• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM: CİNSİYET ROLLERİ VE SEMBOLİZMİ AÇISINDAN ATAERKİL

3.1. Erillik Konotasyonları ve Erilliğin Ön Plana Çıkması

3.1.1. Kapalı Beden

Apollonik aydınlanma ve ilerleme için ilk şart bedeni kitonyen özeliklerinden arındırmak olmuştur. Nedir bu özellikler diye soracak olursak, bu özellikleri şu şekilde sıralayabiliriz: düzensizlik, eksiklik, fazlalık, çarpıklık, şekil bozuklukları gibi görsel özelliklerin yanı sıra kan, irin, regl, vb. gibi bedensel sıvılar. Sayılan tüm bu özellikler Apollonik güzelliğin, sınırlılığın ve düzenin tam karşısında yer alırlar ve doğa-toprak ile ilintilendirilirler.

Ataerkil ussal ve biçimci düzeni temel alan Apollonik stratejinin ve Apollonik dünya görüşünün birincil projesi insan bedenini kusurlarından arındırmak olmuştur.

Hayal edilen ve hedeflenen mükemmelliğe ulaşmış olan, kusurlarından arındırılmış, kendi sınırları içerisinde yalnızca kendinden mesul olan bedendir. Başka hiçbir şey ve hiç kimse onu ilgilendirmez. Onun için birincil derecede önemli olan cinsellik değil görünüşün güzelliğidir. Artık beden, kitonyen groteskliğinden arındırılmış, hatları ve sınırları belirlenmiş, göze hitap eden ve cinsel zevkten ziyade seyir zevkiyle ilgilenen bir yapıdadır. Bu beden Apollonik güzellik esaslarıyla donatılmış bedendir: Kitonyen uyumsuzluk değil Apollonik estetik güzellik ön plandadır.

Erkek bedeninin, Apollon ve Zeus betimlemelerinde olduğu gibi, kitonyen özellikleri bastırıldığı gibi kadın bedeninin de bu özellikleri bastırılmış ve/veya gizlenmiştir. Apollonik sanat anlayışında, kadının regl, doğum sıvıları gibi bedensel

121 sıvılar ‘güzel’ olanla bir arada görülmez. Apollonik güzel kadın imgesi Afrodit örneğini sunar. Görünüşün güzelliği burada kendini hissettirir. Afrodit, cinsel hazdan ziyade izlemenin verdiği hazza hitap eder. Burada Kybele, Willendorf Venüsü, Kālī gibi daha birçok tanrıça kitonyen özelliklere sahiptirler ve tüm bu özellikleri bu tanrıçalara ait görsel betimlemelerde bulabiliriz. Aşırılıkları, uyumsuzlukları, kanlar ve sıvılarla olan ilişkileri, doğum-ölüm döngüsüne işaret etmeleri gibi daha birçok özellik bu tanrıçaların Apollonik güzellik esaslarına uymadıklarını çok açık bir biçimde göstermektedir. Bu tanrıçalar toprak ile ilgilidirler: grotesk bedenleri, belli belirsiz yüzleri, kan ve bedensel sıvılarla ilgileri, onları Apollonik gök kültüne değil kitonyen toprak kültüne yakın kılar.

Zamanla kadın bedeninin de tıpkı erkek bedeni gibi ‘aşırılıklarından arındırılarak’ ön plana çıkarılması kadının erkek ve doğanın kültür tarafından ele geçirilmesiyle bağlantılıdır. Kadın bedeni artık kültür açısından bir seyir malzemesi olarak kullanılır hale getirilmiştir. Kitonyenden arındırılmış, ‘kusursuz’ kadın bedeni artık sadece bir meta, kullanılabilir bir malzeme olarak görülmektedir. Satış ve pazarlamaya dayalı neredeyse tüm reklamlar kusursuz kadın bedeni üzerine kurgulanmaktadır.

Yine Apollonik dünya görüşüne göre insan bedeni doğum-ölüm olgularından tamamen uzaktadır ve öyle olmalıdır. O belli yaşlar arasında, diğer bir deyişle doğum-ölüm arasında var olur ve kesinlikle bu iki olguyla da ilgilenmez. Aksine onlardan elverdiğince uzaklaşmak, kaçmak ister. Çünkü doğum, gerek Apollonik güzellik gerekse de Apollonik strateji açısından değerlendirildiğinde karşıt bir olgudur. Doğum öncesinde kadın vücudunda yaşanan değişimler ve doğum sırasında ortaya çıkan sıvılar Apollonik güzelliği yapıbozuma uğratan olgulardır. Anne ile olan bağa vurgu yapan göbek bağı da Apollonik strateji açısından ortadan kaldırılması gereken bir bağdır. Bu sebepledir ki Zeus Athena’yı kafasından doğurmaktadır. Ölüm de yine döngüsel zaman

122 akışını vurgulaması ve Apollonik güzelliğin bozulmasını, son bulmasını vurgulaması açısından görmezden gelinmektedir.

