• Sonuç bulunamadı

1.11. Literatür Taraması

2.2.1. KentleĢme

2.2.1.1.1. Avrupa‟da KentleĢme Kuramları

Carte‟in tek nedeni ele alan kuramları sınıflamasının içerisini dolduran isimlerden baĢında Adam Smith ve Karl Marx gelmektedir. Her ikisi de kenti sistemin bir parçası olduğunu ve ilerlemenin dinamik kaynağı olarak görmüĢtür. Bu bağlam da Smith, bireysel ekonominin oluĢmasını „kentsel ortama bağlayarak‟ kırsal alanların

64 geriliğini kentle kıyaslamıĢ ve kentin sahip olduğu avantajların üzerinde durarak, “Birincisi, toprak ağalarının egemenliği altındaki kırsal alanlar, özgürlüğün yadsındığı bir ortam oluĢturmaktadır. Ġkincisi, monarĢik otoritenin güvenceye bağlandığı, feodal beylere ve senyörlere bağlı olmaktan kurtulmanın tüzel merkezi kenttir. Üçüncüsü uzmanlaĢmıĢ ekonomik aktörler arasındaki iĢbölümü ile kentsel ortam arasındaki bağlılık” (Bal, 2008, s.153) noktalarını ele almıĢtır. Kırsal alandan farklı olarak kentin sahip olduğu bireysel güvenlik ve özgürlüğü bu üç faktörle iĢaret etmiĢtir. Marx ise, “kent-kır ayrımını: sanai, ticari ve tarımsal iĢgücü arasındaki iĢbölümüne ve sermaye ile toprak mülkiyeti arasındaki ayrımlar üzerine kurmuĢtur.” (Bal, 2008, s.153).

Ġlk kent kuramlarından birini ele alan Fustel de Couianges, Ģehrin uzmanlaĢma sonucu oluĢması ve büyümesini „din‟ faktörünün etkisiyle aile üzerinden ele almıĢtır. ġehrin oluĢma sürecini ise Ģöyle anlatmıĢtır;

“Kabile, aile ve aşiret gibi, bağımsız bir bünye olarak kurulmuştur, çünkü kabilenin yabancıların hariç tutulduğu özel bir ibadeti vardı. Bir kere kurulunca, yeni hiç bir aile kabul edilmezdi. Aynen bir kaç aşiretin bir kabilede birleşmesi gibi, çeşitli kabileler de her birinin dinine saygı gösterilmesi koşuluyla birlik oluşturabilirdi. Bu ittifakın gerçekleştiği gün şehir varolmuştur.” (Bal, 2008, s.155)

2.2.1.1.1.2.Çok Faktörlü Kuramlar

George Simmel, kent ile ilgili çalıĢmalarını diğer klasik sosyologlar gibi kentin nasıl oluĢtuğu, geliĢiminin nasıl olduğu ve hangi sorunlarla karĢıladığı gibi konulara yöneltmemiĢtir. Simmel, tarihin, kültürel kodların, içinde yaĢanılan toplumsal unsurların karĢısında kendi özerkliğini korumaya çalıĢan bireyleri konu edinmiĢtir. Yani, kent bireylerinin, kentin oluĢum ve geliĢim süreçlerinde, “cominite seklinden sanayileĢmiĢ ve kentsel bir toplumun karmaĢık biçimlerine geçiĢte ortaya çıkan sorunlar üzerinde” (ġahin, 2008,s.75) ve kiĢilerin ve kiĢiliklerinin nasıl etkilendiklerini ele almıĢtır. Konuyla da ilgili olarak; kentte, “sosyal iliĢkilerin çok geniĢ ve karmaĢık bir Ģekil aldığı sosyal çevre içerisinde yaĢayan birey, durmadan değiĢen, hızla birbiri ardına akıp giden ve çoğu zaman birbiriyle çatıĢan bir sürü izlenimle karsı karsıya” kaldığını bu nedenle de bireylerin kendi kiĢisel özerkliklerini

65 sağlayabilmesi için kırsal alanda yaĢayan bireyler gibi „kalbiyle‟ „biz‟ duygusuyla hareket etmek yerine „aklıyla‟ „ben‟ duygusuyla hareket etmesi gerekecektir (Koyuncu, 2011, s.34).

2.2.1.1.2 Amerika’da KentleĢme Kuramları

Avrupa‟nın aksine pratik ihtiyaçlardan ötürü ortaya çıkan kent sosyolojisi, iki temel dönem üzerine kurulduğu söylenebilir. Birinci dönem olarak nitelendirilen, 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyıl baĢında Riis, Jane Addams, A. Woods, Robert Hunter gibi isimlerin içinde bulunduğu Mucraker‟s adı verilen araĢtırmacıların kent hayatının sebep olduğu sorunların incelendiği dönemdir. Ġkinci dönem ise Chicago Okulu temsilcilerinden Robert Park, Ernest Burgess ve Louis Wirth tarafından geliĢtirilen ekoloji kuramıdır. Ekoloji kuramı ile Amerika‟daki ilk sistematik Ģehir teorisini ortaya koyan Robert E. Park, Ernest W. Burgess ve Roderick D. McKenzie, Chicago Üniversitesi‟nde yürütülen makale, tez ve özel araĢtırmalardan derledikleri “City” kitabı ile savlarını ortaya koymuĢlardır (Bal,2008, ss.177-179).

