• Sonuç bulunamadı

Koçak (2002), “İlköğretim Okullarında Öğretmen Motivasyonu (Keçiören İlçesi Örneği)” isimli çalışmasında, Keçiören ilçesindeki ilköğretim okullarında çalışan 19 okul müdürü ve 38 öğretmen ile görüşerek, “ilköğretim okullarındaki öğretmenlerin nelerle motive olduğunu ve ilköğretim okullarındaki yöneticilerin öğretmenleri nasıl motive ettiğini” araştırmıştır.

Bu araştırmanın sonucunda,

İlköğretim okullarındaki öğretmenlerin motive oldukları temel motivasyon unsurları, iş güvenliği, takdir edilmek, kendini geliştirmek ve öğrencilere bir şeyler verebilmek, öğrencilerin bir yerlere geldiklerini görmek olarak belirlenmiştir.

Yöneticilerden beklentileri ise, birlikte karar vermek, açık ve demokrat davranış, güven verme, iyi bir iletişim, güleryüz ve samimiyet olarak sıralanmıştır.

Öğretmenleri motive etmek için ekonomik yönleri çok öne çıkarmaya gerek olmadığı çünkü öğretmenlerin küçük şeylerden mutlu oldukları, önemli olanın bunu yakalamak olduğu belirtilmiştir.

Ayrıca, yöneticiler de öğretmenleri takdir ettiklerini, samimi ve açık davrandıklarını, birlikte karar verdiklerini belirtmişlerdir.

Yüksel (2001), “Kocaeli Özel ve Kamu Ortaöğretim Kurumlarında Öğretmenlerin Motivasyon Faktörleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi” isimli çalışmasında, il genelinde, kamu orta öğretim kurumlarında çalışan 171 ve özel orta öğretim kurumlarında çalışan 47 öğretmene anket formu uygulamış, kamu ve özel orta öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin motivasyon özelliklerinin kurum türüne göre farklılık gösterip göstermediğini araştırmıştır.

Araştırma sonucunda şu bulgulara ulaşılmıştır:

Öğretmenlerin eğitim, kadro, gelir durumları ile çalıştıkları kurum türü arasında bir ilişki tespit edilirken, cinsiyet, medeni hal ve hizmet yılları arasında bir ilişki tespit edilmemiştir.

Anket verilerine göre, özel orta öğretim kurumları, kamu orta öğretim kurumlarına göre yüksek ücret verdiğinden, çoğu kamu orta öğretim kurumu öğretmenleri, özel orta öğretim kurumlarına geçmek istemektedirler.

Kadro durumları incelendiğinde ise, kamu orta öğretim kurumları çalıştıracağı personeli merkezi olarak yerleştirir. Özel orta öğretim kurumları ise personelini bir veya iki senelik sözleşmelerle çalıştırır. Bu durum öğretmenlerin motive olmalarını sağlayan önemli bir faktörü oluşturur.

Mesleki ideal güdüsü verilerinde, kamu orta öğretim kurumlarındaki öğretmenlerin % 69’luk kısmı bu güdüye sahipken, özel orta öğretim kurumlarında bu oran % 94’dür. Kamu orta öğretim kurumlarında yoğunluğun fazla olması ve eğitilen bireylerin homojen olmaması, mesleki ideali köreltmektedir.

Eğitim ekipmanı ve dokümanı yeterlilik derecesi dağılımında, özel orta öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler % 55 oranında bunları yeterli, % 28 oranında çok yeterli bulurken, kamu orta öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler, % 41 oranında yetersiz, % 36 kısmen yeterli bulmuştur.

Okul idarecilerinin yeterliliği konusunda, özel orta öğretim kurumlan % 72 oranında idarecilerini yeterli bulurken, kamu orta öğretim kurumlarında bu oran % 40’ta kalmıştır

Ayrıca özel orta öğretim kurumlarındaki öğrencilerin % 96 gibi bir çoğunlukla üniversiteyi hedeflemeleri, derse ilgilerini artırmakta bu da öğretmenin motivasyonuna katkı sağlamaktadır.

Atmaca (2004), “Sınıf Öğretmenlerinin Motivasyon Durumlarının İncelenmesi (Ağrı İli Örneği)” isimli çalışmasında ise, Ağrı ilinde çalışmakta olan 30 sınıf öğretmeniyle görüşerek, sınıf öğretmenlerinin motivasyon durumlarını incelemiş ve motivasyonlarını artıran ve azaltan faktörleri belirlemiştir.

