• Sonuç bulunamadı

Kapalı Yapılması Gereken veya Kapalı Yapılmasına Karar Verilen

A. HAREKET

3. Kapalı Yapılması Gereken veya Kapalı Yapılmasına Karar Verilen

285/3)

Duruşmanın aleniyeti ve istisnaları konusunda birinci bölümde yaptığımız açıklamalarda belirttiğimiz gibi, kovuşturma evresi alenidir. Dileyenler düzeni bozmayacak şekilde duruşmaları izleyebilirler. Ancak bazı durumlarda, ki bu durumlar ihtiyari ve zorunlu kapalılık olarak ikiye ayrılmıştır, duruşmaların kapalılığı söz konusu olacaktır. Kapalı duruşmalardaki gizliliğin ihlali de TCK m.

285/3 gereği cezalandırılmıştır.

“Kapalı yapılması gereken duruşma” ifadesiyle CMK m. 185’te düzenlenen, 18 yaşından küçük sanıklarla ilgili yapılan duruşmalar ve verilen hükümler; “kapalı yapılmasına karar verilen duruşma” ifadesiyle de CMK m. 182’de düzenlenen genel ahlakın ve kamu güvenliğinin gerekli kıldığı hallerde mahkemenin takdir yetkisine dayanarak verdiği kapalılık kararı uyarınca yapılan duruşmalar anlaşılmalıdır. Bu iki durumda da kanun koyucu aleniyete istisnalar getirerek bir tarafın menfaatini korumuştur342.

339 Ünver, İftira, s. 439.

340 Ekmekçi, s. 292.

341 Ersan, s. 122.

342 Çakır, Gizliliğin İhlali, s. 105.

TCK m. 285/3 gereği yapılan bir hareketin suç oluşturabilmesi için tıpkı TCK m. 285/1’de olduğu gibi aleniyet şartının gerçekleşmesi aranmıştır343. Kapalı duruşmada yapılan herhangi bir açıklamanın veyahut alınan herhangi bir görüntünün gizliliğinin alenen ihlal edilmesi halinde suç gerçekleşecektir. Hareketin ne şekilde, hangi araçlarla yapılması gerektiği hususunda kanun koyucu tarafından belirtilen herhangi bir husus olmadığı için gizliliğin ihlali kısmen veya tamamıyla açıklama, gösterme, gönderme vb. herhangi bir şekilde gerçekleşebilir344. Bu nedenle bu suç da serbest hareketli bir suç olarak kabul edilmelidir. Aynı zamanda daha önceki açıklamalarımıza dayanarak bu suçun da ani bir suç olduğu kabul edilmelidir.

CMK m. 187/2’de kapalı duruşmanın içeriğinin hiçbir iletişim aracıyla yayımlanamayacağı düzenlense de CMK m. 183 gereği zaten tüm duruşmalarda kayıt yasağı söz konusudur. CMK m. 180/5345 ile CMK m. 196/4346 hükmü saklı kalmak üzere; adliye binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma yapılan salonda ses veya görüntü kaydedici ve nakledici araçlar kullanılamaz. CMK m.

183’te düzenlenen bu hüküm olmasına rağmen ayrıca neden m. 187’deki hükmün düzenlendiği konusunda tereddüt doğabilmektedir. Bu bağlamda, CMK m. 187/2’nin kapalı duruşmada hazır bulunan kişiler bakımından söz konusu olduğu, bu kişilerin öğrendikleri bilgileri daha sonra açıklamaları bakımından geçerli olduğu düşünülebilir347. Başka bir ifadeyle, kapalı duruşmanın içeriği hem hiçbir iletişim aracıyla yayımlanamaz hem de duruşma içeriği hiçbir şekilde açıklanamaz ve bu açıklamalar yayımlanamaz348.

CMK m. 183’teki hükmün ihlali durumunda, yetkisiz olarak duruşma salonunda ses veya görüntü kaydedici kullanılması ve görüntülerin nakledilmesi halinde TCK m. 286’da düzenlenen “ses veya görüntülerin kayda alınması” suçu, kapalı duruşmada öğrenilen bilgilerin açıklanması durumunda TCK m. 285/3’teki suç oluşacaktır. Kapalı duruşmada hem yetkisiz olarak görüntüler kaydedilmiş hem de bu görüntüler yayınlanmışsa gizliliğin ihlali suçuyla birlikte ses veya görüntülerin

343 Aleniyet TCK m. 285/1’de olduğu gibi suçun bir unsuru olarak kabul edilmelidir.

344 Ersan, s. 124.

345 CMK m. 180/5: “Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak ifade alınır. Buna olanak verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.”

346 CMK m. 196/4: “Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.”

347 Güleç, s. 88.

348 Güleç, s. 89.

kayda alınması suçu oluşacaktır ve sorunun çözümüne gerçek içtima kurumu dikkate alınarak ulaşılacaktır.

