• Sonuç bulunamadı

1929 krizi sonrasında, J.M. Keynes'in eserlerinden esinlenen birçok ekonomist, dengeli bir büyümenin mümkün koşullarını sorgulamıştır. Domar ve Harrod modelleri, büyüyen bir kapitalist ekonominin denge koşullarını ve temel özelliklerini

23 hesaba katmaya çalışmıştır. Harrod-Domar modeli2, ekonomik büyüme için ilk resmi modelidir. Bu model, özellikle Solow'un modeli olmak üzere modern büyüme modellerinin yolunu açmıştır. Harrod-Domar modeli, sadece kısa vadeye odaklanan Keynes'in Genel Teorisini, uzun vadeye genişletmeyi amaçlamaktadır. Keynes'in Genel Teorisi gibi Harrod-Domar modeli de ekonomik büyümenin istikrarsız doğasını ve devlet müdahalesinin gerekliliğini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Harrod-Domar modelinde, bir ekonominin istikrarlı bir büyüme yolunda olduğuna dair bir garanti olmadığını açıklamıştır. Harrod ve Domar'ın modeli, ele alınan sorunları özdeş olmasa bile, birbirine çok yakındır. Domar, Keynesyenlerin dikkatini, kısa dönem analizlerin ötesinde, tam istihdam üzerinde yoğunlaştırmaya çalışmıştır. Harrod ise, Keynesyen teoriyi uzun vadeli bir büyüme modeli olarak canlandırmayı hedeflemiştir. Sonunda, Domar, modelini, Solow'un neoklasik modeli lehine terk etmiştir (Etudier, 2011: 1).

Domar'ın (1946) başlangıç noktası, yatırımın ekonomi üzerinde çift yönlü bir etki yarattığını düşünmesi olmuştur (Muet, 1993: 4). Talep tarafında (kısa vadeli), yatırımlardaki değişim, Keynesyen çarpan prensibi, gelir seviyesi ve toplam talep seviyesi ile belirlenmektedir. ΔI yatırımındaki artışla ilişkili gelir etkisi ΔI [1/(1-c)] değerine eşittir. Burada, s = (1-c); c ve s, tüketim ve tasarruf marjinal eğilimleri temsil ettiği göz önünde bulundurularak ΔI'nın bir başka şekilde, ΔI [1/s] olarak yazılması mümkün olacaktır. Arz tarafında (uzun vadede) yatırım, üretim kapasitesini artırmaktadır. Kapasite etkisi, yatırımın, hızlandıran mekanizması yoluyla üretim kapasitesinin bir uyarımın oluşturması gerektiğini ortaya çıkmıştır. Yatırım, üretim kapasitesini 1/v oranında arttırmaktadır, burada v, sermaye katsayısıdır ve sermayenin ortalama verimliliğinin tersi anlamına gelir, yani v = K / Y (burada K, sermaye stoku ve Y üretimi temsil etmektedir). Bu nedenle, kapasitenin etkisi I(1/v) olarak ortaya koyulmaktadır (Marne3: 2013).

Domar'ın (1946) problemi şu şekildedir: yatırımdan kaynaklanan üretim kapasitesindeki artışla uyumlu olan yatırımdaki değişim sonucunda talepteki artış

2 Bu model, yakın formülasyonlarda, iki Keynesyen iktisatçı tarafından sunulmuştur: Roy Forbes Harrod, 1939 yılında ekonomi dergisinde yayınlanan " An essay in dynamictheory " başlıklı bir makalede ve 1948 yılında « Toward a dynamiceconomics » başlıklı bir kitap yeniden tamamlanmıştır ve 1947'de Evsey Domar, Amerikan Ekonomik İncelemesinde yayınlanan "« Expansion and Employment » başlıklı bir makalede açıklamıştır.

3 Champs Marne (2013), Ekonomik büyüme teorileri başlıklı ile -Lycée René Descartes okulu tarafından sunulmuştur. Son revizyon 2013'te gerçekleşmiştir.

24 nedir? Dengeli bir büyüme için, çarpan etkisi tarafından üretilen ek gelir, elde edilen ek üretimi emmek için yeterli olmalıdır. Diğer bir deyişle, gelir etkisi kapasite etkisine eşit olmalıdır. Eğer yatırım, marjinal tasarruf eğilimi ile sermaye katsayısı ΔI/I = s/v arasındaki orana eşit bir oranda artarsa, bu durum doğrulanmış olacaktır. (Diemer, 2004: 97).

Domar, sermaye ve üretimin sabit bir oranda büyümeye olan gerekliliğini vurgularken, Harrod (1939), büyümenin doğal olarak istikrarsız olduğunu göstermektir. Pierre Alain Muet'e (1993) göre, Harrod “biri büyüme istikrarı; diğeri ise, tam istihdamı sürdürme olanağı” olmak üzere iki sorun ortaya çıkarmıştır.

Büyüme beklentilerini yatırımın tespitine sunarak, Domar, tasarruf oranının sermaye katsayısını büyüme oranına göre (garantili büyüme oranı) büyüme oranını belirleyen ilişkinin temel olarak kararsız olduğu sonucuna varmıştır. Bu istikrarsızlığın nedeni, dengeli büyüme rejimine karşılık gelen belirli bir değer hariç olmak üzere çarpan etkisinin hızlandırıcı etkiyle alışılmamış olmasıdır.

Şekil 2.1. Post-Keynesyen Büyüme Modelleri

Kaynak: Diemer, 2004: 98.

