• Sonuç bulunamadı

Basına tanınan özgürlüğün ilk sınırı haberin gerçekliğidir. Gerçek olmayan bir haberin gerçekmiş gibi verilmesi gerçeklik ilkesine aykırılık oluşturacağından hukuka uygun değildir.

Gerçeklik ilkesi somut, maddi gerçeği değil; haberin verildiği an itibarıyla, olayın beliriş biçimine uygunluğu ifade eder. Çünkü, gazetecinin maddi gerçeği araştırma, ortaya çıkarma görevi bulunmadığı gibi maddi gerçeğin ortaya çıkması zaman alır. Maddi gerçekliğin ortaya çıktığı anın beklenmesi durumunda ise, ortaya çıkma anı itibariyle olayın haber değeri kalmaz; bu yöndeki bir düşüncenin kabulü halinde haber verme ile konuyu aydınlatma hakkının özü sınırlandırılmış olur. Söz konusu durum, yerleşik Yargıtay uygulamaları ile de doğrulanmıştır.228 “O an için o olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen her şeyi araştırmak, incelemek suretiyle (basın) olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen ve var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek

227HGK.,11.11.1998-765/801; (naklen Çetin, s. 255-274). 228Çetin, s. 254-255.

olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır. ”229

Önemli olan olayların meydana gelmesi ve kamunun yararı gözetilerek olay ve olguların kamuya aktarılmasıdır. Söz konusu ilkelere uygun bir yayın başta Anayasaya ve Basın Kanunu’na uygun olacak ve hukuka aykırılık teşkil etmeyecektir. Haber verme hakkı ile bireylerin kişilik hakları hukuken aynı anda korunamayacağından, somut olayda korunma altına alınmış iki değerden biri diğerine üstün tutulacaktır. Daha az üstün olan olayın, somut olay çerçevesinde inceleme yapılmasının neticesinde, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında, o olayda ve o an için hukuken korumasız kaldığı kabul edilecektir.230

Dava konusu yazı içeriğinde “Ankara’daki H… İlkokulu 6. Sınıf öğretmeni T.H. bir ara sinirleniyor öğrencisi G’yi tokatlıyor. G.’nin babası elektrik mühendisi E.A. öfkeleniyor. Okula gidip T.H’nin eşi Ankara Adliyesinde yargıç. E.A. 5 gün önce gözaltına alınıyor ve ancak dün salıveriliyor. Ne adalet…” ifadeleri kullanılmıştır. Söz konusu yazının kişilik haklarını ihlal ettiği, onur ve saygınlığına dokunduğu, toplum içerisinde küçük düşmesine sebep olduğu ve yazının yayın ilkeleri ile bağdaşmadığı gerekçesiyle öğretmen olan davacı tazminat isteminde bulunmuştur. Hukuk Genel Kurulu kararında, ilkokul müfettişi tarafından düzenlenen raporda davacı hakkında soruşturma izni verilmesi gerektiği kanaatinin bildirilmesi, Adli Tıp tarafından öğrenci hakkında rapor düzenlendiği, Ankara Valiliği İl Milli Eğitim Disiplin Kurulu’nca disiplin soruşturması düzenlendiği gerçeklerini göz önünde bulundurarak; bu deliller karşısında haberde geçen ifadelerin yayının yapıldığı an itibarıyla görünürdeki gerçeklik ilkesiyle bağdaştığını, haberin toplum yararına olduğunu, güncel olduğunu, toplumu ilgilendirdiğini, kişilik haklarını ihlal edecek ifadeleri kapsamadığını, bu sebeplerle davanın reddine karar vermek gerekirken önceki kararda direnilmesinin doğru olmadığı kanaatine vararak kararı bozmuştur.231

2294.HD, 13.06.2002 tarih, 7406 sayılı karar; (naklen Çetin, s. 274 – 345). 230HGK, 30.01.2002 – 1000/25; (naklen Çetin, s. 255 -274).

Yargıtay, kararını verirken Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 9.10.1985 gün ve 1985/4-96-790 sayılı kararı ve 6.3.2002 gün ve 2002/4-115-151 sayılı kararındaki ilkelere vurguda bulunmuştur. Söz konusu kararlarda da belirtildiği üzere;

“Yayınlandığı olayın doğruluğunu ve gerçekliğini araştırmak gazetecinin görevidir. Bununla birlikte, gazetecinin bir olayı doğru kabul edebilmesi için arayacağı desteklerin, objektif yönden güven verici ve inandırıcı olmasının ölçüsü belirlenirken yayıncılığın özel durumu gözetilmelidir. Ancak, yayınlanacak haber üçüncü kişilere ağır bir zarar verebilecekse, doğruluğun denetlenmesi görevi, daha kati ölçülere bağlanmalıdır. Hemen belirtelim ki, haber verme hakkının sınırlarının belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan “gerçeklik”, somut gerçeklik olmayıp, yayının yapıldığı andaki olayın beliriş biçimine uygunluk olarak anlaşılmalıdır. Çünkü, basına somut gerçeği araştırma görevi yüklenmemiştir.”232

Dava konusu olayda, göçmen kuşların avlanma süreleri ile ilgili Merkez Av Komisyonu’nun mevcut düzenlemesinin değiştirilmesi ile avlanmanın haftanın her günü yapılması çabaları dava konusu yayında eleştirilmiştir. Bu eleştiri ile güdülen amaç, hayvan neslinin korunmasıdır. Yazıda avcılığın katliama dönüşmesi endişesi dile getirilmiştir. Yazıda kaleme alınan eleştiride davacının adı ya da herhangi başka bir isim geçmemiştir. Davacının adının geçtiği tek yer, “Av ve Yaban Hayatı Koruma Geliştirme ve Tanıtma Vakfı” tarafından Cumhuriyet Savcılığına yapılan suç duyurusu ile ilgili verilen bilgidedir. Söz konusu suç duyurusunun gerçek olduğu Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığının konu ile ilgili verdiği takipsizlik kararından anlaşılmaktadır. Yayınlanmasında kamu yararı olan güncel ve gerçek bir haberin, toplumsal ilgi kriterinin de gözetilmesi ile konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık dengesi kurularak verilmesi durumunda hukuka aykırılık oluşmaz. Söz konusu olayda soruşturmanın da gösterdiği üzere davacı ile ilgili iddia gerçektir, yazıda geçen diğer bölümler ise gerçek bir olaya dayanılarak yapılan eleştirilerdir. Hal böyleyken davalıların sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğine yönelik Hukuk Genel Kurulu tarafından da benimsenen Özel Daire kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırılık oluşturmaktadır.233

232Çetin, s. 258.

Bir haberin hukuka uygun addedilebilmesi için haber niteliğinin varlığı ve haberin gerçeğe uygunluğu yeterli değildir. Yazıda gerçek bir olaya “ana noktalarda” gerçek olmayan ifadelerin eklenmesi durumunda, söz konusu eser hukuka uygun olmaktan çıkar. Söz konusu olayda davacıdan otelinde kadın pazarlayarak fuhuş yaptıran kişi olarak bahsedilmiştir. Eserin içindeki kadın pazarlama olayı ispatlanamamıştır, bu sebeple davalı konuda gereken özeni göstermemiş ve haber verme hakkının sınırları objektif olarak aşılmıştır. Yazıda hukuka uygunluk kriterleri yerine getirilmediğinden hukuka aykırılık söz konusudur.234