• Sonuç bulunamadı

Katolik Doktrini ve Kilise’nin Fonksiyonları

Katolikliğin tarihte yer tuttuğu alan ve oynadığı rol bilinmezse, Erasmus’u ve devamında gelen Protestan düşünceyi dolayısıyla mevcut Batı kültürünü anlamak kolay olmayacaktır. Katolikliği anlamak aynı zamanda sonraki bölümde göreceğimiz gibi Erasmus’un yeniden ortaya çıkarmaya çalıştığı, bununla Katolik Kilisesi’ne ıslah girişimlerinde bulunduğu Patristik Dönem Kilise Baba’larını ve Katolikliğin sebep olduğu tarihi dönemeçleri anlamak olacaktır.

‘Genel, evrensel’ anlamına gelen “Katolik” kelimesi, inanç ve ahlak alanında Papa’nın otorite kabul edildiği Hristiyan dininin en kalabalık cemaatini oluşturan bir Hristiyan mezhebidir. Katolik Kilisesi ifadesini ilk defa Antakyalı St. Ignace kullanmıştır (ö.107). Hristiyanlığın ilk üç asrında yaşanan gelişmeleri de içine alarak tanımlayan Kudüslü St. Cyril Katolik kavramıyla “Kilise mekandaki genişlemesi, doktrindeki bütünlüğü ve evrenselliği, insanın ihtiyaçlarına cevap vermesi, ahlaki ve manevi mükemmelliği sebebiyle Katolik diye nitelendirilir.” şeklinde bir ifade kullanmıştır. V. yüzyılda Lerinsli Vincent’in yapmış olduğu “Gerçekten ve tam anlamıyla Katolik olan şey her yerde, her zaman ve herkes tarafından inanılan şeydir”33 tanım bu anlamı güçlendirmektedir. Katolik kavramı ilk zamanlar Yahudiliğin milli karakterine ve mahalli kiliselere karşı Kilisenin evrenselliğini ifade etmek için kullanılsa da zamanla çeşitli fırkalar ve heretik akımlara karşı, özellikle Ortaçağ’da

‘heretik’in karşıtı olarak gerçek kilisenin doktrinini ifade etmek için kullanılmıştır.

Büyük dini çalkantıların yaşandığı XVI. yüzyılda ise Protestanlığın karşıtı olarak kullanılmaya başlanmış ve sadece Roma Katolik Kilisesi’ne mensup olanlar Katolik sayılmıştır. Kendilerini Romalı kabul etmeyen Katoliklerin yanı sıra, Katolik olup da Papa’nın otoritesini kabul etmeyen Hristiyanlar da mevcuttu. Ancak günümüzde bu kavram sadece Roma Piskoposluğu’na bağlı Hristiyanları diğerlerinden ayırmak için kullanılmaktadır. Katolik Hristiyanlar için Roma Katolikliği gerçek Hristiyanlık’tır. IV ve V. yüzyıllarda Batı Roma İmparatorluğu çöktüğünde tek güç odağı olarak başında Papa’nın bulunduğu Katolik Kilisesi kaldığından kendisini hem tüm Hristiyanların başı ilan etmiş hem de yıkılan imparatorluğun unvanlarını kullanmaya başlamıştır. Gittikçe barbarlaştığı iddia edilen Batı Roma Hristiyanlığı düzenin sağlanması için disiplinle uğraşırken Doğu’da bir yandan çok ciddi teolojik problemler tartışılmaktaydı. Kilise

33 Ömer Faruk Harman, “Katoliklik”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, C. 25, İstanbul, 2002, s. 56.

