• Sonuç bulunamadı

Gelir Düzeyi ve Eğitim Seviyesi

Belgede ONUR SÖZÜ (sayfa 117-120)

1. SOSYAL ORTAMIN HİDAYET ÜZERİNDE ETKİLERİ

1.3. Gelir Düzeyi ve Eğitim Seviyesi

Dindarlığı etkileyen faktörlerden biri gelir düzeyidir. Yapılan anketler bize gösteriyor ki gelir düzeyi yüksek olanların dindarlık seviyesi gelir düzeyi orta ve alt seviyedeki insanlardan daha düşüktür. Zenginler göze hitap eden dinsel faaliyetlerde bulunurken fakirler genellikle dinin duygusal ve manevi boyutuyla meşguldür. Gelir düzeyleri farklı olanlar dini hayatın değişik boyutlarında farklı tavırlar sergileyebilir.

331 Bulut, “Hidayet-Dalalet ve İnsanın Sorumluluğu”, 240.

332 Ünver Günay, “Toplumsal Bütünleşme ve Din”, Din Sosyolojisi (Ankara: Grafiker Yayınları, 2012), 406.

111

Genelde dini faaliyetleri dini organizasyonlarla kendini gösterir. Bununla beraber gelir seviyesi yüksek olanların dindarlıkları içe dönükken orta ve alt seviyede olanların dindarlıkları daha çok dışa dönüktür. İçe dönük dindarların dini bireysel olarak yaşadıkları bu sebeple kurumsal dindarlığın beşeri hayata yönelik az hissettikleri varsayılmaktadır. Gelir düzeyi yüksek insanların dinle az ilgilenmelerinin nedenlerinden birisi toplumda etkili olan rasyonalizm, pozitivizm, sekülerizm gibi akımların dine karşı olumsuz tavır takınmalarıdır. İkincisi gelir düzeyi yüksek insanların çocuklarını eğitirken dini değerleri ve geleneksel kültürü daha az göz önünde bulundurmaları dine daha az rağbet etmelerine sebep olur. Üçüncü neden ise sosyoekonomik düzeyi yüksek olanların dünya görüşlerini içsel manevi gerekçelerle değil dışsal ve pragmatik sebeplerle beslenmiş olmasıdır. Dördüncüsü, küreselleşme ve tüketim kültürünün sürüklediği servet ve marka düşkünlüğünün dini kimliği zayıflatmasıdır.333 Hayata yön verme ve toplumsal formlar içinde kendine yer bulma konusunda ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalan dinler, giderek kişinin bir iç meselesi haline gelmekte ve kişi için gerçek anlamını kaybederek sembolik bir anlam ve değer taşımaya başlamaktadır. Hayatın maddiyatla özdeşleştirilmesi ve katı bir biçimde sekülerleşmesi, günlük hayat standartlarını, dini inançlarla bir rekabet ve çelişki doğurarak dinsel İnançların doğasını etkilemesine yol açmaktadır.

Eğitimin temel amaçları toplumun kültürel mirasının birikimini ve aktarılmasını gelecek nesillere aktarmak, toplumun değerlerinin, kurallarının ve toplumda istenen ve istenmeyen davranışları belirleyen kuralların öğretilmesi, yenilikçi ve toplumun kültürünü geliştirecek bireyler yetiştirmesidir. Eğitimin işlevleri toplumsal sistemlere ve yapılara göre farklılık arz eder.

Kur’anda geçen “Rab” kavramının fonksiyonlarından biri de bir şeyi olgunluk derecesine aşama aşama getirerek yaratılışı doğrultusunda eğitmektir.334 Eğitim ve öğretimin hem psikolojik hem de sosyolojik cephesi vardır. İnsanın ve toplumun doğası hangi minvalde anlaşılırsa insanın eğitimi de o minvalde ele alınmış olur. İnsan fıtratı, insan doğası üzerine geliştirilen teorilerde odak olma özelliğini kazanmaktadır. Eğitimin

"rasyonelleşmesi" bu noktadan başlanarak sağlanabilir. İnsan aklının yapısı ve işlevsel yönü insanın fıtratı kapsamında ele alınıp fıtratın çerçevesi daha geniş tutulabilir.

