• Sonuç bulunamadı

Koşuyolu Evleri Sosyal Özellikleri

3. KOŞUYOLU YERLEŞİMİN OLUŞUMU

3.3 Koşuyolu Evleri Sosyal Özellikleri

Koşuyolu Evleri’nin yapıldığı 1950’li yıllar, çeşitli konut, toplu konut, sosyal mesken ve ucuz ev tartışmalarının olduğu yıllardır. Örneğin, Prof. Kemal Ahmet Aru, 1951 yılında “İkinci Dünya Harbi’nden Sonra Garp Avrupa’sında Mesken Problemi” kitabını yayınlamıştır. Bu kitapta Aru, toplumun kalkınma davasında mesken konusunun sosyal bir dava olarak en ön plana alınması gerektiğini savunmaktadır. Avrupa Devletlerinin mesken işini eğitim işi gibi esas vazifeleri arasında saydıklarından bahsetmekte ve Türkiye’deki mesken buhranının da (1950 yılında 40.000 konut ihtiyacı) en kısa sürede halledilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Asgari mesken üniteleri araştırılmalı, bu mesele iktisadi bir problem olarak tetkike sevk edilmelidir. Arazi üzerine binaların yerleştirilme tarzı, seçilen tipler, evlerin ayrık veya bitişik nizamda, veya çok katlı bloklar içinde tertiplenmiş olması, meskenin maliyeti üzerinde büyül rol oynayan faktörlerdir. Mesken inşaatına ayrılan bütçe ile maksimum sayıda yapı yapılabilmelidir. En basit ve sade bir şekilde, rahat bir konut inşa edilebilir. İnsanların rahat ve sade evlerde zevkle oturmalarını sağlayabilen mimarlar, gerçek yapı sanatkarlarıdır. Türk milletinin refahı, mesken meselesinin hallolunmasına bağlıdır, ve bunun için de devletin, mahalli idarelerin, belediyelerin, teknisyenlerin, inşaatçıların el ele vererek, yüksek bir idealizm fikriyle çalışmaları gerekmektedir (Aru, 1951, s.74).

Şekil 3.77 : Emlak Bankası Koşuyolu Evleri broşürü kapağı (1952).

Arkitekt Dergisi de, dönemin önemli mimarlık yayını olarak, sosyal konut meselesi ile ilgili çeşitli mimarların yazılarına sıkça yer vermiştir.

Koşuyolu Evleri, dar ve orta gelir grubuna hitap etmek üzere tasarlanmıştır. Nitekim bu durum, “Emlak Bankası Koşuyolu Evleri” broşüründe, bu evlerin dar gelirli

memur, esnaf ve mütekaitlerin yapabildikleri az tasarrufun gözönüne alınarak düşük maliyetli olmasına önem verildiği şeklinde belirtilmiş ve dönemin fiyat çerçevesi içinde düşünülmek suretiyle 2.500 ila 5.000 lira arasında peşin bedelle evleri satın alabilme imkanı sağlandığı eklenmiştir. Satış şartlarında da, evlerin yalnız kendisine yahut eşine ait evi bulunmayanlara satılabileceği, satış bedelinin %25 peşin, kalanını 150 yıl vadeyle ödenebileceği ifade edilmiştir.

Şekil 3.78 : Koşuyolu Evleri sokak perspektifi (Emlak Bankası Levend ve Koşuyolu Evleri Broşürü,

1953).

İstanbul dergisinde, Ihringer ve Ketenci’nin yazısında altmışlı yıllardaki Koşuyolu yaşamı şöyle ifade edilmektedir (2007, s.128):

“… Arçelik ilk buzdolabını piyasaya sürmüş. Telefon birkaç evde çalıyor, evet şimdi rahatlık ama onsuz da oluyor. … Henüz iki yakayı bir araya getiren köprü yok. Arabayla karşıya gideceksen, Harem’den arabalı vapura bineceksin. Köprü yoksa çevre yolları da yok, mahalleleri birbirine ekleyen siteler de… Erzurum Sitesi, Koşuyolu, Barbaros Mahallesi, İbrahimağa kopuk adacıklar gibi. Hazır kopuk adacıklardan –coğrafyadan- söz açtık; Altunizade’de atlar için saman satıldığını, İbrahimağa’daki bugünkü Nautilus’un yerinde ağaçlardan taze cevizler toplandığını, o zaman bu zamandır bugünkü Doğan Oto’nun olduğu yerde şırıl şırıl akan bir dere, dere üstünde tahta br köprüyle kuytu yeşil bir alanın varlığını hayal etmeli…. Sokaklardan yabancı bir araba geçse hemen dikkat çekiyor, komşu komşuya, sabahki beyaz arabanın kime geldiğini sormadan edemiyor. Arabalılar zaten belli. Sokakta iki adet Opel marka bej ve bordo arabalar sokağın iki menkul süsü. Sonraki yıllarda yavaş yavaş araba sayısı artacak.”

İstanbul’da henüz kasaba ve köy hayatının yaygın olduğu anlaşılan o yıllarda, günümüz İstanbul hayatından bambaşka yaşam alışkanlıklarının olduğu bu satırlardan okunabilmektedir. Yazının devamında, Altunizade’deki köşklerden ve

pazardan bahsedilmektedir, Altunizade, o dönemde Koşuyolu ile yakın ilişkili bir yer olmalıdır. Nitekim komşu semtlerdir. Altunizade – Koşuyolu arasındaki yolda bulunan yazlık sinemanın da Koşuyolu sakinlerince sık gidilen bir yer olduğu söylenmektedir (Ihringer & Ketenci, 2007).

