• Sonuç bulunamadı

2.5. Üslup

2.5.1. Dil Malzemesi

2.5.1.3. KonuĢma Dilinin Ġmkânlarından Yararlanma

Kirkor Ceyhan‘ın eserlerinde kiĢiler, natüralizmin etkisiyle olabildiğince gerçekçi yansıtılmıĢtır. KiĢilerin bu gerçekçilik hissini uyandırmalarındaki en önemli etken de kullandıkları dildir. Öyle ki kiĢiler, konuĢma dilini akıcı ve sade bir Ģekilde kullanırlar. Yazar, kiĢilerin kendi özelliklerini yansıtan bir üslupla dili kullanmalarını sağlayarak yaĢayan kiĢiler yaratmayı amaçlamıĢtır. Bu noktada Emile Zola‘nın natüralist yazarın kiĢileri yaratma tarzı ve gayesi ile ilgili söylediği Ģu sözler Ceyhan‘ın tarzı ile örtüĢmektedir:

Romancı natüralist romanda da yaratıcıdır. O eserin planını, hikâyesini yaratır, hikayesini daima günlük hayattan alır ve onunla besler. Sonra eserin kurgusunda bu çeĢit yaratıcılık, çok küçük bir önem taĢır. Olgular, karakterlerin tabiatlarının mantıkî sonuçlarıdırlar.

125

Önemli olan yaĢayan karakterler yaratmak ve okuyuculara insanlık komedisini en tabi bir ifade içinde sunmaktır. (Stevick 330)

Zola‘nın sözlerinden hareketle Ceyhan‘ın eserlerinin günlük hayatla yakından iliĢkili olduğunu ve kiĢilerinin konuĢma dilini son derece doğal ve gerçeğe uygun olarak kullandıkları söylenebilir. Ceyhan‘ın kiĢileri Anadolu‘nun Zara kasabasında yaĢayan, modern dünyayı, teknolojiyi veya bilimsel geliĢmeleri yakalayamamıĢ, geneli okuma yazma bilmeyen insanlardır. ĠĢte yazar bu kiĢiler üzerinden yola çıkarak sosyal sorgulamalar yapar ve birtakım tespitlere ulaĢır. Eserlerde konuĢma dili argo, küfür, beddua, dua, yöresel ağızlar olmak üzere birçok çeĢitliliği

barındırmaktadır. Bu bağlamda Anadolu kültürünün dile yansıyan zenginliğini Ceyhan‘ın eserlerinde gözlemlemek mümkündür. Bu yönden Ceyhan‘ın eserleri çok seslilik gösterir.

Bunların yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer nokta da anlatıcının

kullandığı dil ile eser kiĢilerinin kullandığı dil arasında fark olmamasıdır. Eserlerde anlatıcının genelde benöyküsel anlatıcı olmasının bu konuda etkisi olsa da hâkim anlatıcının olduğu öykülerde de anlatıcının dili, kiĢilerin dilinden çok farklı değildir. Ceyhan‘ın eserlerinin didaktik bir yönü olduğunu söylemek yanlıĢ olmaz. Kendisi de bir Anadolu insanı olan Ceyhan, anlatıcı yoluyla okura vermek istediği mesajlarda kullandığı dil üstten ve buyurgan bir dil değildir. Ancak eserlerde eğitimli kiĢilerin dili diğer kiĢilerden farklı kullandığı görülmektedir.

İt Yatağında Ekmek Ufağı‘nda kiĢilerin günlük hayatta kullandıkları dile örnek verilecek olursa ‗Kuruçaylı Ġbrahim‘ isimli öykünün kiĢisi Ġbrahim yöresel ağızla konuĢur. Kapıcı olan Ġbrahim, mesleğini, sosyal konumunu, eğitim düzeyini yansıtan bir dille konuĢur: ―Yoğ efendi yoğ. Tööbe, ben vurmadım. ‗Dün akĢam karar aldık, ben de yöneticiyim gel ki sana tebligatım var‘ diyerek, akĢam çöpünü

126

aldığım sıra; tuttu da kolumdan dürterek aldı içeri. Gözlerini belerterek baĢladı okumaya elindeki uzun listeyi‖ (10). Yine aynı eserde Hırıt Mehmet‘in yöresel ağızla konuĢması Ģöyledir: ―He ya efendi tekmili birden doğrudur. Neydiğim cepheye gitmedik ki Ģehit olalım‖ (22).

