• Sonuç bulunamadı

Frajil X sendromlu erkek çocuklarda dil ve konuşma güçlükleri daha yaygındır.

1.2.2. Konuşma Bozuklukları

Konuşma organlarına ait anatomik kusurlar konuşma sorununa yol açabilmektedir. Konuşmayı sağlayan çeşitli organların hareketleriyle ilgili komutlar, sinir sistemindeki yüksek merkezlerde hazırlanmakta ve buradan çıkan sinirler aracılığıyla bu hareketleri sağlayan kaslara ulaştığından bu kasların veya sinir sisteminin hastalıklarına bağlı olarak değişik konuşma sorunları ortaya çıkabilmektedir (Erdebil ve diğerleri, 2008: 19,71).

Konuşmanın herhangi bir çevrede benimsenen sınırın dışına çıkarak yadırganacak düzeyde bir farklılık ya da sapma göstermesi durumunda, genelde bireyde bir tür konuşma sorunu olduğu kabul edilmektedir. Konuşma sorunu olan bireylerde; işitilmeyecek kadar aşırı alçak sesle konuşma, konuşmanın rahatlıkla anlaşılmaması, sesinin ya da konuşurken sergilediği görünümün karşıdakini rahatsız etmesi, belirli bir sesin beklenildiği gibi söylenmemesi, konuşurken zorluk çekme, dilin vurgu, ezgi, ritm özelliklerine göre uygunluk göstermemesi, konuşmanın bunlardan yoksun olması, tekdüzelik, sözdizimi, dil biçimi sapmaları, yaşına, cinsiyete, fiziksel gelişime uygun olmayan ses ve konuşma gibi özellikler göze çarpabilmektedir (Konrot, 1998: 95,96 ). Konuşma bozuklukları telaffuz, akıcılık, vurgu, tonlama, ritim,hızla ilgili sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır (Erdebil ve diğerleri, 2008: 38).

Artikülasyon Bozuklukları: Artikülasyon sorunları, çocuğun belirli sesleri

üretmede güçlük çekmesi veya sesleri yanlış üretmesidir. Örneğin /arı/ yerine [ayı], /kapı/ yerine [tapı] demesi gibi. Artikülasyon sorunları konuşmanın şekillendiği artikülatör bölgelerdeki anatomik- fizyolojik yetersizliklere bağlı olarak gelişebildiği

gibi herhangi bir nedene bağlı olmaksızın yanlış öğrenmelere bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir (Erdebil ve diğerleri, 2008: 39).

Dudak ve Damak Yarıklığı: Damak yarıklığı ağız tavanındaki dar bir yarıktır.

Damak yarıklığı olan bir çocuğun konuşması yüksek nazal sesledir. Bazı durumlarda çocuklarda, konuşurken hava burnundan çıktığı için konuşmasının horlama şeklinde olmasına neden olmaktadır damak yarıklığı olan bir çocuğun s,z,k,ş,c ve j seslerini çıkarması zor olabilmektedir. Ayrıca kulak enfeksiyonunda damak yarıklığı olan çocuklarda kısa süreli işitme kaybı görülebilmektedir. Bu çocuklarda anlama ve anlatımsal konuşma sorunları görülmektedir (Özürlü ve Yaşlı Bakım Elemanı Yetiştirme Projesi [ÖYBEY] ,2005). Yarık damak ve dudak deformitesi olan çocukların daha sıklıkla konuşma ve okuma güçlüğü ile karşılaştıkları görülmektedir (Hoşnuter ve diğerleri, 2002: 11).

Dizartri: Dizartri, konuşma kaslarının güç ve kontrolüyle ilgili sorunların yaşandığı

bir motor konuşma sorunudur. Solunum, ses üretimi, artikülasyon, rezonans ve prosodi gibi tüm konuşma birleşenleri etkileyebilmektedir. Dizartrik konuşma nefesli, birbiri içine geçmiş, genizsi, bozuk ritimli, ses şiddetinin kontrolsüz ya da sesin sert olması şeklinde kendini göstermektedir. Dizartri, beyne ya da konuşma organlarına ait doğumsal anormalliklere bağlı olabileceği gibi doğum öncesi hasarlara bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca beyin felci, kafa yaralanmaları, tümörler, beyin cerrahisi girişimleri veya sitotoksit ilaç kullanımı sonrası görülebilmektedir. Dizartriye kekemelik, ses ve dil bozuklukları da eşlik edebilmektedir (Erdebil ve diğerleri, 2008: 38-39).

