• Sonuç bulunamadı

Kaynak Bağımlılığı Kuramında Bağımlılık Sınıflandırmalarına Yönelik Bir Boşluk

BÖLÜM 2: KAYNAK BAĞIMLILIĞI KURAMI ÇERÇEVESİNDEKİ

2.2. Kaynak Bağımlılığı Kuramında Bağımlılık Sınıflandırmalarına Yönelik Bir Boşluk

Bağımlı örgütlerin bağımlılık-güç ilişkisindeki dezavantajlı konumlarına rağmen niçin söz konusu ilişkide kaldıklarına dair “örgütlerin niçin bağımlı oldukları” sorusuna, KBK’nın açıklamaları bağımlılığın bir “zorunluluk” olduğu imasını taşımaktadır. KBK’da bağımlılık ile strateji arasındaki ilişki, Casciaro ve Piskorski (2005)’nin çalışmasına kadar, bağımlı örgütlerin bağımlılık ilişkisinin yapısını değiştirmek adına giriştikleri stratejik eylemler çerçevesinde şekillenmektedir. Ancak Casciaro ve Piskorski (2005) bu noktada önemli bir katkı sunarak, bağımlı örgütlerin bağımlılığın etkilerini azaltıcı eylemlere girişebilme olasılıklarının bağımlılığın mahiyetine göre farklılaşacağını iddia etmişlerdir. Yazarlara göre, yukarıda ifade edildiği gibi, asimetrik bağımlılık koşullarında örgütlerin stratejik nitelikteki eylemlere girişebilme olasılıkları düşüktür. Karşılıklı bağımlılık düzeyinin yüksek olduğu koşullarda ise, gerçekleştirilen işlemlerin yoğunluğunun bir sonucu olarak her iki taraf söz konusu ilişkiden benzer avantajlara sahip olacağından, ilişki bir bağımlılıktan ziyade işbirliği hüviyeti kazanır. Bu

71

da örgütlerin birlikte giriştikleri stratejik eylemlerin başarılı olma olasılığı artacaktır. Bağımlılığın mahiyeti ve örgütlerin söz konusu bağımlılığa verdikleri tepkiler açısından KBK’nın ana iddiaları tartışıldıktan sonra bağımlılık ve strateji arasındaki ilişki şöyle betimlenebilir: Bağımlılık ilişkisinin taraflar için stratejik bir seçenek olarak değerlendirilmesi ancak “karşılıklı bağımlılık” koşullarında söz konusudur. Asimetrik bağımlılık koşullarında, bağımlı örgütlerin bağımlılık ilişkisindeki dezavantajlı konumlarının bir sonucu olarak güçlü örgütler tarafından maruz kaldıkları fırsatçı ve zorlayıcı etkilerden dolayı, bağımlılık, bağımlı örgütler için bir zorunluluğu ifade etmektedir.

Burada “zorunluluk” ile kasıt; asimetrik koşullarda, güçlü örgütlerin “(a) alternatif

kaynak sağlayıcılara kolay bir şekilde ulaşabilmeleri ve (b) bağımlı örgütlerin sağladıkları kaynakların kendileri için önem düzeyinin düşük olması; buna karşılık (c) kendi sağladıkları kaynakların bağımlı örgütler için çok önemli olması ve (d) bağımlı örgütlerin muhtemel alternatif alışveriş partnerlerinin az olmasının” bir sonucu olarak

fazladan bir maliyete maruz kalmadan mevcut alışveriş ilişkisinden çekilme yönünde yapmış olduğu baskılara karşı bağımlı örgütlerin çaresiz kalmasıdır.

