• Sonuç bulunamadı

3. DOKSANLI YILLARIN BAŞINDAN GÜNÜMÜZE METROPOL

3.3 Kamusal Alan Tartışmaları ve Peyzaj 62 

Peyzajlar, fiziksel çevre ve insan topluluğu arasındaki ilişkiler ile en çok sürekliliği olan bağlantıların oluşturduğu ürünler oldukları için önemlidir (Whyte, 2002, s.7). İnsan toplulukları ve çevre arasında oluşan ilişkilerden, insanın doğal ve kültürel çevre içerisinde nasıl davrandığını ve nasıl değişimler geçirdiğini okumak mümkündür. Peyzaj, insanın çevresiyle kurduğu ilişkilerin yorumu ile oluşan kültürel ortamdır. İnsanın doğrudan varolduğu ve değiştirdiği alanlar olmaları bakımından peyzaj, kamusaldır. O zaman bilerek ya da bilmeden sosyal yapılara dönüşürler ve düzgün anlaşılabilmeleri için kendi doğal ve kültürel tarihlerinin bağlamında ele alınmaları gereklidir. Peyzajlar eylemlerin olduğu kadar tutumların da sonucudurlar, o yüzden onları kavrayabilmek için ideolojiler önemlidir. Peyzaj tarihi kaçınılmaz olarak görünen vasıflarının analizine dayanır, ancak bu tür yapılar peyzajı tam olarak anlayabilmek için kavranması gerekli olan ideolojik bağlamlarda yaratılır ve yok edilirler (Whyte, 2002, s.7).

İnsan ve çevre arasındaki tarihsel değişim, zaman içerisinde ve yavaş yavaş olabilir. Ancak çok hızlı ve tepkisel değişimler de gözlenebilir. Tüm bu etkilerin nedenselliklerini ve ilerleyiş biçimlerini içerisinde bulunulan zaman dilimini ve ortamın ideolojisini irdeleyerek anlayabiliriz. Peyzaj sürekli değişen bir ortam olduğu için değişimleri peyzaj üzerinden okumak mümkün olur.

Whyte (2002), peyzajın çok katmanlılığından söz eder. ‘Zamansal derinliklerinden dolayı, peyzajlar şimdiki zaman ve geçmiş arasında etkileşimler içerirler ve kişisel, yerel, bölgesel ve ülkesel ölçeklerde bir kimlik duygusu verirler. Peyzajlar çok katmanlıdır ve içinde ardışık dönemlerde dünya yüzeyindeki insan aktivitesinin tarihini barındıran bir tür hafıza oluştururlar.’

Bu çok katmanlılık durumu, zaman içerisinde peyzajın değişimini karşılaştırmalı olarak da anlamamızı sağlar. İnsanın peyzaj içersinde varoluşu, peyzaja etkisi, peyzajdan beklentisi zaman dilimleri içerisinde değişim göstermiş ve eşiklerin varlığı bu değişimler ile algılanmıştır.

Balfour (1999), ‘Recovering Landscape’ isimli çağdaş peyzaj üzerine metinlerin bulunduğu kitabın son sözü olarak ‘Peyzajda Kamusal Nedir?’ isimli makalesinde peyzajın kamusal alan için var olma halinden karşılaştırmalı olarak bahsediyor. Peyzaj, Avrupa’da ve Amerika’da ele alındıkları biçimiyle birbirlerinden farklıdır.

Bu durumu özellikle Hollanda peyzajından söz ederek anlayabiliyoruz. Balfour, Hollanda’nın peyzaj üzerindeki etkisini sadece bir arazi kazanma durumu ve fiziksel bir tasarım biçimi olmasının dışında, politik bir ifade biçimi olarak toplumun biçimlendirilmesi ve kolektif bir hayatın oluşturulması için kullanıldığının altını çizer. Burada, özellikle Amsterdam için adaletli kent tanımlamasının yapıldığını da tekrar hatırlatmak gerekir. Bu haliyle Amerikan peyzajları daha tekil örnekler içerseler bile Amerikan peyzajlarının da daha yakından ve derinlemesine incelenmesi gerektiğini belirtir, çünkü Amerikan peyzajları da ayrıca politik ve kamusal ajandalar içerir.

“Ortak bir zemin onu kuşatacak, harekete geçirecek ve ortak alanı haline getirecek bir halkın yokluğunda yararsızdır.” (Shane, 2003, s.5)

Hayatın üzerinde sürdüğü insan eliyle programlanmış ya da programlanmamış bir ortam peyzaj, hayatı üzerinde barındırması nedeniyle insan ve hayat ile doğrudan ilişkileniyor. Üstelik peyzajın tasarımı kentle ilişkili olarak konuşursak, mimarlıktan farklı olarak kullanıcısı doğrudan müşterisi olmayabilen bir tasarım disiplinidir. Holden (2003), peyzaj tasarımının mimarlıktan farkını ve süreç tasarımı olarak gücünü şu şekilde tarif ediyor:

Çoğu peyzaj tasarımı ve mimarlık arasındaki fark, peyzaj tasarımının daha çok süreçle, gelişimle ve daha çok mimarlığın ilgi alanına giren bitmiş forma, çizgiye ve değişemeyen mekanlara karşıt olarak değişimle ilgili olmasıdır. Bu yüzden heykelsi ve arkitektonik peyzaj tasarımlarının dahil olması – Martha Schwartz’ın Kitigata toplu konutlarındaki ya da Barselona yakınlarındaki Battle Roig’s Tramvia Park ya da Canberra’daki Garden of Australian Dreams ‘in 4.1.3’üncü odalarındaki gibi – bazı projelerin sahne sanatları tasarımı ya da pop konseri prodüksiyonlarına daha yakın olduğunu göstermektedir. Bu tasarlar daha çok yer oluşturmak ve okunabilir mesajı olan bir sahnenin yaratılması ile ilgilidir, bu Canberra projesinde olduğu gibi bir ulusun kimliği hakkında bilgi almak ya da Kitigata projesinde olduğu gibi oyun oynayacak bir yer arayışı ya da Tramvia Park’taki gibi toplulukları birleştirmek olabilir. Aslında Kitigata’da Martha Schwartz güçlü ve belirgin bir kimlik yüklemek zorunda kalmıştır, çünkü apartmanlar proje alanını görmemek ve birlikte çalışmamak üzere talimat almış (master planları yapan Arata Isozaki’nin geleneklere karşı yönlendirmeleri sayesinde) mimarlar tarafından tasarlanmıştı. Alanın bilgisi peyzaj mimarlığının ruhudur – ‘genius loci’ yerin ruhu diye birşey vardır. (s. 9)

Şekil 3.1 : Martha Schwartz, Gifu Kitagata Apartments, Kitagata, Japan, 2000 (Url-1).

Martha Schwartz, Kitagata’da Gifu Kitagata Apartments projesi için kendi internet sitesinden şu açıklamayı yapıyor;

“Bu avlu projesi içerisinde Akiko Takahashi, Kazuyo Sejima, Christine Hawley ve Elizabeth Diller’in tasarımları olan dört apartman bloğunu da içeren “konut tasarımında bir feminizm” denemesi. Projenin masterplanında, avlu bu tasarımcılar tarafından tasarlanan bu dört bağımsız bloka arasında yer alıyordu. Proje içerisinde yer alan çeşitlilik nedeni ile bu farklı parçaları birleştirmek ve projeye hatırlanır bir kimlik kazandırmak için avluya güçlü görüntüler ve geometriler tasarlandı.” (Url-2) Holden (2003), peyzajın anlatımlarını düşünerek, peyzajın etkilerine bir örnek olarak Martha Schwartz’ın peyzaj mimarlığına bakışını, ‘peyzaj ile oyun oynama’ diye açıklıyor (s.26). Martha Schwartz’ın peyzaj tasarımlarının kimi zaman müşterileri tarafından nasıl bir gerçekliğinin olduğunun anlaşılamadığını belirtiyor. Ama Martha Schwartz Boston Bay Back’te gerçekleştirdiği ‘Bagel Garden’ı hayata geçirebilmiş ve kendisini müşteri olarak tanımladığı bu tasarımın dünyaca konuşulur olmasını sağlamış bir tasarımcıdır. Martha Schwartz Partners internet sitesinde peyzaj tasarımının nasıl söz söyletebildiği ve yerine göre de nasıl zamansallığı ile yok olup gidebildiğini söylüyor. Bu ekstrem örnekte de bu durumu izleyebiliyoruz.

Şekil 3.2 : Martha Schwartz, Bagel Garden, Back Bay Boston, MA USA (URL-3).

İnsanların peyzaj hakkında belirgin farklı imgeleri görüşleri olduğundan, bu da peyzajı ‘yüksek gerilimli bir kavram’ haline dönüştürür. Peyzaja yaklaşımlar zaman içinde, insanların kendi deneyimleri ışığında algı ve yorumları farklılaştıkça belirgin bir şekilde değişim göstermiştir. Bugün peyzajlar estetik ve çevresel sebeplerden dolayı değer görürken ve şimdi dikkatli bir şekilde yönetilirken, aslında istemli olarak yaratılmamışlar ancak tarihi süreçlerin yan ürünleri olarak gelişmişlerdir. Sosyal yapılar, kültürel gelenekler, ekonomik aktiviteler ve politik modellerin tümü peyzajın şekillenmesinde sabit olmayan ancak zaman içinde değişmiş ve her dönem değişik insanlara değişik şeyler temsil eden çok önemli roller oynamışlardır. (Whyte, 2002, s.8)

