• Sonuç bulunamadı

Kamuoyunun Oluşmasında Etkili Olan Psikolojik Faktörler

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KAMUOYUNUN OLUŞMAS

3.2. Kamuoyunun Oluşmasında Etkili Olan Psikolojik Faktörler

Kamuoyunun oluşmasında etkili olan psikolojik faktörleri iki alt başlık altında inceleyebiliriz. Tutumlar ve kanaatler. Konuyu bu şekilde incelememizin sebebi, tutumlar ve kanaatler arasında etkileşmenin mevcut olmasıdır. Kamuoyu oluşurken önce tutumlar oluşmaktadır, buna paralel olarak kanaatler oluşur.

97 Sezer,a.g.e., s. 19 98 Kapani, a.g.e., s. 115

Kamuoyuna temel oluşturan siyasal kanaatlerin biçimlenmesinde öncelikle kişinin bireysel özellikleri rol oynar. Dünyaya gelirken sahip olunan ve çoğu katılım yoluyla kazanılmış bulunan fiziksel ve ruhsal özellikler bir hareket noktasıdır. Sonra buna, aileden başlayarak bir dizi küçük grubun etkisi katılır. Çocuklukta kazanılan temel tutumlara giderek başkaları eklenir.99 Temel tutumların oluşmasında rol oynayan toplumsal çevre yine aynı şekilde kanaatlerin oluşmasında etkin bir rol oynar.

3.2.1.Tutumlar

Kamuoyunun oluşmasında tutumlar oldukça önemli bir role sahiptirler. Tutum, genel anlamda hal ve gidiş, duygunun dışa vurulması biçiminde tanımlansa da kavramın anlamı kon9usunda herhangi bir ortak görüş söz konusu değildir.100 Daniel Katz’a göre tutum “bireyin sahip olduğu değerler dizgisine bağlı olarak bir simgeyi, bir nesneyi, bir kişiyi veya dünyayı iyi ya da kötü, yararlı ya da zararlı yönleriyle algıladığı bir öndüşünce biçimi”dir.101 Bu nedenle tutumun içinde olumluluk ya da olumsuzluk bulunmaktadır. Ayrıca değer yargısına bağlı iki farklı özellikde söz konusudur. Bunlardan ilki çekicilik – etkileyicilik boyutu diğeri de değer yargısı içeren boyutudur.

Tutum, bireyin kendine yada çevresindeki herhangi bir toplumsal konu ya da olaya karşı deneyim ve bilgilerine dayanarak düzenlediği bilişsel, duygusal ve davranışsal bir tepkidir.102 Burada söz konusu olan toplumsal konu bir birey, bir ürün yada bireyin oluşturduğu bir yapıt olabilir. Herhangi bir ülkenin iktisadi durumu da toplumsal bir olaydır. Bireyin kendisi de bir sosyal konu olarak kabul edilirse bireyin kendisine yönelik geliştirdiği tutumu da (kendisini küçük görme ya da beğenme gibi) sözkonusu olmaktadır.

Tutumlar bireyin sosyal ilişkilerini kolaylaştırmakta ya da zorlaştırmaktadır. Sosyal ilişkileri kolaylaştırıcı özellikteki tutumlar aynı duyguları zorlaştırıcı tutumlar

99 Ahmet Taner Kışlalı, Siyasal Sistemler, İmge Kitabevi, Ankara, 1991, s. 40 100 Orhan Gökçe, iletişim Bilimine Giriş, Turhan Kitabevi, Ankara, 1993, s. 77

101 Daniel Katz, “The Functional Approach to the Study of Attitudes”, Reader in Public Opinion and Mass Communication, The Free Press A Division of Mac Millian Publishing Co. Inc., New York, USA, s. 41’den nakleden Örnek, a.g.e., s. 80

ise bireyleri ayırıcı tutumlardır. Belirli bir tutuma karşı gösterilebilecek davranış biçimi bireyden bireye farklılık gösterir. Sosyal ilişkiye giren taraflardan birisinin tutumu sabit ve dostluk biçiminde olduğu halde buna bazı bireyler dostlukla bazıları da düşmanlıkla yanıt verebilir. Buna rağmen sosyal ilişkiye giren taraflar birey olmayıp grup olursa tutumların ortaya çıkış biçimi fazla çeşitlilik göstermez. Ancak bazen grubun tutumu da zaman içinde değişiklik gösterebilir.103

Sosyol pisikolog Allport’un tutum kanımı ise şöyledir; “Tutum bireyin şeylere ve durumlara karşı tepkileri üzerinde yönetici ve dinamik etki yapan ve geçirilen tecrübelerle örgütlenmiş duygusal ve zihinsel bir istidat ya da eğilimdir.”104 Milton Rokech ise tutumu birbirine ilişkin inançların nispeten devamlı bir organizasyonu olarak tanımlamaktadır.105 Bu nedenle bireyin eşyayı ve durumları değerlendirici ya da savunucu davranışları tutumlara dayanmaktadır. İnançların her biri bir şekilde yetenek oluşturur ve uygun bir biçimde harekete geçildiğinde eşya ve durumlara karşı tercih edilen davranış olarak kendilerini gösterirler.