Araştırmanın sonucunda, sınıf öğretmenlerinin motivasyonunu azaltan faktörler olarak, iklim şartlarının zorluğu, ulaşım problemi, dil problemi, fiziksel yetersizlikler ve araç gereç eksikliği, konut sıkıntısı, öğrenci velilerinin ekonomik yetersizliklerine bağlı olarak okula ve çocuklarına ilgisizliği, üniversitede öğretmen adaylarına verilen eğitimin yanlışlığı ve yetersizliği, müfredatın ağır oluşu, idarecilerin ve müfettişlerin tutum ve denetim şekilleri, halkın öğretmene karşı tutumundaki rahatsızlıklar, atama sistemindeki yanlışlık ve haksızlıklar, maaşların yetersizliği, sosyal yaşantı eksikliği belirtilmiştir.

Motive eden faktörler ise, öğrencilerin sevgisi, araç-gereç yardımları, merkeze atanma veya gidiş dönüş yapılabilecek bir köyde çalışma, askerlik yoluyla çalıştıkları ortamdan uzaklaşmak, stajyerlik kursları ve maaş toplantıları sayesinde merkeze gelerek arkadaşlarıyla görüşebilmek, kurulan dostluklar, baharın gelmesi, askeriyenin ilgisi ve yardımları, tek öğretmen olarak çalışmamak, deneyim kazanmak ve şükürcülük anlayışı şeklinde sıralanmıştır.Ayrıca olumsuz koşullar bazı öğretmenleri daha çok çalışmaya iterek motive etmektedir.

Özgen (2004), “Sınıf Öğretmenlerinin Motivasyon Durumlarının İncelenmesi (Trakya Yöresi Örneği)” isimli çalışmasında, Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli’nde çalışan 30 sınıf öğretmeniyle görüşerek, sınıf öğretmenlerinin motivasyonunu etkileyen faktörleri araştırmıştır.

Elde edilen bulgulara göre, sınıf öğretmenlerinin motivasyonunu azaltan faktörlerin başında, öğretmenlerin meslek hayatlarının ilk yıllarında yaşadıkları zorluklar, fiziksel şartların yetersizliği, ekonomik gelir yetersizliği, öğrenci velilerinin tutumları, müfettişlerin ve idarecilerin tutum ve davranışları, üniversitede öğretmen adaylarına verilen eğitimin yetersizliği, atama ve tayinlerde yapılan haksızlıklar, yıllık, günlük planlar ve formalite yazıların çokluğu, idealist bir öğretmenle sıradan bir öğretmenin aynı değerlendirilmesi gelmektedir.

Writer da (2003), Pakistan’da çalışan ilkokul öğretmenlerinin motivasyon durumunu araştırmış ve motivasyon eksikliğinin beş temel sebebini ortaya koymuştur.

Bunlardan ilki yetersiz maaştır. Pakistan’daki ilkokul öğretmenleri gelirlerini takviye etmek için ek işlere ihtiyaç duymakta, bu nedenle de sık sık okula devamsızlık yapmaktadırlar.

İkinci olarak, öğretmenlik meslek olarak statü ve saygı toplamaz. Özellikle erkekler son çare olarak öğretmen olurlar ve bunu geçici bir iş olarak görürler.

Çalışma koşullarının çok kötü olması, okulların tuvalet, içme suyu, oyun alanı, sıra, kitap gibi eksikleri, aşırı kalabalık sınıflar diğer bir unsurdur.

İlkokul öğretmenlerin mesleklerinde kariyerlerini ilerletmek için yeterli fırsatlarının olmaması ve öğretmenler için hiçbir sorumluluk sisteminin olmayışı diğer unsurlardır.

Sağlam (2003), “İlköğretim Okulu Yöneticilerinin Sınıf Öğretmenlerini İşe Güdüleme Davranışları” araştırmasında, 2001-2002 öğretim yılında Rize ili merkez ve ilçelerinde görev yapan 220 yönetici ve 440 sınıf öğretmenine uyguladığı ankette şu sonuçlara ulaşmıştır:

Örgütsel ve yönetsel boyutta yer alan güdüleme davranışları yöneticiler tarafından en fazla kullanılan ve öğretmenleri işe güdüleme dereceleri en yüksek davranışlardır. Psiko-sosyal boyutta yer alan güdüleme davranışlarının okul yöneticileri tarafından kullanılma sıklığı orta düzeyde bulunmuştur. Ancak bu davranışların öğretmenleri işe güdüleme dereceleri ortanın üstündedir. Maddi boyutta yer alan güdüleme davranışları, okul yöneticileri tarafından pek fazla kullanılmamakla birlikte öğretmenler için orta düzeyde güdüleyici bulunmuşlardır.

