• Sonuç bulunamadı

2.3. ÇOCUKLARDA NEDENSELLİK KAVRAMI VE GELİŞİMİ

2.3.1. Kavram ve Kavram Öğretimi

İnsan toplumsal bir varlık olarak içinde yaşadığı ortama uyum sağlama eğilimindedir. Fakat bu dünyada birbirinden farklı ve çok çeşitli olay, olgu ve nesneler vardır. Bunların her birinin tüm özelliklerini ve bunları tek tek öğrenmek mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle bunların bir kısmını ya da belirli bazı özelliklerini açıklayan ifadelere ihtiyaç vardır. Bu ifadelendirmeye kavram diyebiliriz. Kavram, aralarında belirli özellikleri paylaşan bir grup nesne veya olaya verilen semboldür. Diğer bir deyişle, benzer özelliklere sahip olay, fikir ve nesneler grubuna verilen ortak isme kavram denir. Kavramlar yaşadığımız çevrenin karmaşıklığını azaltarak, çevremizi tanımlamamıza yardımcı olur (Karadeniz, 2002: 3). Kavram farklı anlayışlar çerçevesinde farklı şekillerde tanımlanmıştır. Özyürek (1983: 347), “bazı bakımlardan ilişkili uyaranlar takımı ya da bazı kurallarla ilişkili nitelikler kategorisi”, Gander ve Gardiner (2004: 170), “bir şeyin zihinsel tasarımı ya da belleği”, Çilenti (1985: 7), “insanın kafasında oluşan ve aynı guruptan olguların veya varlıkların ortak özelliklerini içeren anlamlar”, Ülgen (2004: 107), “insan zihninde anlamlanan, farklı obje ve olguların değişebilen ortak özelliklerini temsil eden bir bilgi formu/yapısı”, Dilek (2002: 17), “düşünceyle işlenen bilgiyi sınıflandırma araçları” ve Büyük Ansiklopedi (1990b: 2669)’ye göre, “kavram, felsefede insanın, bilgi edinme sürecinde, nesnelerin ayırt edici genel özelliklerini ve ilişkilerini kavramasına yardım eden, yansımanın temel biçimlerinden biri” ve “kavram bir bireyler sınıfını ya da tek bir nesneyi (bireysel kavram) yansıttığı gibi, sınıflar içinde bir sınıfı, nesneler sınıfını (genel kavram), onların kalıcı belirgin özelliklerine dayanarak yansıtır” şeklinde tanımlamışlardır.

Tanımların birbirinden farklı olmaları dikkat çekicidir. Bunun nedeni kavram oluşturmada farklı kuramların varlığı olabilir. Bu kuramlar dört başlık altında toplanabilir.

Çağrışımsal Kuram: Çağrışımsal kuram kavram öğrenilmesini çağrışımlar kurma olarak açıklar. Bir nesne ya da olay belirli bir grubun adıyla çağrışım kurmaya başlar ve bu grubun adı iletişim kurmada faydalı olduğu sürece kullanmaya devam eder. Böylece nesne ile kavram arasında çağrışım kurulur. Kullanılan kavram iletişim kurmakta etkin değilse, daha önceden kavramla nesne arasında kurulan çağrışım söner. Öğrenen kişi kendine verilen kavramlarla örnekler arasında çağrışım ilişkileri kurar (Karadeniz, 2002: 3). Beydoğan (1998: 9) çağrışım teorisi olarak ifade ettiği ve “çocuğun zihninde anlamın oluşumuna ilişkin görüşler” başlığı altında değindiği çağrışımla çocuğun öğrenmesinde, nesneler arası bağ kurması, öğrendiklerini başka bilgileri ile çağrıştırmasını temel belirleyici olarak belirtir.

Hipotez Oluşturma: Kavram geliştirmede ikinci kuram hipotez geliştirmedir. Karadeniz, (2002: 4) kavram oluşturan bireyin sürekli hipotezler geliştirerek ve bunları deneyerek başarıya ulaşabileceğini ve bunu Bruner, Goodnow ve Austin (1956)’nin yaptıkları araştırmaların sonuçlarına atıfta bulunarak, kavram geliştirirken bireylerin son derece faal olduklarını ve değişik hipotezler geliştirerek bu hipotezleri sürekli test ettiklerini ifade etmektedir.

