• Sonuç bulunamadı

2.4. Zaman

2.4.1. Öykü ve Öyküleme Zamanları

Bir eserde öykü zamanı vakanın meydana geldiği zamanı iĢaret ederken öyküleme zamanı da vakanın kurgusal bir anlatıcı tarafından anlatıldığı zamanı belirtir. ―Anlatı iki katmanlı bir zamansal dizidir. Bir anlatılan Ģeyin zamanı vardır, bir de anlatılanın zamanı yani gösterilenin zamanı ile gösterenin zamanı vardır‖ (Genette 21). Ceyhan‘ın öykülerinde anlatıcının olay zamanını tasvir ederken kullandığı ―o sıralar‖ ifadesi olayların olduğu zamanla yazıldığı zamanın anlaĢılmasında kolaylık sağlamaktadır. Örneğin İt Yatağında Ekmek Ufağı‘nda öyküye dört hemĢerinin askerliğinin dördüncü ayında olduğu bilgisiyle baĢlanır. Bu bilginin devamında kullanılan ―o sıralar‖ ifadesiyle olay zamanı ile yazılma zamanı arasındaki mesafe belirginleĢir. ―Dört hemĢeri üç aylık izinlerini bitirmiĢ Erzurum‘a geri dönüyordu. Daha terhis olmaya ir hayli vakit vardı. Gözü kör olmaya, o sıraların askerliği de yap yap bitmez cinstendi‖ (24).

Olay zamanı ile yazıldığı zaman arasındaki mesafenin anlaĢıldığı bir diğer örnek Teneke Bağlayanlar‘da hafif meĢrep bir kadın olan Binnaz hakkında bilgi verilirken görülür. "Demek ki bu yılların ve bu liberalizmin geleceğini sezgiyle bilmiĢ, yıllar önce hayatını yaĢıyordu" (30). Görüldüğü üzere ―bu yıllar‖ ifadesiyle yazarın içinde bulunduğu zaman kastedilmektedir. Kapıyı Kimler Çalıyor‘da yazarın babasından dinlediklerini aktardığı bilinmektedir. Öyküde Kör Hakkı‘nın yardımı Ģu

110

Ģekilde aktarılmaktadır: ―Kör Hakkı gelip bizle alakalanınca karakoldaki hava bir hayli değiĢti. YumuĢadı.

Amanın, o sıcak pideler içerdeki çoluğu çocuğu büyüğü küçüğü bir mutlu etti, bir keyfe gar ketti anlatamam. Aradan elli sene geçti, Kör Hakkı'nın pidelerinin tadı hâlâ damağımızda. Ya ben, ya karım, aklımıza düĢtükçe o günü ve o ekmeğin tadını yadederiz. Aile tarihimize geçti desem yeridir. Gün geldi devran değiĢti. Zara'da yıllar yılı yine beraber olduk. Evet bende zengin bir adam değildim ama Kör Hakkı'nın züğürt hali beni hep üzmüĢtür. Elimden geldiğince bir paket tütün alıp gizlice cebine bırakmaktan baĢka da elimden bir Ģey gelmedi. (18)

Bu örnekten hareketle öyküde okur tarafından hissedilen zamanlar Ģu Ģekilde sıralanabilir:

A. Olayın geçtiği zaman B. Olayın aktarıldığı zaman C. Olayın yazıldığı zaman

Cennet Kimin?‘de çocukluk yıllarını kaleme alan yazar, öykü zamanının dıĢına çıkarak öykünün yazıldığı zamandan okura seslenir. ―Böyle bir düzendi, Ģimdi düĢünüyorum da o zamanki düzensizliğimiz‖ (19). Şimdi düşünüyorum ifadesindeki anlatıcı, yazar anlatıcıdır.

Yazarın babasından, annesinden ve diğer aile büyüklerinden dinlediği hikâyeleri, daha sonra yazıya aktardığı bilinmektedir. Bu sebeple öykülerde anlatıcı öyküleme zamanından geçmiĢteki olayları anlatmaktadır. Sonradan öyküleme, yazarın birtakım tarihî bilgileri vermesinde ve sosyal yapı hakkında yorumlarını aktarmada kolaylık sağlamaktadır.

