• Sonuç bulunamadı

Kazak Türkçesinin ve Kazak boyunun teşekkül etmesine kadarki dönem, diğer bir deyişle Türk topluluklarının birbirinden farklı olarak bağımsız ve ayrı ayrı gelişmeye

başladığı devre kadarki, yani 15. yüzyıla kadarki kültür mirası, Türk topluluklarının hepsinde ortak atalar mirası olarak ele alınır.

Kazak Türklerinin sözlü edebiyatı, Kazak Hanlığı’nın kurulması, Kazak boyu ve Kazak Türkçesinin ortaya çıkmasıyla birlikte 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlar. Edebiyat araştırıcıları, bu konuda farklı görüşler olmakla birlikte, Kazak Türkleri yazılı edebiyatının başlangıcını 19. yüzyılın ikinci yarısı olarak göstermektedir (Biray, 2005: 67-68).

Kazak Türkleri yazılı edebiyatı kendi arasında: 1. Hazırlık Dönemi (XIX.

yüzyıl) 2. Hürriyet Dönemi (1905-1920 arası) 3. Sovyet Dönemi (1920’den sonraki devir) olarak üç bölümden oluşmaktadır. Bağımsızlıktan sonraki (1991) edebiyat da ayrı bir dönem olarak değerlendirilebilir.

Hazırlık Dönemi: Rusların Kazakistan’ı istilası ile başlar. Bu dönemde Kazak aydınları süratle Rusça öğrenirler ve bu dille yazılan eserler aracılığı ile Avrupa’nın ve dünyanın diğer ülkelerinin edebiyat ve fikir hayatı ile yaşayışları hakkında bilgiler edinirler (Alkaya ve Buran, 2013: 107-108).

Hürriyet Dönemi: Yıllardır süren Rus baskısının 1905 ihtilalinden sonra hafiflemesiyle oluşan hürriyet havası Kazak aydınlarının derhal teşkilatlanıp halkına seslenmesine ve basın yayın organları kurmalarına imkân sağlamıştır. 1906 yılında Kazak lehçesiyle çıkan Serke Gazetesi, Aykap Mecmuası (1911-1916), Kazakistan Gazetesi, Kazak Gazetesi (1913-1918), İşim Dalası ve Alaş gibi gazeteler milli şuurun canlanmasında önemli rol oynamışlardır (Akar vd., 1994: 57).

Sovyet Dönemi: 1920’den başlayarak devam eden dönemdir. 20 Ağustos 1919’da Ruslar, milli hükümeti yıkarak yerine Kazakistan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni kurarlar. Böylece Kazakistan’da Sosyalizm ve Komünizmin baskısı altında bir edebiyat ortaya çıkar (Alkaya ve Buran, 2013: 107-108).

Yazılı Kazak Edebiyatının ilk habercileri çoğu on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında eser veren Duvlat Babatayulı (1802-1871), Şortanbay Kanayulı (1818-1881), Murta Mönkeulı (1843-1906) gibi şairlerdir. Ancak gerçek anlamda yazılı edebiyatın kurucuları Abay Kunanbayulı ile İbiray Altınsarıulı’dır. Abay Kunanbayulı (1845-1904) özellikle Sovyet Dönemi’nde, Rus ve Batı kaynaklarından beslenmiş, yenilikçi bir şair olarak değerlendirilmiştir. Fakat Abay, Batı edebiyatı ve felsefesi yanında Arap, Fars ve Türk edebiyatlarını, Doğu felsefesini, İslam tasavvufu ve tefekkürünü de çok iyi bilen bir edip ve aydındır. Abay, Kazak şiirini hem biçim hem içerik hem de söyleyiş

bakımından değiştiren, söz sanatını büyük bir içtimai güç ve tartışma vasıtası olarak kabul eden bir ediptir. Abay’ın şiirlerinde çok farklı imgeler bulmak mümkündür. Onun kullandığı imgeler kendisinden öncekilerden çok farklıdır.

