• Sonuç bulunamadı

4. KENT OLGUSUNDA TOPLUMSAL İLİŞKİLERİN MEKANSAL

4.1. Toplumsal İlişkinin Tanımı

4.1.2. Karşılaşmalar

Kent insanların yaşam anlayışlarını ve görüşlerinin beraber getirdikleri bir karşılaşma yeridir. Orada ne yapmayı istediğimizi keşfedebilir, seçimimizi yapar ve kimliğimizi geliştiririz. Kapalı ve uzak olanı biraraya getiren bir mikrokosmos olması gereken kent; bize bizi aynı yapmadan bir kimlik kazandırır ve ortak kimlik, birlikte bir yere sahip olmayı içerir (N.Schulz, 1971).

Toplum yaşamına temel olan, bireylerin toplumsal etkileşimlerinde bir arada bulunmadır. Her birey aynı anda, hem gündelik yaşamın akışı içinde, hem de varoluşunun uzunluğu olan yaşam dönemi içinde, toplumsal kurumların “birey üstü” nitelikteki yapılaşması içinde konumlanmaktadır. Her birey bir biçimde özgül toplumsal kimliklerin yarattığı toplumsal ilişkiler içerisinde konumlanmaktadır ve bununla birlikte kültürel farklılıkların bilincinde olmak önemlidir.

Birden fazla insanın aynı mekanda bir araya geldiği her an bir sosyal etkileşim oluşmaktadır. Karşılaşmalar, görme ve işitme ilişki biçimleri, en basit derecede iletişim biçimleriyle, diğer seviyelerdeki etkileşimler kontak için muhtemel başlangıç noktası olmasıyla, dışarıdaki sosyal dünyadan bir bilgi kaynağı oluşturmaya ve daha önce kurulmuş iletişimi korumak için fırsatlar yaratmaktadır.

Toplumsal etkileşim, yani bireyin diğer bireylerle yüzyüze ilişkisi, odaklı veya odaksız olabilir. Odaksız etkileşim, düşük yoğunluklu pasif ilişki biçimidir ve sözlü iletişimin olmadığı yerlerde ya da olamayacağı varsayılan durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu ilişki biçiminde yüz ve vücut simgeselliği önem kazanır. İki insanın bir kentin bir sokağında karşılaşmasında düşük yoğunluklu pasif iletişim gerçekleşmesi bu ilişki biçimine örnek olarak verilebilir. Belirli bir uzaklıktan, birbirlerini süzerler, birbirlerinin yüzlerine ve giyiniş biçimlerine hızlıca bir göz atarlar. Yakınlaşıp birbirlerinin yanından geçerlerken gözlerini kaçırıp başka yönlere bakarlar. Bu, dünyanın kasaba ve kentlerinde her gün milyonlarca kez gerçekleşmektedir.

Birbirlerinin yanından geçenlerin, önce birbirlerinin yüzüne bakması, sonra da bakışlarını başka yöne çevirmesi, Erving Goffman’ın (Goffman, 1971) birçok durumda birbirimize karşı benimsemek zorunda olduğumuz ‘uygar kayıtsızlık’ dediği şeyi göstermektedir. Her birey, öteki insanın farkında olduğunu gösterir ancak çok davetsiz görünebilecek herhangi bir jestten kaçınır. Uygar kayıtsızlık, bizim az çok bilinçsizce gerçekleştirdiğimiz, ancak günlük yaşamlarımızda temel önemi olan bir şeydir.

Pek çok toplumsal durumda, başkalarıyla Goffman’ın deyişiyle odaklanmış etkileşim içine gireriz. Odaklanmış etkileşim, bireylerin karşılıklı olarak ötekilerin varlığının farkında olduğunu gösterdiklerinde gerçekleşir. Karşılıklı konuşma durumunda iki insan arasındaki etkileşim odaklı etkileşim türüne girer. Bununla beraber insanlar başkalarının yanında, onlarla doğrudan konuşmasalar da, bir iletişim içine girerler. Odaklanmış etkileşim, bireylerin diğerlerinin söylediklerine ya da yaptıklarına doğrudan dikkat ettiklerinde gerçekleşmektedir. Goffman, bu odaklanmış bir etkileşim anını karşılaşmalar diye adlandırmaktadır (Goffman, 1971).

Bireylerin neredeyse sürekli olarak başkalarıyla etkileşimi gerektiren gündelik rutinleri, insan yaşamına biçim ve yapı kazandırmaktadır. Bu tür rutinleri inceleyerek, toplumsal varlıklar olarak kendimiz ve toplum yaşamının kendisi hakkında çok şey öğrenebilmekteyiz. Bireylerin yaşamı, her gün, her hafta, her ay ve her yıl benzer davranış kalıplarını yineleme yoluyla düzenlenmektedir. Gündelik yaşamımızın çoğu, orada bulunan başkalarıyla gerçekleşen odaklanmamış etkileşimlerin oluşturduğu, diğer insanlarla - aile, arkadaşlar, çalışma arkadaşları - gerçekleşen karşılaşmalardan oluşmaktadır. Ayaküstü sohbetler, seminer tartışmaları, oyunlar ve rutin yüz yüze ilişkilerin (bilet satıcıları, garsonlar, tezgahtarlar v.b.) hepsi karşılaşmalara birer örnektir. Odaklanmamış etkileşim, kalabalık birlikteliklerde bulunan bireylerin karşılıklı olarak, birbirleriyle doğrudan konuşmadıkları zaman,