Kurallar Oluşturma: Kavramların temelinde bazı tamamlayıcı kuralların yattığı ve kavram öğreniminin gerçekte bu kuralların geliştirilmesinden başka bir şey olmadığı anlayışına dayanan üçüncü kuramdır (Karadeniz, 2002: 4).

Prototipler: Kavram öğrenmenin belirli bir soyutlama sürecini içerdiği temelinde olan dördüncü kuram, “Her kavramın soyutlaşmış bir model yapısı vardır ve bu yapıya prototip denir.” şeklindedir (Karadeniz, 2002: 4). Beydoğan (1998:10- 11) prototip teorisi olarak ifade ettiği ve “çocuğun zihninde anlamın oluşumuna ilişkin görüşler” başlığı altında değindiği prototipin, en iyi örneğin ve prototipin bilgileri kategorik hale getirmede ve öğrenmede oldukça yardımcı olduğunu belirtir.

Ülgen (2004: 120-121) kavram oluşturmayı şöyle ifade eder; “Kavram oluşturma kavramın örneklerinin benzer ve farklı yanlarını algılayarak, benzerliklerden genelleme yaparak oluşturulur. Bu süreçte, birey, objelerle ilgili oluşturduğu şemaya dayalı olarak, hatırlama ve objeler arasında ilişki kurma işlemini yapar.” Kavram kazanma ise “oluşturulan kavramı uygun kural ve ölçütlerle sınıflara ayırma işlemidir.” Buna göre kavram oluşturma, farklılıkları benzerden ayırarak, benzerlerden genelleme yapma işlemine dayanırken, kavram kazanma ayrıştırmaya dayanır. Kavram oluşturma tanımsal bilgi, kavram kazanma işlemsel bilgi ile ilgilidir. Kavram oluşturma ve kavram kazanmayı yöntem, bilgiyi işleme ve gelişim dönemi açısından ele alan Ülgen (2004: 123) bunu şöyle açıklar;

Kavram Oluşturma Kavram Kazanma Yöntem Açısından

Örneklerden benzer özellikleri bütünleştirmeyi gerektirir. Genelde, tümevarım yöntemi niteliği taşır.

Kurallara göre gruplamayı gerektirir. Tümdengelim yöntemi niteliği taşır.

Bilgiyi İşleme Açısından

Birey benzer özellikleri seçme ve bütünleştirmede bir strateji geliştirebilir. Bu strateji öğretimle değiştirilemez. Daha çok bireyin kapasitesine dayalıdır. Ancak bilişsel süreçlerdeki gelişmeler kavram oluşturmayı kolaylaştırır.

Kuralları öğrenme ve uygulama, uygun bir öğretimle gerçekleşebilir. Yine uygun bir öğretimle uygun kuralı seçme ve uygulama stratejisi geliştirebilir.

Sözcükler (terimler) fazla önem taşımazlar. Sözcükler kavramların incelenip gruplanmasında büyük önem taşır.

İlgiyi odaklaştırmayla formlaştırılır, bellekte orijinal kavramlar olarak saklanır.

İşlemsel kurallarla kritik özellikler formlaştırılır. Ondan çıkan anlamla kritik özelliklerin bir sınıfı, kavramsal bilgi olarak kodlanır.

Gelişim Dönemi Açısından

Daha çok okul öncesi dönemde kavram oluşturmada önem kazanır, yaşam boyu devam eder.

Daha çok formal eğitimde –okul döneminde– aşamalı olarak organize edilmiş eğitim programlarında üst düzeydeki kavramların öğrenilmesinde önem kazanır. Şekil 4: Kavram oluşturma ve kavram kazanma (Ülgen, 2004: 123).