333 Yapıcı, Ruh sağlığı ve Din, 254.

334 Ebü’l-Kâsım Hüseyin b. Ragıp el-İsfahani, “rbb”, Mufredâtu elfâzi’l-Kur’ân (İstanbul: Çıra Yayınları, 2012), 409.

112

Fıtratın ve aklın uzantıları hükmündeki bilgiler, değerler, tasavvurlar ve tasarımlar kaynak itibariyle bütün insanlarda ortaktır. Fıtrat ve akıl insanda var olan vahiy ise nübüvvetle gelen hidayettir. Bu üç unsurun ilişkisi stratejik öneme sahiptir. Bu üç unsur tanınabildiği ölçüde aralarında sağlam ilişki geliştirilebilir. Bunların tanınabilmesi içinde eğitim şarttır.335

Eğitim durumuyla ilgili yapılan araştırmalarda görüldüğü üzere kişilerin okudukları bölümlere göre dindarlık seviyeleri farklıdır. İlahiyat fakültelerinde eğitim durumu arttıkça dindarlığın artmasına rağmen diğer bölümlerde durum farklıdır. Bunun nedeni seküler eğitim veren bölümlerin yaygınlaşmış olmasıdır.336 Eğitim almış gençler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre Allah’ın varlığını iç dünyasında hissedenlerin öz saygısı Allah’ın varlığını zaman zaman hissedenlerden daha yüksektir. Allah’ın varlığını hissetme ve dua etme sıklığı arttıkça umutsuzluk düzeyi azaldığı görülmüştür.337

Doğal olarak din olgusu; kültür ve eğitim politikalarının ayrılmaz bir parçasıdır.

Bireye, toplumun kültürünü kazandırma işlevini yerine getiren bir eğitim sistemi, dini göz ardı ederek kültürü sağlıklı bir şekilde öğretemez.338 İnsan ve toplumların dinsiz ve eğitimsiz mutlu olmaları mümkün değildir. Bu nedenle son yüzyıla kadar tüm dünyada eğitim ahlaki değer olarak kabul edilmesi gerekir.339 Bu gün insani değerler altında anlatılan değerler fıtri değerlerdir. İnsanoğlunun insaniyeti fıtratın kabullenmesine ve fıtrata aykırı davranmamasına bağlıdır. “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.”(Şems 91/7-9) Demek ki kötülükten sakınma duygusu fıtridir.

İnsanın fıtratında var olan hidayet eğiliminin harekete geçmesi içsel motivasyonun harekete geçirilmesi ile mümkündür. Her insanda var olan içsel motivasyonun harekete geçirilmesi için de dini eğitim şarttır. Seküler sistemde ki eğitim metodu dışsal motivasyonu besler. Dışsal motivasyon ancak maddi kaynaklarla harekete

335 Genç, “Eğitim Felsefesi Açısından Deizmin İmkânının Tartışılması”, 74.

336 Yapıcı, Ruh sağlığı ve Din, 198.

337 Yapıcı, Ruh sağlığı ve Din, 281.

338 Seyyid Sancak, “Kur’an Perspektifinde Din Eğitiminde Sosyo-Kültürel Farklılıkları Anlamlandırma Sürecinde ‘Empati’ Kavramı” 3/6 (2015): 45.

339 Solmaz, “Eğitim ve Din”, 357.

113

geçer. İçsel motivasyonun harekete geçirilmesinde ki büyük etken din ve ahlak eğitimidir. İnsanın sürekli bir başarı elde etmesi ise ancak içsel motivasyonun harekete geçirilmesi gerekir.

İnsanlık tarihi boyunca toplumlar din tarafından eğitilip olgunlaşmıştır. Din insanların görüşlerinin ve düşüncelerinin oluşumunda büyük etkendir. Dinin sistemli bir şekilde öğretilmesi eğitimle gerçekleşir. Peygamber efendimiz ilk vahiy geldiğinden itibaren dinin öğretilmesi için büyük gayret sarf etmiş Mekke’de iken bir sahabenin evini eğitim kurumu haline getirmiş Medine’de Sûffa okulu kurarak ilimle uğraşacak insanlar yetiştirmiştir.

Hızlı toplumsal değişmelerin yaşanması ve buna bağlı olarak dini inanç ve değerlerin zayıflaması ve yok olması henüz hayat felsefesini oluşturamamış kişilik ve kimliğini oluşturmaya çalışan gençler üzerinde olumsuz etki bırakmıştır. Oysa dini inanç ve değerler son derece çalkantılı buhranlı dönem yaşayan güvenli iç huzuru temin edip, hayatına bir anlam vererek, sağlam bir kişilik ve olumlu bir hayat felsefesi oluşturmasına yardımcı olmaktadır.340 Dinin toplumda tanınması ve yaygınlaşması, toplumu oluşturan bireylerin dini yönden de sosyalleşerek dini kişilik kazanabilmeleri, ilahi mesajların ve dini öğretilerin, manevi kültürün insanlara aktarılması ve benimsetilmesi ancak eğitimle mümkündür.

Belgede ONUR SÖZÜ (sayfa 117-120)