• Sonuç bulunamadı

Refah düzeyinin yükselişi devletin ekonomideki büyüklüğünün artışını sağlar mı? Wagner refah düzeyinin artmasının kamu harcamalarını yukarı doğru çekeceğini ileri sürmüştür. Başka bir deyişle kalkınma ile kamu harcamaları birlikte hareket etmektedir (Kökocak, 2011: 237).

Wagner 19.yüzyılda sanayide gelişme göstermiş ülkeleri inceleyerek, bu ülkelerde sanayileşme dolayısıyla üretim ve bunun sonucunda milli gelir yükselirken kamu harcamalarının da arttığını saptamış ve buradan, devletin mali ihtiyaçları ile milli geliri arasında bir ilişki olduğu sonucuna varmıştır (Edizdoğan vd., 2015: 56). Adolph Wagner, kamu harcamalarını takip ettiği çalışmalar neticesinde, ulusal gelirin artış hızının, kamu harcamaları artış hızından az olduğu bilgisine ulaşmıştır (Işık, 2014: 114). Kamu harcamalarındaki gelişmenin ekonomik büyümeye bağlı olduğunu iddia eden Wagner; yazmış olduğu “Ekonomi Politiğin Temelleri” adlı eserinde harcamalarındaki artışı açıklamaktadır. Wagner ‘e göre; gelişmekte olan uygar halklarda devlet ediminin ve çeşitli özerk yönetimler yoluyla devletin yanı sıra işleyen kamusal faaliyetlerin düzenli bir şekilde geliştiği görülmektedir. Gelişmekte olan uygar bir halkın kolektif ihtiyaçlarının nispeten büyük bir bölümü devletçe karşılanmaktadır. Wagner hem devletin ekonomik düzenleme faaliyetlerinin hem de hizmet üretimi harcamalarının, iktisadi ve sosyal bir gelişme ile birlikte artmakta olduğunu savunmaktadır. Wagner e göre toplumsal bir ilerleme söz konusuysa kamu harcamaları artışı olması oldukça muhtemeldir. Milli gelir artışını kamu harcamaları artışı takip edecektir (Yıldız ve Sarısoy, 2012: 520).

Kentsel yaşama olan aşırı rağbet ve artan nüfus nedeniyle nüfus yoğunluğunun artması kamunun yapması gereken harcamaları da arttırmıştır (Arısoy, 2005: 64).

Sanayileşmenin artış gösterdiği ülkelerde bireylerin gelirleri artmakta ve kamu ekonomide daha önemli hale gelmektedir. Kamu harcamaları ülkedeki iktisadi yapıyla uyumludur ve birlikte değişim göstermektedir. Harcamaları ülkedeki sosyo-ekonomik olaylar belirlemektedir. Zaten insanlar ekonomilerin gelişmesini istemektedir, bu

anlayış ta kamu harcamalarını rakamsal olarak arttıracağı gibi, ülke gelirini de arttırmaktadır (Işık, 2014: 114).

Bir ülkede sanayileşmenin hızlanması ve fert başına düşen reel gelirin artmasıyla o ülkede kamu kesiminin mutlak ve nispi şekilde büyüdüğünü açıklamaya çalışan Wagner'e göre kamu harcamalarındaki artışlar tek yönlü değildir. Devlet faaliyetleri hem genişlemekte hem de nitelik bakımından değişikliğe uğramaktadır. Başka bir deyişle, gerek merkezi gerekse mahalli idarelerin faaliyetlerinde görülen düzenli artışlar hem genişlemesine “extensive” hem de derinlemesine “intensive” bir yönde olmaktadır. Böylece devlet, hem eskiden gördüğü hizmetleri daha etkin ve kaliteli bir şekilde yapmaya yönelmekte, hem de bunlara ek olarak sanayileşmenin yarattığı yeni hizmetleri görmeye başlamakla halkın baskısına da cevap vermektedir. Bu suretle toplumun ihtiyaçlarının gittikçe daha büyük bir kısmı, daha tatmin edici bir şekilde, merkezi ve mahalli idareler tarafından yapılmaktadır (Edizdoğan, 1997: 43).

Geçen yüzyıldan bu yana kamu harcamalarının artış seyrine bakıldığı zaman çok büyük bir artış ile karşı karşıya olduğumuz görülebilir. 19.yüzyıl boyunca, savaş dönemleri hariç, kamu harcamalarının milli gelir içindeki payı birçok ülkede ortalama olarak %10 civarında iken, 20.yüzyılın sonlarında, ülkelere göre %20 ile %45 arasında değişen bir aralıkta yer almaktadır. Dünyada hemen hemen bütün ülkelerde kamu harcamalarında öneli bir artış vardır, ancak bu artış ülkeden ülkeye çok büyük farklar göstermektedir. Ülkelerin özellikleri ve devlet tipleri dikkate alındığı zaman, bu farkların nereden kaynaklandığı daha iyi anlaşılabilir. Ayrıca, kamu harcama kategorileri ayrı ayrı ele alındığı zaman, her bir kategorinin gelir esnekliğinin farklı olduğu bulunabilir (Kirmanoğlu, 2007: 54).

Wagner’e göre devletin asıl görevi iç ve dış güvenliği ile hukuk düzenini korumaktır. İlerleyen teknoloji devlet hizmetlerinin maliyetini yükseltmektedir. Ayrıca sabit sermaye yatırımlarını gerektiren posta, bankacılık ve eğitim gibi sosyal hizmetlerin devlet tarafından yürütülmesinin önem ve gereğinin anlaşılmış olmasıdır (Edizdoğan vd., 2015: 57).