Asimetrik koşullarda bağımlılığın bağımlı örgütler için zorunluluğu ifade etmesi, güçlü örgütlerin söz konusu ilişkiden daha fazla fayda elde etmek için zorlayıcı taktiklere başvurması üzerinden açıklanabilir. Zorlayıcı taktikler; güçlü örgütün bağımlı örgüte sağladığı faydaları geri çekmesinin ötesinde, söz konusu ilişkiden ayrılma yönünde tehdit ederek bağımlı örgütü ek maliyetlere maruz bırakma kabiliyetini ifade etmektedir (Lawler ve Bacharach, 1987: 447). Güçlü örgütler, sahip oldukları avantajlı konumu ve pazarlık gücünü kullanarak bağımlı örgütleri ilişkiden çekilecekleri yönünde tehdit ederek ilişkideki sözleşme şartlarını kendi faydalarını artıracak şekilde düzenlemek yönünde baskı uygulayabilirler (Kumar vd. 1998: 227; Johnsen ve Ford, 2002: 1). Dezavantajlı konumda olan bağımlı örgütlerin mevcut alışveriş ilişkisinin dışındaki en iyi seçenekten sağlayacağı fayda mevcut ilişkiye göre daha az tatmin edici olacağından, bağımlı örgüt güçlü örgüt tarafından yapılan bu baskı ve taleplere boyun eğmek durumunda kalmaktadır. Buna karşılık; bağımlı örgütler, mevcut ilişkinin bozulmasının kendileri için önemli bir maliyet ve belirsizlik/tehdit kaynağı olduğunun farkında oldukları için güçlü örgütlerin baskı ve yönlendirmelerine rağmen kendilerini mevcut ilişkide devam etmeye

72

mecbur kılmaktadırlar. (Casciaoro ve Piskorski, 2004: 8). Dolayısıyla, KBK’daki açıklamalar, bağımlı örgütlerin bağımlılık ilişkisindeki dezavantajlı konumlarına rağmen niçin o ilişkide devam ettiklerine ilişkin bağımlılığın bir “zorunluluk” olduğuna işaret etmektedir.

Asimetrik bağımlılığın bir zorunluluğu ifade etmesi, aynı zamanda “güç kullanımı” üzerinden de açıklanabilir. Herhangi bir ilişkide güç kullanımı (a) misilleme/intikam korkusu ve (b) saldırı beklentisinin bir fonksiyonudur. Bağımlılık ilişkisindeki herhangi bir örgütün misilleme korkusu yaşamasında karşı tarafın gücü, olası saldırı beklentisi yaşamamasında ise kendi gücü belirleyicidir. Herhangi bir ilişkide karşı tarafın gücünün artması, örgütün misilleme/intikam ile karşılaşma ihtimalini ve karşı taraftan gelebilecek saldırı korkusunu arttıracaktır. Buna karşılık örgütün karşı tarafa göre güç avantajına sahip olması ise karşı taraftan gelebilecek saldırı ihtimalini azaltacaktır (Lawler ve Bacharach, 1987: 450). Güçlü örgütün sahip olduğu güç avantajının bir sonucu olarak misilleme korkusu ve karşı taraftan gelebilecek saldırı ihtimalinin düşük olmasından dolayı, asimetrik bağımlılık koşullarında güç kullanımı daha olası görünmektedir (Lawler vd., 1988: 96). "Güç kullanımı" terimi, alışveriş ilişkisinden elde edilen faydanın dengesiz dağılımına işaret etmektedir. Bağımlılık ilişkisindeki herhangi bir örgüt diğer örgüte göre daha düşük maliyetle daha fazla fayda sağladığı ölçüde “güç” kullandığı söylenebilir. Asimetrik bağımlılık ilişkisinde taraflar arasındaki güç farklılıkları, tarafların alışverişten elde edecekleri faydanın farklılaşmasına neden olmaktadır. Daha az güce sahip olan (daha bağımlı) örgüt verdiklerinden daha azını alırken, güçlü örgüt ise elindeki güç avantajını kullanarak sözleşme şartlarını kendi lehine olacak şekilde düzenlenmesini talep eder. Bu nedenle asimetrik bağımlılık düzeyi arttıkça, güç kullanımı da artar (Molm, 1985: 811). “Güç kullanımı” ve sonucunda bağımlı örgütlerin maruz kaldıkları “zorlayıcı etkiler” aracılığıyla ifade edilmeye çalışılan asimetrik bağımlılığın bir “zorunluluk” olması, esasında bağımlılığın düzeyini belirleyen iki kritere göre bağımlı örgütlerin güçlü örgütler karşısında bulundukları konuma dayanmaktadır: Kaynağa atfedilen önem (değer) ve alternatif kaynak sağlayıcılarının varlığı/yokluğu. Bağımlılık ilişkisinde herhangi bir taraf bu iki şart açısından dezavantajlı konumda olduğunda, o taraf asimetrik olarak bağımlı olmaktadır. Bu iki şartın aynı anda mevcudiyeti bağımlı olan örgüt için bir “zorunluluk” anlamına gelmektedir. Çünkü örgütlerin faaliyetlerinin devam etmesi için çok değerli bir kaynağa ihtiyacı olduğu, bu kaynağı sağlayabilecekleri az sayıda kaynak sağlayıcının var

