıklamaktadır. Howland ve arkadaĢları ayrıca, korku seviyesinin fazla yüksek olması durumunda alıcıların gerilimi azaltmak için savunma tepkilerine geçebileceklerini de belirtmiĢlerdir (O‟Keefe, 1990).

2.3.2.Ters U Biçimi Modeli

Dürtü Azalması Modelinin tekrar gözden geçirilmesi olarak da değerlendirilen Ters U Biçimi modeli, korku çekiciliğinin etkili olabilmesi için gerekli olan ideal Ģartların, alıcılarda orta düzeyde bir korku yaĢandığı durumlarda geçerli olduğunu ileri sürmektedir (Burgoon, 1989).

Rotfeld‟e (1988) göre, ters U modeli, korku çekiciliği araĢtırmalarında sıkça

kullanılsa da, kesin kanıtlarla desteklenmez. Ġnsanların neyi, hangi korku düzeyinde algıladıkları değiĢkenlik gösterir.

52

Kimi insanlar için yüksek korku düzeyinde olan mesaj, kimileri tarafından düĢük korku düzeyinde algılanır. Ayrıca herkes için geçerli olan ve en iyi iĢleyen korku düzeyinin ne olduğunu ortaya koyan sihirli bir ikna modeline ulaĢmak mümkün değildir (Elden & Bakır, 2010).

2.3.3.Paralel Tepki Modeli

Leventhal (1970)‟e göre, paralel tepki modeli, korku çekiciliklerinin iki ayrı ve karĢılıklı bağımlı süreç ürettiğini öne sürmektedir. Bu süreçler, tehlike kontrol süreci ve korku kontrol sürecidir. Bu model, güdü modellerinden farklı olarak, korku çekiciliklerinin değerlendirilmesinde biliĢsel süreçlerle duygusal süreçleri birbirinden ayırmıĢtır. Tehlike ve onun algılanması, modeli biliĢsel boyutunu, korku ise, modelin duygusal boyutunu oluĢturmaktadır.

Howard Leventhal tarafından geliĢtirilen bu model, korku uyandıran mesajların hedef kitle arasında „tehlike kontrolü‟ ve „korku kontrolü‟ olarak adlandırılan iki paralel tepkiyi hareke geçirdiğini ileri sürmektedir (Lavack, 1997).

Paralel tepki modeline göre, korku duyulacak bir durum algılandığında

tehlike kontrolü unsuru, bireyin tehdit yaratan soruna ilgilenmesi konusunda bir arzu yaratır. Bu tepki, söz konusu bireyin değiĢik alternatifler aramasına sebep olur.

Bireylerin orta düzey korku çekiciliğiyle karĢılaĢtıkları durumlar, korkudan

kurtulma konusunda alternatiflere yönelmenin ve konuyla ilgili çözüm arayıĢının en yüksek noktaya ulaĢtığı durumlardır (LaTour & Zahra, 1988).

53

2.3.4.Korunma Motivasyonu Kuramı

Bu kuram, Ronald W. Rogers tarafından korku çekiciliğinin iĢleyiĢini

açıklamak üzere geliĢtirilmiĢ ve korku çekiciliğinin iĢleyiĢini açıklamak üzere geliĢtirilmiĢ ve korku çekiciliğine dair yapılan çalıĢmalarda oldukça rağbet görmüĢ kuramsal bir yaklaĢımdır (Elden & Bakır, 2010).

Korunma motivasyonu teorisi, algıda odaklanır ve korkunun dört sürecinin

birbirleriyle olan etkileĢimini ortaya koyar. Bunlar tehdidin ciddiyeti tehditten kolay etkilenebilirlik, tepkinin yeterliliği ve özyeterliktir (Rogers, 1985).

2.3.5.Öznel Beklenen Fayda Modelleri

Bu baĢlık altındaki modeller, Rogers‟ın Korunma Motivasyonu Modeli, Beck ve Frankel‟in Tehdit Kontrolü Açıklaması ve Sutton‟ın Öznel Beklenen Fayda Modelidir.

Bu modeller, bir korku çekiciliğini neyin etkili hale getirdiğini, duygusal ve biliĢsel özellikler yerine mantıksal/akılcı bir biçimde açıklamayı denemiĢlerdir.

Rogers (1975)‟te sunulan korunma motivasyonu modeline göre, korku çekiciliğinin etkililiğini sağlanabilmesinde, mesaj alıcısında aĢağıdaki algılamaların gerçekleĢmesi gerekmektedir:

- Algılanan tehdidin öneminin değerlendirilmesi

- Tehdidin olabilirliğinin değerlendirilmesi

54

Rogers‟ın modelinde korkuya, dolaylı bir rol verilmiĢtir. Rogers, tehdit boyutu ile yeterlilik boyutu arasında, dört yönlü bir karĢılıklı etkileĢim önermiĢtir:

ġiddet x Duyarlılık x Öz-Yeterlik x Tepki Yeterliliği

Bu dört boyut, tutum, niyet ve davranıĢ değiĢimi gibi, mesajın kabul edildiğini temsil eden çeĢitli sonuçları etkilemek için, karĢılıklı etkileĢim içinde olacaklardır. Bunun sağlanması için en az bir tehdit değiĢkeni (ġiddet, Duyarlılık), en az bir yeterlilik değiĢkeni (Tepki Yeterliliği, Öz-Yeterlik) ile etkileĢime girmelidir.

Sutton (1982), Öznel Beklenen Fayda Modelinde, korku bileĢenini bilinçli olarak ihmal etmiĢtir. Sutton‟a göre, bireyler, birbirlerine alternatif oluĢturan eylem biçimlerinden, en yüksek öznel beklenen faydaya sahip eylemi seçeceklerdir. Dolayısıyla bu yaklaĢımda, bireyler kararlarında sadece faydacı davranacaklardır.

2.3.6.GeniĢletilmiĢ Paralel Süreç Modeli

Witte‟nin (1992) GeniĢletilmiĢ Paralel Süreç Modeli, geçmiĢ modellerin

eklektik bir bileĢimidir. Tüm modellerin baĢarılı ve baĢarısız yönlerini değerlendirmiĢ ve korkuyu, modele merkezi bir unsur olarak yeniden dahil etmiĢtir.

Bu modele göre, eğer bireylere, sorunun çözümü ile ilgili olarak tavsiye edilen eylem hakkında bilgi verilmezse, onlar da yeterliliği sağlamak için geçmiĢ deneyimlerine ve daha önceki inançlarına baĢvuracaklardır.