• Sonuç bulunamadı

Araştırmanın genel kapsamı içerisinde, üretim biçimlerinin küresel olarak değişimi paralelinde değişen metropol yaşamında ‘modern insanı’ etkileyen, onun hayatına eklemlenen, özellikle de çöküntü alanlarındaki tasarım olanakları ve durumlarına

bakmak içeriği ile potansiyellerin araştırılması için ‘eleştirel teori’ teorik çerçeveyi oluşturmak üzere seçilmiştir. Tasarımları, bağlamları içerisinde değerlendirerek öteleyici olacak biçimde insan odaklı tasarım olarak ele almak ve değerlendirmek, pazar ekonomisinin dayatmalarına rağmen özgürleştirici olanakları tartışabilmek için ‘Eleştirel Teori’nin (Critical Theory) düşünce mekanizmasından yararlanılması düşünülmüştür.

Peyzaj kavramının ve dolayısıyla peyzaj tasarımının ötelenmesi ‘eleştirel düşünce’(critical thinking) yoluyla mümkün olabilir. Peyzaj tasarım tarihinde disiplin, kendi içerisinde pek çok açıdan eleştirel düşünce geliştirebilmiştir. Diğer disiplinler ile olan etkileşimleri ile pek çok değişim eşiği ortaya çıkmıştır. ‘Eleştirel düşünce’ kaynağı ile yapılan peyzaj tasarımları kentin dönüşmesi için kullanılabilecek etkin araçlardan biridir. Bu şekilde tartışması çok yapılan radikal değişimlerin daha nazik (gentle) tasarımlar yolu ile muhtemel kabul problemlerinin de önüne geçmek mümkün olabilir.

Bu araştırma kapsamında kullanılan ‘Eleştirel Teori’ içerisinde kullanılan ‘eleştirel’ kelimesi Türkçe’de ‘ göz ya da zihinle araştırmak, algılamak, görüş bildirmek’, ‘değerlendirme, yargılama ve ayırt etme’ (Şentürer, 2004) anlamına gelen ‘eleştiri’ kelimesi ile ilişkili olmasına karşın doğrudan bu kelimeyle anlamlandırılmamalıdır. ‘Eleştirel Teori’, İngilizce’deki ‘Critical Theory’nin karşılığı olarak kullanılmakta ve tüm araştırma metni boyunca tek tırnak içerisinde gösterilmektedir.

‘Eleştirel Teori’nin diğer tasarım alanlarındaki tartışmalarından da faydalanarak öncelikle peyzaj mimarlığı alanının ‘eleştirel düşünce’ (critical thinking) ortamında nasıl bir yer bulduğu, peyzaj mimarlığının ‘eleştirel düşünce’ ile ilişkilenme tartışması ile peyzaj mimarlığının ve peyzaj tasarımının öteleyici durumu irdelenecektir. ‘Eleştirel Teori’nin genel okumaları sonucunda oluşan düşünce mekanizmasının odağında ve peyzaj mimarlığı ile ilişkilendirilmesi yoluyla peyzaj tasarımının kentin dönüşümüne katkısının görünür hale getirilmesi hedeflenmektedir. İki tür etki mekanizması üzerine geliştirilen araştırmada, mesleğe yönelik değişim ve topluma yönelik değişim ve dönüşümler üzerinden okumalar yapılmaktadır. Bu okumalar için araştırmanın teorik altyapısını oluşturan kısımda, literatür araştırması ve karşılaştırmalı okumalardan, kentsel dönüşüm alanlarında yapılan peyzaj tasarımlarından oluşturulan bir seçkinin analizlerinden, tasarım disiplinlerinden

kişiler ve disiplin dışı kullanıcı ile yapılan görüşmelerden ve bu görüşmeler üzerine yapılan söylem analizlerinden elde edilen verilerden yararlanılmıştır.

Söylem, Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde, ‘Kalıplaşmış, klişeleşmiş söz.’, ‘Bir veya birçok cümleden oluşan, başı ve sonu olan bildiri, tez.’ olarak yer alır. ‘Söylem’ sözcüğünün kökeni ‘tartışma, konuşma ve koşuşturma’ anlamına gelen ‘discursus’ a dayanır. ‘Söylem’ sözcüğü ‘dil’, ‘iletişim’, ‘toplum’, ‘etkileşim’, ‘kültür’ gibi konular içerisinde farklı kullanımlara sahiptir (Sönmez, 2007; Tomruk, 2010).

Söylem, belirli bir amaca yönelik olarak kullanılan sözlü, yazılı, görsel veya simgesel bir dilin bilişsel, toplumsal, kültürel etkileşime açık bir bağlamda anlam kazandığı iletişimsel bir süreç olarak da tanımlanabilir. ‘Söylem Çözümlemesi’, ilk defa 1952’de Zellig Harris’e ait bir seri makalenin yayınlanması ile kullanılmaya başlanmıştır. 1960’ların başlarında Fransız dilbilimciler ve göstergebilimciler yazın çalışmalarında öncelikli olmak üzere söylem çalışmaları yapmışlardır. Dili, toplumsal ve kültürel bağlam içerisinde değerlendirerek söylem kavramı gelişmiştir (Tomruk, 2010; Kocaman, 1997).

