• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM: CİNSİYET ROLLERİ VE SEMBOLİZMİ AÇISINDAN ATAERKİL

3.3. Cinsiyet Arafı

3.3.2. Hünsalık

Hermafrodit efsanesinin kaynağı bilinmiyor. Anadolu’daki bereket tanrılarının cinsel ikiliğinin bir kalıntısı olabilir. Sonraki hikâyelerdeki iddialar, Hermes ile Afrodit’in kadın/erkek çocuğunun adı etrafında biçimlenmiştir (Paglia, 2004, s. 139).

186 Hünsalık, diğer adlarıyla erdişilik veya hermeafroditlik Apollonik dünya görüşünü yıkıma uğratan başlıca unsurlardan biridir. Tıpkı androjenlik gibi hünsalık da, Apollonik bakışın başlıca unsurlarından veya gösterenlerinden olan güzel beden algısını ve ataerkil cinsiyet rollerini yapıbozuma uğratır. Mitlerde ve efsanelerde, Apollonik güzellik alanına ait olmayan hünsalar yok edilmesi gereken tehlikeli varlıklardır, zira ataerkil düzende her şey belirli sınırlarla çizilmiştir ve bu sınırların dışına çıkanlar daima cezalandırılmıştır. Hünsalar tıpkı androjen varlıklar gibi bu sınırları aşan, Apollonik güzel ve belirlenmiş beden algısını ortadan kaldıran varlıklardır, bu yüzden daima dışlanmış, hadım edilmiş veya yok edilmişlerdir.

Ancak androjenlik ile hünsalığı birbirinden ayırmak gerekir. Hünsalık da androjenlik gibi cinsiyetlerin karışmış halini ifade eder. Ancak buradaki cinsiyetlerin karışımı bir uyum değil aksine uyumsuzluğa işaret eder. Her ne kadar iki terim de aynı anlamda kullanılsalar bile androjenlik bir bedende erkek ve kadın cinsiyetinin harmonik bir biçimde mevcudiyetine işaret ederken (andros: erkek, gynae: kadın, androgynos:

erkekkadın) hermafroditlik aynı bedende cinsel açıdan harmonik olmayan bir düalizmi ifade eder. Buradan da şu sonuca varmak mümkündür: eğer hermafroditlikte harmonik olmayan bir düalizm söz konusu ise, bu kesinlikle cinsiyetler arasında kültür tarihi boyunca oluşan ayrışmanın ve dişiliğin ikincilliği ve erilliğin üstünlüğü ile ilgilidir.

(Akmaz, 2014, s. 44). Hermafroditlikle ilgili Elgün, ‘Postmodern İkonografide Mitlerarasılık: Witkin, Giger, Gaultier, Merhige ve Spielberg’de Beden ve Cinsiyet Hallerinin Analizi’ başlıklı doktora tez çalışmasında şu ifadeleri kullanır:

Hermafrodite, Afrodit ve Hermes’in ogludur. Biri güzellik digeri ise haberci tanrı olarak ambivalent bir beraberligi temsil ederler.

Afrodite Apollonik güzellik temsili ile duraganlıgı, Hermes ise hareketli yapısı ile döngüsel olanı temsil ederken Hermafrodite

187 ambivalent olandır. Bu anlamda da mitos açısından da geçislilik

ve Karnavalesk özellikleri personasında taşımaktadır. Bu ikili birliktelik Hermafrodite’in kurulan sonraki personasına transfer olarak cinsiyet baglamında ikili cinsiyet görünümüne bürünmektedir (Elgün, 2010, s. 177).

Yukarıda görüldüğü gibi hermafrodite gerek mitik gerekse de biyolojik olarak kadın ve erkek cinsiyetlerinin bir aradalığını simgeler. Afrodit ile Hermes birlikteliğinden doğan çocuk çiftcinsiyetli olarak doğar veya başka bir anlatıma göre sonradan çiftcinsiyetli olmuştur. Yunan mitolojisinde anlatılan bir mite göre haberci tanrı Hermes ile Apollonik güzellik tanrıçası Afrodit’in çocukları olan Hermafrodit’i görüp âşık olan Salmakis adlı peri Hermafrodit tarafından reddedilince tanrılara birbirlerinden hiç ayrılmamaları için yakarır. Bunun üzerine tanrılar ikisini tek vücutta bir araya getirirler.

Buna göre: başlarda-yukarıda da yer verdiğimiz Yuvarlak İnsan mitinde insanların tek bedende bir arada yaşamalarına ve güçlenmelerine dayanamayan tanrılar onları ayırmaya karar verirken Hermafrodit mitinde ise başlarda yaptıklarının tersini yaparak Salmakis adlı peri ile Hermafrodit’i tek vücutta birleştirirler. Bu mitte anlatılan şey ise çok açıktır: ataerkil tanrıları her şeye gücü yeten konumuna yükseltme.

