• Sonuç bulunamadı

KATILIMCILARIN KALDIKLARI DERSHANELERİN İLLERE GÖRE DAĞILIMI 80

Tablo 10 : Katılımcıların Kaldıkları Dershanelerin İllere Göre Dağılımı Katılımcıların “vakıflık yaptığı” dershanelerin illere göre dağılımı şöyledir: % 53,85’i (14 kişi) İstanbul, % 30,77’si (8 kişi) Isparta, % 7,69’u (2 kişi) Erzurum, % 3,85’i Osmaniye( 1 kişi), % 3,85’i (1 kişi) Bursa’dır.

53,85%

30,77%

7,69%

3,85% 3,85%

Katılımcıların  Kaldıkları Dershanelerin İllere  Göre Dağılımı

İstanbul ısparta Erzurum Osmaniye Bursa

II. DİNİ GRUPTA BİR STATÜ GÖSTERGESİ: “VAKIF ABİ”

Meşveret grubu, hayatının belli bir kısmını veya tamamını dershanede Risale-i Nur hizmetine adayan grup üyelerini “vakıf abi” olarak nitelendirmektedir. Hayatını risale hizmetine “vakfettiklerinden” dolayı kendisine “vakıf” denmiştir. “abi”

denmesinin sebebi ise Meşveret grubunda üyeler arası ilişkinin ağabey kardeş ilişkisine dayanmasından ötürü olduğu belirtilmektedir.291

Grubun görüşüne göre “vakıf abi”nin adanmışlığının en temel özelliği toplumda hiçbir rol almaksızın tamamen “iman hizmeti”yle bütünleşmesidir. Bu yüzden bir vakıf, evlenmek, iş sahibi olmak gibi sosyal hayattaki tüm rollerinden vazgeçmiştir. Onun temel rolü dershanede sadece “iman hizmeti” ile meşgul olmakla sınırlandırılmıştır. Bu sınırlar dini grup içinde de belirgindir. Zira bir “vakıf, dershanede kutsi hizmetlerle meşgul olurken nazar-ı dikkatinin dağılmamasının temini için hizmetin muhtelif mali ve maddi meseleleri ile tavzif edilmemelidir.”292 Onun en asli vazifesi ve görevi, dershanelerde Risale-i Nur okuyup anlamaya ve tartışmaya dayalı dersleri düzenlemek ve icra etmektir.

“Vakıf abi” grup üyeleri içinde Risale-i Nur hizmetini ilk dereceden deruhte eden ve yürüten kişi olarak görülmektedir. Dolayısıyla grupta Risale okuma faaliyetlerinin motor gücünü “vakıflar” oluşturur.

Dershaneler, belli öğrenci ve meslek gruplarından, mahalle sakinlerine kadar geniş bir dairede toplumun farklı kesimlerine haftanın muayyen günlerinde derslerin verildiği evlerdir.293 Risale-i Nur’u büyük ölçüde içselleştiren bir“vakıf”, dershanelerde Risale-i Nur metinlerini merkeze alarak gerçekleştirdiği Risale derslerini kısa açıklamaları ile yönlendirir ve dinleyenleri “iman hakikatleri” üzerine düşünmeye       

291 Daha öncede zikrettiğimiz gibi Risale-i Nur metni karşısında abi-kardeş temelinde, üyeler arası eşitliğe dayanan dini grupta (Bununla ilgili olarak bkz. Lemalar, s. 162.) Nursi, “vakıflık” dediğimiz kurum tasavvuftaki gibi bir “makam” yahut daha üst bir karizmatik bir vasıf taşımamaktadır. Diğer üyelerden ayrıldığı şekliyle vakıf abilere özel bir hürmet ve saygıda gösterilmez. Bir vakıf abi’ye gösterilen saygı Risale-i Nur’u içselleştirmiş olmasıyla alakalıdır. Zaten “vakıf abi” “vakıf”

tanımlamaları dini grup içinde bize aksettiği şekliyle çokça kullanılan ifadeler de değildir.Bir vakıf abi kendisini tanıtırken veya mesleğinden bahsederken çoğu zaman “iki yıldır vakıfım, şu dershanede vakıflık yapıyorum” gibi ifadeler kullanmaz. Genelde “şu şu dershanede kalıyoruz” diyerek kendi mesleğini ve meşguliyetini anlatmaya çalışır.

292 Ömer Yılmaz’ınadlı tezinde ulaştığı bir belgede Vakıfların cemaatle münasebetleri hususunda bazı tavsiye kararları alınmıştır. Bkz. Ek 2. Madde 2.

293 Dershane denilen evler, genelde büyük şehirlerdeki apartman daireleridir. Bunun dışında müstakil dairelerde vardır.

sevkeder. İlhama dayandığına inanılan bu dersleri dinleyenlerde “hakaik-ı imaniye’nin inkişafı” hedeflenir. Bu yüzden Risale-i Nur dersleriyle açılan “manalar” “hakikatler”

“sırlar” çoğunlukla tefekkür yoluyla elde edilir.