Hırıt Mehmet‘in sözlerine öfkelenen Alefendi de yine aynı doğallıkla ve gerçekçi bir Ģekilde öfkesini dile getirir: ―Bırakın bu murtat dölünü de ben

geberteyim. Vay Allah‘ın canavarı hala yediği bokun ne mene Ģey olduğu yüreğini zorlamıyor firavun tohumunun‖ (22).

Eserin Epsile‘deki Ümit isimli öyküsünde de benöyküsel anlatıcı, babasının içinde bulunduğu Ģöyle tasvir etmektedir:

Gasavatten adamcağız bize kavuĢmanın keyfini bile unutmuĢtu. Dolu bardak olmuĢ, pıtık vursan patlayacak halde. Ama biz çocukları, babama karĢı biraz geveze olan anam durur muyuz? BaĢladık yine sorgu suale, hem de nasıl ahret soruları. Niye vermediler? Neden alamadın? Ne olacağız? ĠĢte kılıç gibi kıĢ geliyor. Odunumuz yok. Hele imkanı yok yirmi gödük(teneke) arpa olmazsa açlıktan ölürüz. (İt Yatağında Ekmek Ufağı 49)

Alıntıda görüldüğü üzere Anadolu‘nun bir kasabasında büyümüĢ ve yoksullukla mücadele eden bir ailenin çocuğu olan anlatıcı, dili sade ve akıcı kullanmaktadır. Eserin dilini akıcı yapan unsurlardan biri gerçeğe uygun

betimlemelerin yapılması ve yazarın gözlemlerini aktarmakta güçlük çekmemesidir. Yazar gödük kelimesinin anlaĢılmayacağını düĢündüğü için anlamını parantez içinde (teneke) belirterek okura kolaylık sağlamaya çalıĢır. Yazar eserlerinde kiĢilerin kullandığı dili bütün doğallığıyla yansıtır, kelimelerine müdahale etmez,

127

Eserin ‗Otel‘ isimli öyküsünde kiĢilerin kullandığı argo ve küfürlere de yer verilmiĢtir: ―Sakalın göbeğine inmiĢ bu yaĢında senin karĢına çıksa böylesi çıplak Ģeytan, sen ne bok yerdin godoĢ pezevenk‖ (İt Yatağında Ekmek Ufağı 28).

Teneke Bağlayanlar‘da da kasabalının önce dövdüğü sonra da korktuğu için iyileĢtirmeye çalıĢtığı kaymakamın tedavi edilmesi Ģu Ģekilde aktarılır:

Ne çare kaymakam bir torba kemik, iniltisi fizahı, yeri göğü inletiyor. Bahçede aceleden öküz gibi koçu devirdiler. Çıblak kaymakamı sıcak sıcak taze posta sarıp sarmaladılar. Kirkor ağanın tahtı nezaretinde olan bu iĢlerin, kaymakamın soğudukça sızım sızım sızlayan ağrısına ne fayda (ilk ağızda biraz havasını aldıysa da) kırıklar olduğu yerde duruyor, imraniye, Bolucan tekmil aĢiretten ne kadar keçi, gıdık bacağı saran kerhanacı, dürzü varsa tahsildar zoru ve candarma marifetiyle döktüler mi Zara'ya. (43)

Alıntıda görüldüğü üzere eserde kullanılan dil, günlük konuĢma dilinin doğallında geliĢmektedir. Bununla birlikte yine aynı öykünün kiĢileri olan

kaymakam ve öğretmenin eğitimli kiĢiler olmasından dolayı kullandıkları dilin de kasabalının dilinden farklı olduğu görülmektedir. Bu farklılık kaymakam ve öğretmenin konuĢmalarında argo ve küfür bulunmayıĢından ve özellikle betimlemelerde kasabalılar kadar yaratıcı, zengin söyleyiĢler değil de daha düz ifadeler kullanmalarından doğmaktadır.