İnsanların peyzaj oluşturmak üzere çevreleriyle etkileşimleri, zaman, yer ve tarihi bağlama dayanmakla birlikte, aynı zamanda yaşa, sosyo-ekonomik statüye, etnik değerlere, ırk ve diğer değişkenlere de bağlıdır. Peyzajla ilgili görüşler bir toplum içindeki değişik gruplar tarafından tartışılabilir. John Clare (1793-1864)’in şiirlerindeki çevreleme karşıtı düşünceler elit peyzaj bakışları ile ayakları daha çok yere basan kırsal görüşler arasındaki karşıtlığa işaret eder. Kişisel bir boyutta, bu karşıtlıklar bir şair olarak Clare’in kendi içinde de iç gerilimleri ortaya çıkarmışlar: kendini eğitimi için küçümsemiş: yer sahibi elitlerin yeri kuşatmasından doğan yükümlülüklerden kaynaklanan adeletsizlikler hakkında yazmış, bunu yaparken tam da bu grubun edebi formlarını ve eğilimlerini kullanmak zorunda kalmıştır. Peyzajlar değişik sosyal, kültürel ve etnik gruplar tarafından farklı değerler görebilir Avrupalı göçmenlere karşı – örneğin Kuzey Amerika Yerlilerinin ya da Avustralya Aborijinlerinin bakış açıları. Tartışılan peyzaja iyi modern bir örnek Stonehenge ve çevresidir. Burada arkeolojistler, turistler, Keltik rahipler, Yeni Çağ gezginleri, İngiliz Milli Mirası Vakfının her birinin alanın korunması, ve peyzajının ele alınması ve kullanılmasına ilişkin değişik imaj, sembol ve görüşleri vardır. (Whyte, 2002, s.8)

Ancak peyzaj doğal ve insan yapısı öğelerin belirli bir şekilde bir araya getirilmesinden fazlasıdır; peyzaj sadece gözlerimizin önüne serilen şeylerden değil, aynı zamanda kafamızın içinde yer alandan oluşur. Algı uzmanları peyzajın basitçe bileşenlerine ayırarak tarif edilmeyeceğini savunurlar, aynı kültür içinde bir diğerinin algısı bile değişkendir. Her bireyin bilgiyi süzen ve çarpıtan, kendi kişiliği ve kültürel bakış açısı vardır. Bu peyzajın ne olduğuna dair seçici izlenimler verir; bu görüşler gerçekliğe yakın durabilir ya da çok önemli yanılgılar içerebilir. D.W. Meinig 10 değişik insanın peyzaja bakış açılarının 10 değişik şekilde olabileceğini önermiştir, bu bakış açıları şu açılardan değişkenlik gösterebilir: doğanın ifadesi (insan etkinliğinin önemi), habitat (insanların doğaya uyumu), yapay doku (doğa üzerinde insan etkisi), sistem (toplum ve çevre arasındaki etkileşim süreçlerinin bilimsel olarak ele alınması), problemler (sosyal eylem sayesinde çözülebilen), zenginlik (mülk), ideoloji (kültürel değerler ve sosyal felsefe), tarih (kronoloji), yer (lokasyonların kimliği) ve estetik (yerin artistik nitelikleri) (Whyte, 2002, s.9).

Lefebvre' den alıntılayarak Radovic (2009), kentsel olan, sosyal ilişkilerin mekana projeksiyonu, ilişkilerin orada var olma hali ve mekanın kendi kendini üretme süreci olduğunu söyler. Kent mekanının insan ilişkilerinin varlığı ile oluştuğunu düşünürsek, insanın kendini ifade ettiği yer olarak da görebiliriz. Peyzaj tasarımının önemli bir konusu olan kentsel boşluklar da insan için en önemli kamusal alanlardır. Doğrudan olmasa bile herkes birbiri ile temas eder. Bir arada aynı ortamda bulunur, paylaşır.

Çağdaş kentsel tasarımlar yeni bir tür sentetik hayali gerektiriyor. Bu hayal içerisinde mimarlık, peyzaj, ekoloji, mühendislik, sosyal politikanın vs. ilişkilenerek bulunması bulunması gerekiyor. Bu disiplinlerin bir araya gelmesi ve kamusal hayatın içerisinde yer almaları için stratejik peyzaj uygulamaları ile mümkün olabilir. İçkin ve katılımcı bir çalışma biçimiyle oluşturulan stratejik tasarım zekası, daha efektif ve daha güçlü kentsel tasarımlara yön verecektir (Corner, 2004, s.3). Özetleyecek olursak; ‘peyzaj’, kent üzerinden bir okuma ile ‘kültürlenmiş’ ve içerisinde ‘doğalar’ı içeren bir ortamdır. Kamusallığı , çok katmanlılığı ile içerisinde çeşitli sözlerin oluşmasına izin verir. Peyzaj, ideolojilerin etkisi altında oluşur, kamusallığı ile ideolojileri yansıtabilir, “okunabilir mesajlar” verir ve yaşatabilir. Peyzaj, ‘anlatımları’ ile içkin ve katılımcı kentsel tasarımlara erişmek mümkün olabilir.

4. PEYZAJ – KENT İLİŞKİSİNİN GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU VE YENİ