Yunan mitolojisinde, Hermafroditlik/Hünsalık konusu üzerine bir başka mit vardır. Bu konuda, ataerkil düzenin temsilcilerinden olan Pentheus ve annesini arayan ve bu bağlamda, mitlerde her ne kadar Zeus’un oğlu olarak gösterilse de aslında annesine daha yakın olan Dionysos arasında geçen mitte Dionysos giyimi ve görünüşü konusunda kendisini aşağılayan Pentheus’u kadın rolüne büründürmesi en belirgin örnek olarak verilebilir. Buna göre, Euripides’in Bakkhalar adlı eserinde (2010), Pentheus Dionysos’la aleni dalga geçer:

188 Saçların uzun, güreşçi değilsin herhalde, yanaklarını saran

perçemlerden şehvet akıyor. Tenini beyaz tutmaya özen göstermişsin. Güneşten kaçıp gölgelerde yaşadığın belli.

Güzelliğinle Afrodit’i büyülemek niyetindesin. Ama sen bana ilkin kim olduğunu söyler misin? (Euripides, 2010, s. 22).

Pentheus’un bu ve bunun gibi daha birçok hakaretine maruz kalan Dionysos ise en nihayetinde Pentheus için korkunç bir son hazırlar: Pentheus’a kadın kıyafetleri giydirerek onu bir anlamda hünsaya/hermafrodite çevirir ve bakkhaların arasına gönderir. Ancak bakkhaların arasında kendinden geçmiş olan Pentheus’un annesi Agaue oğlunu vahşi bir hayvan sanarak elleriyle parçalar. Pentheus’un burada yaşadığı dönüşüm geçici ve son derece uyumsuzdur: kadın kıyafetleri giymiş olan misojin bir karakter! Duygular-eros ile akıl logosun zıtlığında akıl-logos alanına ait olan Pentheus’un geçirdiği bu dönüşüm sfenksvari uyumsuz bir dönüşümdür.

Androjenlikteki kusursuz birlikteliğin aksine burada son derece uyumsuz bir birliktelik söz konusudur. Apollonik akıl alanının mükemmel temsilcisi Pentheus açısından bakıldığında bu dönüşümün çarpıklığı çok açık bir biçimde görülmektedir.

Paglia’ya göre ise ‘İlksel tanrının, aynen Mısır’ın hem erkek hem de kadın cinsel organlarını taşıyan tanrıçası Mut gibi hermafrodit olması mümkündür’ (Paglia, 2004, s.

54). Zeus’u da hermafroditlik konusunda örnek olarak veren bu tanrının da esasen hermafrodit bir tanrı olduğunu ve kendini dölleme ve üretme/doğurma gücüne-Athena ve Dionysos örneklerinde olduğu gibi-sahip olduğunu vurgular (Paglia, 2004, s. 95).

Hint mitolojisinde Şiva, Ardhananārī formunda, androjenliği gerek mitik gerekse de ikonografik olarak çok açık bir biçimde ifade etmektedir. Ancak Şiva kesinlikle hermafrodit değil, androjen bir tanrıdır. Mahabhārāta destanında yer alan Şikhandin;

189 Şiva ve Vishṇu’nun birliğini sembolize eden Harihara; Şiva ve Vishṇu’nun çocuğu olan Ayyappa; Şiva ve Pārvatī’nin lanetine uğrayan İla; Urvashi adlı perinin lanetine uğrayan Arcuna gibi karakterler Hint mitolojisinde hermafrodit figürüne örnek olarak verilebilirler.

Öte yandan Kybele ve Agdistis miti hünsalık konusunda değinilmeden geçilemeyecek bir mittir. Pausanias’ın anlattığına göre, Zeus bir rüya görüyor ve tohumları yeryüzüne saçılıyor bu tohumlardan kendisinde hem dişilik hem de erkeklik vasfı bulunan Agdistis yaratılıyor, tanrılar bu tuhaf mahluku yakalıyorlar. Erkeklik uzvunu kesiyorlar. Kesilen uzvun yerinden bir badem ağacı çıkıyor. Sangarios (Sakarya) nehrinin kızı Nana, bu ağaçtan bir badem koparıyor, göğsüne koyuyor ve gebe kalarak Attis’i dünyaya getiriyor. Dağa bırakılan çocuk büyüdüğünde öyle yakışıklı bir delikanlı olur ki Agdistis onu görünce âşık olur. Fakat Attis, Agdistis’ten kaçmak için Pessinus’a gider ve burada kralın kızıyla evlenmek ister. Düğün esnasında çıkagelen Agdistis’i gören Attis çıldırır ve erkeklik uzvunu keser (kral da aynı şeyi yapar). Agdistis ölen Attis’in bedeninin bozulmaması için Zeus’a yakarır, Zeus da Agdistis’in bu dileğini kabul eder (Agdistis miti için Erhat, 2012, s. 15).

Bu mitte iki farklı yansıma vardır. Birincisi Agdistis/Kybele/Ana Tanrıça ilişkisi; ikincisi ise Zeus’un-Yuvarlak İnsan mitinde de anlatılan-eski dönemlerdeki birliği arayışıdır. Birinci yansımaya bakacak olursak Kybele’nin rahiplerinin hadım olduğu anlatılır. Kybele, Ana Tanrıça örneklerinin en çok bilineni ve en güçlüsüdür. O, doğa ile yakından ilgili olan anaerkil dönemin yüce tanrıçası olarak anılmaktadır. Ana Tanrıça ile birlik olan erkek sonunda hadım edilme riski ile karşı karşıyaydı! Bu korkunun psikolojideki karşılığı anne karmaşasına denk gelmektedir. “Anne karmaşasının erkek çocukta görülen tipik etkileri: eşcinsellik, Don Juancılık bazen de