111

Bir romandaki hikâyenin, kendi tarihi ve içinde yer aldığı bir zamanı vardır. Yazar, romanın konusunu, kendi zamanından alabilir veya yazar ve okuyucunun yaĢadığı devirden çok önceki bir zamana ait olabilir. Eserin konusu gelecekle de ilgili olabilir. Bazen de eser kendi zamanının olaylarını konu edindiği halde, yılların geçmesiyle tarihî bir hüviyete bürünebilir. (Stevick 224)

Eserde benöyküsel anlatıcı, hem olayları yaĢayan hem de anlatan olarak entrik yapıyı Ģekillendirir. Öykülerde anlatıcının öykü zamanına ait kiĢilerden biri olması ise öykülerin bakıĢ açısını belirler. Öyküleme zamanının 1990sonrası olduğu Cennet Kimin?‘de olaylar 1933-1946 yılları arasında geçmektedir. ―Gözüm hiçbir Ģeyi gördüğü yok. Ben nereden bilirim. Sonradan öğrendiğime göre o yıl

Cumhuriyetin KuruluĢunun onuncu yılıymıĢ‖ (31). Cumhuriyetin onuncu yılında yani öykü zamanı olan 1933‘te anlatıcı yedi yaĢındadır. Yazarın, gerçek doğum tarihiyle örtüĢen bir bilgidir. Ceyhan 1926 doğumludur. Öykünün sonlarına doğru anlatıcının babası Simon‘a gelen bir mektup, öykünün geçtiği zaman aralığının anlaĢılmasına yardımcı olur. "ĠĢittik ki orada çok partili dönem baĢlamıĢ" (85). 1946 yılında çok partili döneme geçildiği bilgisinden hareketle öykü zamanının yaklaĢık 13 yıllık bir süreyi kapsadığını söylemek mümkündür.

Teneke Bağlayanlar‘da öykü, görülen geçmiĢ zaman ifadesiyle baĢlar. ―Kasabaya bir gulgule düĢtü. ÇarĢının orta yeri birdenbire karıĢtı, birkaç kiĢi yukarı doğru koĢuyor, daha çoğu aĢağı tarafa seğirtiyordu‖ (7). Olayın baĢlangıcını geçmiĢ zamanla veren anlatıcı olayı Ģimdiki zaman ifadesi kullanarak aktarır. Yazar, anlatıda dinamik zaman ifadesi kullanarak okuru öykü zamanının içine çekmeye çalıĢır. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer durum, öyküde kullanılan geçmiĢ zaman ifadesinin okurda Ģimdiki zamanı karĢılamasıdır. Bu sebeple öyküde Ģimdiki zaman

112

ifadelerinin sıkça kullanıldığı görülmektedir. A.A. Mendilow bu durum hakkında Ģunları söylemektedir:

Sadece okuyucunun içinde yaĢadığı zaman, hikâyedeki Ģimdiki zamanın bir parçası olmakla kalmıyor, aynı zamanda hikayedeki Ģimdiki zaman, hikayeyi anlatanın kullandığı geçmiĢ zamanın yerini alıyor. Durumu somut bir Ģekilde açıklamak gerekirse, herhangi bir kiĢi, 1789 yılının belli bir gününde yer almıĢ olayları geçmiĢ zaman içinde anlatan bir roman okuyabilir ve bu olayların kendisinin içinde yaĢadığı zamanın içinde olduklarını hissedebilir. (Stevick 227)