Harrod, Garantili büyüme oranını, gw (mal piyasasında arz ve talebi dengeler) ve doğal büyüme oranı, gn (işgücü piyasasında arz ve talebi dengeler) karşılaştırarak,

25 Keynesyen teorinin bir paradoksuna dikkat çekmiştir. Eğer gw, gn'den fazlaysa, yüksek büyüme hızı işsizliğin azalmasına yardımcı olabilmektedir. Ancak, ekonomi tam istihdama yöneldiğinde, etkin büyüme oranı doğal oranla sınırlandırılacaktır. Gerçek büyüme ise, garantili oranın altına düşmüş olacaktır. Harrod, ekonominin yetersiz talep nedeniyle yavaş yavaş depresyona doğru hareket edeceği sonucuna ulaşmıştır. Böylece, yüksek bir tasarruf oranının (veya yetersiz), tam istihdam için zararlı olabileceği sonucuna varılmaktadır. Eğer gw, gn'den azsa, tasarruflar pozitif bir faktör olarak değerlendirilmektedir (Martin, 2012: 5).

2.1.3.1. Denge Yolu: Garantili Büyüme Oranı ve Büyüme Oranı

Keynes'in formülasyonlarından başlayarak Harrod, tasarrufun (S) gelirle orantılı olduğunu (Y) şöyle ifade etmiştir: S = sY: burada (s), marjinal tasarruf eğilimi; 0 ile 1 arasındadır. Ayrıca Harrod, yatırımın hızlandıran prensibine göre yatırımın (I) gelirdeki değişimlerle orantılı olduğunu varsaymıştır: I = k·ΔY: burada k, sermayenin katsayısıdır K/Y’ye (mevcut sermaye ile uygulayabildiği üretim arasındaki oran) eşittir. Mal piyasasında bir denge olması için, I = S olmalıdır. S = sY = I = k·ΔY. Basitleştirilmiş nedir: sY = k·ΔY. Yeniden düzenleme yapılabilen: ∆Y

Y = gw = s

k

Denge, garantili büyüme oranının s/k oranına eşit olduğunu ifade etmektedir. Ancak, bireysel kararlara bağlı olarak elde edilen büyüme oranının, ekonominin yapısına (tasarruf eğilimi ve sermaye katsayısı) bağlı olan bu oranı göz önünde bulundurması için bir neden yoktur.

2.1.3.2. Garantili Büyüme Oranı ve İşgücünün Büyümesi

Harrod, işgücü büyüme oranını gn olarak belirtmiştir. Ekonominin Eksojen (dışsal) olduğunu belirtmiştir: Bu, sadece ekonomik olgulardan etkilenmeyen nüfusun büyümesine bağlıdır. İşsizlik oranının sabit kalması için, işgücünün, garantili büyüme oranı ile aynı oranda artması gerekmektedir: gn = gw. Büyümenin, işsizliği kaldıran bir etkide, dengeli bir biçimde gerçekleşmesi için şu denklem söz konusu olacaktır: gn = s

k . Ancak, bu eşitliğin sağlanabilmesi için bir sebep yoktur: Üç değişken gn, s ve k birbirinden bağımsızdır. Sonuç olarak Harrod için büyüme temel olarak istikrarsızlık ve işsizlik kaynağıdır.

26 2.1.3.3. Tasarruf Oranı ve Gelir Dağılımı (Kaldor'a göre)

"Post-Keynesyen" olarak tanımlanan ve başlangıçta Kaldor (1956) tarafından geliştirilen modeller, düzeltmenin tam tersi bir bakış açısı önermektedir. Kaldor, kapitalistlerin tasarruf eğiliminin (sc) işçilerin tasarruf eğiliminden (sw) daha büyük olduğunu varsaymıştır. Bu nedenle tasarruf oranı, ulusal üründeki kâr payının artan bir fonksiyonudur ve garantili büyüme oranı (s/v), aynı zamanda, kâr oranının artan bir fonksiyonu haline gelmektedir (Muet, 1993: 24). Dolayısıyla, tam istihdamın dengeli bir şekilde büyümesini mümkün kılan kâr oranının bir değeri olduğu ortaya çıkmıştır (Şekil 2.2.'de E noktası).

Şekil 2.2. Kaldor Modelinde Büyüme ve Dağılım

Kaynak: Muet, 1993: 24.

İlk olarak, bu denge stabildir. Eğer kar oranı denge değerinden daha yüksekse, garantili büyüme oranı doğal büyüme oranından daha yüksektir. Eğer ekonomi, garantili büyüme hızında büyürse, artan bir işgücü sıkıntısı yaşanacak ve ücretler (r) artış eğiliminde olacaktır. Reel ücretlerdeki artış, garantili oranın büyümesini yavaşlatarak kâr oranının düşmesine ve denge noktasına (E) gelmesine yol açacaktır. Aynı zamanda, Harrodiyan soruna geri dönerek, Kaldor'un da belirttiği gibi, mal piyasasında arz-talep dengesizliğini de sağlayabilmektedir. Arz ve talep arasında bir denge yoksa, büyüme oranı, garantili oran ile doğal oran arasında kısa bir sürede gerçekleşebilir (grafikte A1 noktası): g < gw durumda mal pazarında aşırı arz ve g > gn durumda ise İşgücü piyasasına aşırı talep ifade etmektedir.

27 Aşırı arz malları, üretim fiyatlarında düşüşe neden olmakta, işgücü talebinin fazlalığı nominal ücrette bir artışa neden olmaktadır. Her iki durumda da, reel ücrette bir artış ve denge durumuna yol açan kar oranındaki düşüş söz konusudur. Ters yönde (A noktası), mal piyasasında aşırı talep ve işgücü piyasasında aşırı arz, kar oranını artırmakta ve aynı zamanda dengeye yol açmaktadır (E).

Benzer Belgeler