Cennet Kimi?‘de anlatıcının annesi Horik Hatun‘un kullandığı dil, onun psikolojisini yansıtmaktadır. Genellikle umutsuz, karamsar, gergin ve hüzünlü bir kiĢi olarak yansıtılan Horik Hatun eserde yargılayıcı, kızan, eleĢtiren bir dil kullanır. Horik Hatun, kocası iĢe gittiği için yalnız baĢına yoksullukla mücadele eder, kilim dokuyarak geçimlerini sağlamaya çalıĢır. Horik Hatun‘da Anadolu kadınlığının

128

mahirliği gözlemlenir. Yalnızlık, yoksulluk, geçmiĢin kötü hatıraları Horik Hatun‘u derinden etkiler. Ġster istemez bu ruh hâli çocuklarına da yansır. Horik Hatun‘un eğitim durumu, içinde bulunduğu koĢullar, ruh hâli çocuklarına karĢı tavrını

sertleĢtirir. Özellikle de evin tek erkek çocuğu olan, yaramazlıkları ve ısrarcı istekleri bitmeyen Kirkor‘u idare etmek Horik Hatun için hayli zordur. Horik Hatun‘un kullandığı küfürler, argolar, beddualar yani onun dili cefakâr Anadolu kadını gerçekliğini yansıtan niteliktedir. Oğlu Kirkor‘un sabah erkenden evden çıkmasına kızan Horik Ģöyle söyler: ―Ulan cin osuruğu, bu cin Ģafağı ne yana doğrulttun yine kıratın baĢını‖ (Cennet Kimin? 19). ArkadaĢları gibi okula gidemeyen Kirkor, çocuk olarak yoksulluğu ve beklemeyi idrak etmekte zorlanır. Evde canı sıkılan Kirkor, kız kardeĢlerini dövmektedir. Annesi bu duruma tahammül edemez ve Ģunları söyler: ―Ulan Allah‘tan korkar insan da Ģu ağzı var dili yok eksik eteklere el kaldırır mı? Cibiliyetsiz eĢek dölü‖ (19). Yine okula gitmekte ısrar eden oğluna Ģunları söyler: ―Sanki tuttun da bizi çamurdan çıkarttın, hey gidi, cehennem beridir sen daha ötelere git iyi mi, okul daha Ģuracıkta‖ (19).

Kirkor, annesinin her gün ağlamasını anlamlandıramaz. Bu durumu sorgular; annesinin ölen yakınları için gözyaĢı döktüğüne kanaat getirir ve annesine

kendilerine öğrettiği duaların onun neden iĢine yaramadığını sorar.

Mayrik bak hergün beraberce bir öğün ağlama saatimiz var, ne için? Ben biliyorum, ölen annen, baban ve kardeĢlerin için. Hem sen ağlıyorsun hem de bizi ağlatıyorsun. Peki onlar haç çıkarıp ‗Babamız bizim‘ duasını bilmiyorlar mı idi? Bilip yaptılarsa nasıl oldu da hep beraber öldüler. (Cennet Kimin? 22)

Bu sorunun üzerine sinirlenen Horik Hatun Ģunları söyler: ―Seni gidi yerip yetiĢmeyesice, iki de bir yol bu devamsız laflarla beni yeniden yeniye yaralıyor

129

dağlıyorsun (22). ―O yıllarda her on sekiz yaĢını bitirmiĢ T.C erkek vatandaĢlarından, altı panganot yol vergisi toplanırdı‖ (10).

2.5.2. Anlatım Teknikleri