• Sonuç bulunamadı

3. KÜLTÜREL BAĞLAMDA ANLAM ve MEKAN’IN İRDELENMESİ

3.3. Çevre İnsan İlişkisi

3.3.1. Çevresel Psikoloji ve Mekan İlişkisi

3.3.1.1. Davranış

Çevresel algılama ve davranış bilimlerinde ele alınan yaklaşımlarda insan davranışı, bireyin güdülerinin, çevresindeki dünya ile ilişkisinde doğrudan algısının ve bu imajların birey için ne anlam ifade ettiğinin sonucunda oluşan işlevsel bir durumdur. Bu doğrultuda insan gereksinim ve yönelimleri doğrultusunda biçimlenen fiziksel çevrenin oluşumunu anlamak için öncelikle insanın ve davranışının temel yapısını irdelemek gerekmektedir.

Davranış bilimleri açısından ele alındığında çevre, insan deneyimleri ve davranışı için sağladığı imkanlar bakımından zengin bir potansiyel sunmaktadır. İnsanlar gereksinimleri ve beklentileri doğrultusunda çevrelerini şekillendirmekte ve bu şekilde uyum sağlamaktadırlar. Bu bağlamda insan- çevre ilişkisi kültürel, fiziksel ve algısal değişkenlerin karşılıklı etkileşimlerinin bir sonucudur. Birey veya grubun davranışını en iyi kavrama yöntemlerinden biri ve belki de teki onu barındıran çevrenin olanak ve kısıtlamalarını incelemektir.

Çevresel Etkiler

Algılama Kavrama Mekansal Davranış ve Etki

Dugusal Tepki Davranışın sonucunun

Algılanması

Şemalar

Çevreyle ilgili bilgiler şemalar (schemata) ile yönlendirilip ihtiyaçlarla hareketlendirilmiş bir algılama süreci sonucunda elde edilir. Bu schemata kısmen doğuştan kısmen öğrenilmiştir. Bunlar algılamayla kavrama arasındaki bağlantıyı kurar ve yalnızca algılama sürecini değil, aynı zamanda duygusal tepkileri ve mekansal hareketleri de etkiler, yönlendirir. Bunların sonucunda oluşan hareket, nihai olarak schemata’yı -beyni- etkiler. İnsan ve çevre arasındaki etkileşimde temel süreci ve bunun davranışa yansıması bu şekilde özetlenebilir (Lang, 1994).

Şekil 3.8 Davranış ve Filtreler (Appleyard, 1973)

Bilişsel şemaların oluşumunda bireysel filtrelerin önemi fazladır. Bunlar kişinin kültürüne, geçmişine, kişisel özelliklerine, algılarına göre değişir. İnsan çevresini doğal, yapma ve kültürel çevreyi algılarken aynı zamanda kişisel etkinlikleri ve toplumsal ortamda üstlendiği rollerle de algılar (Appleyard, 1973).

Uyarıcı Nesne Temsili Kapı Tepki Davranışsal

(Dikdörtgen Kapı) kapı imajı (ağırlanma Tepki

(içinden geçme duygusu, (açıp içinden

fikri) kullanma geçmek) düşüncesi)

Şekil 3.9 Davranış İlişkileri FİLTRELER Kültürel Kişisel DURUM (nesnel nitelikler) ALGILANAN DURUM ( öznel nitelikler Değerlendirmeler Sonuçlar Yargılar Belirli nitelikli birey ya da grup, bazı normlar, değerler, ideal imajlar ve çevresel kalite konusundak

Davranış kuramı Barker tarafından yapısal (statik) ve (dinamik) özellikleriyle şöyle açıklanmaktadır:

“Davranış bir veya daha fazla davranış kalıbından oluşur. Davranış birimleri belli

konum, yer ve zamanlarda ortaya çıkarlar. İnsanlar değişir fakat davranış örüntüleri esas olarak aynı kalır” (Barker, 1968).

Davranış, kendisi ortaya çıkmadan önce de varolan bir ortamdan bağımsız açıklanamaz. Ortam yapay veya doğal olabilir. Ortam onu kullanan insanlara bağımlı olarak bir davranış oluşturur.

Davranışın yapısal özellikleri şunlardır:

1. Ortam belirgin davranış örüntüsünü sarar. 2. Ortam davranışa yapısal olarak benzer.

İnsanın çevre ve mekan içerindeki davranışını anlamada algı, idrak ve bireysel nitelikler özellikle önemlidir. Algılama uyarıların alınması, farkedilmesi; idrak düşünme, hatırlama, hissetme ile bağlantılı iken, mekanda davranış ise, bir organizmanın etkinlik ve tepkilerinin dışavurumudur. Davranışçılara göre öğrenme bir birey kendisine verilen bir uyarıya-uyarıcıya yeni bir tepki bağdaştırdığında ortaya çıkar ve davranışta kalıcı bir değişikliğe yol açar. Davranış kalıpları sadece bireylerin özelliğini ifade etmemektedir ve birey üstü bir davranış olgusunu tanımlar. Katılanlar değişse bile kalıcı, kendine has özellikleri vardır. Yine, Barker’a göre bir davranış konumundaki davranış kalıpları davranışsal olmayan bazı olgular sistemine ilişiktir (1968). Dolayısıyla, davranış kişiler ve çevresel ögeler arasındaki etkileşimler olarak anlaşılmalıdır. Çevresel veriler davranışı etkiler, yapısal olarak onu yönlendirir ve davranışı ortaya çıkartır.

