• Sonuç bulunamadı

2. BÖLGESEL GELİŞME VE EKONOMİK BÜYÜME

2.1 Kavram ve Yaklaşımlar

Bölgesel gelişme ve ekonomik büyümeye yönelik temel tanımlamalar incelendiğinde, birbirlerinden farklı gibi görünen ancak özünde paralellik gösteren tanımlamaların söz konusu olduğu anlaşılmaktadır (Dulupçu, 2005; Larner & Walters, 2002; Harrison, 2006; Hettne, 2005; Lack, 2011; Szajnowska-Wysocka, 2009; Yamen, 2009; Gantsho, 2008; Sevinç, 2011; Stough, Roberts, & Stimson, 2002;2006). Bölgesel gelişme ve ekonomik büyüme kavramları, literatürde, iki temel yaklaşımda ele alınmaktadır. Bunlar: bölgesel ekonomik gelişme olgusunun, bir ‘sonuç’ olarak ele alındığı yaklaşımlar ile bir ‘süreç’ olarak ele alındığı yaklaşımlardır (Stough, Roberts, & Stimson, 2002;2006; Sevinç, 2011; Krugman, 1991).

İlk yaklaşım olan, bölgesel gelişmenin ve ekonomik büyümenin bir ‘‘sonuç’’ olarak irdelendiği yaklaşımda ’’büyüme’’, bölgesel veya ülkesel ölçekteki ekonomik boyut göstergelerinde sürekli bir artış olarak tanımlanıyor iken; ’’gelişme veya kalkınma’’, ekonomik büyüme ile sosyal boyutların bir aradaki bileşimleri üzerinden

tanımlanmaktadır. Kalkınma boyutunda, toplumsal refah düzeyindeki ilerlemeler ile ‘ekonomik verimlilik’ ve üreticilik düzeylerindeki interaktif ilişki işaret edilmektedir. ‘Toplumsal refah’, ‘insani gelişmişlik’ gibi kavramlarının ise, söz konusu düşünce düzlemlerinin operasyonel sonuçları niteliğinde olduğu görülmektedir (Gantsho, 2008) . Bu noktadan hareketle, ‘ekonomik kalkınmanın ürünü’ olarak değerlendirilen ‘bölgesel kalkınma’, bölgedeki iş olanaklarının, refah düzeyinin, yatırım hacminin, yaşam standartlarının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini ifade etmektedir. Diğer yaklaşım olan bir ‘‘süreç’’ olarak ’’bölgesel kalkınma’’ ise; ‘endüstrinin desteklenmesi’, ‘altyapının iyileştirilmesi’ ve ‘emek piyasalarının geliştirilmesi’ olarak algılanmaktadır (Sevinç, 2011). Ek olarak, ’’Bölgesel Ekonomik Gelişme’’, yerel yönetimler ve yerel topluluklar odağında geliştirilen organizasyonların oluşturduğu ’’süreçlerin’’; insan kaynakları, doğal kaynaklar ve kurumsal olanaklar da kullanılarak, iş olanaklarının arttırılması ve dolayısıyla istihdam olanaklarının iyileştirilmesi ‘‘sonucuna’’ bağlanması olarak tanımlanabilmektedir (Stough, Roberts, & Stimson, 2002;2006). Öte yandan, ‘’bölgesel ekonomik gelişmenin’’, bölgedeki niceliksel ve niteliksel özelliklerin ve olanakların çeşitli bileşimleri üzerinden algılanması gerektiği görüşleri de söz konusudur (Stough, Roberts, & Stimson, 2002;2006). Niteliksel bağlamlardan kasıt; iş türleri, sadece uzun vadedeki iş olanakları sayısı ve yapısal özelliklerinden ziyade, yeni ekonomik aktivitelere olanak sağlayan ve bölgesel ekonomik çıkarları maksimize eden iş türlerinin ortaya çıkarılmasıdır (Stough, Roberts, & Stimson, 2002;2006).

Son olarak, ‘kalkınma’ kavramı; bir toplumda ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda istenilen her türlü değişme ve gelişme olarak tanımlanabilmektedir (Yamen, 2009). Bu noktadan hareketle, birbirinden farklı kalkınma türleri ortaya konulabilmektedir. Söz konusu ‘’kalkınma türleri’’ ise sırasıyla; ‘demokratik açıdan kalkınma’, yerel yönetimlerin kararlarının alınması ve uygulanmasında halkın katılım mekanizmalarının güçlendirilmesi, demokratik kültürün geliştirilmesi olarak tanımlanmakta; ‘kültürel olarak kalkınma’; eğitim düzeyinin yükselmesini, kültürel etkinliklerin ve bireylerin bunlara katılımının arttırılmasını, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını içeren faaliyetler olarak tanımlanmakta ve ‘sosyal anlamda kalkınma’ ise; insan odaklı kalkınma anlayışının bir gereği olarak tanımlanmaktadır (Yamen, 2009).

