• Sonuç bulunamadı

Literatürde yer alan kontratların incelenmesi kontrat kavramının ve kontratların gelişim sürecinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Kontratlar ilk başlarda alıcı ve satıcı arasında oluşan karşılıklı değiş tokuş olarak algılanmış daha sonraları ise kontratın bu kadar basit, tek yönlü anlam yüklü bir kavram olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede dört çeşit kontrat türü ele alınarak konu aydınlatılmaya çalışılmıştır. Kontrat türlerinin ne gibi avantaj ve dezavantajlarının olduğunun bilinmesi kontratları kullanacak olan birimler için hayati önem taşımaktadır. Aynı zamanda kontrat türlerinin kullanılmasında ülkelerde var olan kültürel yapı, yönetim biçimi gibi faktörlerin de göz önüne alınması gerektiği unutulmamalıdır.

1.5.1. Klasik Kontratlar

Klasik kontrat türü, tarafların gelecekteki davranışlarıyla ilgili hukuki bağlayıcı kurallar aldıkları gönüllü bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Kontratlar geleneksel olarak piyasalarda alıcı ve satıcının karşı karşıya gelip anlaşma yapılışını ve gönüllü değişim ilişkilerini düzenleyen temel mekanizmalar olarak kabul edilir. Bu klasik model spot değişim ilişkilerine, daha karmaşık ve uzun dönemli ticaret ilişkilerine göre daha kolay uygulanır. Klasik kontratlarda tarafların kimliği sözleşme için önemli değildir. Esas olan hukuki kurallar, resmi belgelerdir. Sözleşmeden doğan çatışmaların çözümü için yargı yoluna başvurmaya vurgu yapılır (Bennett & Ferlie, 1996: 50).

1.5.2. İlişkisel Kontratlar

İş adamlarının kontratlarla ilgili çatışmalarını sıklıkla hukuki mecburiyetlere atıf yapmadan çözdüklerinin ortaya çıkmasından sonra ilişkisel kontratlar gündeme gelmiştir. Uygulamadaki sözleşme hukuku devam etmekte olan iş ilişkileri göz önüne

alındığında göreceli olarak uçta kalmaktadır. MacNeil’in önerdiği alternatif ilişkisel sözleşme modeli ise açık uçludur ve bir sosyal ilişkinin kendi tarihi ve normlarıyla belirlenmektedir. Bu tür sözleşmelerin etkinliği için güçlü sosyal normlar, gelişmiş kişilerarası ve örgütler arası güven, gayri resmi iş gelenekleri gereklidir (MacNeil, 1978).

1.5.3. Kontrol Edilen Kontratlar

Burada kontratlar, idari ve profesyonel kaynaklarla sınırlandırılmaktadır. Bazı konulardaki sözleşmeler, kendi dışında tespit edilen kurulların izin verdiği sınırlar dâhilinde yapılacaktır. Özelleştirme sonucu ortaya çıkan düzenleyici kurulların özelleştirilen kurumlarda yaptıkları denetimlerin uygulanmasını denetleyen kontratlar bu tür ilişkilerdir (Bennett & Ferlie, 1996: 52).

1.5.4. Kandırmacı Kontratlar

Kurumsal değişim literatürünü kaynak alarak ortaya çıkan kandırmacı kontrat türü, uygulamaya koyulan yeni kurumsal ve işlevsel yapı, bu yeni yapıyı ortaya çıkaran siyasal güç geri çekildiğinde eski kurumsal ve işlevsel görünümünü tekrar alacaktır. Yeni düzenin önemi vurgulanacak ve uygulandığı imajı verilecek buna karşın uygulamada eski düzen sürdürülecektir (Bennett & Ferlie, 1996: 52)

İKİNCİ BÖLÜM

KONTRAT YÖNTEMİ ÜLKE UYGULAMALARI

Farklı ülkelerin belediyelerinde uygulanan kontrat yöntemlerinin incelenmesi bu yöntemi uygulamaya yeni başlayan ya da başlayacak olan ülkelere önemli bir kaynak teşkil edecektir. Ülkeler birbirlerinin deneyimlerinden yararlanırken, farklı ülkelerdeki kontrat yöntemi uygulamalarının hangi nedenlerden kaynaklandığını, ne gibi sakıncalar doğurduğunu, hangi önlemler alınarak meydana gelen sakıncaların giderildiğini dikkatle analiz etmelidirler. Bu analizde farklı ülkelerin sahip oldukları kültürel yapıları, geleneklerini de mutlaka dikkate alınmalıdır. Bu bölümde kontrat yönteminin yaygın olarak kullanıldığı İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Avustralya deneyimleri anlatılmaya çalışılmıştır.

