• Sonuç bulunamadı

1.2. Kâr Oranıyla İlgili Kuramsal Yaklaşımlar 1 Klasik Kuram

1.2.2. Klasik Kuramın Çağdaş Yorumu

1970’lerde gelişmiş ülkelerin krize girmesiyle birlikte kâr oranının iktisadi sistemin işleyişindeki merkezi rolü yeniden gündeme gelmiş ve bazı ana akım iktisatçılar tarafından kâr oranının gelişimi görgül olarak incelenmiştir (Feldstein ve Summers, 1997; Lovell, 1978; Nordhaus, 1974). Son yıllarda bir grup iktisatçı tarafından ise, klasik iktisat geleneğinin yeniden canlandırılmasının amaçlandığı ve kâr oranlarının geleneksel muhasebe hesaplarıyla ölçülmesini öneren bir analitik çerçevenin oluşturulmaya çalışıldığı görülmektedir (Dumenil, Glick ve Rangel, 1987; Dumenil, Glick ve Levy, 1993; Moseley, 1988; Wolff, 1979). Yaygın olarak

15 Kısaca “dönüşüm sorunu” olarak anılan bu konu, temelde emek-değerlerle ifade edilen Marxist kategorilerin fiyatlarla nasıl ölçüleceğini ele almaktadır. Güncel yazında yoğun olarak tartışılan bu konuya ilişkin başlangıç niteliğindeki açıklamalar için Akyüz (1980: 39-49), Divitçioğlu (1982: 152- 167) ve Sweezy (1970: 199-220) incelenebilir.

kabul görmüş ve çok sayıda uygulamalı araştırmaya yön vermiş olan bu çerçeve, bu çalışmanın ikinci bölümünde sunulmaktadır.

Dumenil ve Levy (1993a), kapitalist ekonomilerin işleyişinde ve bir analiz aracı olarak kâr oranının dört alanda işlevi olduğuna dikkati çekmektedir. Bunlardan birincisi, endüstriler arası kârlılık farklarının sermayenin kâr oranı düşük sektörlerden yüksek olan sektörlere hareketini sağlayarak kaynakların tahsisinde yol gösterici, yönlendirici olmasıdır. Bu görüşe göre, uzun dönemde kâr oranlarının endüstriler arasında eşitleneceği beklenmektedir. Klasik kuramın rekabet anlayışına dayalı bu görüş, piyasaların fiyatlar yoluyla anında dengeye geleceği varsayımının kabul edildiği neoklasik yaklaşımdan ayrılmaktadır. Dumenil ve Levy (2002b), kâr oranı eşitlenmesi hipotezini, Amerikan ekonomisi için sınamış ve sermaye yoğun sektörler dışındaki tüm endüstrilerde kâr oranlarının zaman içinde ortak bir değere doğru evrildiğini göstermiştir. Zacharias (2001) ise, ABD imalat sanayii alt kollarında kâr oranlarının uzun dönemde eşitlendiğini eşbütünleşme analizi yardımıyla kanıtlamıştır.

Dumenil ve Levy (1993a, 1993b)’nin dikkati çektiği bir başka konu, kâr oranının makroekonomik istikrar üzerinde belirleyici olduğudur. Makroekonominin devinimi, genişleme-durgunluk-kriz sarmalında gidip gelen yapısı kâr oranı düzeyi tarafından belirlenmektedir. Buna göre; ekonomide kâr oranı yüksekken veya yükselirken bütün göstergeler iyiye döner: Yatırımlar artar, işsizlik azalır, reel ücretlerdeki artışlar kabul edilebilir olur. Kâr oranları düşükken veya düşerken ise, olumlu eğilimler tersine döner (Moseley, 1997). Bu yaklaşım ekonomideki dalgalanmaların sistem içinde belirlendiğini kabul ederek, makroekonomik istikrarsızlığın kaynağını dışsal şoklarda arayan neoklasik anlayıştan ayrılmaktadır. Marxist kriz teorilerini uygulamalı olarak sınayan bazı araştırmalar (örneğin Altıok, 1998 ve Weisskopf, 1979) kâr oranının makroekonomik istikrara etkisi bağlamında değerlendirilebilirler. Bundan başka, kârlılık koşulları yeni üretim tekniklerinin seçiminde bir ölçüt olması nedeniyle uzun dönemde birikim ve büyümenin gidişatını, gelişme biçimini belirler. Kârlılığın eğilimsel düşüşü yasasını sınayan çalışmalar (örneğin Mage, 1963) ise bu kapsam içinde düşünülebilirler.

