• Sonuç bulunamadı

Kamusal mekânlar, yollar, meydanlar, eğlendinlen (rekreasyon) alanları ile kentsel mekânda önemli bir yere sahiptirler. Kamu ve kamusal kelimesi farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Türk dil kurumuna göre kamu; hep, bütün, bir ülkedeki halkın bütününü, halk, amme, bütün toplumu ilgilendiren, devlet eliyle yürütülen ve devlet hizmetinde olan, kamusal ise; kamu ile ilgili olan olarak tanımlanmaktadır.

Kamusal mekân (Publicspace) insanların tümünü ilgilendiren, herkese açık, toplumun her bireyi tarafından erişilebilir ve kamusal bir otorite tarafından herkesin kullanımı için sunulan alandır (Akkar, Ercan, 2012, s.178).

Farklı ekonomik, dini, etnik, kültürel sınıf, cinsiyet ve yaş gruplarından insanları bir araya getiren kamusal mekânlar toplumsal kaynaşmayı sağlamaktadır. Böylece çok sınıflı, çok kültürlü, heterojen bir toplum yapısının oluşmasına yardım eder (Akkar, Ercan, 2012, s.178). Kamusal mekânların insanlarım yaşamları üzerinde çok büyük etkileri bulunmaktadır. Kamuya ait alanlar (mekânlar) kentli nüfusun, suni mekânlarda birlikteliği, farklılığı ve beraber yaşadıkları alanlardır. Kamusal alanlar, kentsel mekânın dinamiğini oluşturmaktadır. Bu yüzden kentsel mekânlarda kamusal işleve sahip alanlara ihtiyaç vardır. Keçiören’de kamusal mekânlar ve işlevleri, kentlileşmeyle beraber kentsel kimlik kazanmada önemli bir rol üstlenmiştir.

Keçiören’de bulunan kamu alanları üç gruba ayrılmaktadır.

1. Açık kamusal alanlar; özel kişi yâda kurumlara ait olmayan alanlar; Fatih stadyumu ve Aktepe stadyumu, cadde sokak, bulvar, otoyol, park ve bahçeler ve Keçiören anıtlar meydanı

2. Kapalı Kamusal alanlar; birden çok farklı kentsel alanı içine almaktadır. Bu alanlar kütüphaneler, camiler, okullar, belediye binası, hastaneler gibi toplumsal hizmetler sunulan mekânlardır.

3. Yarı kamusal alanlar; bu alanlar daha çok özel kişilerin yönetiminde ancak kamuya ait alanlardır. Sinemalar, alış veriş merkezleri, spor komplekslerini içine alır. Diğer kamusal alanlardan ayrılmasının en temel nedeni bu alanlarda hizmet karşılığında ödenmesi gereken bir ücretin olmasıdır.

Keçiören’de bulunan kamusal mekânlar iki farklı fonksiyonel değişikliğe uğramıştır. Bunlar;

1. Kamusal mekânların çökmesi, bozulması ve varlıklarını devam ettirememeleri

2. Kurgulanmış kamusal mekânlar; kentleşme ve ekonomik gelişmişliğe bağlı olarak kentsel peyzajı ve kentsel imaj oluşturma isteği ile yeniden dizayn edilmiş mekânlardır.

Keçiören hızlı kentleşmenin ve plansız yapılaşmanın bir arada geliştiği demografik kentleşmeye örnek bir kenttir. Kentsel gelişme ile birlikte kamusal alanlar

yerleşmeye açılmış yahut terkedilerek çöküntü alanları haline gelmiştir. Fakat kentlileşme ve refah seviyesinin yükselmesi ile birlikte yeni nesil kamusal mekânlar- kurgulanmış mekânlar- ortaya çıkmıştır. Bu iki kamusal mekân arasındaki en belirgin fark ise özellikle kurgulanmış mekânların toplumsal birleştiricilik ve bağdaştırıldıktan çok küreselleşmenin ve kapitalist ekonominin bir ürünü olarak tüketim mekânları haline gelmiştir.