birbirlerinin farkında olmalarıdır. Birbirinden ayrı karşılaşmalara - ya da etkileşim dilimlerine - ayrılabilen odaklanmış etkileşim, iki ya da daha çok bireyin doğrudan öteki ya da ötekilerin söyledikleri ya da yaptıklarına katıldığı durumlarda ortaya çıkar.

Aynı mekanı kullanan ve birlerini tanımayan bireylerin karşılaşmalarında sözel olmayan iletişim ortaya çıkmaktadır. Toplumsal etkileşim, sayısız sözel olmayan iletişim - yüz ifadeleri, jestler ve beden devinimleri yoluyla bilgi ve anlamın değiş tokuş edilmesi - biçimi gerektirmektedir. Sözel olmayan iletişimin önemli yönü, duygunun yüz ifadesiyle yansıtılmasıdır. Sözel olmayan işaretleri kişi kendi davranışlarına ve başkalarının davranışlarına anlam katmak için sürekli olarak kullansa da, etkileşimlerin çoğu, başkalarıyla yapılan, biçimsel olmayan karşılıklı konuşmalar içinde sürdürülen konuşma yoluyla gerçekleşmektedir.

1. Uygar umursamazlık: Belli bir bakış türü vardır. Yüzeyseldir. Hiç görülmüyormuş; kişiyi delip geçip uzakta bir noktaya bakılıyormuş gibi bir izlenim uyandırır. Genellikle ilgiyi gizlemek üzere işiyle, aklından geçenle uğraşıyormuş izlenimi veren bu bakış bakılanı rahatsız etmez. Ancak uygar, eğitilmiş insanların becerebileceği bir bakış türüdür. Bunun karşıtı, ‘abartılı’ bakıştır ki amaçlı olarak da kullanılabilir. Şaşırdığından çok şaşırır görünmek, kişiyi rahatsız etmek, tedirgin etmek gibi amaçları olabilir. Saf, görgüsüz kişiler tarafından ise amaçsız olarak elde olmadan kullanılabilir.

2. Statü anlatımı: yüz bazen statüyü anlatmak üzere ağır ve ciddi bir anlatım takınabilir. 3. Karşılıklı göz göze bakışlar: ilişki kurmaya iki kişi tarafından hazırlıklı olduğunu anlatan

bakışlardır.

4. Karşındakinin gözlerinin içine bakmak: diğer simgelerle birlikte; a) Tehdit,

b) Kendine güven, c) Yabancılama, d) Küçümseme,

e) Vedalaşma, anlatabilir.

5. Nitelik: yüz ve vücut simgeselliğine bakarak toplumsal etkileşimin; a) Samimi-resmi,

b) Yakın-uzak olduğu anlaşılabilir.

6. Soru sorma: yabancılar arasındaki birbirine yaklaşmada pozisyonlar önemli olabilir. Bir büfeciye, bir polise her zaman soru sorulabilir çünkü yüz anlatımları soru sorulmaya açık olduklarını gösterir.

7. Özür: özür dileyecek kişiler önce konuşurlar ve yüz anlatımları özür doludur, sokulur affa sığınır ve konuşurlar.

8. Göz kaydırma: etkileşimden kaçan insanlar uygar umursamazlıktan öteye giden göz kaydırma denebilecek bir davranışa girer ve ilişkiden kaçarlar.

9. Bitiş: etkileşimin bitişini vurgulamak üzere kişiler artık birbirlerine uygar duyarsızlık göstermeye başlarlar veya araya belli bir uzaklık koyma çabasına girerler.

10. Vücutsal ilişki: bir uçta fiziksel yaralama, bloke etme, dirsek atarak rahatsız etme noktasına varabilir. Normal toplumsal davranışta ise bunlardan çok vücudun duruşu ve devinimi önemlidir. Vücutsal ilişki toplumsal etkileşimin tonunu sağlayan bir anlatımdır. Günlük yaşamdaki toplumsal etkileşimin incelenmesi daha büyük toplum sistemleri ile kurumların anlaşılmasında yarar sağlamaktadır. Büyük ölçekli toplum sistemlerinin hepsi, aslında bireylerin günlük olarak içine girdiği toplumsal etkileşim kalıplarına bağımlıdır (Giddens, 2000). Bu tür toplumsal etkileşim biçimleri toplumbilimlerinde çok önemli yer tutmaktadır. Bu ilişkiler doğrultusunda konu irdelendiğinde, toplumsal yapının oluşumunda karşılaşmalar önemli rol oynamaktadır ve bu durum kentsel yapılanmayı doğrudan etkilemektedir.