ÇalıĢmanın uygulama alanı ve konusu gereği temel alınan ekolojik kuram için “City” kitabı ana kaynak olarak kullanılmıĢtır.

Park, Burgess ve McKenzie, “City” kitabında ekolojik kuramı Ģöyle anlatmaktadırlar: ġehirler, sadece binalardan, ıĢıklardan, sokaklardan vb. yapılardan oluĢan fiziki bir mekanizma ya da üretilmiĢ bir yapı olmamakla beraber insanlarında etkisi ile sahip oldukları yaĢam sürecini de içinde barındırmaktadır. Semt içerisinde her mahalle, her sokak yaĢayanların karakter ve özelliklerinden izler taĢımaktadır. Bu özelliği ile kentin canlı bir organizmaya benzetildiği bu kuramda, nasıl ki sistem içerisinde canlı organizmaların karĢılıklı bağımlılığı gibi kentte ve hatta dünyadaki her Ģey devamlılık için birbirine bağımlıdır. Toplulukların büyüme evrelerini de bir bitkinin geliĢiminden farklı olmadığını Ģu örnek ile açıklarlar: bir çam ormanın öncesinde baĢka bitkilerin var olduğu gibi insan topluluklarında da oluĢumlar, ayrıĢmalar ve iliĢkiler bir istilanın sonucudur yani ardıllar aslında istilaların ürünleridir. ġehirlerin oluĢumlarını da bu geliĢim sürecinin sonucu olduğunu belirtirler ve kent oluĢumunu Ģöyle anlatırlar: Öncelikli olarak kentin “endüstriler, arz çizgilerine yakın, ihtiyaç duydukları ham maddeler için uygun bölgeler etrafında” toplanır. Bu çekici

66 faktörlerin etkisiyle kentin nüfusu artmaya baĢlar ve artan nüfus çeĢitlenen iĢ alanlarının etrafında kümelenirler ve rekabet oldukça artmıĢ durumda olur. YaĢam alanlarında ise çöküntü alanlarında “toprak değerleri ve emlak vergileri, ailelerin kiraların düĢük olduğu sıkıĢık Ģartlar ya da harap olmuĢ evler dıĢında, merkezi semtlerde yaĢamaya devam etmelerini zorlaĢtıracak Ģekilde artar”. Bu artıĢtan etkilenmeyen zenginler merkezden uzaklaĢarak banliyölere kaymaya baĢlarlar. Var olan bu yapıyı Burgess ve McKenzie “düğüm” adı verilen merkezden dıĢa doğru kaymaların olduğu geliĢimsel bir süreci sembolize ederek aĢağıda yer alan Bull‟s eye (Boğ1a Gözü) modeline(EĢ Merkezli Çemberler Modeli) dönüĢtürmüĢlerdir. Bu modele göre; halkanın ortasında kalan merkez düğüm (I), “iĢ yerlerinin bulunduğu ana ticaret merkezlerini” temsil eder. Fakirlik, yozlaĢma, hastalıklar, suç ve kötülüklerin olduğu bu alanlar kentin çöküntü alanlarıdır. (II) Küçük imalathanelerin bulunduğu, “fabrika ve dükkan çalıĢanlarının yaĢadığı”, çöküntü alan Ģartlarından kaçmayı baĢaran göçmenlerin özellikle tercih ettiği, yeniden yapılanmanın yapıldığı, gettoların oluĢtuğu “geçiĢ bölgeleri”dir. (III) “Üçüncü alan ise, bozulan alanlardan endüstri alanlarına kaçmıĢ iĢçilerin(mavi yakalıların) yaĢadığı ve iĢlerine kolayca eriĢebilmeyi amaçladıkları yerlerdir.”. (IV) Dördüncü alan ise; “üst sınıfın yaĢadığı binaları ve tek bir ailenin yaĢadığı özel, „giriĢi sınırlı‟ arazileri içeren “yerleĢim alanı”dır. (V)BeĢinci alan ise; bu dört alandan uzak, “Ģehir sınırlarının dıĢında, banliyöde yaĢayan ve Ģehirdeki iĢine gidenlerin yaĢadığı, merkezi ticaret bölgesinin 30-40 dakika kadar ilerisinde bulunan uydu kentlerin alanıdır. Sonuç olarak, bu bölgelerin hepsi bir kent içerisinde yer alır ve kentler, merkez düğümden çevreye yönelen göçlerle dairesel Ģekilde geniĢlemektedir (Bal, 20, ss.179-186; Park ve Burges, 2018, ss.9-100; Serter, 2013, ss. 67-71).

67 ġekil2.2.: Burgess ve Mckenzie’nin Boğa Gözü (EĢ Merkezli Çemberler) Modeli EĢ Merkezli

Çemberler Modeli

Kaynakça:(Serter, 2013, s.71)