Kavramların oluşumu kavram oluşturma ve kavram kazanmanın birlikteliği ile mümkündür diyebiliriz. Bu bağlamda kavramların oluşumu, duyumsal düzeyde edinilen deneyimlerden başlayıp, rasyonel düzeyde genel olanın imgeleştirilmesine uzanan karmaşık bir süreci içermektedir ve bu süreçte kavramlara ulaşılırken, karşılaştırma, analiz, sentez, soyutlama ve genelleştirme gibi yöntemlere başvurulur (Büyük Ansiklopedi, 1990b 2669). Bununla birlikte kavram geliştirme süreçleri; genelleme, ayırım, tümevarım, tanımlama ve tümdengelim olarak ifade edilir (Turgut ve diğerleri, 1997: 4.2-4.3). Kavramların ortaya çıkıp gelişmesinde duygularımız, sezgilerimiz ve diğer etkenlerin rolü vardır. İster somut gerçekliği ister soyut şeyleri içersin kavramların büyük bir kısmı dünyayla kurduğumuz iletişim göstergeleridir (Girgin, 2005: 29). Kavram oluşturma açısından bakıldığında nedensellik kavramının okul öncesi dönemde henüz tam olarak oluşmadığı, çocukların önnedensellik düzeyinde oldukları görülür. Nedensellik kavramının kazanımı da 11-12 yaş arasında gerçekleşmektedir.

Kavramların anlaşılmasında onların özelliklerinin belirlenmesi önem ifade etmektedir. Buna göre kavramların özellikleri şöyle ifade edilebilir (Ülgen, 2004: 108-116);

1. Kavramlar insan tecrübesine dayalı olarak algılanan özellikleri kadar tanımlanabilmektedir bir başka ifade ile kavramlar zaman içinde tecrübeyle birlikte değişebilirdir.

2. Kavramların algılanan özellikleri bireyden bireye değişebilir. İnsanlar kavramları kendi tecrübeleri dahilinde ve kendi dünya görüşleri çerçevesinde algılayabileceklerinden öznel bir yanı vardır diyebiliriz.

3. Kavramın orijinali (prototype) vardır. Bireyin kavramları ilk edindiği şekline onun orijinali denir. Kavramın zaman içinde aldığı şekil bireyin onu algılamasında ilk şekli ile karşılaştırılması ile mümkün olabilmektedir.

5. Kavramlar objelerin ve olayların hem doğrudan hem de dolaylı olarak gözlenebilen özelliklerinden oluşur. Objelerin ve olayların gözlenebilen yani somut olan özellikleri fiziksel özellikler iken dolaylı gözlenen özelliği ise anlamıdır.

6. Kavramlar çok boyutludur. Kavramlar onları hangi amaç doğrultusunda kullandığımıza bağlı olarak konumları farklılaşabilecektir. Bu da kavramların esnek oluşunu göstermektedir.

7. Kavramlar kendi içinde, özelliklerine uygun belli ölçütlere göre gruplanabilirler. Örneğin eğitim yapıldığı yere ve işgörüsüne göre gruplandığından başlangıçta iki grup daha sonrada kendi içinde farklı gruplara ayrılabilir.

8. Kavramlar aralarındaki etkileşime dayanarak, bir bütünlük oluştururlar.

9. Kavramlar dille ilgilidir. Her kavram bir sözcük ile ifade edilmektedir. Bir kültürde geliştirilen bir kavram o kültürdeki dilin zenginliği ile ifadelendirmesi olumlu yönde artabilecektir.

10. Kavramaların özellikleri de kendi içinde birer kavramdır. Örneğin nedensellik kavramının özellikleri içinde yer alan neden, sonuç, ilişki birer kavramdır.

Senemoğlu (1997: 514) kavramların iki temel özelliği olduğunu, a) kavramların sözcüklerle ifade edildiğini ve b) kavramların sözcükler ve bileşik sözcüklerle adlandırıldığını belirtmiştir. Bununla birlikte tüm kavramların beş özelliği de vurgulanmaktadır. Bunlar;

1. Öğrenilebilirlik: Sahip olduğumuz tüm kavramları sonradan öğreniriz, doğuştan getirdiğimiz kavramlar yoktur. Bu nedenle kavramlar yaşayışımızla birlikte oluşurlar ve bu da kavramların öğrenme ile kazanıldığını göstermektedir.

2. Kullanılabilirlik: Öğrenme bilme ihtiyacının karşılanmasıdır. Bizi öğrenmeye iten neden karşılaştığımız durumları çözebilme (bazen karşılaştığımız bir güçlüğü yenme bazen de merakımızın giderilmesi) ihtiyacından kaynaklanmaktadır.