imparatorun hakimiyeti altına girmiş ve sezaropapizm34 adı verilen bir Devlet-Kilise anlayışı ortaya çıkmıştır. XV. yüzyılda Batı’da ortaya çıkan heretik akımlar, papalık karşıtı konsiller ve iç bozulmalar kiliseyi sarsmış, papalığın güç ve saygınlığını azaltmıştır. XVI. yüzyılda Jan Hus, John Wycliffe, Desiderius Erasmus gibi din adamlarının eleştirileriyle başlayan ve Martin Luther, Calvin, Zwingli gibi reformistlerle devam eden reform hareketleri hem Kilisedeki yozlaşmalara karşı mücadele vererek Roma’nın Batı Hristiyanlığı üzerindeki ruhani hakimiyetine bir son verme hususunda etkili olmuş hem de Katolik Kilisesi’nin kendi içinde bir yenilik yapmasını zorunlu hale getirmiştir. Ancak tüm yeniliklerin yanında öğreti alanında Roma’nın geleneksel tutumu daha da katılaşarak otoriter ve gelenekçi bir Kilise yapısı ortaya çıkmıştır. Aydınlanma ve siyasi devrimler boyunca çeşitli saldırılara maruz kalan Katolik Kilisesi XIX. yüzyıla geldiğinde modern dünyaya düşmanca bir duruş yolunu seçmiştir. Nihayet XX. yüzyılda gerçekleştirilen II. Vatikan Konsili’nde Katolikler’le çağdaş hayat arasındaki karşıtlığı yumuşatma yönünde kararlar alınmış, ibadet dili serbest bırakılmış, Protestanlar’a daha kolay ulaşabilmek adına Eski Ahid’in İbranice versiyonu kabul edilmiş, laiklerin din işlerine katılabileceği çeşitli düzenlemeler yapılmıştır fakat tüm bu gelişmeler, modernleşme girişimleri ilerleyen yıllarda Kilise içinde bölünmelere yol açmıştır.35

1.2.1. Katolik Doktrini

Katoliklik, iman ikrarı ve vaftizi gerektirir. Katolik inancına göre; iman eden kişi, iman ikrarı ile Kilise’nin ona sunduğu İncil’i Hakikat olarak kabul eder. Fakat bu durum Kredo’nun içinde kısaltılmış bir formül olduğu için inançlı kişi geleneğin temel şekli olan şifahi bilgiyle çeşitli açıklamaları ve yorumları Kilise’den öğrenmeye devam eder. İlahi mesajın esasının dinlenerek nakledilmesi Havariler ve Kilise babalarına kadar dayanmaktadır. Hristiyan inancına göre her şeyin yaratıcısı yüce Tanrı tüm insanlığın hayrına bir kereye mahsus olmak üzere Hz. İsa’da tecessüd etmiştir. Aziz Pavlus’tan beri ‘Mesih’in bedeni’ olarak adlandırılan İsa’nın bedeni Katolik Kilisesi için teolojik ve mistik olarak İsa’ya inananların birliği şeklinde “Tanrı’nın Cemaati”

olarak gösterilebilir.36

34 Sezaropapizm; Sezar’ın yani sivil iktidarın, Kilise yönetiminde de salahiyettar olması anlamına gelir.

İktidarın hem kutsala hem de profana hükmetmesi, cismani iktidar ile ruhani iktidarın tek elden yönetilmesine sebep olmuştur. (Bkz. Eroğlu, a.g.m., s. 389. )

35 Harman, “Katoliklik”, a.g.md., s. 55-58.

36 Albert M. Besnard ve diğerleri, a.g.e., s. 21-23.

Katolikleri diğer Kiliselerden ayıran en önemli fark inanç sistemiyle alakalıdır.

Teslis’e ( Baba-Oğul-Kutsah Ruh ) büyük önem veren Katolik inancı Meryem Ana’nın hiç kimse ile temas etmeden gebe kaldığına, Kutsal Ruh’un ise Baba ve Oğul’dan çıktığına inanır. Dolayısıyla Meryem de Tanrı annesi olarak kabul edilmektedir.37 Katolik Kilisesine göre hem Tanrı annesi hem de Kilise annesi olarak kabul edilen Meryem asli suçtan uzak ve günahsız olarak göğe yükselmiştir.38 Bu inanca göre göğe yükselen Meryem Tanrı katında şefaatte bulunabilir. Katolisizm’de azizlerin önemli bir yeri vardır, onlar da Tanrı katında sözcü olma ve şefaatte bulunma yetkilerine sahiptirler. Azizlerin resimlerine ve kutsal emanetlerine saygı gösterilmesi, onlar adına ayinler düzenlenmesi oldukça önemlidir.39 Antik Batı’nın çok tanrıcılığına, putperestliğine karşı savaş açan Hristiyanlık azizler inancıyla çok tanrıcılığı yeniden diriltmiştir. Azizlerden üstün ve örnek ahlaka sahip olanlar olduğu gibi gerçekte olmayıp tamamen efsane ürünü olanlar da halk arasında oldukça ilgi ve saygı görmüştür.40 Hristiyanları bölen ikinci fark dini liderlik meselesidir. Hristiyanlık dünyasının dini liderliğinin kendilerine ait olduğunu iddia eden Katolikler için Papa tüm Hristiyanların dini, ruhani ve hukuki lideri olduğu gibi aynı zamanda yanılmazdır. Papa, İsa’nın Petrus’a devrettiği yetkilerin varisi olarak üstün kabul edildiğinden İsa’nın vekili, Petrus’un halefi anlamına gelir. Bu konuda eleştiri kabul etmeyen Katolisizm, kutsal kitapların en doğru metninin tespitini ve sözleri yorumlama hakkını yalnızca Papa’ya ait görmektedir. Yalnızca Papa ve Kilise’nin işaret ettiği yol en doğru ve herkesin uyması gereken yol kabul edilmektedir.41 II. Vatikan Konsili’nde tüm vahyin İsa’ya bir defada verildiği ancak yorumlanmasının hiçbir zaman tamamlanmadığı bundan dolayı zamanla meydana çıkan sorunlara Katolik Kilisesi’nin yeni yorumlamalar getirmesini göreve uygun ve kabul etmiştir.42

