• Sonuç bulunamadı

Karşılıklı Diğer İddiaların Değerlendirilmes

ANADOLU’YA MESAFE (DÖNMEZ BR.)

3. Karşılıklı Diğer İddiaların Değerlendirilmes

Türkiye ile Yunanistan Kardak Kayalıkları'nın statüsü konusunda yaşadıkları uyuşmazlıktaki tezlerini temel olarak aynı hukuksal belgelere dayandırmaktadır. Ancak iki ülkenin de belgeleri farklı yorumlamaları nedeniyle anlaşmazlıklar yaşanmaktadır. İki ülke arasında yaşanan kriz ile ilgili daha önceden yapılan hukuksal oldukları yönünde iki ülkenin de itirazı olmayan; Lozan Barış Antlaşması, Türkiye İtalya Sözleşmesi, Paris Barış Antlaşması vardır. Buna ek olarak, Türkiye 28 Aralık 1932 de Türk ve İtalyan teknisyenler tarafından hazırlanan ve Kardak Kayalıkları uyuşmazlığı açısından büyük önem taşıyan belgenin, hukuki olarak bir geçerliliğinin olmadığını savunmakta, Yunanistan ise bu belgenin hukuksal geçerliliğini iddia etmektedir. İlgili anlaşmalara ilişkin hükümler ve tarafların görüşleri yukarda ilgili kısımları altında irdelenmiştir.

Bu kısımda özellikle tarafların yukarda açıklanan metinler haricindeki kendi haklılıklarını ispata yönelik, tezlerinin ve görüşlerinin değerlendirilmesi yapılacaktır. Yunanistan Kardak ve benzeri diğer kayalıklar ve bu kayalıklara ilişkin belgeler konusunda Türkiye’nin 1996 yılına kadar sessiz kaldığını söylemekte ve bu

143 Yüksel İnan; Sertaç H. Başeren, a.g.e., ss. 4–5.

sessizliğin İtalyan ve Yunan egemenliğini tanıdığı şeklinde yorumlanabileceğini iddia etmektedir. Buna göre, Türkiye İtalya İle yapılan antlaşma gereğince ilgili kayalıklara ilişkin egemenliğini İtalya’ya devretmiş, daha sonra İtalya ve Yunanistan arasında yapılan antlaşmalar gereğince de bu egemenlik hakları Yunanistan’a geçmiştir. Çünkü Türkiye, Kardak Krizinin ortaya çıkmasına kadar bu bölge ile ilgili herhangi bir şekilde fikir beyan etmemiştir. Buda Türkiye’nin ilgili kayalıklarda İtalya tarafından Yunanistan’a devrolunan egemenlik hakkını tanıdığının bir göstergesidir. Sonuç olarak Yunanistan 28 Aralık 1932 tarihli metin ile İtalya’nın egemenliğine geçen Kardak Kayalıklarının egemenlik durumunu, Türkiye’nin sessiz kalarak kabul ettiğini ve daha sonradan da yapılan antlaşmalarla İtalya’dan kendisine geçen egemenlik ile ilgili bir şey söyleyemeyeceğini iddia etmektedir. Türkiye ise bu iddiaya karşılık; İtalya'nın 28 Aralık 1932 tarihli metine hukuksal geçerlilik kazandırmak için 8 Ocak 1937 tarihinde Türkiye'ye bir nota göndermek suretiyle geçerlilik kazandırmak istediğini ancak Türkiye'nin bu notaya olumlu ya da olumsuz bir yanıt vermediğini söylemektedir. Dolayısıyla Türkiye'nin göstermiş olduğu sessizliğin olumsuz tutumunu sergilediğini dile getirmektedir145.

Diğer bir nokta ise; Yunanistan'ın Ege Denizi'nde yer alan ve Kardak Kayalıkları ile aynı statüde olan diğer adacık ve kayalıklardan bazılarının üzerine çeşitli yapılar yapıldığını ancak Türkiye'nin bu duruma sessiz kaldığını iddia etmesidir. Türkiye ise bu konuyu iki şekilde yorumlamaktadır; ilki eğer bu tip yapılar gerçekten yapılmışlarsa kamuoyuna duyurulmadığı için Türkiye haberdar değildir ve hala da kendisine bu tip bir bilgi gelmemiştir. İkincisi ise Türkiye bu yapılara itiraz etmemiş olsa bile bu adacık veya kayalıkların Yunan egemenliğine ait olduğunu kanıtlamaz. Ayrıca Türkiye hukuksal olarak toprak egemenliği konusunda sessizliğin egemenlik sıfatını etkilemediğine dikkat çekmektedir.