Birey yeni davranışlar geliştirirken geçmişinden gelen ya da toplumsal etkileşim sonucu oluşmuş ön yargıların baskısı altında ve belirli bir düşünsel kalıp içerisinde davranışta bulunmaktadır. Tutum bu davranışın başlamasından bitimine kadar geçerli olan organize edici bir ilkedir. Aktiftir, bunun nedeni tutumun ilişkilendireceği ve böylece bir hareket başlattıracağı objelerin fiziki yokluğu karşısında bireyde oluşan gerilimdir. Bu nedenle tutum, bir davranışın tamamlanması yönünde uygun objeleri arar, seçer, ret eder ya da davranışın gelişimi sırasında oluşacak olan başarı ya da başarısızlıklar yoluyla bu davranışın değerlendirilmesi için danışılabilecek esasları belirler. Böylece söz konusu olan davranış gelişmesini sürdürürken bir yandan da değişikliğe uğrar.106

Tutumların oluşumun konusunda Allport, dört koşulun gerekli olduğunu belirtir.107 Bunlar;

103 Amiran, Kurtkan, Bilgiseven, Genel Sosyoloji, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1995, s. 24

104 G.W. Allport, Die Natur des Vorurteils, Kohn, 1971, s. 27’den nakleden Gökçe, a.g.e., 1993, s. 95

105 Sulhi Dönmezer, Sosyoloji, Nihad Sayar Yayın ve Yardım Vakfı Yayınları, No : 299/526, İstanbul, 1978, s. 96

106 Metin İnceoğlu, Güdüleme Yöntemleri, Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Yayınları :4, Ankara, 1985, s. 9

· Birinci koşul, aynı tipten olan deneyimlerin artmasıdır. Aynı konuda çeşitli deneyimlerin birikmesi sonucu insanda o konu ile ilgili tutumlar oluşur. · İkincil koşul, bireyselleşme, farklılaşma ve ayrılmadır. Birinci koşul biriken

deney böylece desteklenir. Tutum özelleşir ve belli bir tutum benzerlerinden ayrılır.

· Üçüncü koşul ise, kuvvetli bir etkileyici ve dramatik bir deneyim meydana gelmesidir. Örneğin uzun boylulardan nefret eden birisinin hayatını uzun boylu birisi kurtarmışsa kişi uzun boylulara karşı olumlu bir tutum geliştirebilir.

· Dördüncü koşul da tutumlar ana – babayı, öğretmenleri, arkadaşları ve benzerlerini taklit yolu ile yani hazır olarak elde edilir.

Smith ise tutumu “bir bireye atfedilen ve onun bir psikolojik obje ile ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturan bir eğilimdir” diye tanımlamaktadır.108 Bu tanımlamada da düşünce, duygu ve davranışların düzenliliğinden bahsedilmektedir. Bir tutumun meydana getirdiği sadece davranış eğilimi yada sadece bir duygu değil, düşünce, duygu ve davranış eğilimi bütünleşmesidir.109

Tutumlar; bireyin toplumun diğer bireyleri ile olan ilişkilerini kolaylaştırabildiği gibi güç bir duruma da getirebilmektedir. Aynı tutumu paylaşan bireyler arasında bir birlik, beraberlik söz konusu olmakta, kendileri ile aynı tutumu paylaşmayan bireyleri ise dışlamaktadırlar. Sonuçta, tutumlar bireyin bir gruba ait olma duygusunu yaşayabilmeleri için ilk aşamadır.

3.2.2. Kanaatler

Kamuoyu kavramını oluşturan kavramlardan bir diğeri de kanaatlerdir. Kanaatler genellikle kamuyu kavramının ikinci öğesi olan oy kavramının karşılığında kullanılmaktadır. Young’a göre oy, “duygu ve izlenimlerden daha kuvvetli,

108 M.B. Smith, Attiude Change, International Encyclopedia of the Social Sciences, Crowell Collier and Macmillan, 1968, ss. 458-467’den nakleden, Çiğdem Kağıtçıbaşı, İnsan ve İnsnlar, Evrim Basım – Yayım Dağıtım, 8. Baskı, İstanbul, 1988, s. 84

kanıtlanması daha kolay fakat tam olarak kanıtlanabilen ya da pozitif olan bilgiden daha az geçerli ve kuvvetli kanaatlerdir.”110 Albig’e göre ise kanaatler “ilgili grubun genel olarak kabul ettiği değil, tartışmalı konular hakkındaki anlatımlarıdır.”111