Öğrenme ile bu ihtiyacımızı gidermiş dolayısı ile kavramı ya da kavramları kullanmış oluruz. Bu da kavramların kullanılabilirliğinin göstergesidir.

3. Açıklık: Kavramlar anlaşılabildiği ölçüde kullanılabilir olacaktır. Anlaşılabilirlik ise kavramın hem kullanıldığı alan hem de onu kullanan kişi tarafından aynı şekilde ya da aynı şeye hizmet edecek şekilde kullanılması anlamına gelebilecektir. Bu da kavramların açıklığı ile ilgilidir.

4. Genellik: Kavramların kategori, sınıflama, sembol gibi ifadeler ile açıklamaya çalışıldığı görülür. Bunun anlamı bir kavramın kendi içinde farklı kavramlar tarafından oluşmasıdır. Bu özelliği ile de kavram bir geneli ifade etmektedir. Bu genellik ifade edilen duruma göre geniş ya da dar olabilecektir. Fakat yine de kavramlar belli özelliklerin anlamları olan sözcükler olduklarından genellenebilirlik özelliğine sahiptirler.

5. Güçlülük: Kavramların yukarıda ifade edilen öğrenilebilirlik, kullanılabilirlik, açıklık ve genellik özellikleri dolayısı ile bir gücü barındırdığını söylemek mümkün olabilir. Çünkü kavramlar zihnimizdeki sembollerdir ve bazen bir sembol ile, sayfalarca sözcükle ifade edilebilecek olay, olgu ve nesneler açıklanabilmektedir.

Kavramlar kurucu anlamlarına göre üçe ayrılır. Kurucu anlamlar, etkinliklerin (konuşma dahil) önkabulleri şeklinde tariflenebilir. Bununla birlikte bu halleriyle, kendilerine dayanarak hareket eden insanların otomatik (kendiliklerinden) olarak bildikleri şeyler değildir. Bu bağlamda kavramlar; a) düşünürken kullandığımız kavramlar, b) üzerinde düşündüğümüz kavramlar ve c) kendileri ile düşündüğümüz kavramlar olarak üçe ayrılabilir (Fay, 2005: 163). Nedensellik kavramı kurucu anlamı itibariyle hem düşünürken kullandığımız (iki olay arasındaki ilişkiyi anlama veya problem çözme sürecindeki ilişkilendirmelerle) hem de üzerinde düşündüğümüz (Sosyal bilgilerde nedensellik nedir? Nedensel ilişki nedir vb. gibi) bir kavramdır.

Martorella (1986) ise kavramların dört temel özelliğinin olduğunu; a) ismi, b) ayırt edici özellikleri, c) ayırt edici olmayan özellikleri ve d) örnekleri şeklinde ifade

eder. Bununla birlikte Martorella (1986) kavramları dört farklı boyutta sınıflamıştır. Bu sınıflama şöyledir (Akt. Doğanay, 2005b: 269-271):

Şekil 5: Kavramların sınıflandırılması (Doğanay, 2005b: 271).

Yukarıdaki sınıflamaya göre nedensellik; somutluk derecesine göre soyut, öğrenildikleri bağlama göre hem formal hem de informal, ayırt edici özelliklerine göre ilişkisel ve öğrenilme biçimlerine göre sembolik bir kavramdır.

Kavramların sınıflandırma şekillerinden biri de öğrenme yollarına bakılarak yapılandır. Bunlar algılanan, betimlemeli ve kuramsal kavramlardır (Akgün, 2001: 106; Ayas, 2005: 72).

Algılanan Kavramlar: Öğrenmenin gerçekleşmesindeki ilk adım dikkattir. Dikkat ise zihinsel bir faaliyetin odaklaşması şeklinde ifade edilebilir (Matlin, 1989: 52). Birey çevresinde gerçekleşen olayları duyuşsal kayıt yolu ile alır ve bunlar içinden dikkat ettiklerini kısa süreli belleğe iletir. Bu durum algılamadır ve öğrenmenin ilk aşamasını oluşturur. Bu aşamada elde edilen kavramlar algılanan yani duyu organlarımız yoluyla edinilen kavramlardır. “Bazı kavramlar insanın dış dünyadan duyu organlarıyla aldığı izlenimler sonucunda oluşur.” (Ayas, 2005: 72). “Siyah, beyaz, aydınlık, küçük, büyük, sert, dolu vb.” örnek gösterilebilir (Akgün, 2001: 106; Ayas, 2005: 72).