Yunanistan, daha önce hazırlamış olduğu harita ve dokümanlardan ve Kardak kayalıklarının kendi yönetsel yapısı içersinde olduğunu tespit eden, kabul ettiği bir kanunla Kardak kayalıklarının egemenliğinin kendisine ait olduğunu söylemektedir. Türkiye ise, Yunanistan’ın kendi hazırlamış olduğu belgelerle ilgili

kayalıkların, kendi egemenlik alanı gibi göstermesinin, Kardak kayalıkları üzerinde Yunanistan’ın tartışmasız bir egemenlik tesis etmesi için yeterli olmadığını belirtmektedir. Aksine bir durumun kabul edilmesinin ve her hangi bir devletin iç hukuk işlemleri ile bir alanı kendi ülke egemenlik alanına katmasına izin verilmesinin, devletlerarası düzenin ve barışın tehlikeye sokulmasına neden olacağını söylemekte ve bu işlemlerinde uluslar arası hukuk bakımından bağlayıcı olmayacağını vurgulamaktadır. Dolayısıyla, Yunanistan’ın daha önceden kabul ettiği bir kanunla Kardak Kayalıklarını kendi yönetsel yapısı içinde kabul etmesi uluslararası alanda bağlayıcı gücü bulunmayan tek yanlı ve açıkça kasıtlı bir girişimdir. Hatta bu şekilde bir tutum Yunanistan’ın yayılmacı emellerinin açık bir göstergesidir146.

Yunanistan, yayınlanan çeşitli haritalarda Kardak Kayalıklarının kendi sınırları içerisinde gösterildiğine dikkat çekmektedir. Türkiye ise bu görüşü gösterdiği çeşitli uluslararası haritalar ile çürütmektedir. Türkiye Yunanistan’ın bu iddiasının tamamen yanlış olduğunu ve adı geçen kayalıkların kendi egemenliğinde bulunduğunu çeşitli haritalara dayanarak beyan etmektedir. Türkiye buna örnek olarak İngiltere'de Ordu Harita Servisi ve Mühendisler Kurulu'nun 1951 tarihli hazırlamış olduğu haritasını göstermektedir. İngiltere de Eylül 1993 Imray Tetra tarafından yayınlanan ve "Yunan haritaları temel alınarak ve Yunan hidrografik Dairesi'nin izniyle" ibaresini taşıyan haritada Kardak Kayalıkları Türkiye sınırları içerisinde gösterilmiştir147.

Dikkat çekici bir harita ise 27 Ocak 1996 tarihinde yani Kardak Krizi çıkmasından birkaç gün önce Amerikan Savunma Harita Kurumu tarafından yayınlanan haritadır. Bu haritada Kardak Kayalıkları, "egemenliği belirlenmemiş" bölge içerisinde gösterilmiştir148. Halbuki egemenliği belirlenmemiş bölgeler ne Türkiye ne de Yunanistan tarafından o tarihe kadar bir kaynakta dile getirilmemiştir. Amerika’nın bu haritayı krizin hemen öncesinde yayınlaması ilgi çekici ve akıllara farklı komplo teorilerinin gelmesine neden olan bir olaydır. Bilindiği gibi Amerika

146 Yüksel İnan; Sertaç H. Başeren, a.g.e., s. 9. 147 Erdem Denk, a.g.e., s. 95.

Kardak Krizi’nin çözümünde kilit rolü oynamış ve bu rol sonrasında yaptığı açıklamalarda Ege’de kontrolün kendisi tarafından sağlandığını ifade etmiştir. Bu kriz bir anlamda Amerika’nın Ege’deki patronluğunu ilan ettiği bir kriz olmuştur. Olaylar bu şekilde gelişince ABD’nin Kardak Krizi’ni kendisinin çıkardığı ve birkaç telefon görüşmesi ile çözdüğü akıllara gelmektedir.