Yeni Kazak Edebiyatının özellikle nesir alanında temellerini atan eğitimci, şair ve yazar İbiray Altınsarıulı (1841-1889) olmuştur. O, Kazak edebiyatında çağdaş anlamda hikâyenin ilk örneklerini vermiştir. İbiray Altınsarıulı’na ait olabileceği düşünülen fakat altındaki “Adas” takma adının kime ait olduğu tam tespit edilemeyen Bätiy adlı uzun hikâye, Kazak hikâyeciliği açısından bir dönüm noktası sayılabilir. Bu hikâye, çağdaş hikâyenin bütün unsurlarını ve özelliklerini taşımasının yanında Kazak edebiyatında kadın hakları meselesini ciddi biçimde ele alan ilk mensur tahkiyevi eserdir (Özdemir ve Kerimbekova, 2019: 21-25).

20. yüzyılın başında Kazak edebiyatı ile komşu ülkeler arasında ilişkiler artar, halk arasında da kültürel ilişkiler başlar. Kazakistan’da Türkistan Velayatının Gazeti (1870-1883), Dala Velayatının Gazeti (1888-1902) gibi gazetelerin çıkarılması, kitap basımının artması, bu ilişkilerin gelişmesine imkân verir. Bu gazete ve dergileri Serke (Teke, 1907), Kazak Gazeti (Kazak Gazetesi, 1907), Kazakstan (1911’e kadar Orda;

1913’e kadar Oral’da), Eşim Dalası (1913), Kazak (1913-1918, Orınbor), Aykap (1911-1915) gibi dergi ve gazeteler takip eder. Bu dönemde Kazak gazeteciliğinin gelişmesine en büyük katkı Muhammedcan Seralin (1872-1929)’den gelir. Bu yayın organlarında genel olarak Kazakistan’ın toplumsal gelişiminin ekonomik, tarihi ve sosyal meseleleri, kültürel meseleler, edebiyat, dil ve güncel meseleler, halkın bağımsızlığı, kültürel ve sosyal gelişmeler gibi konular ele alınır. Dergilerde Mirjakıp Duvlatulı, Ahmet Baytursın, Sultan Torayğırulı gibi yazar ve şairler çalışır ve fikirleriyle halka yol gösterirler.

M. Duvlatulı, Uyan Kazak (1909) adlı eserinde, Kazaklara millet önünde insanî görev ve sorumluluklarını düşündürmeyi hedefler. 20. yüzyılın başında Kazak şairlerinden Arapçayı, Arap ve Fars edebiyatı yanında kendi halk edebiyatlarını iyi bilen Cüsipbek Şayhislamulı (1854-1936), Şädi Cängirulı (1855-1933), Akılbek Sabalulı (1880-1919) gibi bazı şair ve yazarlar, efsane ve masallardan, Doğu edebiyatından aldıkları örneklerden hareketle kıssa ve destanlar yazmaya çalışırlar. Kazak sözlü edebiyatı, Doğu edebiyatından gelen efsane, destan ve hikâyelerle gelişip zenginleşir.

20. yüzyılın başı Kazak topraklarının sömürge haline getirildiği, halkın bilinçlendirilmesi yolunda mücadele edilen yıllardır. Bu dönemde şair ve yazarlar,

eserlerinde halkı millî ruh, eşitlik, eğitim konularında aydınlatma ve kalkındırma ortak amacıyla eserler verirler. 20. yüzyılın başında Kazak edebiyatı nicelik ve nitelik olarak büyük aşamalar kaydeder. Kazak edebiyatında roman, uzun hikâye, drama, kısa hikâye, gazetecilik, eleştiri gibi yeni edebî türler ortaya çıkar. Bu dönemdeki edebiyat özgürlükçü, eğitici yönü belirgin, insancıl bir edebiyattır. Dönemin en belirgin isimleri Alihan Bökeyhanulı, Şäkerim Kudayberdiulı, Ahmet Baytursın, Mirjakıp Duvlatulı ve Meşhur Jüsip Köpeyev’dir (Söylemez vd., 2018: 105-109).