Sınıflamanın Temeli Kavram Çeşitleri

Somutluk derecesine göre

Öğrenildikleri bağlama göre

Ayırt edici özelliklerine göre

Öğrenilme biçimlerine göre

1. Somut (göl, masa) 2. Soyut (özgürlük, sevgi)

1. Formal (okul, öğretim programı) 2. İnformal (toplumsallaşma) 1. Tek boyutlu (sandalye) 2. Çok boyutlu (demokrasi) 3. İlişkisel (büyük/küçük) 1. Eylemsel (tenis oynama)

2. Simgesel (televizyonda tenis maçı izleme)

3. Sembolik (tenis hakkında kitap okuma)

Betimlemeli Kavramlar: Kısa süreli belleğe gelen algılanmış kavramlar anlamlandırılarak uzun süreli belleğe gönderilir. Bu işlem bireyin bilgiyi kendisi için anlamlı hale getirmesini içerir. Burada bilgi daha önceden var olan ilgili bilgilerle sınıflandırılır, karşılaştırılır, özetlenir, ağlar oluşturulur, kodlamalar yapılır yani bilgi betimlenerek edinilir. Bu yolla edinilen kavramlara betimlemeli kavramlar denir. “Daha hafif, önceden, tepesinde vb.” örnek gösterilebilir (Akgün, 2001: 106; Ayas, 2005: 72).

Kuramsal Kavramlar: Kuramsal kavramların betimlemeli ve algılanan kavramlardan ayrılan en önemli özelliği bu kavramların insanın dış dünya ile doğrudan doğruya etkileşimi ile değil, zihinsel operasyonlarıyla öğreniliyor olmasıdır. Örneğin, nedensellik gökyüzünün bulutlanması ve ardından yağmurun yağmasını anlatmak için kullanılıyorsa betimlemeli kavram, fakat bu olay yağmur bulutlarının oluşması ve ardından yağmurun yağması ve her yağmur bulutunun oluşmasının yağmurun yağmasına nedeni olacak şekilde determinizm ile açıklanıyorsa kuramsal kavram olacaktır. Zihin burada sadece var olan bir olayı betimlemekle kalmıyor, bunun ötesinde bir kurala bağlı olarak açıklıyor. Bu da kuramsal kavram olarak ifade edilir.

Kavramların birçok özellikler bakımından sınıflandırıldığı görülmektedir. Bu sınıflandırmalardan biri de Fidan (1985: 4) tarafından kavramların birbirlerinden nasıl farklılaştığını belirtmek amacıyla oluşturduğu sınıflandırmadır. Bu sınıflandırmada kavramlar; soyutluk, karmaşık olma, çok yönlülük ve kritik özellikler bakımından ele alınmıştır. Bu özellikler Fidan (1985: 4) ve Nas (2000: 101) tarafından şu şekilde açıklanmaktadır:

1. Soyutluk Derecesi: Kavramlar somuttan soyuta doğru sıralanabilir. Kavramlar özünde soyuttur. … kimi kavramlar duyu organlarıyla algılanabildikleri için daha az soyut (masa, kuş), kimileriyse (adalet gibi) çok soyutturlar…

2. Karmaşıklık Derecesi: Kavramlar, yalından karmaşığa doğru bir sıra izler bir başka deyişle basitten karmaşığa doğru sıralanabilir. Masa, yalın bir kavramdır.

Birkaç özelliği vardır. Oysa kent (nüfus, semt, yol, trafik vb.) birçok özelliğiyle karmaşık bir kavramdır.

3. Çok Yönlülük (Farklılaşma, Genellik) Derecesi: Kimi kavramlar birbiriyle ilişkili birçok kavramı içerir…

4. Özelliklerin Kritikliği: Özelliklerin kritik (doğrudan ilgili) olup olmaması, kavramların gelişmesinde önemli bir noktadır. Turist kavramı için kritik özellikler: dinlenmek, eğlenmek, hoşça vakit geçirmek, iken, giyim, yurttaşı olduğu ülkede, turist kavramı için kritik özellik değildir.