2.1. İNGİLTERE

İngiltere’de kamu hizmetlerinin yeniden yapılanması sürecinde kontratlar hayati önem taşımışlardır. Bu süreçte, devletin fonksiyonlarının yeniden tanımlanması söz konusudur. Bu yeniden tanımlamada politika oluşturma ve yönetme birbirinden ayrılarak merkezi ve yerel hükümet bir şey yapabilme gücü olan (enabling) bir örgüte dönüştürülecektir. Böylece bu örgüt kamu hizmetlerinin doğrudan üretilmesinden değil dağıtılmasının garanti alınmasından sorumlu olacaktır (Deakin & Walsh, 1996: 33–34 ).

İngiltere’de kamu hizmetlerinin yeniden yapılandırılması 1979’da iktidara gelen Thatcher Hükümeti ile gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Thatcher’in politikalarının temelini oluşturan Yeni Sağ ideolojisi çerçevesinde devlet, bazı hizmetleri kendisi sunmak yerine özel sektöre devretmekle etkinliği ve verimliliği yakalamayı amaçlamıştır. İngiltere’de kontrat kullanımı bu dönemden sonra yaygın olarak

kullanılmaya başlamıştır. İngiltere’de kontrat yönteminin kullanımı iki temel başlık çerçevesinde incelenmeye çalışılacaktır.

2.1.1. Zorunlu Rekabetçi İhale (Compulsory Competitive

Tendering)

Zorunlu Rekabetçi İhale (Compulsory Competitive Tendering) kavramı ilk olarak 1980 Yerel Yönetimler Planlama ve Toprak Kanunu (Local Government Planning and Land Act) ile ortaya çıkmıştır. Bu kanunla sadece bina yapımı, otoban inşası, bakım ve onarım hizmetlerinde zorunlu rekabetçi ihale öngörülmüştür. 1982 yılında Michael Forsyth, “Reservising Healt” adlı eserinde İngiliz belediyelerinin, belediye hizmetlerini özel sektöre gördürerek büyük oranda tasarruf sağlayan Amerikan belediyelerini örnek alması gerektiğini savunmuştur. Kontrat yönteminin öneminden bahseden bu eserde belediye hizmetlerinin yürütülmesinde kontrat yöntemini başarılı bir şekilde kullanan çeşitli İngiliz ve Kara Avrupası belediyelerinin listesine de yer vermiştir (Ascher, 1987: 35–36).

Muhafazakâr Parti 1983’teki seçim bildirisinde, birçok belediyenin kontrat yoluyla para tasarrufu sağladığını ve bu politika vasıtasıyla sağlanacak bütün tasarruf girişimlerinin teşvik edileceğini ifade etmiştir. 1983’ten sonra ise Zorunlu Rekabetçi İhale (CCT) için baskılar artmıştır (Kösecik, 1999: 85). 1985 yılında muhafazakâr hükümet tarafından yayımlanan “Yerel Yönetim Hizmetlerinin Sunumunda Rekabet” (Competition in the Provision of Local Authority Services) isimli danışma niteliğinde rapor, 1987’den itibaren çeşitli yerel hizmetlerin sunumunda kontrat yöntemini zorunlu kılmayı amaçlamıştır. Bu hizmetler arasında çöp toplama, cadde temizliği gibi hizmetler bulunmaktadır. Belediye yöneticileri özel sektörle rekabette kendilerinin dezavantajlı olduklarını düşündükleri için rapora olumsuz bakmaktayken özel yükleniciler raporu

desteklemekte ve bütün yerel yönetim hizmetlerinin kontrat kapsamına alınması gerektiğini savunmaktaydılar (Ascher, 1987: 40–42).