73

olduğu ve mevcut alışveriş partnerinin dışındaki en iyi partnerden sağlayacağı faydanın daha az tatmin edici olduğu düşünüldüğünde; bağımlı örgütler aslında “mecburen” söz konusu bağımlılık ilişkisine dâhil olmaktadırlar. Bu nedenle, asimetrik bağımlılık ilişkilerinde bağımlı örgütlerin maruz kaldıkları zorlayıcı etkilerin (zorunluluk) temelinde bağımlılık ilişkisindeki dezavantajlı konumları rol oynamaktadır.

Yukarıdaki tartışmalar ışığında bu çalışma, KBK yazınındaki ve özellikle de Casciaro ve Piskorski (2005)’nin modelindeki bir boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır: “Asimetrik

koşullar da bağımlı örgütler için bir stratejik seçenek olabilir”. Bu çalışma, asimetrik

koşullarda bağımlılık ilişkisinin bağımlı örgütler üzerindeki (yukarıda ifade edilen) olumsuz etkilerini kabul etmekle birlikte, daha ziyade söz konusu bağımlılık ilişkisinin bağımlı örgütler için bir rekabet üstünlüğü kaynağı olabileceğine ilişkin yeni bir tartışmayı gündeme getirmektedir. Dolayısıyla bu çalışma, asimetrik koşullarda bağımlı örgütün tercihinin mevcut ilişkide kalmak olacağını ve bağımlılık ilişkisinin yapısını değiştirmek için herhangi bir eylemde bulunmayabileceğini, duruma razı olabileceğini öngörmektedir. Bu yönüyle çalışma, KBK’daki bağımlılık ve bağımlılığı azaltıcı stratejik eylemler ile ilgili sınıflandırmaya yeni bir boyut ekleme çabasındadır. Buna göre çalışmada asimetrik bağımlılık koşullarında bağımlılığın bağımlı örgütler için sadece bir zorunluluk olduğu varsayımına itiraz edilerek, bazı durumlarda stratejik bir seçenek de olabileceği iddia edilmektedir.

Çalışmanın bu noktadaki katkısı şu şekilde izah edilebilir. Bağımlılık ilişkisinde bağımlı olan örgütün bu ilişkiyi sürdürmek arzusunun stratejik oluşu, örgütün varlığını bu ilişki dışında sürdürme konusundaki endişelerinden kaynaklanabilir. Hayatta kalma olasılığının güçlü olduğu bu seçenek sözü edilen nedenle “stratejik” olabilir. Böyle bir iddia ile KBK literatürüne şöyle bir katkıda bulunulacaktır: KBK’nın temel varsayımına göre her örgüt bağımlılığın sebep olduğu zorunluluklardan ve zorlayıcı etkilerden kurtulmak ister. Bu nedenle söz konusu bağımlılık ilişkisinden çıkma yollarını ararlar. Ancak bu çalışmadaki temel iddia, bağımlılığın, bağımlı örgütler için zorlayıcı etkilerini kabul etmekle birlikte, söz konusu bağımlılık koşullarının görece dezavantajlı konumda olan bağımlı örgütlerin sahip oldukları rekabet üstünlüğünün bir kaynağı olabileceği yönündedir. Dolayısıyla bu çalışmada, bağımlı örgütlerin kendilerine bu ilişkiyi merkeze alan bir strateji geliştirecekleri öngörülmektedir.

74

75

Bu gerekçe ve olası katkılardan hareketle çalışma, “bağımlılığın sadece bir zorunluluk mu, yoksa stratejik bir seçenek olarak da değerlendirilip değerlendirilemeyeceği” sorusuna cevap aramaktadır. Bu yolla KBK’daki bağımlılık ayrımının genişletilmesi de amaçlanmaktadır. Ayrıca, bağımlılık sınıflandırması ile ilgili bir açılım önerisi sunulacaktır.