Araştırmanın örneklemlerini oluşturacak alanların seçiminde doksanlardan bugüne bir zaman dilimi içerisinde dönüşüm alanlarında, metropollerin dönüşüm coğrafyaları içerisinde bulunan, güçlü politik ortamlar içerisinde üretilmiş peyzaj tasarımları seçilmiştir. Seçilen projelerin, bu zaman diliminin özelliklerini yansıtan projeler olmalarına özellikle dikkat edilmiştir. Avrupa ve Amerika’dan metropol ölçeğinde kentlerdeki çalışmalar incelenmiştir. Seçilen metropoller post-endüstriyel dönemin etkilerini belirgin şekilde yaşayan ve buna göre yeni üretim biçimlerine adapte olan kentlerdir. Örneklem alanlarının seçilme yöntemi, Patton (1987)’ın tanımlama ve sınıflandırmalarıyla ‘amaçlı örnekleme yöntemi’ olarak belirtilir. Ona göre, olasılık temelli örnekleme temsiliyeti sağlama yoluyla evrene geçerli genellemeler yapma konusunda önemli yararlar sağlarken, amaçlı örnekleme zengin bilgiye sahip olduğu düşünülen durumların derinlemesine çalışılmasına olanak vermektedir. Bu anlamda, amaçlı örnekleme yöntemleri pek çok durumda, olgu ve olayların keşfedilmesinde ve açıklanmasında yararlı olur (Yıldırım ve Şimşek, 2006).

Çizelge 1.1 : Örnekleme Yöntemleri (Yıldırım ve Şimşek, 2006).

Örneklem için seçilen alanların içinde bulundukları kentsel politik ortamlarının değerlendirmeleri de yapılmıştır. Kentsel dönüşüm politikaları içerisinde degrade alanlar, peyzaj için önemli potansiyel dönüşüm alanları olduklarından ötürü, degrade alan (brownfield) üzerindeki stratejiler de araştırılmıştır.

Bu örneklem alanları üzerinde ‘eleştirel teori’ bağlamında çağdaş peyzaj tasarım kuramları da gözönünde bulunudurularak, transdisipliner yapıları sorgulanarak kamusal alanlardaki etkileri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Örneklem alanlar üzerinde yapılan literatür araştırmaları ve tasarımcılarının kendi metinlerinin okumalarına paralel olarak, eleştirel teorinin aradığı ve sorguladığı konuları açığa çıkarmayı hedefleyen ve örneklem alanlar üzerinde daha derinlemesine araştırma yapmayı sağlayabilmek için iki ayrı grup kişi ile derinlemesine yüzyüze görüşmeler (in-depth interview) yapılmıştır. Bu görüşme türünün diğer adı da yarı strüktüre görüşme (semi-structured interview) dir. Özellikle ‘Qualitative’ (Kalitatif) araştırmalar için önemli bir araştırma aracı olarak kullanılmaktadır.

Derinlemesine mülakat yöntemi olarak da adlandırılan bu yöntemde, bir araştırma tekniği olarak açık uçlu soruların sorulması, dinlenmesi, cevapların kaydedilmesi ve ilişkili ilave sorularla araştırma konusunun detaylı bir şekilde incelenmesi mümkün olmaktadır (Kümbetoğlu, 2005). Bu görüşmeler kapsamında amacına uygun ancak yönlendirici olmayan açık uçlu sorular hazırlanmış, görüşmecilerin kendi sözcükleri ile düşüncelerini, duygularını ve deneyimlerini aktarmalarına olanak sağlanmıştır. Bu konuşmalar süresince hangi boyutları, temaları, kelimeleri, sembolleri, imgeleri seçmekte ve bunları nasıl kullanmaktadır sorularına yanıtlar araştırılmıştır. Yarı- yapılandırışmış sorular görüşmenin ritmini bozmayacak şekilde değiştirilmiş veya konuşma ek sorular ile derinleştirilmiştir. Sorular öncesinde araştırmanın kapsamı tamamen aktarılmamış bu şekilde görüşmeciyi yönlendirmemeye gayret gösterilmiştir. Görüşmeler kayıt altına alınmıştır. Ayrıca görüşmeler süresince yazılı notlar da alınarak temaların ortaya çıkarılmasında taslakların oluşması sağlanmıştır. Görüşmecilerin çoğu isimlerinin açıklanmasını istemediklerinden ötürü isimler

açıklanmamıştır, ancak profiller belirtilmiştir. Görüşmeci grubu, hem akademisyen olan hem de çeşitli konularda uygulamalar yapan genellikle araştırmacı kimlikli kişilerden seçilmeye çalışılmıştır. Görüşmecilerin yazılı olarak görüşmelerin metinlerinin yayınlanması için izinleri alınmıştır.

Mekan tasarımı konularında çalışan uzman kişiler ile öncelikle bir ‘kentli’olarak genel çerçevede ve ardından deneyimlemiş oldukları örneklem alanları üzerinde özel sorular üzerinden görüşmeler yapılmıştır. Seçilen kişilerin özellikle farklı disiplinlerden (peyzaj mimarları, mimarlar, kent plancıları), hem akademik hem uygulamacı kimlikli kişiler olmalarına, farklı yaş gruplarından ve farklı cinsiyetlerden olmalarına özen gösterilmiştir.