37 “Theotokos” yani “Tanrı’nın annesi” olarak da kullanılan bu ifade 431 tarihinde 22 Haziran’da başlayıp 17 Temmuz’a kadar süren Efes Konsili’nde beş oturum sonunda konsil babaları tarafından belirlenmiştir. Bu konsili, İmparator II. Theodose, Meryem’in Tanrı’nın annesi değil, İsa’nın annesi (Christotokos) olduğunu ileri süren Antakya İlahiyat Ekolünden olan Nestorius’a karşı toplamıştır.

(Bkz. Mehmet Aydın, Hristiyan Kaynaklarına Göre Hristiyanlık, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1995, s. 56, 160.)

39 Orhan Seyfi Yücetürk, “Katolik, Ortodoks ve Protestan Mezhepleri Arasındaki Farklar”, DEÜ.İ.F.D.

I, ,İzmir, 1983, s. 415.

40 Aydın, a.g.e., s. 119.

41 Abdurrahman Küçük- Günay Tümer- M. Alparslan Küçük, Dinler Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara, 2011, s. 407.

42 Scognamillo, a.g.e., s. 105.

43 Albert M. Besnard ve diğerleri, a.g.e., s. 13.

Katolikler, Kilise’nin öğretilerine bağlı olanların evrensel kurtuluşa erebileceğine inanırlar. Çünkü onlar Katolik Kilisesi’nin Ruh’ul-Kudüs tarafından idare edildiğini öne sürerler. Ayrıca bu inanış Roma Katolik Kilisesi’ni diğer tüm kiliselerden üstün bir konuma getirmeye sebep olmuştur. Vahyin tek kaynağı olarak İncil’leri kabul eden Katolisizm onun iki iletişim şekli olduğunu iddia eder. Fakat Katolik Kilisesi asla Scriptura Sola yani Kutsal Kitab’ı tek başına iman kaynağı olarak kabul etmemiştir.

Sonraki bölümlerde görüleceği üzere Erasmus’un en önemli eleştirileri bu noktada gelmektedir. Katolikler için vahyin kaynağı olarak gelenek de çok önemlidir çünkü onlar için ‘kutsal gelenek ve kutsal kitap’ aynı kaynaktan gelmektedir. Bu inanca göre geleneği öğretme yetkisi İsa’dan havarilere, havarilerden de din adamlarına aktarılmıştır. Bu miras Katolik Kilisesi için oldukça önemlidir.

Din adamlarının Tanrı kelamını yorumlama yetkisi de bu intikalden kaynaklanmaktadır ve yorumlamanın Kutsal Ruh’un yardımıyla gerçekleştiğine inanmaktadırlar. Roma Katolik Kilisesi’nin Kutsal Ruh’un idaresi altında olması inancı bu bağlamda önemlidir.43

Katolisizm’de ruhban sınıfının kendilerini tamamen İsa’ya adamaları açısından bekaret zorunludur.44 Ruhban sınıfı dışındakiler de evlendikten sonra boşanamaz, boşandıktan sonra tekrar evlenmek de zina sayılır. Zira bu hüküm Markos X/6-12 ile sabittir: “Fakat Hilkatin başlangıcında Allah onları erkek ve dişi yarattı. Bunun için bir adam babasını, anasını bırakacak, karısına yapışacaktır. Şöyle ki, onlar artık iki değil fakat bir bedendirler. İmdi Allah'ın birleştirdiğini insan ayırmasın. (…) Kim karısını boşar ve başkasıyla evlenirse, ona karşı zina eder ve kadın kocasını boşar ve bir başkası ile evlenirse, zina eder.” Bununla birlikte Kilise’de yapılmayan nikah sahih kabul edilmemektedir.45

