• Sonuç bulunamadı

Yapılan bu çalıĢmada kullanılan “göç‟‟, “göçmen/mülteci/geçici koruma‟‟, “kent‟‟, “mekânsal dönüĢüm‟‟, “ getto/gettolaĢma” kavramları çalıĢmanın temelini oluĢturmaktadır. Kavramların literatürdeki karĢılığı ve çalıĢmada kazandığı anlamlar ise Ģu Ģekildedir:

1.9.1. Göç

Göç, insanlığın var olduğu ilk zamandan beri görülmektedir. Ġnsanlar, yaĢamlarını idame ettirmek için, barınacak yer, beslenecek besin bulma gibi arayıĢlar içerisinde sürekli yer değiĢtirmektedir. Göç olarak adlandırılan bu yer değiĢtirme birçok tanımla açıklanmaya çalıĢılmıĢtır (Sağlam, 2006, s.34). Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ‟nün “Göç Terimleri Sözlüğü‟‟nde yapmıĢ olduğu göç kavramının tanımı “Uluslararası bir sınırı geçerek veya bir Devlet içinde yer değiĢtirmek. Süresi, yapısı ve nedeni ne olursa olsun insanların yer değiĢtirdiği nüfus hareketleridir[…]” Ģeklindedir (Göç Terimleri Sözlüğü, 2009, s.22). Yapılan bir baĢka tanım ise “Göç, dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer sebeplerden dolayı insan topluluklarının hayatlarının tamamını veya bir bölümünü geçirmek üzere bir iskân ünitesinden, bir

20 baĢkasına yerleĢmek suretiyle yaptıkları coğrafi yer değiĢtirme hareketidir.‟‟ (Sayın, Uslanmaz ve Aslangiri, 2016, s.2.). ÇalıĢmada ise göç kavramı, ülke sınırları içerisinde yaĢayan halkın ülke genelinin her kesiminde görülen iç savaĢtan kaçarak yaĢamlarını idame ettirmek için baĢka ülkelere gitmesi anlamında kullanılmıĢtır. Bu kullanım ise Suriye halkının iç savaĢtan kaçarak Avrupa ve Ortadoğu ülkelerine göç etmesini, ve bu göçler içerisinde yer alan Türkiye‟ye yapılan göçleri kapsamaktadır. ÇalıĢmada kullanılan göç kavramının bu tanımı Türkiye‟nin Kayseri ili EskiĢehir Bağları semtine göçen Suriyelilerin yapmıĢ olduğu göç hareketinin tanımlanmasıyla anlam kazanmıĢtır.

Göç eden kiĢiler için yaptıkları göçün amacına göre, sahip olunan yasal haklarına göre ve daha pek çok değiĢkene göre farklı adlandırmalar yapılmaktadır. Bu adlandırmaların baĢında göçmen, mülteci, gibi yaygın bilinen adlandırmalar gelmektedir. ÇalıĢmada önem arz eden temel kavramların literatürdeki karĢılıkları Ģu Ģekildedir:

1.9.2. Göçmen

Göçmen teriminin de göç kavramı gibi evrensel ve kalıp bir tanımı bulunmamakla beraber göç eden kiĢinin rızası olma durumu temele alınarak yapılan çeĢitli tanımlamalar bulunmaktadır. Uluslararası Göç Örgütü(IOM)‟nün yapmıĢ olduğu tanımlamaya göre göçmen; “kiĢinin hukuki statüsü ne olursa olsun, hareketin isteyerek veya istem dıĢı olup olmaması, hareketin sebepleri veya kalma süresinin ne olduğu kadar olduğuna bakmaksızın, yaĢadığı yerden ayrılarak uluslararası bir sınırdan geçmekte olan ya da geçmiĢ veya ülke içinde yer değiĢtirmiĢ olan bir kiĢi” Ģeklinde tanımlanmaktadır (LIAM,s.3). Bir baĢka tanım olarak ise Adıgüzel göçmeni Ģöyle tanımlamıĢtır: “ bireyin göç etme kararını, kendi özgür iradesiyle ve „kiĢisel rahatlık‟ sebepleriyle aldığı tüm durumları kapsar” (Adıgüzel,2016, s.4).

1.9.3. Mülteci

Göç eden kiĢinin/lerin göç etme sebeplerinin ve Ģartlarının göçmenden farklı olan mülteci kavramının literatürdeki karĢılığı Ģu Ģekildedir: “1951 Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre SözleĢmesi‟nde (1951 SözleĢmesi) mülteci kavramı “ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düĢünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaĢı olduğu

21 ülkenin dıĢında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaĢadığı ikamet ülkesinin dıĢında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen Ģahıs” Ģeklinde tanımlanmaktadır” (Özgüzel ve Çetintürk, 2016, s.555). Bir diğer tanım ise; “Mülteci uluslararası literatürde ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti ve siyasi görüĢleri yüzünden haklı bir zulüm korkusu nedeniyle vatandaĢı olduğu ülkenin dıĢında bulunan ve söz konusu korku yüzünden ilgili ülkenin korumasından yararlanmak isteyen kiĢi olarak tanımlanmaktadır.” Ģeklindedir (Balcı, 2017, s.32). Günümüzde gerek yerel basında gerekse halk arasında göçmen ve mülteci kavramları aynı anlamda kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Ancak bu kavramların en temel farklılığı göçmenin göç etme eylemi Ģahsi karara bağlı iken mültecilerin göç etme eylemi ülkesel zorunluluklara bağlıdır. Bu nedenle de mültecilerin hakları uluslararası yasalar ile korunmakta ve güvenlikleri sağlanmaktadır (BM Mülteci Örgütü, 2016, s.1).

