• Sonuç bulunamadı

2.4. Kaynaştırma Eğitimi

2.4.3. Kaynaştırmanın Tarihçesi

Kaynaştırma eğitimin tarihçesi, Dünya’da ve Türkiye’de olmak üzere iki başlık altında incelenmiştir.

2.4.3.1. Dünya’da Kaynaştırma

Özel gereksinimli çocuklara yönelik tutum ve davranışlara ilişkin tarihsel bilgiler antik çağlara kadar uzanmaktadır. Antik çağlardaki toplumlarda özel eğitime gereksinimi olan çocukların istismarı ve genelde öldürülmeleri görülmektedir.

Bazı topluluklarda; özel gereksinimi olan bireylere karşı takınılan olumsuz tutumlar, Hıristiyan ve İslam dininin gereği olarak özel gereksinimli bireylere karşı koruyucu ve merhametli tutum geliştirilmesi sonucu değişikliklere uğramıştır. Böylece

özel eğitim ile ilgili ilk çalışmaları din kurumları ve temel ihtiyaçlarını karşılayacak bakım yurtları açmışlardır (Şahin, 2005: 49).

Bilginin kaynağının ne olduğuna yönelik tartışmalar 18 ve 19. yüzyılda İngiltere ve Fransa’da yoğunlaşmıştır. Diderot, Condilliac, Bishop Burkley gibi düşünürler görme ya da işitme engeli olanların hayatları ile ilgilenmişlerdir. İlk körler okulu Fransa’da 18. yüzyılda Valentin Haüy tarafından açılmış, bunu İngiltere, Almanya, Avusturya ve Rusya’da açılan körler okulu izlemiştir (Şahin, 2005: 49). Görme engelli Fransız Louis Braille, 1930 yıllarında Dokunarak okuma sistemine dayanan Braille alfebesini geliştirmiştir. İşitme engelliler için ilk önce 1755 yılında Fransa’da müteakiben İngiltere, Almanya ve Amerika’da okullar açılmıştır (Şahin, 2005: 50).

Zihinsel yetersizliği olan çocuklarla ilk bireysel çalışma bir Fransız olan Jean Marc Gespard Hard’ın 1799 yılında ormanda bulunan Victor isimli çocuğu eğitmeye çalışmasıyla başlatılmıştır. Daha sonra 1842 yılında İsviçre’de bir okul açılmıştır. 1897’de İtalyan doktor Maria Montessori yapılandırılmış eğitim materyallerini ilk defa zihinsel yetersizliği olan çocukların eğitimi için geliştirmiş ve kullanmıştır (Aral ve Gürsoy, 2009:30).

Kaynaştırmanın başlangıcı pek çok farklı etkiden kaynaklanmıştır. 1950’li yılların başlarında Amerika Birleşik Devletleri’nde, çocukları özel eğitim okullarında okuyan aileler bir araya gelerek, kendilerine şans verildiğinde çocuklarının öğrenebildiğini; dolayısıyla, bu şansın kendilerine verilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Bu görüşü savunan özel gereksinimli çocuk aileleri, çocuklarının eğitim gereksinimlerinin en iyi şekilde karşılanabilmesini sağlamak amacıyla gönüllü kuruluşlar oluşturmuş ve çocukların eğitim eşitliği hakkını elde etmeye çalışmışlardır. 1960’lı yıllarda ise eğitimciler, çeşitli özür gruplarındaki çocukların normal yaşıtlarıyla eğitim almaları olasılığını sorgulamaya başlamışlardır. Kaynaştırma 1960’lı yıllarda ise tüm çocuklara eşit eğitim fırsatları sağlanması gerektiği görüşünden yola çıkan bir felsefe olarak başlamıştır. Bu felsefi görüş sonucunda, özel gereksinimli çocuklar normal sınıflara yerleştirilmeye başlamıştır. Daha sonra yapılan araştırmalarda kaynaştırmanın; etiketlenmeyi ortadan kaldıran, çocuğun sosyal statüsünü yükselten, daha iyi bir öğrenme çevresi sağlayan, öğrencinin özelliğine daha uygun eğitim alabilmesini kolaylaştıran bir uygulama olduğu belirlenmiştir. (Kırcaali, İftar ve Batu, 2006: 11).