Davranış, insan ve ortam olarak ayrı değil bütüncül bir sistemdir. Öymen Gür (1996) bu tanımdan türeyen önemli bazı ilkeler önermiştir;

1. Davranış biçimlerinin zamanı ve yeri sınırlarıyla kesin bir şekilde saptanabilir. 2. Davranış biçimi salt bir ‘yer’ değildir, bir yer içinde etkileşimler kümesidir.

3. Davranış biçimi içindeki kişiler, örneğin bir hademe veya sekreter yetki ve sorumluluk esasına göre bir düzene sokulabilirler.

4. Davranış biçiminin onumunun kullanıcıları değişir ama konumlar süregider. Örneğin, bir eğitim kurumunun eğitici veya öğrencileri zaman içinde değişirler. Yerlerine başkaları gelir ama kurum işler. Kişilerin değişmesiyle davranış konumu içindeki esas etkinlikler, yan uğraşlar zaman zaman farklılaşım gösterse de çok

uzun süre değişmez. Ancak, kentlileşme süreci, ücretli işçilik statüsüne geçiş ve Batılılaşma hareketi gibi büyük metamorfozlar bazı geleneksel davranış konumlarını atıl hale getirmektedir,

5. Davranış biçimlerinde insanların değişmesiyle bir şey değişmese de olayların akışı değiştiğinde davranış konumu bu duruma yeniden ayarlanmak zorundadır. Güç olan budur. İşlev değiştiğinde farklı bir iş şeması uygulanacak ve farklı ilişkiler doğacaktır. O zaman bir konumun yeni duruma uyum yapması söz konusu olabilir mi? Çok farklı etkinlikler farklı konumlar gerektirebilirler.

6. Konumun programının gerçekleştirilmesi söz konusu olduğundan bir yerin konum olabilmesi için belli sayıda insan bulundurması gerekir. Bu insan sayısının bir alt ve üst sınır vardır.

7. Davranış biçimi kendi kendini yöneten, yaşayan sistemlerdir. Alır, değiştirir, uyumlandırır ya da iter, atarlar. Belli girdi ve çıktıları vardır. Barker, davranış konumlarının iç örgütlenmelerini bir motora benzetir. Belli sayıda özellik kazanmış düzenekler birlikte uyum içinde son ürünü ortaya çıkarmak için uğraşırlar.

8. Davranışın konumu gelişigüzel, rastlantısal bir çevre değildir. Çevresel psikolojinin klasik psikolojiden en büyük farkı, ‘çevre’ yorumudur. Klasik psikologlar insan yapı ve süreçlerini tartışırken insan çevresinin dengesiz ve düzensiz olduğu görüşünü savunmuşlardır.

İnsan bir algı, biliş ve davranış mekanizmasıdır. Algı duyular yoluyla çevreden bilgi edinme eylemi; biliş, yorumlama, belleğe gönderme yapma, duyumsama eylemi; davranış, amaç ve güdüler doğrultusunda algılara organizmanın tepkileri yoluyla verdiği yanıtlardır. Davranışın tümü bir tepki olarak gözlenmez. Bu duruma, yerinden hiç kıpırdamadan sayı saymak ya da birini ne kadar sevdiğini düşünmek davranış biçimlerine örnek olarak gösterilebilir.

Davranışsal yaklaşım ile ilgilenen psikologlar insan - çevre araştırmalarına ve insanın mekansal tepkilerine önemli ışık tutarak insanın çevresel davranışını dolayısıyla mekansal anlam bağlantısını anlamamıza yardımcı olmuşlardır. Mekansal örgütlenme kavramı bağlamında önemli olan davranışsal, mekansal ve toplumsal davranışlardır. İnsanın toplumsal davranışları olmasına karşın mekansal olmayan davranışı bulunmamaktadır. Her toplumsal davranış fiziksel mekanda gerçekleşmesinden dolayı aynı anda mekansal bir davranıştır. Bu ilişkiler doğrultusunda fiziksel çevrenin kamusal, yarı kamusal, özel ve yarı özel biçimlerinde yaşamının büyük bir çoğunluğunu geçirmekte olan insan, toplumsal ve fiziksel çevresi ile bir etkileşime girmekte ve bu anlamda bireyin ve toplumun davranışları şekillenmektedir.