• Sonuç bulunamadı

Mahkeme’nin Lingens v. Avusturya81 kararında belirtildiği üzere basının başkalarının itibarını korumak gibi çizilmiş sınırları ihlal etmemesi zorunludur. Bunun yanında kamu menfaati taşıyan her türlü meselede olduğu gibi demokratikleşme için önem arz eden görevinden dolayı siyasetle ilgili haber ve düşünceleri iletmek, siyasi düşüncelerle ilgili belirtilen sınırı aşmamak suretiyle eleştirilerde bulunmak basının asli görevlerindendir. Zira halkın da bu haberlere ve bilgilere ulaşma hakkı vardır. Bununla birlikte, siyasal tartışma özgürlüğü

79Burhan Gelgör, Adalet Dergisi, 26. sayı, Eylül 2006; Sunday Times v. Birleşik Krallık. http://www.yayin.adalet.gov.tr/26_sayi%20içerik/Burhan%20GELGÖR.htm

80Sunday Times v. Birleşik Krallık, parag 65; Kjeldsen, Busk Madsen ve Pedersen v. Damimarka, 07.12.1976, Başvuru no: 5095/71, parag. 52; (çevrimiçi) http://ihami.anadolu.edu.tr

demokrasinin tam ortasında yer aldığından dolayı basın, siyasi haber ve fikirleri yaymak suretiyle, bireylere siyasi düşüncelerden haberdar olma, siyasetçileri bu yolla tanıma imkanı sunarak onların kişisel fikirlerinin oluşmasına yardımcı olmaktadır.82 Bu durumda, siyasetçilere yapılan eleştiriler ile özel şahıslara yapılan eleştiriler arasında bir ayrım yapılması ihtiyacı doğar. Şöyle ki; siyasetçi, sürekli kamuoyunun önünde bulunan bir birey olarak, hareketleri ve davranışlarını basının ve kamunun denetimine açmaktadır. Demokrasinin temel niteliklerine göre yeni fikir ve düşüncelerin oluşması karşıt fikirlerin çarpışmasından besleneceği için siyasetçinin düşünce ve davranışlarının eleştiri sınırının daha esnek olması doğaldır. Mahkeme’nin görüşüne göre de;

“(…) bir siyasetçiye yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırları, özel bir şahsa yönelik eleştiri sınırına göre daha geniştir. Bir siyasetçi, özel şahıstan farklı olarak, her sözünü ve eylemini bilerek ve kaçınılmaz bir biçimde, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açar; bu nedenle daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadır. Hiç kuşku yok ki, Sözleşme’nin 10(2). maddesi, başkalarının yani bütün bireylerin itibarının korunmasına imkan verir; bu koruma, siyasetçileri şahsi sıfatları dışında hareket ettikleri zaman da içine alır. Ancak bu gibi durumlarda söz konusu korumanın gerekleri, siyasi meseleleri açık biçimde tartışmanın yararıyla bağlantılı olarak tartılmalıdır.”83

Mahkeme’nin yukarıdaki kararından da anlaşılacağı gibi basın özgürlüğünde birbiriyle bağlantılı iki ana öğe bulunmaktadır. Bir tarafta basının haber verme görevi bulunurken, diğer yanda halkın haber alma hakkı vardır. Devletler, basın özgürlüğüne bir müdahalede bulunurlarken demokratik bir toplumda gereklilik unsurunu bu iki öğeyi göz önünde bulundurarak tartmalıdırlar.

Söz konusu basının haber verme görevi ve bireyin haber alma hakkı, siyasi konularda Mahkeme’ye göre daha titizlikle incelenmesi gereken ve eleştiri sınırları daha esnek konular olduğu için, kamu menfaati daha üstün tutulmuştur. Mahkeme’nin siyasi konulardaki eleştiri hakkına getirdiği esnekliği Oberschlick

82Castells v. İspanya, 23.04.1992, parag. 43.

v. Avusturya84 kararında da görebiliriz. Olayda başvurucu Gerhard Oberschlick, Forum adlı derginin editörüdür. Bu dergisindeki bir yazıda, Avusturya’nın güneyindeki Carinthia eyaletinin valisi ve aynı zamanda sağcı Özgürlük partisinin lideri olan bay Jörg Haider’in 1991’de tahrik edici bir üslupla verdiği söylevinde kullandığı “ 2. Dünya Savaşı’nda yaşamını tehlikeye atmış olanlar dışında kimseye düşünce özgürlüğü tanınmaması gerekir.” beyanatı üzerine Jörg Haider hakkında Almanca’da “ahmak”, ”geri zekalı” gibi anlamlara gelen “Troll” sözcüğünü kullandığı için yargılanmış ve suçlu bulunmuş, bunun üzerine AİHM’e başvurmuştur.