1987’deki seçim zaferinden sonra muhafazakâr hükümet uzun süredir beklenen CCT’yi de içeren yerel yönetim yasasını parlamentoya sunmuş ve yasa kabul edilmiştir. 1988 tarihli Yerel Yönetim Yasası (Local Government Act) bir önceki yasanın kapsamını genişleterek CCT’ye tabi olan yedi hizmet alanı belirlemiştir ( Bivand & Szvmanski, 2000: 204; Pinch & Patterson, 2000: 268 ).

1- Bina Temizliği

2- Diğer Temizlikler (özellikle cadde temizliği) 3- Çöp Toplama

4- Eğitim ve Aş evleri

5- Yemekhane ve Kantin işletmeleri 6- Bina Bakımı

7- Araç Bakımı

Yasa aynı zamanda devlet bakanına bu hizmetlere ek yeni hizmet ekleyebilme yetkisi vermiştir. Daha sonra, spor ve dinlenme alanlarının yönetimi kanun kapsamına alınmıştır. 1988 tarihli yasanın bazı istisnaları bulunmaktaydı. Acil durumlarda, işin değeri belirli bir sınırın altında olduğu durumlarda CCT uygulanmayacaktı. Yasaya göre yerel yönetimler, hizmetleri aşağıdaki koşullar sağlandıktan sonra ihale edebilecekti (Kösecik, 1999: 93).

1- Yerel Yönetim yerel ve ticari basında bir ilan yayınlamak zorundaydı. Bu ilanda a) hangi işin yapılacağı, b) detaylı özelliklerin nerede ve ne zaman incelenebileceği, c) bu özelliklerin bir kopyasının belirlenmiş bir fiyatla elde

edilebileceğini, d) teklifte bulunmak isteyenlerin yerel meclise bildirmesi gerektiği, e) meclisin teklifte bulunanları iş yapması için davet etmesi.

2- Yapılacak işin özelliklerini öğrenmek ve incelemek için zaman, yer ve fiyat makul olmalıdır ve yönetim bu özellikleri gösteren kopyalar çıkartmalıdır. Bu özelliklerde kontratların ne zaman işlemeye başlayacağı belirtilmelidir.

3- Eğer herhangi bir şirket ilgi gösterirse meclis bunlardan en az üç tanesini teklifte bulunmak için davet etmeli, eğer dörtten az şirket ilgi gösterirse hepsi davet edilmelidir.

4- Yönetim, kendi direkt hizmet kuruluşuna yazılı bir teklif hazırlamalıdır. 5- Yönetim, rekabet dışı ya da rekabet karşıtı bir şekilde davranmamalıdır. 6- Direkt hizmet kuruluşu da hizmetin yerine getirilmesi için gerekli özelliklere uymalıdır.

CCT, 1994 yılında bir dizi profesyonel hizmetleri de içine alacak şekilde genişletilmiştir. Bu hizmetler arasında bilgi teknolojisi, finans ve personel hizmetleri, bina yönetimi, hukuki hizmetler, inşaat ve emlak hizmetleri gibi hizmetler yer almaktadır. Ancak CCT’ nin profesyonel hizmetleri kapsaması bazı problemlerin ortaya çıkmasına neden olmuş ve etkisi belirli alanlarda sınırlı kalmıştır. Bazı yerel yönetimler ise yeni yasadan önce davranarak bir takım düzenlemeler içine girmişlerdir. Bunlar arasında tercihli müteahhitlerle anlaşma yapmak, iş ortaklığı şirketleri kurulması gibi yollar bulunmaktadır (Pinch & Patterson, 2000: 268).

CCT politikasının temelinde yerel yönetimlerin hizmet sunumunda rekabetçi bir ortam yaratmak, özellikle işçi partisi üyesi ve ya destekçisi olan örgütlü işçilerin güçlerini azaltmak ve yerel yönetimleri belirli bir takım hizmetlerin doğrudan

sağlayıcıları olmaktan çok özel sektör tarafından sağlanan hizmetlerin düzenleyicisi durumuna getirmek amaçları yatmaktadır (Kösecik, 1999: 93).