Bu suçun gerçekleşebilmesi için aleniyet şartı aranmışsa da tanıkların korunması için alınan gizlilik kararlarına aykırılık durumunda aleniyet şartı aranmamıştır. Gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için, suç işlediği iddia edilen kişilerin gerçekte suçlu olup olmadıkları, suçlu iseler nasıl cezalandırılacakları hususu ancak delillerle ispatlanabilir349. Tanıklar, ceza yargılaması açısından oldukça önemli ispat vasıtalarıdır 350. Tanıklar, taraf olmadıkları bir olay hakkında beş duyusuyla edindikleri bilgileri, başka bir ifadeyle, kendi bildiklerini tanıkları dinlemeye yetkili olan makam huzurunda açıklayan kişilerdir351.

Tanıkların ceza muhakemesinde oldukça önemli bir yere sahip olmaları bir yana, tanık delilleri güvenilmesi ve üzerine karar verilebilmesi açısından güvenilmesi zor delillerdendir352. Tanıklar üzerinde cebir, şiddet, baskı yapılması durumunda gerçeğin ortaya çıkması zorlaşabilir. Bu durum için mevzuatımızda tanık koruma hükümleri öngörülmüştür353. Özellikle bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar söz konusuyken tanıkların doğru beyan vermesini engelleyecek dış etkenlerden korunması oldukça önemlidir354. Bu bağlamda, tanığın ve yakınlarının kimliğinin ortaya çıkması halinde ağır bir tehlike söz konusu olacaksa tanığın kimliğini saklayacak önlemlerin alınması şarttır355. Aksi takdirde tanık, doğru olmayan bilgiler verebilir veya bir zarara uğrayacağı endişesiyle bilgilerini kendine saklayabilir356.

Tanık korumaya ilişkin hükümler mevzuatımızda CMK m. 58’de ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu357’nda bulunmaktadır. CMK m. 58/2’de tanık olarak dinlenecek kişilerin asıl kimliklerinin açıklanması kendisi veya yakınları açısından ağır bir tehlike yaratacaksa bu tanıkların kimliklerinin gizli tutulması için önlemler

349 Cumhur Şahin, “Türk Hukukunda Tanık Koruma Hükümlerinin Değerlendirilmesi”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 6, S. 1-2, s. 156.

350 Yusuf Solmaz Balo, Ceza Muhakemesinde Tanık Koruma, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2009, s. 91

351 Ünver, Hakeri, C.1, s. 387, Centel, Zafer, s. 247.

352 Mustafa Pınarcı, Kürşat Çevik, “Tanık Koruma Mevzuatı ve Uygulamalarının Suç Soruşturması Bakımından Değerlendirilmesi”, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 18, S. 1-2, 2014, s. 105.

353 Olgun Değirmenci, “Ceza Muhakemesinde Tehlike İçinde Bulunan Tanığın Korunması”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 83, 2009, s. 74.

354 Centel, Zafer, s. 267.

355 Ünver, Hakeri, C. 1, s. 414.

356 Donay, CMK Şerhi, s. 75; Çakır, Gizliliğin İhlali, s. 113.

357 Resmi Gazete Tarih: 05.01.2008 Sayı: 26747

alınacağı belirtilmiştir. TCK m. 58/3’te ise bu tehlike haliyle ilgili olarak duruşmada hazır bulunabilecek kişiler bakımından bir düzenlemede bulunulmuştur358.

Tanık Koruma Kanunu m. 18’de de bu kanun kapsamında alınan kararların ve yürütülen işlemlerin gizli olduğu belirtilmiştir359. Bu gizlilik tedbir sona erdikten sonra da devam edecektir. Eğer bu hükümlere aykırı olarak duruşmada alınan bir gizlilik kararı aleniyet şartı aranmaksızın ihlal edilirse TCK m. 285/3’te yer alan suç oluşacaktır. Çünkü, bu gibi durumlarda muhakemenin sağlıklı yürümesini engelleyecek derecede ağır bir ihlal söz konusu olmaktadır360. Yani, bu bilgileri öğrenmesi yasak olan tek bir kişiye bile bunlar sızdırılırsa suçun hareket unsuru gerçekleşmiş olacaktır361.

Hukuk muhakemesi bakımından da hareket unsuru, gizli yapılan yargılama işlemlerinin açıklanmasıyla gerçekleşmiş olacaktır. Açıklamanın aleni olması gibi bir şart aranmamakla birlikte, HMK m. 28/4’te “5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun gizliliğin ihlaline ilişkin hükmünün uygulanacağı”ndan söz edildiği için aleniyet şartının burada da aranması gerektiği kanaatindeyiz362.

4. Kişilerin Suçlu Olarak Algılanmalarına Yol Açacak Şekilde Görüntülerini