• Sonuç bulunamadı

3. DAVRANIġSAL FĠNANS YAKLAġIM

3.3 DavranıĢsal Finansta Temel Kavramlar

3.3.1 Kendini Kandırma (Self Deception)

En yaygın olarak rastlanan kendini kandırma çeşitleri AĢırı

iyimserlik (overoptimism) ve kendine aĢırı güvenmedir

(overconfidence)*. DeBondt ve Thaler 1995 çalışmalarında karar verme

psikolojisi hakkındaki en güçlü bulguların insanlardaki aşırı güven

konusunda olduğunu belirtmektedirler92. İnsanlar özellikle sahip oldukları

bilgi ve yetenekler konusunda oldukça aşırı bir güvene sahiptirler. Örneğin; %90 olasılıkla bir olayın gerçekleşeceğini iddia ettiklerinde ya da bir ifadenin doğru olduğunu söylediklerinde genelde bu oranın %70 olasılıkla doğru olduğu tespit edilmiştir. Aşırı güven, yatırım kararlarında da kendisini gösterip yeni bilgiye düşük tepki (underreaction) verilmesine sebep

olabilmektedir93. Bu konuda diğer bir örnek Svenson‟un 1981 yılında yaptığı

araştırmasında İsveçli sürücülerin %90‟ının kendilerini “ortalamanın üzerinde” sürüş yeteneğine sahip olduklarını düşündükleri sonucuna ulaşmıştır94.

Yapılan kapsamlı araştırmalarda insanlar bilgilerinin gerçekte olduğundan daha etkin olduğuna inanmaktadırlar. Örneğin, olayların gerçekleşmesine yönelik yapılan tahminler oldukça aşırı düzeydedir. Olayın gerçekleşeceği düşüncesi hâkim olduğunda gerçek frekansına kıyasla oldukça fazla iken, gerçekleşmeyeceği düşüncesi hâkim olduğunda altında

seyretmektedir95. Bu konuyla ilgili olarak 1977 yılında Lichtenstein, Fischhoff

ve Philips tarafından yapılan çalışmada araştırmacılar deneye katılanlara basit sorular yöneltmişlerdir. (Örneğin; Ekvatorun başkenti Quito şehrimidir?) Daha sonra katılımcılara, verdikleri cevapların doğru olma olasılığının ne kadar olduğu sorusu yöneltildiğinde, deneklerin verdikleri

*

Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgiye Hirshleifer 2001, Kahneman 1974, Odean 1998 çalışmalarından ulaşabilirsiniz.

92 DeBondt ve Richard Thaler, “Financial Decision Making in markets and firms: A Behavioral perspective”, NBER Working Paper, No:4777, s.6

93

Fuller, 1998, s.13

94

O. Svenson, “Are we really less risky and more skillfull than our fellow drivers?”, Acta Psychologica 47, 1981, s.143-148

95

55

cevaplar birçok soru için doğru cevap verme olasılıkları konusunda oldukça

iyimser tahminlerde bulundukları sonucu elde edilmiştir96.

Gerçekçilikten uzak aşırı iyimserlik hem bireysel hem de kurumsal yatırımcıların başına sorun açabilmektedir. Son dönemde ABD‟de artan aylık ödemelere sahip subprime konumundaki yatırımcıların ev satın almasında etkili olan sebeplerden biri şüphesiz iyimserliktir. Birçok yatırımcı “hayalimdeki evi aldım, şansında yardımıyla aylık ödemelerim arttığı zaman ihtiyaç duyacağım ekstra parayı da bulurum. Mutlaka evimin değeri artacaktır, gereken ekstra parayı evime tekrar finanse ederek (refinance) sağlayabilirim” şeklinde düşünmüşlerdir ve bu aşırı güven evsiz kalmaları ile sonuçlanmıştır. Kurumsal yatırımcılar açısından da durum çok farklı değildir. Bear Stearns, Merrill Lynch ve Citigroup aşırı düzeyde subprime ipoteğe dayalı menkul kıymet (mortgage-backed securities) almak suretiyle bunu göstermişlerdir. Elbette bu subprime kredilerin bir kısmının default edeceğini düşünmüşlerdir ancak bu kadarını hesaba katmadıkları açıkça belli olmaktadır. Tarih içerisinde iyimserlikle ilgili örnekleri çoğaltmak mümkündür. Long Term Capital Management (LTCM) vakasında ihtiyat ve sağduyunun üzerinde bir kaldıraç (leverage) kullanılmasında iyimserliğin ve

kendine duyulan aşırı güvenin etkisinden bahsetmek mümkündür97.

Kendine atfetme yanılgısı (self attribution bias) ise daha çok alınan iyi sonuçların kendi yeteneklerimiz sonucu olduğunu, kötü sonuçları

ise kötü şans olarak algıladığımız durumları içermektedir98. Bunu sürekli

olarak tekrarlamaları halinde ise kendilerini hoşnut edecek fakat hatalı sonuçlara vararak aslında kendilerinin gerçekte olduklarından daha yetenekli

oldukları şeklinde düşünmelerine sebep olmaktadır99.

