• Sonuç bulunamadı

Kibir

Belgede ONUR SÖZÜ (sayfa 96-99)

3. FITRATI HİDAYETTEN UZAKLAŞTIRAN FAKTÖRLER

3.1. Kibir

Sözlükte “büyüklük”288 ağır, zorbalık, küçük görme,289 büyüklenme, kul adaletsizliği290 manalarına gelen kibir, tevazunun karşıtı olarak kullanılmıştır. Kibir insanın kendini başkasından üstün görmesi ve bu duyguyla başkalarını aşağılayıcı davranışlarda bulunması büyüklenme ve böbürlenme şeklindeki davranışların dışa yansımasıdır. Kur’an-ı Kerim’de kibir kelimesi terim anlamıyla bir ayette geçmektedir (el-Mü’min 40/56); aynı anlamda sekiz yerde değişik isim ve fiil kalıplarında tekebbür (el-A‘râf 7/13, 146; en-Nahl 16/29; el-Mü’min 40/27), kırk dokuz yerde de istikbâr kavramları yer almıştır.291

Kibir ile aynı kökten gelen tekebbür ve istikbâr kibre yakın anlamlara gelmekle birlikte kibiri büyüklük duygusu, tekebbürü ise bu duygunun eyleme dönüşmesi şeklinde yorumlamak mümkündür.292 Tekebbürün en büyüğü ise Allah’a karşı büyüklenmedir. İstikbarın iki şekilde gerçekleşir. İyi ve kötü olanı vardır. İnsanoğlu yaratıcılığı, güzelliği ve yeniliği sever bu onun fıtratındadır. İnsan kullandığı eşyada, giydiği kıyafette, yaşadığı ortamda güzellik ve estetik arar. Bunda bir sakınca yoktur.

Gerektiği yerde gerektiği şekilde ve gerektiği zamanda olursa iyidir. Kişinin kendini olduğundan farklı göstermesi, elde ettiği konumun veya malın gerçek sahibinin kendi olduğunu düşünmesi kötü olandır. İyi olan Allah’ın insana verdiği değeri kazanmasına vesile olur. Kötü olanda insanın Allah katında değersizleştirerek hayvanlardan bile alt seviyeye düşmesine neden olur. Kibir Allah’a karşı büyüklenme şeklinde olursa insanın hidayetten uzaklaşmasına neden olur.

288 Firûzâbâdi, “kbr”, 601.

289 Cemaleddin Ebü’l-Fadl Muhammed b. Mükerrem b. Ali el-Ensari İbn İbn Manzur, “kbr”, Lisânü’l Arab (Beyrut: Mektebetü Nuveydu İslam, 2005), 4: 3377.

290 Ebu Mansur Muhammed b. Ahmed b. Ezher el-Herevi, “kbr”, Mucemu Tehẕîbü’l-luġa (Beyrut: Darü’l-Ma’rife, 2001), 4: 3902.

291 Ebü’l-Kâsım Hüseyin b. Ragıp el-İsfahanî, “Kbr”, Mufredâtu elfâzi’l-Kur’ân, trc. Abdulbaki Güneş - Mehmet Yolcu (İstanbul: Çıra Yayınları, 2012), 886.

292 Mustafa Çağrıcı, “Kibr”, Türkiye Diyanet Vakfı Islâm Ansiklopedisi (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2002), 25: 562.

90

Kur’an’a göre kibir; insanın dünyevileşmesi, aynı zamanda ruhuna ve yaratıcısına karşı yabancılaşmasıdır.293 Kibir insanın hidayete ermesine engeldir. Kalbin hidayete engel olan eylemlerinin arkasında genellikle kibir ve ön yargı olduğu, ayetler bağlamında rahatlıkla gözlemlenmektedir. Tarih boyunca birçok toplum kibirlerinden dolayı hidayetten uzaklaşmış ve kibirleri helak olmalarına sebep olmuştur. Onlar kendilerini hidayete ulaştırmak için gönderilen peygamberleri dinlemeyerek hakikatten yüz çevirmişlerdir. “Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimde parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inanmamakta direndiler ve büyük bir kibir gösterdiler.” (Nuh 71/7) Tekebbür sadece Allah’a yakışır.