Ayrıca, içten denetimli okul yöneticileri, dıştan denetimlilere göre, her üç boyutta yer alan güdüleme davranışlarını daha sıklıkla kullandıklarını belirtmekte; içten denetimli öğretmenler ise dıştan denetimlilere göre maddi boyutta yer alan güdüleme davranışlarının öğretmenleri işe güdüleme derecesini daha yüksek görmektedirler.

Ünal (2003), “Öğretmenleri İşe Güdülemede Yöneticilerin Uyguladıkları Yolların Değerlendirilmesi” isimli araştırmasında, 1997-1998 öğretim yılında, İstanbul il merkezinde bulunan ilköğretim okullarının birinci kademesinde görev yapan 186 okul yöneticisi ve öğretmene anket uygulamış ve şu sonuçlara ulaşmıştır:

Yöneticilerce öğretmenleri işe güdüleme yolları içinde en fazla, yapılması gerekenlerin çalışanlara mantıklı bir şekilde açıklanması yolunun tercih edildiği,

Çalışanlarla dostluk kurma ve yönetici olarak işin yapılmasında diretme yollarının yöneticilerce oldukça çok kullanıldığı,

Yöneticilerin yasal yollara başvuracağını söyleyerek öğretmeni işe güdüleme yolunu en az tercih ettikleri, çalışanlar üzerinde etkili olacak birini bulma ve pazarlık yollarının yöneticilerce az tercih edildiği,

Yöneticilerin, öğretmenlerin görüşlerine başvurarak ortak kararlara ulaşma yoluyla onları işe güdülemeyi arasıra tercih ettikleri,

Deneklerin görüşlerinde cinsiyet ve kıdem değişkenlerine göre bir farklılık bulunmazken, okuldaki görevlerine göre anlamlı bir farklılık bulunmuştur.

Özkal ve Gökdağ (1999), “İlkokul Öğretmenlerinin Stres Kaynaklarına İlişkin Alçıları ve Güdü Düzeyleri Arasındaki İlişkiler” isimli araştırmalarında, 1996-1997 öğretim yılında İzmir ilinde çalışmakta olan 163 ilkokul öğretmenine uygulanan ankette, şu sonuçlara ulaşılmıştır:

Öğretmenlerin güdü düzeylerinin öğretme yeterliliği boyutunda yüksek olduğu saptanmıştır. Öğretmenler, meslek sevgisi, öğrencilerin başarılı olmalarında etkili yöntemleri kullanma, öğrencilerin seviyelerine inebilmede kendilerini oldukça yeterli bulmaktadırlar.

Öğretmenlerin cinsiyet ve kıdemlerine göre güdü düzeylerinde anlamlı farklılık bulunmazken, 41 yaş ve üzeri öğretmenlerin güdü düzeylerinde öğretmen etkililiği boyutunda anlamlı farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu farkın olması deneyim ve tecrübenin artması ile öğretmenin öğretme etkililiğinde kendini daha yeterli hissettiğini göstermektedir.

Stres kaynaklarının başında ise, maaşların düşüklüğü, hükümetin kararlı bir politika izlemesi, tayin ve atamalarda söz hakkının olmayışı yer almıştır.

Baykul ve diğerleri (2002), Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Projesi kapsamında İlköğretim Okullarının Kurumsal Değerlendirilmesi araştırmasında, 2001- 2002 öğretim yılında, ülke genelinde 219 okulda yaptığı çalışmada;

Öğretmenler, “okulda yönetici ve öğretmen ilişkilerinin sağlıklı olması, derslerde kullanılması gerekli sayıda araç-gerecin bulunması, ilgili konularda görüşlerinin alınması, yaptıkları işin amirleri, veliler ve arkadaşları tarafından takdir edilmesi, meslekte kendilerini geliştirme ve yükseltme fırsatlarının verilmesini” motivasyonlarını olumlu etkileyen faktörler olarak görmüşler, buna karşın “odak grup çalışmalarında yönetim kararlarından dışlandıkları, kendilerinin üst yönetimce unutulduğu, önem verilmediği” konusunda da sıklıkla yakınmalarda bulunmuşlardır.

Benzer Belgeler