Keçiören’in ilk kamusal binası 1908 yılında kurulan Ziraat mektebidir. O dönemde Kalaba köyü sınırları içerisinde kalmaktadır. Ziraat mektebinin Keçiören sınırları içerisinde kurulmasının en temel nedeni, okul çevresinin çubuk çayı havzasının verimli tarım alanları ile kaplı bulunmasıdır. Bu dönemde Kalaba Vadisi, Kalaba ve Keçiörenlilerin olduğu kadar Ankaralılarında eğlence alanı olarak kullandıkları açık kamusal alandır. Fakat kentleşme ile Çubuk Çayı havzası istila edilmiş ve eski fonksiyonlarını yitirmiştir. Ancak son imzalanan protokol ile Gümüşdere Ihlamur vadisi olarak tekrar kurgulanmakta ve eski kamusal işlevleri kazandırılması amaçlanmaktadır (Foto 18).

Foto 18: Keçiören Ziraat mektebi; Günümüzde meteoroloji binası olarak hizmet vermekte olan bina, geçmiş

dönemlerde önemli fonksiyonlar yüklenmiştir. Çubuk çayının kenarında bulunan okul çevresinde önemli tarım alanları bulunmaktadır. Bu fotoğraf aynı zamanda Keçiören’de 21 yy. başlarındaki kırsal yaşam biçimini yansıtmaktadır.

Keçiören’de bulunan kamusal alanların en büyük özelliği bu alanların kurgulanmış olmasıdır. Bağ evleri geçmişte ekonomik ve sosyal yapıya uygun olarak kentte yaygın kullanılan bir konutken ve kentleşmenin etkisiyle yaygın kullanımı tamamen ortadan kalkmış ve bugün geçmişi andıran fakat özel mülkiyet olmaktan

çıkmış birkaç bağ evi ile karşılaşmaktayız. Bu bağ evleri artık özel günlerde kullanılan ve kurgulanmış kapalı kamusal mekân haline gelmiştir.

Keçiören kamusal alanlarında en büyük değişimler, 1994 yılında belediye meclis tarafından alınan “ Keçiören sınırları içerisinde bulunan cadde-sokak ve iş yerleri isimleri zorunluluğu” ile başlayan süreçte yaşamıştır. Bu değişimin amacı kent ve kentli bütünlüğünü sağlayarak okunaklı bir kent, bölgeleri, sınırları, yolları kolayca ayırt edilebilen ve bütünlüklü bir doku içinde gruplandırılabilen bir mekân oluşturabilmektir. Bu süreçle beraber birçok sokak ve iş yerinin ismi değiştirilmiştir. Asıl değişiklikler ise kamusal mekânlarda, rekreasyon (eğlendinlen) amaçlı açık alanlarda, kentsel meydanlarda olmuştur. Bu alanda yapılan en önemli değişiklikler, Keçiören girişinde ana arterler üzerinde belediye binasının önündeki Tören Alanı, içinde Orhun Anıtları ve Şehitler Anıtı’nın bulunduğu Açık Hava Müzesi, Şelale ve Estergon Kalesi olarak sıralanabilir. Ayrıca kentsel simge haline getirilmeye çalışılan ve tarihte yer alan Türk büyükleri anıtları ve 16 Türk devletinin bayrakları bulunmaktadır (Foto 19). Sembolik özellikleri olan bu alanlar, tarihi, kültürel, toplumsal ve değerler amacıyla Keçiörenliler için önemli bir yere sahiptir. Keçiören’de bulunan bu kamusal mekânlar, kenti güzelleştiren ve Keçiören’e kimlik kazandıran unsurlardır.

Foto 19: Keçiören Belediye Sarayı Yakın Çevresinden Bir Görünüm;Keçiören Belediye Sarayı Yakın Çevresinde

1994 yılından sonra yapılan ve kent imgesi haline gelmiş yapılar.

Tüm bu kamusal unsurların coğrafi mekânda farklılığı ortadan kaldırmak aynı değerlere sahip bir Keçiören profili oluşturmak amaçlanmıştır. Değişen arazi

kullanımları ile yok olan kültürel değerlerin yeniden canlandırılmaya başlanması, hızlı kentleşme dönemlerinde kent kimliğine sahip olmayan sahte kentleşme yaşayan Keçiören’de, 2000 yılından sonra kentlileşme eğilimlerin sonucunda kamusal mekânlar yeniden düzenlenmiştir.