LGMB’nin (Local Government Management Board) araştırmalarına göre 1988 yasasında belirlenen yerel yönetim hizmetleri için İngiltere ve Galler’de CCT’ye göre yapılan kontratların % 56.5’ini yerel yönetimlerin direkt hizmet kuruluşları kazanmıştır. Dahası direkt hizmet kuruluşları genellikle yüksek değerli sözleşmeleri kazanmıştır. Ancak bu eğilim özel sektörün git gide daha fazla ihale kazanması ve bu ihalelerin değer olarak artması yönündedir. Tabloda gördüğümüz gibi özel firmalar 1991 yılında örneğin bina temizliği kontratlarının % 40.2’ sini kazanmasına karşın bu oran 1997 yılında % 56.2’ye çıkmıştır. Değer olarak da 1991 yılında bina temizliği kontratının değeri % 14.1 iken 1997 yılında bu oran % 30.7’ye çıkmıştır. Haziran 1997’de ihale edilen hizmetlerin yıllık 2.4 milyar poundluk yaklaşık % 4’lük kısmını da yerel yönetimler kazanmıştır. (Pinch & Patterson, 2000: 268).

Tablo 2. 1. 1991 ve 1997 Yıllarında İngiltere ve Galler ‘de Özel Sektör Firmalarının Aldığı Kontratlar

Kontrat Miktarı Kontrat Değeri Kontrat Kategorileri 1991 % 1997 % 1991 % 1997 % Bina Temizliği 40.2 56.2 14.1 30.7 Çöp Toplama 27.2 38.5 21.3 36.6 Diğer Temizlik 24.8 36.0 19.0 29.9 Araç Bakımı 23.1 30.1 14.3 24.3 Eğitim ve Aş evleri 1.5 29.7 0.6 22.1 Diğer yemek işleri 24.6 40.9 21.1 29.0 Bina Bakımı 31.4 46.9 17.8 32.3 Spor ve Dinlenme

Alanlarının Yönetimi

n/a 25.8 n/a 15.7 Diğer Kontratlar 30.3 43.5 15.7 29.0 (Kaynak: Pinch & Patterson, 2000: 268)

1980’ler boyunca Thatcher’ci söylem yeni girişim kültürü içinde küçük firmaların rolüne vurgu yapıyordu. CCT hizmet sunumunu büyük bürokratik ve göreceli olarak yüksek derecede sendikalaşmış yerel yönetim alanından daha esnek ve genellikle sendikalaşmamış küçük firmalar sektörüne aktarmayı sağlayacaktı. Ancak ihalelerin ilk aşamasında yerel yönetim pazarında en başarılı olan firmalar öncelikli olarak büyük ulusal ve çok uluslu şirketlerdi. Uygulamada CCT’nin yürürlüğe koyulması yerel yönetim hizmetlerini tam anlamıyla esnek, yenilikçi yapmadığı gibi küçük firmaların rekabet etme önünü de açmamıştır. CCT’ye açılan hizmetlerin çoğunda tekelleşme yönünde eğilimler olduğu gözler önüne serilmiştir. 1994 yılında CCT ile yapılan hizmetlerin % 72’si 20 büyük firma tarafından, eğitim ve yemek hizmetlerine ilişkin kontratların % 85’i 8 büyük firma tarafından, diğer yemek hizmetlerine ilişkin kontratlarının % 42’si 6 büyük firma tarafından kazanılmıştır. 1997 yılında ise eğitim ve yemek hizmetlerine ilişkin kontratların % 86’sı 6 büyük firma tarafından kazanılmıştır (Reimer, 1999: 123).

2.1.2. Best Value (BV)

1997 genel seçimini İşçi Partisinin kazanmasının ardından CCT’nin geleceği belirsiz hale gelmiştir. İşçi partisi iktidara geldiğinde “En iyi değer” (Best Value) olarak adlandırdığı bir politika benimsediğini ilan etmiştir. 1997 yılında ise CCT kaldırılarak BV, CCT’nin yerini almıştır. BV çerçevesi de rekabetin gerekliliğine işaret ederek, yerel yönetimlerde rekabetçi sunumun devam etmesi gerektiği üzerinde durmuştur (Reimer, 1999: 123).