İnsan ile varlıklar arasındaki ilişkilere dayalı yeni boyutların, yeni ilişkilerin ortaya konulması insan yaratıcılığının bir ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki yaratıcı bir düşüncenin ortaya konulabilmesi de yüksek seviyede düşünmeyi gerektirmektedir. Yüksek seviyede düşünmenin yapıtaşları ise kavramlardır. Kavramlar, bireylerin nesneleri sıralandırmasına, ilke ve kurallar koymasına, düşünme ve düşüncenin ufkunu genişletmesine imkan verir. Kavramlar yine kavramlarla açıklanabildiğinden bireyin düşünmesine yardımcı olmakta, düşünme ağını kurmasına zemin oluşturmaktadır. Bununla da kalmayıp, dilin gelişmesinde önemli bir rol üstlenmektedir (Beydoğan, 1998: 19). Düşünmenin gelişmesi dil tarafından yani düşüncenin dilsel araçları ve çocuğun toplumsal-kültürel deneyimi tarafından belirlenmektedir (Vygotsky, 1998: 81). Bu bağlamda dil ile düşünce ve buna bağlı olarak kavramlar arasında doğrudan bir etkileşimin olduğu söylenebilir. Düşünce tasarımlarımızdaki, kavramlarımızdaki her türlü devinime denir ve bilimsel, ciddi düşünme, düzene sokulmuş, bilgiye yönelmiş bir düşüncedir (Bochenski, 1996: 52-53). Vygotsky’nin “düşünce ve dil” adlı yapıtında ulaştığı sonuçlar, dil ve düşünce arasındaki ilişkiyi açıklar niteliktedir. Sonuçlar şöyledir:

1. Düşünce ve konuşma, özoluşum farklı köklere sahiptir.

2. Çocuklarda konuşmanın gelişmesinde anlık-öncesi bir aşamanın, düşüncenin gelişmesinde ise dil-öncesi bir aşamanın varlığını kesinlikle saptayabiliriz.

3. Bu ikisi, belirli bir ana kadar birbirinden bağımsız biçimde farklı doğrultular izlerler.

4. Belirli bir noktada bu doğrultular kesişir ve bunun üzerine düşünce sözlü, konuşma da ussal hale gelir (Vygotsky, 1998: 72).

Görüldüğü üzere düşünce ve dil başlangıçta kendilerine özgü bir gelişim gösterirken belli bir anda kesişmekte ve bundan sonra birlikte etkileşerek gelişmektedir. Piaget de “çocukta dil ve düşünce” adlı eserinde dilin düşünce alışkanlıkları içinde biçimlenmiş olduğunu ileri sürmüştür (Piaget, 2007a: 86). Her kavramın bir sözcük ile ifade edilmesi, bir kültürde geliştirilen bir kavramın o kültürdeki dilin zenginliği ile ifadelendirmesi, kavramların dil ile ilişkisini gösterir. Bununla birlikte düşüncenin (kavramların) gelişmesinde hem Piaget (2007a: 84-85; 2007b: 10) hem de Vygotsky (1998: 81) toplumsallaşmanın etkisinden bahsetmişlerdir. Çocukların bazı kavramların kimliklerini ve nedenlerini oluşturabilmeleri için onların, doğal dünya ile ilgili deneyimlerin ilk elden edinmeleri, birbirleriyle etkileşim kurmaları, kendi deneyimleri hakkında konuşmaları ve düşüncelerinin cesaretlendirilmesi önerilebilir (Howe ve Johnson, 1975: 31). Toplumsallaşmanın yaklaşık olarak, okul öncesi eğitim hesaba katılırsa 6 yaş civarında olduğu düşünülürse düşünce ve dilin gelişmesi dolayısı ile kavramların gelişmesinin bu döneme denk geldiği söylenebilir. Bu dönemde çocuklara gerekli dışsal desteğin verilmesi onların kavram geliştirmesine ve kavram oluşturmasına yardımcı olabilecektir. Nedensellik kavramının gelişmesi ve oluşması için 6-7 yaş kritik dönemi ifade etmektedir. Bu da ilköğretime başlama yaşına denk gelir (Piaget, 2004: 57). Kavramların oluşturulması ve geliştirilmesi beraberinde birçok yarar oluşturabilecektir. Karadeniz (2002: 4) kavramların yararlarını beş madde ile ifade ederken, Fidan (1985: 6) üç madde ile ifade etmektedir. Bunlar sırası ile şöyledir;

1. Çevrenin karmaşıklığını azaltır.

