• Sonuç bulunamadı

B. Yaşam Hakkının Korunması

II. CEZA KAVRAMI

Ceza kavramı, Arapça’dan dilimize hem iyiliğe hem de kötülüğe karşı ecir anlamında kullanılmaktadır. Yani ceza kelimesi hem mükafatlandırmak hem de müeyyide uygulamak anlamında kullanılmaktadır200.

İnsanlık tarihinde her zaman suça karşı reaksiyon olmuştur. Bu reaksiyon önceleri; mağdurun intikam duyguları doğrultusunda mağdurun istemiyle, failin bedenen cezalandırılması ile olmuştur. Sonra devlet kavramı ortaya çıkmış ve söz konusu cezalandırmalarda toplum ‘’davacı’’ olmuş ve kamu otoritesi faili res’en cezalandırma yoluna gitmiştir. Günümüzde ceza mantığının her geçen gün değiştiği, şahsın devlet aracılığı ile takip edeceği suçların çoğalacağı gündemdedir. Gerçekten de A kişisinin B kişisine yaptığı hakaret sebebiyle ülkenin avukatı, savcısı, hakimi, polisi defalarca kez uğraşmaktadır. Bunun hukuka yararı değil, bilakis hukukun hantallaşması açısından zararı vardır.

Tarihsel açıdan bakıldığında cezaların her gün daha insanileştiği ve daha hafiflediği görülmektedir. İntikamcı ceza mantığından her geçen gün suçlunun ıslah edileceği hukuk mantığına doğru evrimle söz konusudur.

Tarihsel süreçte, önceleri bedeni cezalar uygulanmış, 18. Yüzyıldan sonra cezaevleri ve hapishaneler doğmuş ve bu durum tarihi bir dönemeç oluşturmuştur.

Son yüzyıllarda hapis cezasından farklı olarak para cezaları da gündeme gelmiş ve gelişmiştir. Ancak görülmektedir ki; insanlık cezalar konusunda tekrardan geçmiş özlemi çekmeye başlamıştır. Öncelikle verilen cezaların çok ağır olması insanları suça karşı insanileştirmiş, bu insani durum zamanla ceza vermeme eğilimi göstermiştir. Bu durum da cezaların tekrardan şiddetlenmesi gerektiğini

200 ÇALIŞKAN, İbrahim; İslam Hukukunda Ceza Kavramı ve Hadd Cezaları, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.31, S.1, s. 367.

70

göstermektedir. İnsanlar, bu derece suçluluğun artmasının sebebini alınan cezaların az alınması olarak değerlendirmektedir.

Oysaki, bu durum kuzey ülkelerinde farklıdır. 2006 yılında ülkelerindeki cezaevine nakil teklifi geldiğinde reddeden 3 İsrail vatandaşı ret gerekçesini ‘’biftek, seks ve dünya kupası maçlarını ücretsiz yayınlayan özel televizyonlar’’ olarak açıklamıştır. İsveç’teki bu ‘’beş yıldızlı cezaevleri’’nin sağladığı koşullar bugün ülkemizde KYK yurtlarında dahi bulunmamaktadır. Buna karşılık suç oranı en düşük ülkelerin başında yine İsveç gelmektedir201.

Ancak genel kabule göre; cezaevlerinde uygulanan sistemler mahkumu ıslah etmede başarısızlık, suçun sebebini de düşünerek yeni tedbir ve infaz şekillerinin doğmasına sebebiyet vermiştir202. Uygulamada avukatlık mesleği yapan biri olarak, açık cezaevinde olan mahkumları gözlemlediğimde; bir çoğunun bir süre sonra kitap okuduğuna ve topluma daha kolay uyum sağladığını gördüm. Ayrıca aynı mahkumlar, insan ilişkilerinde belirli seviyede ilerleme kaydetmekte olup, cezanın ıslah edici özelliğinin bu mahkumlar özelinde işe yaradığını söylemek hatalı olmaz.

Cezanın amaçlarından birisi, suçun işlenmesinden önce suçu işlemeye engel olmak, suçun işlenmesinden sonra da suçun tekrar işlenmesini önleyen bir tedbir olmasıdır203. Burada bu amaca kısmen ulaşıldığını söylemek gerekir.

Ceza, şahsi olmak zorundadır. Bu husus cezanın en temel ilkelerinden birisi olup yüzyılımızda hemen her ülkede uygulanmaktadır.

Cezalar, geriye yürütülmez. Yani, bir dönemde ceza olmayan bir fiil daha sonradan ceza ile müeyyidelendirilirse; ceza olarak müeyyidelendirilmeyen dönemde o fiili işleyenlere daha sonradan ceza verilemez. Ancak tersi durumda, yani bir fiilin o dönemde cezai müeyyidesi varken daha sonradan cezai müeyyide ortadan kalkarsa bu kez o fiili işleyen kişi söz konusu olumlu değişiklikten yararlanır. Yani, zaman bakımından uygulama, her durumda sanık/ şüpheli lehinedir.

Cezanın bir başka özelliği genel olmasıdır. Kanunlar önünde herkes eşittir ve uygulanacak cezalarda kimseye iltimas geçilmez. Bununla birlikte en ‘’adil’’

ülkelerde dahi söz konusu özelliğin sadece adı vardır. Gerçek anlamda eşitlikten bahsedilemez. Hele ki, ülkemizde bu anlamda eşitlikten hiçbir şekilde bahsedilemez.

201 ROTH, s.13-15.

202 SOYASLAN, Doğan; Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2005, s.576.

203 ÇALIŞKAN, s. 369’dan naklen; İbnu’l- Humam; Kemulu-d Din Muhammed b. Abdulvahid, Fethu’l- Kadir, Mısır, 1316, C. 4, s.112.