Foto 20: Keçiören Belediye Sarayı Yakın Çevresinden Bir Görünüm; Farklı acılardan çekilmiş iki ayrı fotoğraf;

Birinci fotoğraf 1993 yılından bir görünüm sunar iken, 2. Fotoğraf ise 2009 yılında çekilmiştir. iki fotoğraf arasındaki en önemli fark mekânsal kurgunun üst düzeyde olmasıdır. Birinci fotoğrafta kamusal alanların ilk temelleri atılmaktadır. Keçiören’de bu denli değişimlerin yaşanmasının sebebi ise Keçiören Belediyesinin kurulması ve kendi sınırları içerisinde yeni kaynaklar bulmasıdır.

Kent merkezleri, tarımsal olmayan üretimin yoğunlaştığı, sanayi ve hizmet etkinliklerinde çeşitlenme ve ihtisaslaşmanın en üst düzeylerde olduğu, yeni iş ve mal türlerinin yaratıldığı art bölgelerdeki faaliyetlerin yönetildiği ve denetlendiği ekonomik, kültürel ve politik üretim karar merkezleri olarak tanımlanmaktadır (Akdemir 2012 c).

Keçiören’de kent merkezleri ve çevresel ilişkileri dikkate alındığında Ankara’dan bağımsız olarak düşünülmesi yanılgıya sebep olmaktadır. Çünkü Keçiören’de kent merkezlerinin oluşması Ankara’da son yıllarda yaşanan iletişim ve bileşim sekterlerinde oluşan gelişmeler, desantralizasyon süreci ve yeni kentsel tüketim davranışları sonucunda merkezlerin yapısının değişmesiyle ortaya çıkmıştır.

5.1. Çankaya-Keçiören İlişkileri (Çöküntü Bölgesi)

Kentler sahip olduğu özellikler sebebiyle çekim alanı olan bölgelerin, bu özelliklerini kaybetmesi, olumsuz özellikler kazanması ya da kentin ekonomik-kültürel merkezinin başka bölgelere kaymasıyla değerini yitirmesi sonucu ortaya çıkan bölgelere çöküntü alanları adı verilir (Sönmez, 2002, s.461, Erkan, 2010, s.30-31). Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere aslında ilk dönemlerde çekim alanı olan mekânların zamanla bu işlevlerini kaybederek nüfusun azalmaya başladığı yerler haline gelirler. Bu alanlar kentlerin eski yerleşim birimleridir. Zamanla uygulanmaya başlanan imar yasaları ile kentsel gelişim yönlerinin değişmesiyle terk edilerek kentsel çöküntü alanları haline gelirler. Elbette bir yerleşmenin çöküntü alanı haline gelmesinde fonksiyon yitimi önemlidir. Örneğin Ankara’da Bentderesi ve çevresi kentin en değerli yerleri iken günümüzde Ankara’nın başkent olmasıyla birlikte fonksiyonel değişim yaşaması, daha önceden kentin önemli merkezi olan Bentderesi ve çevresinin önemini kaybederek kentin gerisinde kalması ve zamanla çöküntü haline gelmesine neden olmuştur. Aynı zamanda araştırma sahası Keçiören’de kurtuluş savaşı sırasında önemli bir idari birim iken, savaşın sona ermesiyle idari işlevler Çankaya’da yürütülmeye başlanmıştır.

Araştırma sahası Keçiören ile Çankaya kıyaslanma yapılmasının en önemli nedeni iki yerleşim biriminin de cumhuriyetten sonra oluşmasıdır. Fakat Çankaya gelişip büyürken, Keçiören, anakentin çöküntü alanı haline gelmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında kent merkezi ve Çankaya kentsel gelişimin en yoğun yaşandığı alandır. Kent planlarında öncelikli alanlar haline gelmiştir.