Serebral Palsi:Bu çocuklarda görülen iletişim sorunlarının en önemlisi konuşmadır.

Düzgün konuşmak için nefes alıp verme, ses çıkarma ve sesletim sırasında kullanılan kasların birlikte ve iyi çalışması gerekmektedir. Kasları zayıf veya spastik olan çocuklarda nefes almadaki yetersizlik nedeniyle sözcüklerin sonunu getirmeden nefes tükenmektedir. Dudak ve dil kasları zayıfsa konuşma sesleri çıkarmak güçleşmekte anlaşılabilirlik azalmaktadır. Bazen de zeka sorunları nedeniyle işittiğini

anlama, dilbilgisi, okuma gibi dil güçlükleri olmaktadır. Ayrıca bazı çocuklarda işitme kaybı da konuşmayı güçleştirmektedir. Bu çocukların bir kısmı geç konuşmakta, bazıları hiç konuşmamaktadır (Berker ve Yalçın, 2001: 8). Serebral Palside dudak ve dil kasları zayıflığına bağlı olarak konuşma sorunları ön plana çıkmaktadır. Ancak bu hastalıktaki dil sorunlarının konuşmayla sınırlı olduğunu söylemek doğru olmamaktadır. Algılama, okuma, dilbilgisi gibi alanlarda yaşanan çeşitli problemler hastalıkta konuşma ve dil sorunlarının birlikte yer aldığını göstermektedir. Bu nedenle Serebral Palsi’yi hem konuşma hem dil sorunlarına dahil etmek mümkündür.

1.3. İLETİŞİM

İletişim bilgi ve düşüncelerin alışveriş sürecidir. Aktif bir süreç içinde kodlama, mesaj yollama ve kodların çözülmesini içermektedir. Konuşma ve dil iletişimin birer parçasıdır. İletişimde dil ötesi, dilsel olmayan ve üst dil işlevli görünümler bulunmaktadır. Dil ötesi mekanizmalar, bir tümcenin anlam ve biçimini ezgi, tonlama, kavşak, duraklarla değiştirebilmektedir. Dilsel olmayan ipuçları jestleri, mimikleri, baş hareketlerini, beden duruşunu göz kontağını içermektedir. Bu dilsel olmayan görünümlerin her biri iletişimi etkilemektedir. Örneğin bazı jestler iletişimin ritmini düzenleyebilmektedir. Beden duruşu ve yüz ifadeleri konuşucunun tavrını belirleyebilmektedir. Örneğin konuşucu “Evet, bu fikri sevdim” demesine rağmen savunmacı bir şekilde oturması onun tam aksini düşündüğünü anlatabilmektedir. Aynı şekilde bazen bir göz işareti bütün bir tümce yerine geçebilmektedir. Üst dil işlevleri iletişimin ne yönde gelişeceğine yönelik önsezileri içermektedir. Başka bir deyişle üst dil işlevleri bağlamı bölerek ve değerlendirerek iletişimi analiz etmeye yardımcı olmaktadır (George ve Elisabeth, 1994: 40,41).

Dinleyici iletişimi görsel ve işitsel yönde ele alarak şifreleri çözmektedir. Dilsel bilgi beynin sol yarıküresinde işlemlenmektedir. Dil ötesi ve dilsel olmayan bilgilerin çoğu sağ yarıkürede işlemlenmektedir. Dinleyici bir mesajı temel olarak almakta, onu dilbilimsel, bilişsel, sosyal bilgisi ile deşifre etmekte ya da

çevirmektedir. Dinleyici bazen deşifre için ek bilgiye ya da sınıflandırmaya ihtiyaç duyabilmektedir. Bu dönüt, konuşucunun mesajını netleştirmesini sağlamaktadır. Dinleyici mesajı deşifre ettiğinde ve konuşma sırasını aldığında roller değişmektedir. Dinleyici konuşucu rolünü, konuşucu dinleyici rolünü üstlenmektedir (George ve Elisabeth, 1994: 42 ).