Kentsel mekan hem uzman kişilerin hem de uzman olmayan kişilerin varlığı ve düşünceleriyle oluşmaktadır. Tanyeli, (2007) ‘Mimarlığın Aktörleri’ isimli metninde: ‘Uzman olmayan fiziksel çevrenin biçimlenmesine yaptığı katkı, uzmanların katkısından sadece farklıdır; ne radikal biçimde farklıdır ne de daha önemsizdir. Aktörlerin ve özel durumların sonsuz bir çoğulluk gösterdiği bir alanda katkıların önem sıralaması da yapılamaz. Uzmanların katkısını da, uzman olmayan aktörlerin katkılarını da biçimleyen içinde konumlandırdıkları toplumsallık zeminidir.’

Her bir örneklem alanı için o kentte yaşayan bir kentli ile ‘in-depth interview’ (yarı strüktüre, yüzyüze görüşme) yapılmış, deneyimleri üzerinden bir analiz ve okuma ortaya konmaya çalışılmıştır.

Görüşmelerin gerçekleştirileceği görüşmeciler ‘snowball’ (kartopu) yöntemiyle seçilmiştir. Yıldırım ve Şimşek (2006), Patton (1987) kaynağına gönderme yaparak kartopu yöntemini şu şekilde açıklıyorlar: Bu yaklaşım araştırmacının problemine ilişkin olarak zengin bilgi kaynağı olabilecek birey veya durumların saptanmasında özellikle etkilidir. Süreç çok basit bir soruyla başlar: “Bu konuda en çok bilgi sahibi kimler olabilir? Bu konuyla ilgili olarak kim veya kimlerle görüşmemi önerirsiniz?” Süreç ilerledikçe elde edilen isimler veya durumlar tıpkı kartopu gibi büyüyerek devam edecek, belirli bir süre sonra belirli isimler hep öne çıkmaya başlayacak, araştırmacının görüşmesi gereken birey sayısı veya ilgilenmesi gereken birey sayısı veya ilgilenmesi gereken durum sayısı azalmaya başlayacaktır. Araştırmanın disipliler ötesi bir çalışma olabilmesi açısından hem tasarımcılar hem de tasarımcı olmayan kişiler ile görüşmesi hedeflenmiştir. Tasarım disiplinlerinden, beş mimar,

beş şehir plancısı, beş peyzaj mimarı ile görüşülmüştür. Her bir örneklem alanın içinde bulunduğu kentten bir kentli ile de görüşmeler gerçekleştirilmiştir.

Bu görüşmelerin metinlerinin analizleri için redaksiyon yapılmamış, konuşma metinlerinin çözümlemelerinden yararlanılırken, okunabilirliğin sağlanması için metinlerin görüşmecilerin kendileri tarafından redakte edilmiş halleri de tezin ekler kısmına eklenmiştir. Analizlerin yanı sıra bu metinlerin bir araya gelmesi Türkiye’deki tasarım ortamındaki bir grup tasarımcının peyzaj ve peyzaj tasarımı konularını eleştirel teori odağındaki sorular değerlendirmeleri şeklinde ele alınabilir. Yapılan görüşmelerden her tasarımcı grubundan üçer adedinin haritası çıkarılmış, konuşmaların birebir çözümlemelerinin ardından kodlamaları yapılarak, soruların karşılığında belirgin olarak ortaya çıkan temalar, ilişkilendirilerek haritalanmıştır. Tekrar eden temalar da bu analiz haritaları yolu ile izlenebilir duruma gelmiştir. Tasarımcılar ile yapılan görüşmelerin ilk kısım analizlerinden elde edilen temalar bir kere daha incelenerek her bir konuşma bağlamında ana temalar olarak ayrıştırılmıştır.

Bu kısımda yapılan görüşmelerin ana hedefi ‘eleştirel teori’ çerçevesi içerisinde sorulan sorulara bir kentli olarak tasarımcıların nasıl yanıtlar verdiğini, hangi temalar altında konuştuklarını, nelere işaret ettiklerini, belli bir yanıt aramaksızın, çoğaltılmış bir topoğrafyaya ulaşmak olmuştur. Bu, görüşmelerin analizlerinin bir arada bulunduğu ana temalar da ayrıca ilişkilendirilmiş bir haritaya dönüştürülmüştür. Tasarımcı görüşmelerinin ikinci kısmını oluşturan örneklem alanlar üzerine yapılan görüşmelerinin de ayrıca analizleri yapılmış, örneklem alanların kendi tasarımcılarının, o alanı deneyimlemiş tasarımcıların ve o kentte yaşayan kişilerin görüşlerinin karşılaştırmaları yapılmıştır.

Bu analizler sonucunda elde edilen temalar ve karşılaştırmalar peyzaj tasarımının kentsel dönüşümdeki rolleri eleştirel teori ile de ilişkendirilen ana başlıklar altında toplanarak yorumlanmıştır.