Ayrıca, özellikle ‘içsel temelli bölgesel gelişme’ yaklaşımlarının giderek yaygınlaşması ile ‘yerelleşme’, ‘insan kaynakları gelişimi’ ve ‘yerel toplulukların bölgesel kalkınmadaki rolleri’ gibi temel çerçevelerin sonucu olarak oluşan ‘yeni bölgecilik akımı’ düzlemindeki geliştirmeler de, bölgesel gelişme ve ekonomik büyüme temel kavramlarına yönelik olan tanımsal yaklaşımları zenginleştirmiş bulunmaktadır. Bu düzlemle birlikte son dönemlerde sıkça tartışılagelen ana kavramsal çerçeveler sırasıyla; ‘yaşam koşulları’, ‘katılımcılık, ‘bölgesel veya yerel kimlik’, ‘sosyal bağ ve sosyal dayanışma’ şeklindedir (Szajnowska-Wysocka, 2009). Söz konusu çerçeveler, bölgesel gelişmedeki yeni kavramsal çerçeveler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tüm bunların ışığında, ‘bölge’ kavramı, otonom sosyo-ekonomik alan/mekân olarak tanımlanmaya başlıyor (Szajnowska-Wysocka, 2009). Bu bağlamda ise, ‘Bölge’ kavramına, kurumsal bir kimlik kazandırma girişimleri de söz konusu olmaya başlamış bulunmaktadır (Harrison, 2006; Lack, 2011; Hettne, 2005; Larner & Walters, 2002; Dulupçu, 2005).

Söz konusu temel iki yaklaşım çerçevesinde ortaya konulan tanımlardan anlaşılacağı üzere, ‘‘gelişme’’ ve ‘’kalkınma’’ kavramları, genel olarak ekonomik açıdan ele alınmış olsalar da, tamamıyla kalkınmadan söz edebilmek için sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik gelişmelerle birlikte söz konusu kavramsal çerçevelerin ele alınmaları gerekmektedir (Yamen, 2009). Bölgesel ekonomik gelişme, niceliksel olarak ifade edildiği boyutunda; ‘gelir düzeyleri’ , ‘istihdam verileri’, ‘kamusal ve özel sektör yatırımları’, ‘nüfus’ ve ‘ürün ve hizmetlere olan erişim düzeyi’ gibi parametreler üzerinden tanımlanan geniş kapsamlı bir konsept olma özelliğine sahiptir. Öte yandan, niteliksel boyutta ise, sürdürülebilir gelişmenin sağlanması temelindeki ‘sosyal ve iksitadi/finansal adalet ve eşitlik’ ve iş olanaklarının geliştirilmesi yoluyla bölgedeki ’yaşam kalitesinin ‘ arttırılması ile ‘refah düzeyi’ çerçeveleri üzerinden tanımlanabilmektedir.

Sonuç olarak, bölgesel gelişme ve ekonomik büyüme kavramları bir ‘sonuç’ olarak algılandıkları kadar bir ‘süreç’ olarak da algılanmakta olup, ilgili tanımları yönlendiren ve güçlendiren söylemlerin aynı zamanda ‘niceliksel’ boyutta oldukları kadar ‘niteliksel’ boyutlarda da irdelenmesi gerektiği açıktır. İlave olarak ise, yeni bölgecilik tartışmaları ile daha da netleşmiş olan, bölgesel gelişme ve ekonomik büyüme kavramlarının tanımlanmasına yönelik olarak, içsel temelli ve dışsal temel

büyüme ve gelişme yaklaşımları ayırımı da söz konusu olmuştur. Tüm bunların ışığında, bölgesel gelişme ve ekonomik büyüme kavramlarına getirilen tanımların sırasıyla; ‘süreç odaklı- sonuç odaklı’, ‘niceliksel-niteliksel’ ve ‘dışsal-içsel’ olmak üzere üç farklı temel yaklaşım çerçevesine dayandıkları ve söz konusu bölgesel gelişme yaklaşımlarının ilgili kategorilerin çeşitli bileşimleri üzerinden tanımlandığı görülmektedir.