71

Kurban ve failin durumları yargılamada her zaman önemli bir etken olmuştur.

Antikçağdan yüzyılımıza kadar, mahkeme karşısında ayrıcalıklı bir sınıfa ait olmak her zaman avantajdır. Şu bir gerçektir ki; hukuk, zenginin koruyucusudur204.

Ancak bu durumun istisnaları vardır. Meksika’da Aztek kültüründe üst düzey sınıflara mensup kişilere bazı hallerde daha ağır cezalar verilmiştir. Örneğin; kamuya açık alanda sarhoş olan asillere, statülerine yakışmayan davranışından dolayı halktan kesime göre daha sert cezalar verilmiştir. Aldatma gibi suçlarda ise – statüye daha uygun olarak düşünüldüğünden sanırım- daha hafif cezalar verilmiştir205.

Temel cezanın belirlenmesi sırasında suçun işleniş şekil ve şartları, suçlunun kim olduğu ve kişiliği gibi etkenlerin göz önüne alınması ve cezanın şahsileştirilmesi de olanaklıdır. Bu bağlamda, kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında, korunmak istenen hukuki yarar, suçun niteliği, meydana gelen neticeyi de göz önünde bulundurarak getirdiği kuralın, düzenlenme amacına ulaşmak açısından gerekli, bu amaca ulaşmaya elverişli ve orantılı olduğu anlaşıldığından hukuk devleti ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır206. Dolayısıyla; cezaların şahsileştirilmesi, cezanın genel olması prensibine aykırılık teşkil etmez. Aksi halde cezadan beklenen yarar sağlanmaz207.

Suçlar ve cezalar kanuni olmalıdır. Roma Hukukundan beri uygulanan bu ilke208, kanunlaşmamış bir fiile cezai yaptırım uygulanamayacağı anlamına gelir. Bundan mana, idari işlemle, yönetmelikle, tüzükle yani kanun dışında herhangi bir şekilde ceza verilememesi, suç düzenlenememesidir. Yüzyılımızda hemen her ülkede bu ilke uygulanmaktadır.

Cezalar, bedeni cezalar, nefsi cezalar ve mali cezalar olarak üçe ayrılır. Ölüm cezası, bedeni cezalar kapsamında yer almaktadır.

Ölüm cezası dışındaki bedeni cezalar büyük boyutta ortadan kaldırılmış tartışma konusu dahi yapılmamaktadır. Ancak halk içinde cinsel suç mahkumları hakkında kimyasal hadım talebi bulunmaktadır. Bu talep yakın zamanda siyasilerce ve adalet bakanınca da dillendirilmiştir209.

204 ROTH, s.19.

205 ROTH, s.46’dan naklen; BERDAN, F. Frances; Crime and Control in Aztec Society, Organised Crime in Antiquity, yayına hazırlayan Keith Hopwood, Swansea, 2009, s.255-270.

206 AYM, 2016/ 16 E., 2016/ 37 K., K.T. 05.05.2016, R.G. Tarih 31.05.2016, R.G. sayısı 29728.

207 SOYASLAN, Doğan; Kriminoloji (Suç ve Ceza Bilimleri), Ankara, 2003, s.201.

208Nullum Crimen Sine Lege. (Kanun yoksa suç da yoktur.) Bu ilke Roma Hukukunda bu şekilde terimleşmiştir.

209 https://www.ntv.com.tr/turkiye/adalet-bakani-gul-kimyasal-hadim-gundeme-gelebilir,Oz4jFK1ql02UHu4IZ-1bLw. E.T. 21.02.2018;

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/mhpli-72

Kimyasal hadım, testosteron seviyesinin ilaç yoluyla aşağıya çekilmesidir.

Hormonal bir salgıdır ve sayısız türü vardır. Vücutta farklı şekilde tepkilere neden olduğu da görülmektedir. Ancak kimyasal hadım sonrasında o ilacın verilmemesi halinde, ilaç kesildikten sonra testosteron seviyesinde bir patlama söz konusu olmaktadır210.

Kimyasal hadım ABD’nin 7 eyaletinde ve Polonya’da (2010 yılından beri) cinsel suçlar için uygulanmaktadır. Rusya’da ise bu durum mahkumun takdirine bırakılmıştır. Mahkum isterse kimyasal hadıma tabi tutulacak ve karşılığında da infaz süresi kısalacaktır.

Güney Kore, Asya’da bu sistemi uygulayan ilk devlettir. Güney Kore’de bu durum 15 yıl boyunca sürmekte, kişi 15 sene sonra bu işlemin etkisinden kurtulmaktadır211.

Bize göre, cinsel suçların sebebi testosteron veya testosteron seviyesi değildir. Bu suçun nedeni beyinseldir. Bu suça önlem alınacaksa ancak beyinsel tedavilerle veya daha öncesinde verilmesi gereken eğitimlerle önlem alınmalıdır. Dolayısıyla cinsel suçluların bu şekilde cezalandırılması isabetli değildir.

Üstelik bu şekilde testosteron düşümü yaşayan kişinin ülkeye ve insanlara duyacağı nefretin dizginlenmesi mümkün değildir. Hele ki, bu uygulama yanlış kişiye ya da kişilere uygulanırsa verilen zarar çok daha ağır olacak ve telafisi mümkün olmayacaktır.

Ayrıca, bu hadımın bir şekilde başka ilaçlarla dengelenmesi de mümkündür.

Dolayısıyla cezanın amacının gerçekleşmemesi ihtimali de ayrı bir sorundur.