Öte yandan Dionysos da Athena gibi Zeus’tan doğmuş olarak gösterilse de Zeus, Athena’yı sahiplendiği gibi Dionysos’u sahiplenmez. Bunun nedeni de Athena’yı kafasından, Dionysos’u ise baldırından doğurmuş olmasıdır. Dolayısıyla Athena bedenin üst tarafıyla ilgiliyken, Dionysos ise bedenin alt tarafıyla ilgilidir ve haliyle Athena eril logos alanına ait olarak görülürken, Dionysos ise dişil eros ve cinsellik alanına aittir ve bu cinsellik olgusu Apollonik strateji tarafından dişil öğelerle bir tutulmaktadır. Bu yüzden Athena sahiplenilirken, Dionysos dışlanıp ötekileştirilir.

Apollonik beden algısında her şeyin belli sınırları vardır ve insan bu sınırlardan ibarettir ve yine ancak bu sınırlardan sorumludur. Bu, kapalı beden algısıdır. Buna göre:

kanon bedeni sadece tek bir bedendir; artık ikililiğe ait bir işaret barındırmaz. Bu beden, kendine yeter ve sadece kendi adına konuşur.

içinde olup bitenler sadece onu, yani sadece bireysel ve kapalı olan o alanı ilgilendirir. Dolayısıyla içinde olup biten her sey tek bir anlam kazanır: Ölüm sadece ölümdür, asla doğumla çakışmaz; ileri yaşlar gençlikten koparılıp uzaklaştırılmıştır; darbeler sadece can yakar, bir doğum edimine filan yardım etmezler. Tüm edimler, olaylar, tek bir bireysel hayat düzleminde yorumlanır. Tek bir bedenin sınırları içinde kapalı kalırlar; bunlar, mutlak başlangıç ile sonun asla karşılaşılmayacak olan sınırlarıdır (Bahtin, 2005, s. 351-352; ayrıca Elgün, 2010, s. 24).

Apollonik-Dionizyak çatışmanın en açık şekilde ifadesini bulduğu yer Euripides’in Bakkhalar adlı eseridir. Dionysos, Bakkhalar adlı tragedyada Pentheus’un

123 zıttı bir yapıda görülür ki aslında Pentheus, Dionysos’un kardeşi ve karşıtı olan Apollon’un bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Pentheus’un Dionysos’u aşağılaması ile Apollon ile Dionysos karşıtlığı ekseninde Apollonik ve Dionizyak özelliklerin karşıtlığı gün yüzüne çıkmaktadır. Pentheus, Apollonik stratejiye göre, örnek erkek tipidir ve Dionysos’la, ‘erkek gibi’ giyinmediği için alay eder. Ancak kendisi de, doğum-ölüm olgusundan kaçamaz ve sonunda annesi tarafından parçalanarak öldürülür: doğanın yarattığını kendi eliyle yok etmesi gibi!

Burada bir diğer trajik son ise Apollonik strateji aleyhinedir: Pentheus, Dionysos’la bir erkek olduğu halde “kadın gibi” giyindiği için dalga geçer. Ancak kendisi de Dionysos tarafından bir kadına çevrilir (Pentheus’un kadın elbiseleri giymesi)-ki bu Apollonik bakış açısında hiç de estetik görünmez-ve bu şekilde can verir.

Kapalı ve kusursuz beden konusunda değinmeden geçemeyeceğimiz biri vardır ki o da Mısır tanrıçalarından Nefertiti’dir. Elimizde bulunduğu şekliyle Nefertiti büstü sanatsal ve ritüel anlamda tamamlanmış, yüce, sert ve yabancıdır. (Paglia, 2004, s. 82).

O, ileriye bakan gözü ve keskin yüz hatlarıyla Apollonik estetiğin ve Apollonik sınırlılığın Mısır dinsel inancındaki yansımalarından birisidir. Nefertiti’nin, bedensiz bir baş olarak betimlenmesi onun kadına ait özelliklerden kaçışıyla ilgilidir. Bedenin alt bölümü cinsellikle ve bedensel sıvılarla ilgilidir. Apollon, kaslı, pürüzsüz ve ‘kusursuz’

yapısıyla tüm beden olarak betimlenir. Nefertiti’de ise beden tamamen reddedilir ve tıpkı Athena-Dionysos karşıtlığında olduğu gibi beden değil onu yöneten baş ön plana çıkarılır. Dolayısıyla, bedenin terkiyle duygulara karşı aklın, bedensel sıvılara ve grotesk görünüşe karşı keskin hatlar ve yalnızca ileriye (Apollonik idealde sürekli ilerlemeyle mükemmelliğe ulaşma hedeflenir) odaklanan gözü ön plana çıkarılır.

124 Nefertiti bedensel değil görsel ‘güzelliği’ esas almaktadır: tanrıça cinsellikten uzak, yalnızca Gustav von Aschenbach’ın33 da arzuladığı izleme zevkiyle ilgilidir.

Apollon, Nefertiti, Athena (Olymposlu), Vishṇu gibi tanrılar ve tanrıçalar Apollonik mükemmelliğe ulaşmışlığın örnekleridirler ve bu halleriyle hiçbir şeye ihtiyaç duymadıkları gibi dışarıdan hiçbir müdahaleyi de kabul etmezler. Onlar, Dionizyak özelliklere sahip olan Şiva, Kālī, Dionysos, Artemis (Efesli Artemis) gibi tanrıların ve tanrıçaların karşısında yer alırlar. Öyleyse diyebiliriz ki kapalı beden algısı Apollonik, dolayısıyla ataerkil ussal düzenin bir önermesi ve/veya dayatmasıdır.