1917 devrimi Kazaklar arasında pek memnuniyetle karşılanmaz. 1920-21 Yılları arasında Kazak halkı büyük bir açlık felaketi yaşar. Halk yeni hükümet tarafından önerilen çözüme inanmaz ve güvenmez. Yine de kısa süre sonra eşitlik, adalet gibi parti sloganları halkı inandırmaya başlar. S. Seyfullin ve bazı yazarlar fakirlerin desteklenmesi, kadınların hukikî haklarının korunması konularında şiirlerin yanında yeni hayatın kurucusu olan Lenin ve Komünist partiye övgüler yağdıran şiirler de kaleme alırlar. 1920’de Rusya Federasyonu içinde başşehri Orenburg olmak üzere Kazak Muhtar Cumhuriyeti kurulur. Kazak Türkçesiyle yayın yapan matbaalar açılır, edebiyat kitapları ve günlük gazete ve dergiler yayımlanır.

18 Haziran 1925 yılında Komünist Parti’nin Merkez Komitesi tarafından partinin edebiyat sahasındaki siyaseti ile ilgili sözleşmenin kabul edilmesiyle parti, edebiyatta serbestçe işlenen konuları yasaklar ve engeller. 20’li yılların sonlarında Kazakistan’daki siyasi durum oldukça karışıktır. Kazakistan’da okumuşlar takip altına alınır, milliyetçi ve Türkçü oldukları; Baytursın, Rıskulı, Mendeşulı, Seyfullin, Saduvakasulı, Kojanulı gibi liderlerin destekçisi oldukları gibi gerekçelerle suçlanırlar.

Yasak ve engellemelere rağmen eser verme işleri canlandırılır, halkı eşitliğe medeniyete çağıran heyecan dolu şiirler yazılır. Böylece vatanseverlik ve siyasi konulu şiir gelişmeye başlar. Dram, hikâye, roman, edebi eleştiri gibi türler de yavaş yavaş gelişir.

30’lu yıllardaki edebiyat, 20’li yıllardaki sosyal değişikliklerle şekillenen edebiyatın üzerinde gelişir. Edebiyatta tarihi ve millî görünüşü ortaya koyan İ.

Cansügirulı, E. Täcibayulı, A. Tokmağambetulı, K. Amanjolulı gibi şairler öne çıkar.

30’lu yıllarda Rus nesrinde geniş şekilde ele alınan “Sosyalist gerçeklik” Kazak edebiyatını da etkilemiştir.

12-18 Haziran 1934’te Almatı’da Kazakistan Yazarlar Birliği’nin ilk kongresi yapılır. Kongre için Kazak Edebiyeti adlı bir gazete, ardından Jaña Edebiyet dergisi Edebiyet Maydanı adıyla basılır. Rusça Literaturnıy Kazahstan adlı bir dergi de

çıkarılır. Bu yayınlarda sosyalist realizm düşüncesi işlenir. Bu kongreden sonra birlik, halkların edebiyatı ve sanatı rejime hizmet etmeye başlar (Söylemez vd., 2018: 126-131).

1937-38 Kızıl kırgınında birçok Kazak şair ve yazarının öldürülmesi veya sürülmesiyle Kazak edebiyatında birçok edebi türün gelişmesi olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu durum II. Dünya Savaşı yıllarında ve sonrasında düzelmeye başlamıştır. Savaş yıllarında büyük eserler yayımlanır. M. Evezulı’nın 1942’de, savaşın her alanda sıcaklığını devam ettirdiği dönemde yayımlanan destanî romanı Abay Jolı’nın ilk cildi bunlardandır. Bu romanın ikinci cildi 1947’de, üçüncü ve dördüncü ciltleri ise 1952 ve 1956 yıllarında yayımlanır. 50’li yılların başında “sanayi ve endüstri” konulu romanlar yayımlanır. 50-60 yılları arasında savaşı, kahramanlıkları anlatan kapsamlı romanlar ve şiirler de yazılır.

V. Stalin’in ölümünden sonra daha özgür bir döneme giren edebi alandaki çalışmalar, daha hacimli ve ortak çalışmalar şeklinde ortaya çıkmaya, edebi türlerin hemen hepsinde Kazak edebiyatı gelişmeye başlar (Söylemez vd., 2018: 144-151).