“Bolu’dan getirdiği soğan patatesi satarak memur mahallesinde ilk küçük çaplı ticareti başlatan, tek katlı evi 4 kata çıkarıp, lağımını yağmur giderine veren, kümesini bile oda haline getirip kiralayan, evinden hu sesleri yükseldiği rivayet edilen girişimci komşunun taşınmasına 10 yıl filan daha vardır. Mahallenin asıl girişimci grubu, üst caddenin öte yanında kalan sokaklarda ikmaet eden ve bohçacılıkla geçinen Romanlardır ama memur takımıyla işlemeli örtüler ve çarşaflar dışında muhabbetleri olmaz..”

Mahalle çok içine kapalı, ve düzenli bir hayat yaşıyor olmalıdır. Bir memur mahallesi gibidir. Aylık gelirleri sınırlı, ancak belli bir yaşam standardı sağlamaya da yeterlidir (Ihringer & Ketenci, 2007). Bahar aylarında bahçeler kullanım alanına dahil edilmeye başlanır, yazıda 23 nisan olarak geçer bahçe mevsiminin başlangıcı. Evler küçüktür, ancak henüz yetersiz bulunmamaktadır. Koşuyolu değişiminin ilk işaretlerinden olan bu konuya Ihringer ve Ketenci, şöyle değinmektedir (2007):

“Bir 10 yıl kadar sonra satın alınacak yemek ve oturma takımlarının sığacağı büyüklükte, soba zahmetinin yerini kalorifer konforuna bırakacağı bir apartman dairesinin hayali henüz kurulmuyor. Mütevazi evini apartman dairesine geçmek uğruna satan ilk grup, üç beş sene sonra fiyatların bu denli fırlayacağını hesaplayamadığı için vahlanacağını aklına getirmeden komşularla vedalaşıp modern hayata geçiş yapıyor.”

Şekil 3.79 : Koşuyolu sakinlerine ait eski fotoğraflardan örnekler.

Mahallenin çocuklarının tüm vakitlerinin sokaklarda geçtiği ifade edilmektedir Ihringer ve Ketenci’nin yazısında (2007), anlaşılan Koşuyolu hala güvenli bir yerdir

o dönemde. Kadınlar genellikle ev hanımıdırlar, ve beylerin eve geliş saati akşam yemeği saatidir, akşam yemeklerinde tüm aile bir arada bulunur. Özellikle yazları, sokaklar ve dış mekanlar yoğun kullanımı olan yerler gibi görünmektedir, tüm evlerin bahçeli olması dış mekan kullanımını olumlu yönde etkiliyor olmalıdır.

Mahalledeki esnaflar da belirlidir, ve mahalle sakinleri tarafından tanınmaktadır. Sık değişmemektedir bu kişiler, meslek sahipleri isimleriyle bilinirler. İşportacılar bile bellidir, bilinmekte ve tanınmaktadırlar.

Şekil 3.80 : 1956 yılında Koşuyolu’ndan bir fotoğraf (Ihringer & Ketenci, İstanbul Dergisi, 2007). Kış mevsiminin bölgede nasıl geçtiği ise, aynı yazıda şöyle özetlenmektedir:

“Cumhuriyet Bayramı, bahçe sezonunun bitişidir. Yavaş yavaş mermer ve demirden olanlar dışındaki masalar, sandalyeler, şezlonglar bodruma iner, bacalardan kömür dumanları yükselmeye, hava nemli toprak, çürümüş bitki ve kasımpatı kokmaya başlar. Hayat, bahçe ve sokaklardan odalara çekilir. Soba kızgınken kestane, küllenmeye yüz tutmuşken elma ve patatesle tatlanan, televizyonsuz ama radyolu ve bol ziyaretli geceler başlar. Pencereli vezüv sobasının etrafına çöreklenenleri ayağa kaldıran bozacının köpek çetelerinin havlamalarına karışan yanık sesidir. Yemekten sonra çay içmeye gelecek komşulara ikram için pişirilen kek ve kurabiyelerin kokularıyla başlayan gece, sabah bahçeye dökülecek geceden kalma külün kokusuyla uykuya geçer. Sobada çıtırdayan odunun sesi susmuş, kömürün al rengi solmuştur. Yolcu edilen komşu yalnızsa, yanına birileri takılıp evine bırakılır. Kışın cılız sokak lambalarının zoraki aydınlattığı tenha sokaklarda bir başına kimseyi dolaştırmaz köpekler…”

Koşuyolu yerleşiminin ilk zamanlarındaki yaşam, çok daha içe dönük, daha sosyal görünmektedir. İlişkiler daha yoğun olmalıdır; nitekim kent de henüz metropoliten bir nitelik edinmemiştir o dönemlerde. Semtte oturan insanların yaşamları da yine semte bağlıdır, vakitlerinin çoğunu burada geçirmektedirler; çevrelerinin ve komşularının değişim ivmesi yüksek değildir. Ihringer ve Ketenci’nin yazısından da anlaşılabileceği gibi; Koşuyolu, yaşayan bir semt gibi görünmektedir.

Benzer Belgeler