Çünkü O kemal sahibidir. Kur’an da bu konuda şöyle buyuruyor. “O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.”(Haşr 59/23) İnanma yeteneği her insanda vardır, ancak insani değerlerden habersiz olma (gaflet), gerçeğe karşı direnme (kibir ve gurur) gibi dengesizlikler insanın inanma duygusunu köreltir ve manevi duyguları bastırır. Bu da hidayetin oluşumuna engel olur. Allah bu konuyla ilgili şöyle buyuruyor. “Allah’ın âyetleri hakkında, kendilerine gelmiş bir delilleri olmaksızın tartışanlar var ya, onların kalplerinde ancak bir büyüklük taslama vardır. Onlar, tasladıkları büyüklüğe asla ulaşmazlar. Sen Allah’a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (el-Mümin 40/56) Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelme, peygamberin sözlerini dinlememe, kibir ve inadın son noktasıdır. Kibirlerinde ısrar edenlerin kalbi katılaşır ve ona hidayetin kapıları kapanır. Kur’an bu konuda şöyle buyuruyor. “Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler gerek Allah yanında, gerekse iman edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.” (Mümin 40/35) Çünkü bunlar hakikate gözünü kulağını kapatmışlardır. Hakikati kabule yanaşmazlar. Kibirlenmek yaradılış gayesinin aksi istikametinde ilerlemektir.

Kibrin en üst seviyesi Allah’a karşı büyüklenmektir. Allah’a kulluk etmekten imtina etmek, Allah’a boyun eğmekten kaçınmak hidayete engeldir. Bakara suresinde bahsedilen Hz Âdem (a.s)'ın kıssası bunun en önemli örneğidir. Allah Teâlâ'nın şeytanın

293 Seyyid Sancak, “Kur’an Perspektifinde Din Eğitiminde Sosyo-Kültürel Farklılıkları Anlamlandırma Sürecinde ‘Empati’ Kavramı” 3/6 (2015): 53.

91

secde etmeyerek kibirlenmesinin nedenini şu sözleriyle bize açıklıyor. "Allah, “Ey İblis!

Ellerimle yarattığıma saygı ile eğilmekten seni ne alıkoydu? Büyüklük mü tasladın, yoksa üstünlerden mi oldun?” dedi.(Sâd, 38/75) Tarih boyunca insanın hidayete erişmesini engelleyen en önemli etken makam mevkiinin verdiği kibirdir. Firavunun hidayeti kabul etmemesinin nedeni kibridir. Kur’an bunu açık bir şekilde bize aktarıyor.

"Sonra da Musa'yı ve Harun'u, firavun ve topluluğuna mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar, kibirlendiler ve suçlu bir kavim oldular" (Yûnus 10/75). Hz. Peygamber (s.a.s) döneminde inkâr eden zengin ve ileri gelen insanlar kibir neticesinde inkâr etmişlerdir.

Bu durum da Kur'an-ı Kerim'de şöyle anlatılmaktadır: "En sonunda da sırt çevirdi.

Büyüklük tasladı ve şöyle dedi: "Bu eskilerden kalan bir sihirden başka bir şey değildir"

(el-Müddesir, 74/23-24) Peygamberimize birçok yardımı dokunan Ebu Talip başkalarının kınamasından çekinerek hidayete erişememiştir. Zenginlik, şöhret ve makam sahibi olmak, kibirli insanların kibrini artırır. Müstekbirler yeryüzünde kargaşa çıkararak bozgunculuk yaparlar. İnsanların zaaflarını kullanarak fitne tohumlarını ekerler. İnsanların kibir hastalığından kurtulması için kendi yüzleşmeleri zayıflıklarını ve eksikliklerini görerek kendini kimliğinin farkına varmalıdır.