Kâr oranının önemine dair üçüncü konu, kâr oranının seyrindeki değişmelerin bölüşüm ve teknoloji dinamiklerini barındırıyor olmasına ilişkindir (Dumenil ve Levy, 1993a). Kâr oranındaki değişmeleri belirleyen öğeler olan kâr payı, hâsıla- sermaye oranı gibi değişkenlerin tarihsel gelişimlerinin incelenmesi, reel ekonomi için dinamik bir analiz olanağı sunmaktadır. Klasik kuramda olduğu gibi “kapitalist dinamiği belirleyen şey, bölüşüm ve birikimin karşılıklı ilişkileri [dir]” (Akyüz, 1980: 5). Örneğin, bir makroekonomik gelir dağılımı modeli olarak da ele alınabilecek olan Marxist birikim modelinde; sermayenin organik bileşimi yükselirken emeğin ortalama verimi artacağı için, sonuç olarak, ücret oranının sabitliği nedeniyle, zaman içinde toplam ürün içinde kâr payının yükseleceği sonucuna varılmaktadır (Alkin, 1992). Bu yaklaşım, neoklasik kuramda görüldüğü gibi, kârı, bir üretim faktörünün marjinal verimliliğine göre yapılan ödeme sayan, böylelikle gelir dağılımının teknik şartlarla belirlendiğini varsayan, sınıflar arası çekişmeyi gözardı eden (Akyüz, 1980), üretim fonksiyonunun birinci dereceden homojen olduğu varsayımı altında faktör paylarının uzun dönemde değişmezliğini kabul eden (Alkin, 1992: 150), mikrostatik anlayıştan ayrılmaktadır.16

Kâr oranının önemine ilişkin dördüncü konu, kapitalizmin evrelerinin bölüşüm, istikrar, kurumlar gibi ölçütlerin yanı sıra, kâr oranının eğilimindeki belirgin değişmeler dikkate alınarak da saptanabileceğidir (Dumenil ve Levy, 1993a). Sistemin esenliğinin temel göstergesi olması kâr oranını bu işlevde diğer ölçütlere göre daha üstün konumda tutmaktadır.

Son olarak ve Dumenil ve Levy (1993a) tarafından üstü örtük olarak ifade edilen konu, kâr oranının politik bir belirleyici olmasıyla ilgilidir. Sistemin esenliğinin doğrudan ve “hissedilir” bir göstergesi olması ve özellikle bölüşümle arasındaki kestirme ilişki nedeniyle; kâr oranının kısa veya uzun dönemli gelişiminde ortaya çıkabilecek güçlükler, birtakım politik, sosyal, ekonomik düzenlemelerin ve yasaların gündeme getirilmesini adeta “zorunlu” kılmaktadır. Dumenil ve Levy ise benzer şekilde, şunu ifade etmektedir: Merkezi olmayan unsurların (işletme

16 Mikrostatik, bir denge durumundan diğerine geçişin incelenmesi anlamına gelmektedir (Akyüz, 1980: 96).

yönetimlerinin) kararları, kendi için tutarlı fakat sistemi istikrarsızlığa sürükleyen süreçlerdir; istikrarsızlıktan çıkışın ve toplumsal kontrolün sağlanabilmesi için ise iktisat politikalarının, düzenlemelerin, yasaların inşası gerekli olmaktadır.

Türkiye ekonomisinde kâr oranı gelişimini inceleyen bu tezde, kâr oranları, burada sözü edilen üçüncü ve dördüncü işlevleri bakımından ele alınmaya çalışılmıştır. Türkiye ekonomisinde kârlılığı inceleyen önceki çalışmalarda çoğunlukla markup oranları hesaplanmıştır. Sözü edilen bu çalışmalarla, şimdiki çalışmanın arasındaki farkın anlaşılabilmesi için izleyen kısımda markup oranı ve kâr oranı karşılaştırılmaktadır.