Kapıyı Kimler Çalıyor‘da öykü zamanı, verilen sosyal zamanla birlikte anlaĢılmaktadır. Aktarılan olayın 1915 Tehcir‘den iki yıl sonra yani 1917 yılında geçtiği Ģu Ģekilde verilmektedir: ―Ne çare iĢte buraya kadarmıĢ. ġimdi yalnız onlar değil, bir dam dolusu ahali iki sene evvelki binlercesinin yürüdüğü, o meĢum yolda ilerliyoruz" (22). ġu ifadelerden de öykü zamanı net olarak anlaĢılmaktadır: "Anania ile Setrak'ta, kulak kesildiler. Aman yarabbi, kulaklarımıza inanamıyoruz. Daha bin dokuz yüz on yedi yılındayız" (48).Yazarın babasından dinlediği hikâyeleri kaleme aldığı bu öyküde olay içi zamanlar, anlatıcı tarafından yaklaĢık olarak verilmiĢtir. ―Bir hafta geçmeden Setrak Kamil‘i, Bitlis tarafına sevk ettiler. Benim de derhal Sivas üstünden Erzurum‘a sevkim kararlaĢtırılmıĢ. Gördün mü sen, Ģunun Ģurasında on, on beĢ ay rahat ettik. Hiç düĢünemiyoruz, memleketi devamlı harp içine olan insanın rahatı, devam mı edermiĢ, ettim dese de inanma‖ (118).

Ceyhan‘ın eserlerinde kozmik zamanın sıkça kullanıldığını söylemek mümkündür. ġehir hayatından ve modern geçim kaynaklarından uzak, tarımla geçinen, hayatları kasabada geçen bir toplumun ele alındığı eserlerde kozmik zamanın kullanılması tutarlı bir yaklaĢımdır. Buna ek olarak yazarın geleneksel

113

anlatılarda kullanılan zaman tekniğinin etkisinde olduğu söylenebilir. Modern anlatıda okura hissettirilen zamanın geleneksel anlatıda doğrudan verildiği görülmektedir.

Ceyhan‘ın öykülerinde zaman bilgisi, öykünün baĢında mevsim, ay, gün veya günün belli bir zamanı Ģeklinde verilmektedir. "Aylardan mayısın sonu, gün ise cumartesiydi. Ġnsanı canından bezdiren yaz henüz tam haĢmetiyle gelmemiĢ ama kasabada serinlikte artık bitmek üzereydi" (Teneke Bağlayanlar 7). Bu tekniğin kullanımında, geleneksel etkinin yanı sıra yazarın metinlerinde insan, mekân

isimlerini gerçek kullanması gibi zamanda böylesi bir algı yaratma isteğinin de etkili olduğu düĢünülebilir. Ayrıca yazarın öykünün baĢında olayın kim tarafından

anlatıldığını verdiği görülmektedir. Örneğin, Atını Nalladı Felek Düştü Peşimize‘nin ‗Küpçü Hoca‘ isimli öyküsü ―Babam anlatıyor‖ (24) diye baĢlar.

Yazarın, öyküyü aktaranı vermesinin sebebi, tahkiyeli eserde, -ArayıĢlar Devri edebiyatımızın eski tahkiyeden farklı olarak- yaratılan fiktif âlemin

‗gerçeğimsi‘ olmasına dikkat ihtiyacıdır. Bu ihtiyacı hissetme bakımından yazarın modern hikâyeyi yakalama çabası içinde olduğu söylenebilir (YeĢilyurt 700).

Eserlerde masallarda görülen ―Onlar böyle yapadursun. Biz gidelim cinler âlemine‖ gibi ifadelerin benzerini görmek de mümkündür. Bu ifadeler, olay zamanı ile öyküleme zamanının mesafesini göstermesi bakımından da incelenebilir. Örneğin Teneke Bağlayanlar‘da bekçiler arasında yaĢanan arbede aktarılırken olayın devam ettiği, sürerlilik fiiliyle verilir. Ancak anlatıcı olayı anlatmayı kesip kiĢiler hakkında bilgi vermeye baĢlar. ―Latif efendi iki bekçi arasında debelenerek hadise mahalline yürümekte olsun biz bu Ģose üstündeki tarife Ģayan tipleri su üstüne çıkaralım‖ (80).

114