İslâm bir ahlâkî kusur olan kibri yasaklamıştır. Allah Teâlâ bu çeşit insanlar için şöyle buyurmaktadır: "İşte ahiret yurdu; Biz onu yeryüzünde büyüklenmeyi ve bozgunculuk çıkarmayı istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) sonuç muttakilerindir"

(el-Kasas, 28/83) Kibir Allah'ın rahmetinden kovulma sebebidir. Kibir hidayete engel olan hususlardan insana en çok zararı dokunan husustur. İnsan kendisini dünyanın merkezinde görür ve hiçbir şeye muhtaç olmadığını düşünürse kibirli olur. Allah insanları çevresindeki insanlara karşı da kibirli davranmaması gerektiği konusunda Kur’an da şöyle uyarmıştır. “Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme(uzaklaşma) ve yeryüzünde (yüzünü ekşiterek, buruşturarak)böbürlenerek yürüme! Zira Allah, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez. Lokman aleyhisselam “Yürüyüşünde ölçülü ve dengeli ol, sesini alçalt!” (Lokman 31/18-19) Hidayete engel olan bir husus olan kibri engellemenin yolu, Allah’a kulluk ederek kibir zincirini kırmaktır. İbadetler fıtratın saf ve temiz insanını eğitmek içindir. İnsana olması gereken konumu vermek içindir. İnsanın fıtri özellikleri ile kendisine emredilen ibadetler, insanın ruhsal gelişimiyle doğru orantılıdır. İnsan zekât ibadetinden sorumlu tutularak her şeyin sahibinin Allah olduğunu dolayısıyla kibirlenmek için bir nedeninin olmaması gerektiğini bilir. İnsanda bulunan makam mevki sevgisi hacda yok olur çünkü herkes

92

aynı kıyafeti giymiş ortak noktada birleşilmiştir. Namazda bütün başlar, secde de buluşur. Nasıl ki İnsandaki organları farklı yaratmakla, insan vücudunda yardımlaşmayı, birliği, düzeni sağlamıştır. Farklı özellikte yarattığı insanları da ortak noktada birleştirmeyi amaçlamıştır. İslam bütün insanları din kardeşliği etrafında toplamıştır. Üstünlüğü takva sahibi olanlara has kılınmıştır. İslam’da bir insan peygamber çocuğu olsa dahi eğer iman etmemişse hiçbir değeri yoktur. Nuh peygamberin oğlu bunun en güzel örneğidir. Kibir sahibi olan insan bütün insanları kendi merkezinde tutarak boyunduruğu altına almak ister. Kibirli insanın bu tavrı kibir sahibi insanın hidayetine engel olur. Kibir Allah’a kul olmanın yolunu kapatırken kula kul olmanın yolunu da açar

Bireyin sadece kendini düşünen duygusal sorunların üstesinden gelerek, paylaşma, yardımlaşma, merhamet, kendini başkasının yerine koyma, olayları başkasının gözüyle değerlendirme, hissetme ve anlamlandırma gibi değerleri kazanması ve empati duygusunu geliştirmesi için içsel ve fizikötesi bir deneyimin varlığına ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı da ancak tevhid inancı, Allah’a olan bağlılık giderebilir. Zira Allah’a olan bağlılık, insandaki duygu inkârının önüne geçerek kibir, narsisizm, içsel uyumsuzluk ve dengesizlik vb. empatik iletişim engellerini ortadan kaldıracaktır.294 İnsan hak ettiği makamda olmalıdır. İnsana dünyada elde ettiği maldan veya oturduğu makamdan dolayı gerektiğinden fazla değer vermek insanın fıtratını bozar ve hidayetine engel olur. Kulluk etmek için yaratılmış olan insan kendine kul olunsun ister. Aciz olduğunu unutarak kendini kemal sahibi olarak görür. Hayvanlardan bile alt seviyeye düşerek malının ve makamının kölesi olur. Elinde ki mal ve makam kaybolunca uçurumdan yuvarlanmış gibi olur. Çünkü makam ve servet sadece yaşadığı anı güzel gösterir. Gayesi sadece yaşadığı anı yaşamak olan insan ebedi mutluluğu kazanamaz.

Çünkü insanın ebedi mutluluğu kazanmasının yolu yaradılış gayesini unutmaması, hayatını bu gaye doğrultusunda yaşaması ve fıtratının sesini dinleyerek özüne dönmesiyle mümkündür. İnsan ancak güçlü ve kudretli olan yaratıcının karşısında eğilerek şeref sahibi olabilir. Allah’a kulluk ederek meleklerden bile üst seviyeye çıkabilir.

Belgede ONUR SÖZÜ (sayfa 96-99)