Kaynaştırma uygulamaları, 1970’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde çıkarılan kaynaştırma yasası ile başlamış ve daha sonra diğer ülkelerde de yaygınlaşmıştır; yasa ile yetersizliği olan çocukların normal gelişim gösteren akranları ile birlikte eğitim görmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. Temel amacı herhangi bir yetersizlik nedeniyle özel gereksinimleri olan öğrencilerin genel eğitim okullarında akranları ile birlikte eğitim almaları olan kaynaştırma modeli, birçok ülkede çok tartışılmış; yasalar, yapılan araştırmaların sonuçları, anne baba gruplarının baskıları gibi nedenlerle gittikçe daha fazla uygulanmaya başlanmıştır (Sucuoğlu, 2004: 15).

2.3.4.2. Türkiye’de Kaynaştırma

Türkiye’de özel eğitim alanında yapılan çalışmaların başlangıcı çok eski dönemlere dayanmaktadır. Osmanlı devleti döneminde engellilerin yaşlılar evinde koruma altına alındığı, yetenek ve becerilerine uygun işlerde çalıştırıldıkları dikkati çekmektedir. Osmanlı devleti döneminde “Enderun” üstün özel yeteneklerin dünyadaki ilk sistemli seçim, eğitim ve istihdam örneği olarak görülmektedir (Aral ve Gürsoy, 2009:31-32).

Ülkemizde özel eğitim bilinçli ve sistemli olarak 1889’da İstanbul Sultanahmet’te Garti Efendi tarafından Ticaret Mektebinin bir bölümünde sağırlar okulunun açılması ile başlamıştır. Bir yıl sonra görme engelliler bölümü eklenen okul 1919 yılında kapatılmıştır. 1921 yılında İzmir’de “Özel İzmir Sağırlar ve Körler Müessesi” adıyla bir okul açılmış ve bunu 1923 yılında İzmir’de kurulan sağırlar okulu izlemiştir (Şahin, 2005: 50).

1923 yılında alınan ve Cenevre bildirisi adı altında yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti adına Gazi Mustafa Kemal tarafından onaylanan bildiri Cumhuriyet döneminde Özel Eğitim adına yapılan bir ilerleme olarak kabul edilir.

1950 yılında Özel Eğitim hizmetlerinin planlanması ve yürütülmesi işi Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı’ndan Millî Eğitim Bakanlığına devredilmiştir.

1952 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü bünyesinde Özel Eğitim Şubesi kurulmuş, Özel eğitim alanında 40 öğrenci alınmıştır. Şube, 1955 yılında iki dönem mezun verdikten sonra kapatılmıştır.

1955 yılında “Rehberlik ve Araştırma Merkezleri”nin temelini oluşturan “Psikolojik Servis Merkezi” Ankara’da açılmış, daha sonra tüm il ve ilçelerde açılmaya başlamıştır.

1980 yılında Özel eğitim Genel Müdürlüğü kurulmuş, 1982 yılında Daire Başkanlığına, 1983 yılında ise Özel Eğitim ve Rehberlik Dairesi başkanlığına dönüştürülmüştür.

1983 yılında çıkarılan 2916 sayılı “Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu”nda, özel eğitime muhtaç çocukların yetiştirilmesine ilişkin esaslar belirlenmiştir.

1992 yılında özel eğitim hizmetlerinin daha etkin ve yaygın olarak yürütülebilmesi amacı “Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü” kurulmuştur.

6 Haziran 1997 tarihinde 573 sayılı “Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” yayımlanmış, bu kararname ile engellilere ilişkin özel eğitim esasları belirlenmiştir. 573 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve ardından 18 Ocak 2000 tarihinde yürürlüğe konulan “Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği” ile özel gereksinimli bireylere sağlanacak hizmetler yasal olarak güvence altına alınmıştır. 1997 yılında Başbakanlık Özürlüler İdaresi kurulmuştur (Kargın, 2003) .

Günümüzde özel eğitime ihtiyacı olan çocukların bir kısmı normal okullarda kaynaştırma uygulamalarında, küçük bir kısmı ise yine bu okulların bünyesinde yer alan özel alt sınıflarda eğitim ve öğretimlerini sürdürmektedir. Ayrıca Milli Eğitim bakanlığına bağlı özel ve resmi engelliler okulları da özel eğitime gereksinim duyan çocukların eğitiminin sağlanmasında yer almaktadır. Kaynaştırma çalışmalarının yaygınlaştırılması için çalışmalar devam etmektedir. (Sığırtmaç ve Gül, 2008: 14).

Benzer Belgeler