96

Fischhoff, B., P. Slovic, ve S. Lichtenstein, “Knowing with Uncertainty: The Appropriateness of Extreme Confidence”, Journal of Experimental Psychology: Human Perception and Performance, No:1, s.288-299

Aktaran: Shiller, “Human Behavior and the Efficiency of the financial system”, NBER Working Paper #6375, s.21

97

Meir Statman, “Emotions series”, IMCA's (Investment Management Consultants Association) Monitor, March 2007 - January 2008, s.11

98

Montier, 2002, s.2

99 Nicholas Barberis, Richard Thaler, “A Survey of Behavioral Finance”, Handbook of the Economics of Finance,

56

Kendini onaylatma yanılgısı (Confirmation bias), yapılan çalışmalarda bireylerin bir konu hakkında bir fikir oluşturmaları halinde buna sıkıca sarıldıkları ve uzunca bir süre devam ettirmekte oldukları

kanıtlanmıştır100. Bu konuda özellikle iki etkiden söz etmek mümkündür. İlk

olarak; insanlar inandıkları konu hakkında mevcut görüşleriyle çelişecek bir kanıt arama konusunda isteksizdirler. İkinci olarak; bir kanıt bulsalar dahi bu kanıta yaklaşımları aşırı düzeyde temkinli olacaktır. Hatta bazı çalışmalarda temkinin de ötesinde daha kuvvetli etkiler tespit edilmiştir.

Kendini onaylatma olarak nitelenen bu etkide insanlar kendi görüşlerinin aksi yönündeki kanıtları dahi yanlış yorumlayarak kendi

inandıkları şekilde algılamaktadırlar101. Ayrıca insanlar kendi görüşlerini

destekleyen bilgiye kendi fikirlerine karşı olanlara kıyasla daha çok önem verirler. Kendini onaylatma yanılgısı bazı yatırımcılara finansal kararlarında ve menkul kıymet alım-satımlarında yanlış stratejilerde ısrarcı olmalarına ve

yanlış fiyatlamada üstelemelerine neden olabilmektedir102.

Öngörü Yanılgısı (Hindsight Bias) ise insanların bir olay meydana

gelmeden önce bu olayı öngördüklerini zannetmeleridir103. Geçmiş olaylar

gerçekte olduklarından daha tahmin edilebilir gözükebilmektedir. Eğer bireyler geçmişi gerçekte tahmin ettiklerinden daha iyi tahmin ettiklerine inanırlarsa, aynı şekilde geleceği de gerçekte edebileceklerinden daha iyi öngörebileceklerine inanmaktadırlar. Öngörü yanılgısı insanlara hatalarını

kabul etmeyi zorlaştırabilmektedir104.

100

Lord, C., L. Ross, ve M. Lepper, “Biased assimilation and attitude polarization: the effects of prior theories on subsequently considered evidence”, Journal of Personality and Social Psychology 37, s.2098-2109

101 Barberis ve Thaler, 2003, s.1066 102

Hirschleifer, D., 2001, s.1549

103

Hawkins, S.A., ve R. Hastie,”Hindsight: Biased judgements of past events after the outcomes are known”,

Psychological Bulletin 107, s.311-327

104 Richard G.P. McMahon, “Behavioral Finance: A Background Briefing”, The Flinders University of South

57

BiliĢsel Uyumsuzluk (Cognitive Dissonance) teorisi ilk olarak 1957 yılında Leon Festinger tarafından ortaya atılmıştır. Festinger temel

olarak iki hipotez ortaya sürmektedir105:

1. Uyumsuzluğun varlığı, yani psikolojik olarak rahatsız olmak, bireyi uyumsuzluğu azaltmak ve uyuma ulaşmak yönünde motive edecektir. 2. Uyumsuzluk var olduğunda, birey bunu azaltma çabasına ek olarak,

uyumsuzluğu arttırma ihtimali olan durum ve bilgiden kaçınacaktır. Uyumsuzluğun şiddetini etkiyen iki faktör mevcuttur:

i. Uyumsuz inanışların sayısı

ii. Ve her bir inanışa bireyin verdiği önem derecesi

Uyumsuzluğu ortadan kaldırmak için üç yol mevcuttur:

i. Uyumsuz fikirlerin önemini azaltmak

ii. Daha ağır basacak uygun fikirler geliştirmek

iii. Uygunsuz fikirleri değiştirerek uyuşmazlığı ortadan kaldırmak

Örneğin, yeni bir araba alan bir kişi uzun yolculuklarda arabanın konforlu olmadığının farkına varır. Uyumsuzluk kişide iyi bir araba aldığı kanısı ile iyi bir arabanın konforlu olması gerektiği arasında ortaya çıkacaktır. Uyumsuzluk arabanın genellikle kısa yolculuklarda kullanacağı kararı verilerek ( bu şekilde uyumsuzluk yaratan inanışın önemi azalmış olacaktır) ya da arabanın görünüm, güvenlik gibi güçlü yönlerine odaklanılarak ortadan kaldırılabilinir (uygun fikirler geliştirerek). Uyuşmazlık son olarak arabayı satarak ortadan kaldırılabilinir ancak bu inanışı

değiştirerek bu davranışı gerçekleştirmek diğerlerine kıyasla daha zordur106.

Muhafazakarlık Yanılgısı (Conservatism Bias), bireyler bir görüşe ya da tahmine inatla bağlı kalabilirler. Belirli bir pozisyon bir kere belirtildiği zaman insanlar bundan uzaklaşma konusunda zorluk

105

Festinger, L., “A Theory of Cognitive Dissonance”, Stanford University Press, s.3,

http://books.google.com/books?id=voeQ8CASacC&printsec=frontcover&dq=A+Theory+of+Cognitive+Dissonance &hl=tr#PPA3,M1 (23Temmuz 2008)

106

58

çekebilmektedirler. Hareket gerçekleşse dahi oldukça yavaş

gerçekleşmektedir107. Barberis, Shleifer ve Vishny 1998 çalışmalarında

yatırımcıların muhafazakârlık yanılgısına maruz kaldıklarını belirtmektedirler. Yeni haber ve kazanç bildirimlerine düşük tepki (underreact) vermelerine

sebep olduğunu iddia etmektedirler108.