Tutumlar çoğu defa kanaatlerle karıştırılırsa da ikisi arasında bazı farklılıklar söz konusudur. Kanaatler “süze dökülmüş tutumlar” biçiminde ifade edilebilir. Kanaat davranışla olan fonksiyonel ilişkisi açısından farklı özellikler taşımaktadır. Bireyler sorunlar karşısında çözüme ulaşmak için geçmiş deneyimlerine durumla ilgili tutumlarına başvurmayı tercih ederler. Ancak çözüm yolu bulabilmek için durum ve arayış biçimi dışında bu tutumlardan fazla bir fayda elde etmek mümkün değildir. Belli bir düzeyde akılcılığa dayanacak biçimde durumun tanımlanması ve bu duruma uygun gelecek bir eylemin kavramlaştırılması ele alınarak bunlar uygulanmaya çalışılabilir. Bu tanımlamalar ise pratik ve düşünsel yönden kanaat olarak kabul edilebilir. Kanaatler genellikle durumun içerisinde yer alan şüpheli öğeleri, çelişkileri, belirsizlikleri ve sorunları ele alırlar. Bu nedenle de tutumlardan daha fazla akılcı bir yapıya sahiptirler.112

Bireyin bir başka kişiden nefret etmesi bir tutumdur. Buna karşılık bireyin nefret ettiği kişinin ona karşı kötü davranışlarda bulunabileceğini düşünmesi ise kanaatleri oluşturmaktadır.113

Kanaatlerde düşünsel unsur temeldir. Birey “kadınlar, erkekler kadar iyi araba kullanamaz” diyorsa, bunu ifade eden birey için bu durum bilinen bir şeydir, kısacası düşünsel unsurdur.114 Belirli yada tartışmalı bir konudaki kanaatler üç unsuru kapsamaktadır. Bunlar birey, bireyin çevresi ve bireyin çevresi ile etkileşimleridir. Kanaatin oluşmasına neden olan bu unsurlar kanaat üzerinde etkili olan unsurların oldukça çok olduğunu göstermektedir. Örneğin yalnızca bireye ait kanaati etkileyen unsurlardan bazıları stereotipler, özdeşleşme, çatışma, gerilim, endişe, hayal kırıklığı,

110 Young, a.g.e., s. 62’den nakleden Sezer, a.g.e., s. 5 111 Albig, a.g.e., s. 2’den nakleden Sezer, a.g.e., s. 5

112 Eugene, L. Hartley – Ruth, E. Hartley – Clayde Hart, “Tutumlar ve Kanaatler”, Kitle Haberleşme Teorilerine Giriş, Çev : Ünsal Oskay, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No: 281, Ankara, 1973, s. 16 113 A. Haluk Yüksel, İkna Edici İletişim, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı Yayınları, No : 94, Eskişehir, 1994, s. 23

114 Ünsal Oskay, “Kitle Haberleşmeleri Açısından Sosyal Algılama ve Tutumları Dinamiği”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt : XXIX, No : 1-2, Mart – Haziran, 1974, s. 176

suçluluk duygusu, alışkanlıklar, kompleksler, sabit fikirler, izafet çerçeveleri, çapraz baskılar, keşinin kendisini savunması, değer yargıları vb.’dir.115

Sonuç olarak kamuoyunda kanaat olarak kabul edilen ve davranışlarla somutlaşan eylemler bir takım psikolojik aşamalar ve karmaşık etkiler sonucunda oluşurlar. Bu araştırmaların çoğunda önyargılar ve özellikle ırksal önyargılar üzerinde durulmuştur. T.W.Adorno ve arkadaşlarının “Otoriteryan Kişilik” adlı araştırması için hoşgörüsüzlüğü ve ön yargıyı belirleyen psikolojik karakteristikleri özellikle Yahudi düşmanlığı görünümüyle incelemiştir. G.Myrdal’ın “Amerikan İkilemi” adlı yapıtı da Amerika’da bulunan zencilerin durumlarını araştırmış ve toplumda yaygın olan “eşitlikçi ideoloji” il ezencilerin “aşağı tür” oldukları yolundaki kanaat arasındaki çatışma üzerinde durmuştur.116

Kanaatler hiçbir zaman ortak bir hüküm olarak karşımıza çıkmazlar. Aksi taktirde kanaat yerine herkesçe benimsenen bir tutum var demektir. Kanaat unsurunu genel olarak kabul ettiğimiz taktirde, bu unsurda yer alan görüş, rasyonel yoldan ispatı gerekmeyen bir hükümdür.117

Kanaat, tutumların kelimelerle, sözle ifadesidir. Ancak bunu söylerken bireyin tutumlarını dolaysız olarak doğrudan ifade ettiklerini söylememiz yanlış olur. Bazen bireyin açıkça ortaya koymadığı bazı tutumlarının başka bir konuda üstü kapalı da olsa ortaya çıktığını görmemiz mümkündür. Her kanaat, çok geniş bir çerçeve içinde söylenecek olursa, bir veya birkaç tutumun ifadesi olmakla beraber, tutumlar anında ve aşikar şekilde kanaatin içinde kendilerini gösteremezler. Kanaatler için her zaman belirli, sınırlı sorunlarla ilgili ve bir fikri tutum olduğunu söylemek mümkündür.118

Benzer Belgeler