1.4.2. Peacock-Wiseman Yaklaşımı

Wagner’in ileri sürdüğü “kamu harcamalarının devamlı artış kanunu”, uzun dönemli bir analiz olup, kısa dönemlerde harcamalarda görülen trend değişikliği üzerinde durmaz. Oysa ki kamu harcamalarının uzun vadede gösterdiği seyir kadar, kısa dönemli dalgalanma ya da trend değişiklikleri de önemlidir, hatta uzun vadeli genel trendi açıklamada gerekli bir yaklaşımdır. Kamu harcamalarında zaman içinde görülen trend değişikliklerini açıklamaya çalışan ilk tez Alan T. Peacock-Jack Wiseman’ın ileri sürdükleri “Sıçrama Tezi”dir (Edizdoğan vd., 2015: 58).

Peacock ve Wiseman, İngiltere'de devlet harcamalarını incelemişlerdir. Elde ettikleri sonuçlara göre kamu harcamaları basamaklı seyir göstermektedir. Kamu harcamaları savaş ya da ekonomik krizin yaşandığı durumlarda özel harcamalarını telafi etmektedir. Bu görev değişimi kamu harcamalarının yükünü ve artışını yukarı seviyelere taşımaktadır (Işık, 2014: 116).

Peacock ve Wiseman devletin gelir ve giderlerinin birbirinden etkilendiğini savunmaktadır. Kamu mal ve hizmetlerine olan talepleri iki ayrı faktörün etkisi altındadır. Kamu mal ve hizmetlerine olan talepleri ve vergi oranları hakkında bekledikleri yargı. Her ülkede kamu harcamalarının seviyesi, politik kararlarla belirlenmektedir. Bu politik kararlar, halkın etki ya da denetimi altında alınmaktadır. Halkın etkisi ya da denetimi seçim yoluyla ya da ona benzer politik araçlarla belirlenir. Dolayısıyla bu açıdan kararlaştırılan kamu harcamaları seviyesi, halkın istediği harcamaları oluşturmaktadır. Halkın istediği harcama seviyesi, dayanabileceği vergi yükünden çok farklı olabilir. Nitekim halkın bir harcamayı istemesi, fakat bu harcamanın yapılması için gerekli vergiyi kabul etmemesi mümkündür. Kamu ekonomisinde istenilen bir faaliyeti, piyasa ekonomisi içinde verilen karardan ayıran da budur. Piyasa ekonomisinde verilen karar iktisadidir ve karar veren onun gerçekleşme aracını da bulmak zorundadır (Edizdoğan vd., 2015: 59).

Savaş, mevcut düzeni bozabilecek bazı tabii ya sosyal olaylar, toplumun değişmesine neden olan çeşitli baskılar halkın vergi yükü hakkındaki düşüncesini de değiştirir. Devlet de bu sayede gerek vergi, gerekse harcama seviyesini çok daha yükseklere kolaylıkla çıkarabilmektedir (Edizdoğan vd.,2014: 59).

Ancak bu olağanüstü durum bitse de, gerek artan harcamalar gerekse artan vergiler de önceki seviyesine inmez. Sonuç olarak hem kamu harcamaları hem de vergiler ulusal gelirdeki yüksekliğini korumuştur (Yıldız ve Sarısoy, 2012: 521).

Gerçekten ciddi baskılarla karşılaşılmadığı, ciddi olumsuzluklara uğramadığı zamanlarda halkın katlanabileceği vergi yükü hakkındaki görüşleri hemen hemen değişmez, değişmesini de genellikle istemez. Buna ihtiyaç da yoktur. Çünkü gayrisafi hasıla yükseliyorsa, vergi yükü oranlarını değiştirmeden de kamu harcamaları arttırılabilir. Bu artış; doğal olarak, mutlak anlamda olmakta yani vergi yükünü gösteren oran az çok sabit kalmaktadır. Böylece kamu harcamalarının yükselmesi vergi yükünü belirlemekte, harcamaların seviyesi ise halkın dayanabilir bulduğu vergi yüküne bağlı olmaktadır (Edizdoğan, 1997: 48).

Bazı yazarlar, Peacock-Wiseman hipotezinin Wagner hipotezi ile çelişmediğini, bu iki açıklamanın birlikte ele alınması gerektiğini ifade etmişlerdir. Öyle ki, normal zamanlarda kamu harcamaları milli gelirdeki artışa bağlı olarak bir artış trendi göstermekte, ancak savaş veya iç çatışmalar gibi olağanüstü dönemlerde yukarıya doğru bir sıçrama beklenmektedir (Kirmanoğlu, 2007: 55).

1.4.3. Musgrave’in Kalkınma Modeli

Yukarıdaki görüşlere alternatif bir görüş de Musgrave’e aittir. Musgrave; 1890- 1948 yılları arasında ABD’de kamu harcamalarının artışını incelemiş ve savaşların kamu harcamalarında genel yükselişlere sebep olmakla beraber söz konusu harcamaların ayrı tutulması halinde ABD’de kamu harcamalarında gerçek anlamda önemli bir artış olmadığı sonucuna varılmıştır (Işık, 2014: 117).

Musgrave'e göre, devlet harcamalarındaki yükseliş, istikrarlı değildir. Olağan dönemlerde devlet harcamaları ulusal gelirle paralel olabilmektedir. Savaşlar gibi ekonomik yapının sınandığı dönemlerde devlet giderleri artış gösterebilir. Harcama kalemlerinden cari, yatırım ve transfer harcamaları iktisadi büyüklüğün değişik alanlarından etkilenmektedir. Devlet harcamalarını sağlık ve eğitim gibi alanlar lehine yönlendirebilmektedir. Musgrawe ve Rostow kamu harcamalarında çeşitli aşamalar olduğunu ve bu sebeple kamu harcama yapısını miktar ve oluşum olarak başkalaştırdığını söylemiştir (Yıldız ve Sarısoy, 2012: 520).