Best Value yönetim politikasının altında yatan en önemli özellikler “Dört C” olarak bilinen kavramlarla işbirliği içerisindedir. Bu kavramlardan ilki mücadele (challenge)‘dir. Mücadele, zaten verilecek olan bir hizmetin gerekliliğini sorgulamakla

alakalıdır. İkinci kavram karşılaştırma (compare), kamu sektörünün hem içerisinde hem dışarısında sağlanmakta olan hizmet seviyelerini karşılıklı olarak değerlendirmekle alakalıdır. Üçüncü kavram danışma (consult), yerel halkla, kullanmak ya da karşılığını ödemek istedikleri hizmet türünü belirlemede gerçek bir ses vermek amacıyla etkileşimde bulunmayı içerir. Dördüncü kavram ise rekabet (compete), hizmetlerin bir anlamda en iyiyle karşılaştırılabildikleri ve her ne şekilde olursa olsun En iyi değer’in gerektirdiği hizmetlerdeki sürekli gelişmeye neden olması açısından önemlidir (Rees & Gardner, 2003: 144, Stevens & Green, 2002: 131).

Best Value’ye ilişkin geliştirilmiş üç tanım bulunmaktadır. Birincisinde BV, yerel yönetimin yerel hizmetler sağlarken ulaştığı performans düzeyine gönderme yapmaktadır. İkincisinde BV, bir yıllık performans planı ortaya koyulması, temel hizmetlerin döngüsel olarak gözden geçirilmesi aracılığıyla mevcut performansın değerlendirilmesi ve bir eylem planı uygulanmasından oluşan örgütsel süreçler seti anlamına gelmektedir. Üçüncüsünde ise BV, bu süreçler ve performans arasındaki ilişkiye atıfta bulunmaktadır (Boyne & Williams, Law, Walker, 1999: 23).

2.1.2.1. Kalite, Maliyet ve Performans İlişkisi

BV rejimi, yerel otoritelerin, hizmet performansında sürekli iyileştirmeler sağlamak için çaba sarf edilmesi gerektiğine ve rekabetçi sunumun böyle iyileştirmeleri güvence altına almak için önemli bir mekanizma olduğuna vurgu yapmaktadır. Boyne, Williams ve diğerleri performans üzerine çalışmalar yapmışlar ve bazı bulgular elde etmişlerdir. Elde edilen bulgulara aşağıdaki tabloda yer verilmiştir.

Tablo 2. 2. Performans ve Best Value

KALİTE Düşük Yüksek Düşük MALİYET Yüksek

(Kaynak: Boyne & Williams ve Diğerleri, 1999: 255)

Tablo 2.2’ de görüldüğü gibi bir hizmet düşük maliyet ve yüksek kalite noktasında ise performansı iyi buna karşın yüksek maliyet ve düşük kalite noktasında ise performansı kötüdür. Kalite ve maliyetin yüksek, kalite ve maliyetin düşük olduğu durumlarda ise örgüt karışık bir performansa sahiptir.

BV çerçevesinde rekabetçi sunuma karar verirken sadece performans kriteri dikkate alınmamalı ortaya çıkabilecek kontrat maliyetleri düzeyi de dikkate alınmalıdır. Kontrat maliyeti işlem maliyetleri, güven maliyetleri ve rant arama maliyetlerinden oluşmaktadır. Performans düzeyi ise daha önce bahsettiğimiz gibi kalite ve maliyet arasındaki ilişki çerçevesinde belirlenmektedir.

Karışık Performans İyi Performans

Tablo 2. 3. Performans, Kontrat Maliyetleri ve Rekabetçi Sunum Ortaya Çıkabilecek Kontrat Maliyetlerinin Düzeyi

Yüksek Düşük

Yüksek Şu Andaki Performans Düzeyi Düşük

( Kaynak: Boyne & Williams ve Diğerleri, 1999: 27)

Tablo 2.3.’te görüldüğü gibi hizmetin, ortaya çıkabilecek kontrat maliyet düzeyi ve şu andaki performans düzeyi yüksek ise rekabetçi sunum uygun bulunmaz. Ortaya çıkabilecek kontrat maliyetlerin düzeyi yüksek buna karşın şu anki performans düzeyi düşük ise belirli bir dönemde performansta bir iyileşme olmazsa rekabetçi sunum gereklidir. Ortaya çıkabilecek maliyetlerin düzeyi ve performans düzeyi düşük ise rekabetçi sunumun uygun olması muhtemeldir. Buna karşın ortaya çıkabilecek maliyetlerin düzeyi düşük performans düzeyi yüksek ise ihale işlemimde yapılacak düşük bir harcama bile kaynak israfına neden olabilir.