Cumhuriyetin ilanından sonra Ankara yerleşen Mustafa Kemal Atatürk’e Bulgurluzade Mehmet Bey’e ait bağ evi, Ankara Belediyesi tarafından satın alınarak hediye edilmiştir. Daha sonra bu köşk, Cumhurbaşkanlığı köşküne dönüşmüştür. Bu dönüşüm yeni kurulacak bir semtinde başlangıcı olmuştur. Köşk yakınlarında yoğun ve modern bir yapılaşma dönemi başlamıştır. Çankaya, 1936 yılında Ankara’ya bağlı ilçe konumuna gelmiştir. Kamusal yatırımların yoğun olarak Çankaya’ya yapılması ve İdari yönetim kadrosunun yerleşim yeri olarak Çankaya’yı seçmesinden dolayı kentleşme yoğun olarak görülmeye başlanmıştır. Kentsel yatırımlar, Çankaya Köşkü ve Ulus arasında yoğunlaşmıştır. Aşırı kentleşmeye maruz kalan Ankara’da kent çevresinde ise kamu yatırımlarının sınırlı kalması araştırma sahasının da içerisinde bulunduğu kentin diğer bölümleri ise ikinci planda kalmış ve kentin gelişememiş çöküntü alanları haline gelmiştir.

Bu durum daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir. Ankara’nın güneyinde modern bir kent planlanıp kurulurken, Kuzeyinde ise büyük bir yatırım eksikliği ortaya çıkmaktadır. Çankaya’da yaşanan kentsel gelişme ile birlikte kent nüfusu da sürekli artmaya başlamıştır. Bu dönemde Keçiören kırsal bir karakter sergilerken, Çankaya modern bir kent görünümündedir. Çankaya’da nüfus sürekli artmaktayken, Keçiören de daha durağan ve nüfus artışı ise doğal sebeplere bağlı olarak gelişmektedir.

Keçiören, 1960 yılından sonra yavaş yavaş kentin çöküntü alanı haline gelmeye başlamıştır. Kent Çankaya ve Kızılay arasında Atatürk Bulvarı üzerinde gelişmeye göstermektedir. Jansen imar planı ile Ankara kalesi ve Bentderesi planlama içine alınmamış ve kentsel gelişme güneye (Çankaya’ya) doğru olmuştur. Çankaya’nın gelişmesi ve büyümesi Bentderesi ve araştırma sahasının geleneksel yapısının bozulmadan devam etmesine neden olmuştur. Kentin çöküntü alanları haline gelen bu yerleşim alanlarında özellikle kente yeni gelenler yerleşmeye başlamıştır.

1983 yılında Ankara metropol bir şehir haline gelmiş ve Keçiören ise merkez ilçe olmuştur. Bu dönemden sonra Keçiören’de kentleşme ivme kazanmış yerel yönetimlerin ve küçük yatırımcılarında girişimleri ile kentin peyzajı değişmeye başlamıştır. 1960-1985 yıllarında neredeyse tamamı gecekondularla kaplı olan araştırma sahasında imar aflarıyla gecekonduların dönüşümü gerçekleştirilmiştir. Kuzey Ankara Kentsel dönüşüm alanı içerisi de dâhil edilen araştırma sahasını kentin çöküntü alanı halinden yavaş yavaş çıkmaya başlamıştır.

Günümüzde Çankaya ve Keçiören’de nüfusun ekonomik etkinliklerine bakıldığında, Çankaya’da daha çok ulaştırma, kurum hizmetleri, toptan ve perakende ticaret, madenciliğin yoğun olarak yapıldığını görmekteyiz. Keçiören’de ise daha çok

ekonomik olarak orta sınıfa dâhil edilen grubun yaygın olarak bulunduğunu ve daha çok yerel yönetimler, toplum hizmetleri ve toptan perakende hizmetlerde çalışanların olduğu görülmektedir (Güvenç, 2006 s. 194).

Keçiören, her dönemde daha çok orta ve alt gelir grubuna dâhil grupların tercih ettikleri bir yerleşim birimi olmuştur. Özellikle araştırma sahasının KB-KD ve Kuzeyi alt gelir grubunun, GD-GB ve Güneyi ise orta ve üst gelir grubunun yerleştiği ortamlardır. Fakat Çankaya ise Cumhuriyetin ilanından itibaren ekonomik durumu iyi grupların yerleşim yeri olarak seçtiği mekân olmuştur