9.1.4. Geçici Koruma

2004 tarihli 100 No‟lu BirleĢmiĢ Milletler Yürütme Komitesi kararına göre; ülke sınırları dıĢına ülke nüfusunun oldukça fazlasının hızlı bir Ģekilde ülke dıĢına göç etmesi ve göç ettikleri ülkenin bireysel ya da daha az sayıdaki grupların yaptıkları göçler için uyguladıkları kanunları uygulayamayacağı büyüklükteki kitleler için acil çözüm ve yardım bulabilmek için koruma biçimi geliĢtirilmiĢtir (“genel bilgi”,- ). Göç kavramının temele alındığı bu çalıĢmada Türkiye‟ye göç eden Suriyeli göçmenlerin Suriyeliler için yukarıda tanımlaması yapılmıĢ olan göçmen ve mülteci veyahut halk arasında yaygın olarak kullanılan iltica etmiĢ, ensar gibi kavramlar uluslararası bağlamlarda ve literatür de kullanılmamaktadır. Sayılarının oldukça fazla olmasından dolayı Türkiye var olan göçmen/mülteci kanunlarını uygulamakta yetersiz kalacağı için Türkiye Cumhuriyeti devleti Suriyeliler için “ Geçici Koruma” statüsünü oluĢturmuĢ ve bütün kaynaklarda bu Ģekilde adlandırılmıĢlardır. Bu statünün getirdiği haklar, statünün politik yönleri çalıĢmanın ilerleyen bölümlerinde yer almıĢtır.

22 1.9.4. Kent

Tanımlanmasında farklı kriterler kullanılan kent kavramının KeleĢ‟ e göre tanımı; “Sürekli toplumsal geliĢme içinde bulunan ve toplumun, yerleĢme, barınma, gidiĢgeliĢ, çalıĢma, dinlenme, eğlenme gibi gereksinmelerinin karĢılandığı, pek az kimsenin tarımsal uğraĢılarda bulunduğu, köylere bakarak nüfus yönünden daha yoğun olan ve küçük komĢuluk birimlerinden oluĢan yerleĢme birimi” Ģeklindedir (Akt. Özten, 2010, s.7). Ġlk sosyolojik kent tanımını yapan Rene Maunier ise kentin tanımını; “nüfusuna oranla coğrafi temeli dar olan ve aileler, meslek grupları, sosyal sınıflar, mezhepler vs. gibi çeĢitli heterojen grupları içine alan karmaĢık bir yerleĢme grubudur” Ģeklinde yapmıĢtır (Akt. Bal, 2008, s29).

1.9.5. Getto

ÇalıĢmanın uygulama alanı olan EskiĢehir Bağları semtinde hâkim olan iliĢki ağının değiĢmeye baĢlaması ve heterojen nüfus yapısından homojen nüfus yapısına doğrusuna bir değiĢim sürecinin baĢlamasından dolayı semtin kümelenme biçimleri içerisinden getto alanların özelliklerine daha yakın olduğu gözlemlenmiĢtir. Bu nedenle çalıĢmada getto kavramına da yer verilmiĢtir.

YaĢam alanlarını oluĢturan kiĢiler o bölgenin sürece orada yaĢama uzunluğu olan ve sayısal üstünlüğü olma durumuna göre yerli halk tabiri ile adlandırılabilmektedir. Yerli halkın yaĢam alanlarına yapılan göçlerle o bölgelerde farklılıklar oluĢmaya baĢlamakta ve sonucunda getto oluĢabilmektedir. Getto kavramının literatürdeki tanımlamaları ise Ģu Ģekildedir: “Siyasal ve toplumsal dinamikler tarafından dıĢlanan, tecrit edilen toplulukları ve bu çerçevede yaĢanan tarihsel deneyimleri yansıtan bir bağlama değil, homojenlik gösteren nevi sahsına münhasır bir yapıya sahip, aynı sosyal ve coğrafi bölgeden gelen toplulukların yoğunlaĢmasına iĢaret etmektedir” (Parin, 2008, s7). Aytaç‟ın ise çalıĢmasında kullandığı getto tanımı ise Ģu Ģekildedir: “Görece dıĢa kapalı ve kendi özgünlüklerini sürdürmelerine olanak tanıyan kapalı grupsal yapılar içinde bir yandan kentsoylu yapılara karĢı kendilerini koruma, güvene alma yoluna gittiler, bir yandan da kente karĢı agresif, karĢı koyucu bir protest dili yeniden ürettiler” (Aytaç, 2018, s16).

ÇalıĢmada da kullanılan getto kavramı bu anlamları karĢılaĢmakta ve Kayseri ilinde Suriyeli göçmenlerin en yoğun yaĢadığı semtlerden bir tanesi olan EskiĢehir Bağları

23 semtinde gittikçe sayılarının arttığı, dıĢa kapalı ve kendi kültürlerini etkili bir Ģekilde devam ettirdikleri gözlemlenerek gettolaĢmanın olma durumu olasılığından bu kavrama yer verilmiĢtir.

Bir bölgenin gettolaĢması ise mekândaki farklı kimliklerden birinin süreklilik kazanarak homojen bir Ģekilde o bölgedeki sayısının diğerlerinden fazla olması anlamında kullanılmaktadır (Canatan, 2011, s.13).