Best Value çerçevesinde yerel yönetimler tarafından kontrat yoluyla yerine getirilen hizmetlerin belirlenmesindeki en önemli husus görüldüğü gibi o hizmetin performans düzeyi, kalite ve kontrat maliyetleri arasındaki ilişkidir. Bu çerçevede kontrat yönteminin kullanılıp kullanılmayacağına karar verilmektedir.

Rekabetçi sunum uygun bulunmaz.

Rekabetçi sunumda

yapılacak düşük bir

harcama bile kaynak israfı olabilir.

Belirlenmiş bir dönemde performansta bir iyileşme olmazsa rekabetçi sunum gereklidir.

Rekabetçi sunumun uygun olması muhtemeldir.

2.1.3. CCT ve BV Politikalarının Karşılaştırılması

Tablo 2.4.’te görüldüğü gibi CCT rejimi ile BV arasındaki temel farklardan birisi BV rejimi bütün yerel yönetim hizmetlerini kapsarken CCT politikasının sadece tanımlanmış faaliyetlere (çoğunlukla mavi yakalı hizmetlere) uygulanmasıdır. Bu noktada BV rejimi CCT rejiminden daha kapsamlıdır ( Jones, 1999: 277).

Diğer önemli bir fark, CCT maliyetleri ve sonraki sözleşme sürecinin standartlarını belirlemek için sürekli olmayan bir market testing öngörmekte iken En İyi Değer şartları altında yerel otoriteler, hizmet standartlarında ve yıllık yeterlilik tasarruflarında sürekli gelişmeyi başarmak amacıyla tasarlanmış performans incelemelerinin tekrarlanan bir sürecine dâhil edilecektir (Martin, 2000: 212). Yerel otoritelerin dört ya da beş yıl süresince bütün hizmetlerinin, ilk değerlendirmede en zayıf olarak tanımlanmış olandan başlayarak gözden geçirilmeleri için her yıl hizmet bütçesinin %20-25’ini kapsayan temel performans incelemelerinin bir programına karar verilecektir (Martin & Hartley, 2000: 44). Sonra hedefler ortaya koyulacaktır.

Yerel yönetimlerin hedeflerine ulaşıp ulaşmadıklarını rapor etmeleri ve performans bilgileri ve deneyimlerini diğer otoriteler ile paylaşmaları gerekecektir. Raporlar denetime tabi olacaktır (Jones, 1999: 277). BV rejimi ilk kez muhafazakârlar tarafından geliştirilmiş olan denetçi topluluğu’nun bazı temel unsurlarına destek sağlar. Özellikle tüm yerel yönetim hizmetlerinin düzenli olarak denetimini ortak hizmetler ve örgütsel sağlık konularında yeni kanuni performans göstergelerini ve yetkililerin kendi öncelikleri ve hedeflerine ilişkin yerel performans göstergeleri geliştirmeleri şartını ortaya koyar. CCT mevzuatında olduğu gibi, yetkililerin BV düzenlemelerine uymada başarısız oldukları durumlarda devlet bakanının doğrudan müdahale etme yetkisi vardır. Bu müdahale yetersiz performans hedefleri ve performans planları vb. hatalar nedeniyle de söz konusu olabilir (Martin, 2000: 213).

Tablo 2. 4. CCT ve BV Arasındaki Temel Farklar

(Kaynak: Martin, 2000: 211) • ”Tanımlanmış faaliyetlere”

uygulanmıştır.

• Yetkililer, hizmetleri market testing yapmak zorundaydılar.

• Gelecek sözleşme süreci için maliyetleri ve performans standartlarını belirleyen aralıklı market testing.

• Teşvik edilmiş özerk işletme birimleri, idari acenteler ve kamu hizmetlerini sağlayanlar arasında rekabet.