2. Çevredeki nesnelerin tanınmasını kolaylaştırır.

3. Nesneler ve olaylarla yeni karşılaşmada yeniden öğrenme gereğini azaltır. 4. Etkinlikleri planlama ve onlara yön vermeye yardım eder.

5. Nesne ve olay sınıflarını ilişkilendirme ve sıralandırmaya yardımcı olur (Karadeniz, 2002: 4).

1. Kavramlar yoluyla insan zihni, çevremizin karmaşıklığını basitleştirir.

2. Kavramlar insanlar arasındaki iletişimin gerçekleşmesinde, insanların birbirlerini anlamalarını sağlamada çok önemli bir rol oynarlar.

3. Kavramların birbiri ile ilişkisinden ilkeler ve kurallar ortaya çıkar. İlkelerin sağlamlığı, doğru yargıda bulunmaya ve problemleri anlayarak çözmemize yardımcı olur (Fidan, 1985: 6).

Kısaca kavramlar, çocuğun (ve yetişkinin) düşünmesini kolaylaştırma ve kesinleştirmeyi mümkün kılarlar. Sosyal bilgiler öğretimi açısından bakıldığında da kavramların öğrenilmesi ve öğretimin odak noktası olarak belirlenmesi birçok açıdan yararlıdır. Bunlar şöyledir (Doğanay, 2005b: 273-276);

1. Sosyal bilgiler öğretiminde kavram temelli öğretimin öğrencilerin akademik başarıları üzerinde olumlu etkileri vardır. Bir başka deyişle kavram öğrenimi üst düzey akademik başarının artmasını sağlar.

2. Kavramlar benzer bilgi parçacıklarını birleştirerek ve organize ederek, bir kategori halinde belleğimize yerleştirmemizi sağladığından öğrenme ve hatırlamayı basitleştirir.

3. Kavramların en önemli işlevlerinden biri insanlar arasındaki iletişimi basitleştirmesi ve kolaylaştırmasıdır. Benzer kavramlara sahip öğrenci ve öğretmen arasındaki iletişim güçleneceğinden, öğretmenler sosyal bilgiler dersi kapsamında yer alan kavramları her öğrenci için aynı anlama gelebilecek şekilde öğretme ve bu şekilde kullanılmasını sağlama görevi vardır. Böylelikle öğretmen ve öğrenci arasındaki iletişim kolay kurulabilecektir.

4. Kavramlar öğretimin kişiselleşmesini sağlar. Kavram öğretiminde kullanılacak olgu ve örneklerin öğrencinin kendi yaşamından seçilmesi, öğretimin küreselleşmesini, öğrencinin motive olmasını ve başarıyı hissetmesini sağlar.

6. Kavramlar karmaşık anlamaya yardımcı olur. Piaget’e göre öğrenme süreci birleştirme ve üretmeyi kapsar. Kavram öğrenimi de bu süreci içerir. Öğrenciler yeni bir kavramı öğrenirken var olan kavramları karmaşıklaşır (birleştirme, bir başka deyişle var olanlar ile yeni gelenler arasında ilişkilerin kurulması) ve bu kavramlardan yeni kavramlar üretilir (yeniden üretme).

7. Kavram öğretimi problem çözme ve akıl yürütme becerisini geliştirir. Yeni bir kavramın edinimi problem çözme yani akıl yürütme yollarının kullanımı ile mümkün olacağından bu etkinlikler öğrencinin problem çözme ve akıl yürütme becerisini geliştirmede yararlı olabilecektir.

Nesneleri, olayları ya da insanları bir sınıfa koyabilme ve bu sınıfa bir bütün olarak tepkide bulunabilme durumu kavram öğrenme olarak betimlenmektedir. Ancak öğrenci düzenli ve anlaşılabilir bir çevrede öğrendiği kavramları, kendi çevresine aktarır (Özyürek, 1983: 347). Kavram öğretimi değişik şekillerde