Bununla alakalı dershanede 9 yıldır vakıflık hayatı olan Sosyal Bilgiler öğretmenliği bölümü mezunu Suat şunları söylemiştir:

Risale-i Nur’a sadece malumat kabilinden değil veya sadece ilim boyutu ile değil de biraz daha kalp boyutu ile bakmak lazım. Risale’ye senin duygularına latîfelere inme boyutu, hani senin latîfelerini terbiye etme boyutu, ruh âlemini böyle inbisat ve inkişaf ettirme boyutu, imanda terakki, marifette derinlik, tefekkürde keskinlik boyutu ile bakmak lazım. Hani sadece malumat kabilinden değil de terbiye kabilinden. Dolayısıyla bazen böyle bir adam 30 yıllık nurcudur, bir mevzuyu mutalaa ettiğin zaman diyor ki “ Yaben burayı daha yeni anladım.” Çünkü Risale-i Nur’da “bir mevzudan asıl maksut, mana budur, üzerinde tahlil yapılmaz” diye bir şey yok. Yani bir şey anlıyorsun, bunun üzerinden çok daha farklı bir şey anlıyorsun. Hani Kur’an’da manalar hiçbir zaman tükenmiyor ki, değişiyor, ondan nebeân ettiği için, onun tefsiri olduğu için, hani aynı özellik onda da var. Risale-i Nur’da da o şey bitmiyor yani sürekli o yinelenen mana böyle bir tebeddül içerisinde.

Meşveret grubundaki “vakıfların”, başka bir görevi aynı zamanda öğrenci evi olarak da kullanılan dershanedeki lise ve üniversite öğrencilerinin idaresiyle meşgul olmasıdır. Meşveret grubunda hemen hemen tüm dershaneler aynı zamanda sayıları 5 ile 10 arasında değişen üniversite öğrencilerinin bulunduğu öğrenci evleridir ve her dershanede bir “vakıf abi”nin bulunması teamül halini almıştır. Bir “vakıf”, dershanedeki öğrencilerle ilgilenir, onlarla günlük risale okuma derslerini düzenler ve namaz ibadetinin cemaatle birlikte eda edilmesine çalışır. Aynı zamanda “müdebbir”

denilen ve genelde son sınıf öğrencilerinden seçildiği aktarılan üyelerde dershanenin tedbir ve idaresinde “vakıf”a yardımcı olur. Ortalama bir dershanede “vakıf”,

“müdebbir” ve öğrencilerin konumunu gösteren plan şu şekildedir:

Tablo 11 : Dershane Üyeleri

Bir grup üyesinden dinlediğim şu benzetme “vakıf”ın hem dershanedeki öğrencilerle hem diğer üyeler hem de diğer ders gruplarıyla olan ilişkisini, onun konumu açısından güzel açıklar niteliktedir:

Vakıf abi alt demliktir, âlemi294 her dem nurla doludur, kaynar durur. Talebe kardeşler, üst demliktir, vakıf abi kaynadıkça onlar demlenir. Lise talebeleri bardaktır, vakıf abi doldurur. İlköğretim talebeleri şekerdir, Medrese-i Nuriye’nin tadıdır. Ev sahibi ve alt komşu, kaşıktır. Arada bir gelir yok efendim çok talebe girip çıkıyor, yok efendim ses geliyor derler, karıştırır giderler.

Cemaatteki ağabeyler çay tabağıdır, hepimize yardım ederler, dökülenleri toplarlar.

Bu cümleler, grubun öğrencilere yönelik yoğun faaliyetlerinin olduğunu göstermesi kadar yaşadıkları bölge ve apartman dairelerinde bir tür komşuluk sorunlarıyla malul olduklarının da belirtisidir. Arada bir gelerek kendilerinden rahatsızlıkları belirtilen ve ortalığı karıştırdığı düşünülen ev sahibi ve komşularını nitelerken “kaşık” benzetmesi yapmaları buna işaret etmektedir.

      

294 Saha araştırması esnasında kullanımına çok sık rastladığımız “âlem” kelimesi, üyeler tarafından kendi iç dünyalarına işaret etmek için sıkça kullanılmıştır. Vakıf abi’lerin konuşmalarının Risale-i Nur’a özgü Osmanlıca kelime ve terkiplerle örüldüğü düşünüldüğünde kelimenin anlam içeriklerini Risale-i Nur’dan aldığı söylenebilir. Nursi’nin iç dünyasını ifade etmek için kullandığı âlem kelimesi için bkz.

Nursi, Mektubat, s. 61.

VAKIF

MÜDEBBİR

ÖĞRENCİ ÖĞRENCİ

ÖĞRENCİ ÖĞRENCİ 

III. VAKIFLlĞA GİDEN YOL

Anadolunun her tarafından üniversite okumak için gelip genelde barınma amacıyla dershanede kalmaya başlayan öğrencilerinbir vakıfın gözetim ve idaresinde üniversite hayatını sürdürdüğü görülmüştür. Üniversite okuyarak Nur dershanesinde kalan her öğrenci, aynı zamanda Meşveret grubunda “vakıflar”ın gözetim idaresinde devam eden Risale-i Nur okuma programlarına da katılmıştır.

Üniversite hayatlarının ilk yıllarından itibaren Risale-i Nur derslerine katılan öğrencilerin bir kısmının zamanla bu derslerden ve dershane yaşamından etkilendiği ve mezun olduktan bir süre sonra dershanede “vakıf kalmaya” başladığı, hayatını “Risale-i Nur hizmetine vakfettiği” anlaşılmaktadır. Şüphesiz, bir öğrencinin 4 veya 5 yılllık üniversite hayatından sonra dershanede “vakıf kalmaya” karar vermesinin birçok sebebi vardır. Bu sebepleri biz görüşmecilerle yaptığımız mülakatlarımızdan hareketle“Vakıflıkta Risale-i Nur’un Etkisi” ve “Vakıf Olma Sürecinde Kurumsal Yapılar: Vakıflık ve Dersane” olarak ayırdık.