• Büyük ölçüde hizmet sunumunun maliyetleri üzerinde odaklanıldı.

• Hizmet kullanıcıları için sınırlandırılmış rol.

• Hesapları ve dış denetçi tatminini sürdürmek için gerekli kurullar. • Denetim komisyonu performans

göstergesi yayımlamak için gerekli kurullar.

• Denetimsiz CCT hizmetleri. • Kurallara uymada başarısızlıklarda

müdehale.

• Bütün yerel yönetim hizmetlerine uygulanır.

• Yetkililer, kıyaslama, risk ve gönüllü rekabetçi sunum gibi bir dizi rekabet edilebilirlik testleri kullanabilirler.

• Hizmet standartlarında ve yıllık etkinlik tasarruflarında sürekli

iyileştirmeyi üst seviyeye

çıkartmak için tasarlanmış

performans incelemesi

• Temel yatırımları artırmak, hizmet tedarikçileri arasındaki işbirliğini teşvik etmek ve genel geçer sorunlara çözüm üretmek amacıyla tasarlanmıştır.

• Maliyet tasarrufunun önemi ve servis standartlarının geliştirilmesi üzerine vurgu yapar.

• Yetkililerin, denetmenleri,

müfettişleri tatmin etmeleri ve

halka karşı doğrudan hesap

verebilir olmaları gerekir.

• Yetkililerden geçmiş

performanslarını ve gelecek

hedeflerini rapor eden yıllık

performans planlarını

yayımlamaları istenir.

• Bütün yerel yönetim hizmetlerinin denetimi gerekmektedir.

• Prosedürlerin izlenmesindeki

başarısızlıkta ve hizmet

standartlarının, ulusal minimum gerekliliğinin altına düştüğü yerlerde müdahale.

CCT, hizmetleri zorunlu rekabetçi ihaleye maruz kalmalarını gerektirdiği halde, BV kurumlara daha geniş bir dizi ‘rekabet edilebilirlik testi’ni stratejik olarak düzenleme olanağı verir. Merkezi hükümet, hizmetlerin sunulmasında daha etkin ve verimli başka yöntemlerin kullanılabilir olması halinde hizmetlerin doğrudan sağlanmaması durumunu güvence atına almaya verdiği önemi vurgulamıştır. Yerel Yönetim Beyaz Kitabı, CCT düzenlemelerinin rekabetin biçim ve zamanlamasını ayrıntılı bir şekilde öngördüklerinden dolayı çoğu zaman gerçek rekabeti geliştirmek yerine engellediğini ifade etmiştir. Buna göre rekabeti zorunlu bir yönetim aygıtı olarak kullanmaya ve geliştirmeye duyulan gereksinim, her şey için ihale yapma yönünde bir gereksinim olarak yorumlanmamalıdır. Bunun yerine yetkililer bir hizmetin rekabet edilebilirliğini, örneğin, bir hizmeti diğer tedarikçilerin performanslarıyla karşılaştırma yoluyla ve ya iç ve dış tedarikçilerin performanslarıyla karşılaştırarak veya bir dış ortak için rekabetin ardından bir ortak girişim veya ortaklık oluşturarak değerlendirmeyi tercih edebilir (Martin, 2000: 212).

BV rejiminin yerel yönetimler ve özel sektör arasındaki ortak teşebbüse, işbirliğine vurgu yaparken CCT rejiminin birçok yerel yönetim ve özel müteahhit arasında anlaşmazlığa neden olmuştur. Son olarak CCT rejimi alternatif servis sağlayıcıların maliyetlerine odaklanmaya yönelmiştir. BV ise hizmet standartlarının kalitesini artırırken maliyet fiyatlarını aşağıya çekmenin önemini vurgular. Rekabet bundan dolayı kalitedeki gelişmeleri olduğu gibi maliyeti de güvence altına alacak biçimde tasarlanmalıdır (Martin, 2000: 212).

CCT uygulamaları ve BV uygulaması arasında önemli farklılıklar görünmesine karşın İngiltere’de kontrat yönteminin uygulanmasında çok büyük bir değişiklik olmamış CCT, BV çerçevesi içinde uygulanmaya devam etmiştir.

Benzer Belgeler