Mahkeme bu kararında da halkın yine basın aracılığıyla demokrasiye katılımının önemini vurgulamıştır. Mahkeme’nin bu davada siyasi konulardaki eleştiriye dair ürettiği standart şu şekildedir:

“(basın) diğerlerinin yanı sıra, ‘başkalarının şöhretinin/haysiyetinin korunması şeklindeki bağlı bulunduğu ilkeleri ihlal edemezse de, siyasal meseleler ve kamunun menfaatine ilişkin diğer konular hakkında bilgi ve görüşleri yaymakla da ödevlidir. Basın özgürlüğü, siyasal liderlerin görüşleri ve eğilimleri konusunda bir görüş oluşturabilmesi ve bunu ortaya çıkartabilmesi için kamuya en etkili araçlardan birisini sunmaktadır. Bu husus, kamunun bilgi ve görüşleri edinme hakkını açıkça belirten madde 10 hükmüyle de vurgulanmıştır. Daha genel olarak, özgür siyasal tartışma, Sözleşmenin birçok yerinde düzenlenen demokratik bir toplum kavramının tam özünde yer almaktadır(.) (parag. 58).

Forum dergisinde anılan bilgiyi içeren metine yer verilmesi, genel önemi haiz bir siyasal sorun hakkında kamunun tartışabilmesine katkı yapmıştır. Özellikle sosyal alanda vatandaşlarla yabancılar arasında farklı muamele yapılmasına ilişkin mesele, sadece Avusturya’da değil ama Avrupa Konseyi üyesi diğer Devletlerde de kayda değer tartışmalara yol açmaktadır. Bay Oberschlick’in eleştirisi kışkırtıcı biçimde, bir politikacı tarafından dile getirilen ve başvurucunun üslubu benzeri şekilde çok sayıda insanı şok eder nitelikteki bir öneriye, kamunun dikkatini çekmeye çalışmıştır. Kendisini bu tür terimlerle ifade eden bir politikacı,

84Oberschlick v. Avusturya, 23.05.1991, Başvuru no: 11662/85; (çevrimiçi)

http://ihami.anadolu.edu.tr; Gemalmaz, Türkiye’de Bilgi Edinme, Düşünce – İfade ve İletişim Mevzuatı, s. 212.

gazeteciler ve kamu tarafından sert bir tepki görmeye kendisini maruz bırakmış demektir. (parag. 61)”85

Mahkeme, eleştirilerin hükümete yapılması durumunda, bu eleştirilerin sınırının politikacılara yapılan eleştirilerden bile daha esnek olması gerektiği kanaatindedir. Şöyle ki;

“Hükümeti eleştirmenin hoş görülebilir sınırları, şahısları ve hatta politikacıları eleştiri sınırından daha geniştir. Demokratik bir sistemde Hükümetin eylemleri ve ihmalleri, sadece yasama ve yargılama organlarının değil, basının ve kamuoyunun da yakından incelemesine tabidir. Dahası, Hükümetin işgal ettiği üstün mevki, özellikle muhaliflerinin veya medyanın haksız saldırılarını ve eleştirilerini karşılamak için başka araçları kullanabileceği durumlarda ceza davasına başvurmada kendisini sınırlı görmesini gerektirir. Ancak yetkili devlet otoriteleri, kamu düzeninin güvencesi olmaları sıfatıyla, temelden yoksun veya kötü niyetle oluşturulmuş iftira niteliğindeki suçlamalara, aşırıya kaçmadan ve gereği gibi tepki göstermeyi amaçlayan cezai nitelikte önlemleri de almakta serbesttirler.”86

Mahkeme, Castells v. İspanya vak’ası kararında basının demokratik toplum düzenine olan katkısını bir kez daha şu cümlelerle vurgulamıştır:

“Hukukun üstünlüğü ile idare edilen bir Devlette basının önde gelen vazgeçilmez rolü unutulmamalıdır… Basın özgürlüğü halkın siyasal liderlerin düşünceleri ve davranışları hakkında görüş sahibi olabilmeleri için en uygun araçlardan biridir… İfade özgürlüğü ayrıca herkesin, demokratik bir toplumun özünde yer alan serbest siyasal tartışmaya katılmasını olanaklı kılmaktadır.”87