50’li yılların ikinci yarısından itibaren eskisi gibi suçlama ve cezalandırmalar kalmayınca edebiyat ve sanatta yenilik ve değişimler görülmeye başlamıştır. Bu gelişmelere rağmen edebiyat, idareyi etkisinde tutan partinin etkisinden tamamen kurtulamaz. Komünist partinin edebiyata yön çizmek için uyguladığı kongreler ve bu vasıtayla kurulan Kazakistan Komünist Partisi ile Yazarlar Birliği’nin birlikte hareket etme kararı, edebiyata partinin belirlediği devrim sorumlulukları dayatır.

Kazak halkının millî bilincinin kaybolduğunu gören aydınlar, 60-70 yıllarından itibaren tarihî olayları temel alarak milli bilinci uyandırıp terbiye etmek için edebiyattan faydalanma maksadıyla hareket etmeye başlarlar. M. Evezulı’nın temellerini attığı tarihi roman türü yeniden güçlendirilmeye çalışılmış, Kazak tarihinin çeşitli dönemlerini ele alan eserler verilmiştir. 60-80 yıllarındaki romanlarda sevgi yanında hayatın ciddi meseleleri, sosyalist realizm konuları da işlenmiştir. 1960-80’li yıllarda Kazak halk şiiri yeni bir niteliğe bürünerek gelişmiştir. Destancılık ve âşıklık geleneği tekrar canlanmaya başlamıştır. Bu dönemde hikâyecilik alanında uzun hikâye daha çok gelişmiş ve insanın hayattaki yeri, işi ve karakteri gibi konular ele alınmıştır. Ayrıca Kazak edebiyatı ile dünya edebiyatı arasında ilişkiler kurulmaya başlanır (Söylemez vd., 2018: 165-174).

Adının anılması bile yasaklanan şair ve yazarlar ile ilgili gerçekler 80’li yılların sonlarında açıkça dile getirilmeye, yirminci asrın başında yaşamış birçok şairin eseri halkın istifadesine sunulmaya başlanmıştır.

Bağımsızlıktan sonra üç tür edebiyatçı portresi ortaya çıkmıştır denilebilir.

Birincisi; bir kısmı Sovyet Dönemi’nde sosyalistik realizmden dolayı talimat ve vazife almaya alıştığı için ne yazacağını bilemeyen dolayısıyla bütün suçu “yeni devir”e yükleyen, bir kısmı da “yeni dönem”e ve kapitalizme kızdığı için hiçbir şey yazmayan edipler, ikincisi; yeni döneme ve yeni anlayışa hızla uyum sağlayan, ciddi bir bocalama yaşamadan yazmaya devam eden edipler, üçüncüsü; yazı hayatı esas olarak 1980’li yıllarda başlayan yeni nesil, Bağımsız Kazakistan’ın esas edebiyatçıları olarak değerlendirilebilirler.

Birinci kısımdaki edipler yeni eser vermezken eski eserlerinin neşri ile meşgul olmuşlardır. Bunlara Äzilhan Nurşayıqov, Kaltay Muhammedjan, Kalmıkan İysabay gibi edipler örnek verilebilir. İkinci gruptaki yazar ve şairler bağımsızlığın getirdiği fikir ve ifade hürriyetini çok iyi kullanmışlar ve ortaya hem sanat hem zihniyet bakımından özgün eserler koymuşlardır. Kabdeş Jumadilov, Maral İskakbay, Marhabat Bayğut, Dükenbay Dosjan gibi edipler örnek verilebilir. Üçüncü gruptaki yazar ve şairler her ne kadar komünizm döneminde yetişmiş olsalar da yazı hayatlarında Komünist Parti’nin dolayısıyla sosyalistik realizmin baskısını pek hissetmemişlerdir.

Kazak edebiyatı gerek yeni duruma uyum sağlayan eski edipler gerekse edebiyat alanına 1990’dan sonra giren yeni edipler eliyle milli ve çağdaş bir çizgide ilerlemesini sürdürmektedir (Özdemir ve Kerimbekova, 2019: 63-65).