Cennet, Cehennem ve Arafı kabul eden Katolikler asli günah doktrinine inanırlar. Bununla birlikte bu inanca göre; insan asli suç içerisinde olmasına rağmen günaha meyletmenin günah sayılmayacağı ancak günaha yaklaştıracağı öne sürülmektedir. Katolisizm’de günah çıkarma çok önemli görülmektedir. Kilisenin ilk yüzyıllarında aleni yapılan tövbe daha sonraları günah çıkarma odasında papaza itiraf şeklinde uygulanagelmiştir. Katolisizm’de ergenlikten itibaren her Hristiyan yılda en az

43 Aydın, a.g.e., s. 119.

44 Aydın, a.g.e., s. 114-118.

45 Yücetürk, a.g.m., s. 417.

bir kere günah çıkarmalıdır. Katoliklerde ibadet dili Latince’dir ancak daha sonraları milletlerin kendi dillerinde ibadet etmelerine izin verilmiştir.46

Hristiyanlıkta Tanrı’nın aktif olarak katıldığına inanılan sakramentler yani kutsal ayinler vardır. Katolikler 7 sakrament kabul ederler; vaftiz, evharistiya, konfirmasyon, tövbe ve günah itirafı, yağ sürme, ruhbanlık ve son olarak da evliliktir. Katolik kredosu açıklanırken tövbe ve günah itirafı, azizler ve evlilikten bahsedildi. Diğer sakramentlerden vaftiz; Hristiyan kişiyi ya da Hristiyanlığı kabul etmiş kişiyi toplumun aktif bir üyesi haline getirir. Su ile yapılan bu kutsal ayine Tanrı’nın da iştirak ettiğine inanılır. Dolayısıyla Tanrı vaftiz ile toplumda varlığını hissettirir ve vaftiz edilen kişiye İsa gibi gerçek oğul olma lütfunda bulunduğuna inanılır. İnsan ile Tanrı’nın bu ilişkisinde günahların bağışlandığı kabul edilir. Hristiyanlar vaftizle değişmeyi kesin telakki ettikleri için ona yeniden doğuş adını vermişlerdir. Katoliklerde vaftizin doğumdan hemen sonra mı, buluğ çağından önce mi yapılması gerektiği tartışma konusu olsa da genel olarak Katolikler vaftizi doğumdan hemen sonra yapmaktadırlar.47 Konfirmasyon (Güçlendirme) sakramenti ile Hristiyan inançlısı taşıdığı toplumsal sorumluluğu yerine getirmeye davet edilir. Konfirmasyon bir anlamda iman teyididir.

Vaftiz edilen çocuğa 13-16 yaşları arasında güçlendirme sırrı ile sorumluluğu hatırlatılır. Hristiyan inancının ve ibadetinin temelini teşkil eden sakramentlerden biri de evharistiya diğer adıyla-ekmek şarap ayinidir. Buradaki amaç İsa’nın ölmeden önce havarileriyle geçirdiği son akşam yemeğini yad etmek ve uygulamaktır. Bu birlik yemeğinde, İsa’nın havarilerine sunduğu ‘ekmek ve şarabı kendi eti ve kanı’48 olarak vasıflandırması Hristiyanlar için İsa'nın aralarında olduğu inancını taşır. Katolikler evharistiyayı günlük olarak tekrar ederler. Katolikler hastalandıklarında veya yaşlılık belirtilerini hissettiklerinde kiliseye başvururlar. Rahip okunmuş bir yağı hastalara sürerek onlar için şifa diler. Bu yağ sürme sakramenti İsa’nın Tanrı tarafından hastaları iyileştirme ve onları teselli etme için gönderildiği inanç ile pekişmiştir. Yağ sürme sırrında Tanrı’nın sevgisi ile hastanın başında durduğu ve onu terk etmediğine inanılır.

Bu sakramentteki diğer amaç hasta veya yaşlı olan kişiyi saran yalnızlık duygusunu bertaraf etmektir.49 XVI. yüzyıl reformundan sonra ortaya çıkan Protestanlar, Katoliklerin kabul ettiği bu yedi sakramentten sadece ikisini kabul etmişlerdir. Bunlar

46 Abdurrahman Küçük ve diğerleri, a.g.e., s. 407.

47 Albert M. Besnard ve diğerleri, a.g.e., s. 23.

48 Matta, 26:26-28; Markos, 14:22-25; Luka, 22:14-20.

49 Aydın, a.g.e., s. 73-77.

ise Vaftiz ve Evharistiya’dır. Ancak uygulamada yine Katoliklerden daha farklı ritüelleri söz konusudur.