• Sonuç bulunamadı

1. KONUNUN TAKDİMİ, ÖNEMİ VE SINIRLANDIRILMASI

1.3. KONUNUN SINIRLANDIRILMASI

2.1.1. Kamu Alacağı Kavramı

“Kamu alacağı, Devlet’in ve yetkili idarelerin kamu gücünden ve ceza tenfiz hakkından doğan alacaklarıyla, vergi, resim, harç gibi kamu hizmetlerine karşılık olmak üzere alınan paralar ve kamu hizmetlerinin ayni vasıtaları olan kamu emlaki makamına kaim olmak üzere çeşitli sebeplerden doğan alacaklarla, idari sözleşmelerden doğan ve kamu hizmetinin devamlılığını ve istikrarını sağlayan alacaklardır”1. Kamu alacaklarının özel alacaklardan ayıran en önemli özellikler, isteğe tabi olmaksızın zorla alınması ve özel takip usulü nedeniyle icra müdürlüğüne başvurulmadan tahsil edilebilmesidir2. Kamu alacaklarının, özel alacaklardan ayrı tutulmasının sebebi de kamu alacaklarının tahsil edilmesinde en büyük amacının kamuya hizmet için kullanılmasıdır. Devlette bulunan kurumların kamu alacaklarına sahip olması nedeniyle tahsil usulü 6183 sayılı AATUHK hükümlerine göre belirlenmekle birlikte 2004 Sayılı İİK hükümleri ise cari değildir. Kamu alacağına sahip bu kurumların özel hukuk kişileri ile eşit haklara sahip olduğu sözleşme, haksız eylem ve iktisap nedeniyle oluşan alacaklarında ise İİK hükümleri geçerli olacaktır3.

1 Onar Sıddık Sami, İdare Hukukunun Umumi Esasları, 3.Baskı, C. 3, İstanbul 1960, s. 1647.

2 Özer İlhan, Kamu Alacaklarının Tahsili Teorisi Ve Türkiye’ de Uygulaması, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Ankara 1979, s. 17-18; Koban Cansu Damla, Sermaye Şirketlerinde Kanuni Temsilcilerin Vergi Sorumluluğu, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2013, s. 75.

3 Onar, s. 1649; Koban, s. 76; Gülseven Mustafa, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Ankara 1999, s. 19-20.

7 2.1.2. Kamu Alacağının Kapsam ve Sınıflandırılması

2.1.2.1. Niteliği ve Aidiyeti Gereği Kamu Alacağı Olan Alacaklar 2.1.2.1.1. Asli Kamu Alacakları

2.1.2.1.1.1. Vergi

AATUHK’ un m.1/1. fıkrasına göre, asli ve fer’i kamu alacakları sayılmıştır. Söz konusu maddeye göre “Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur” demekle asli kamu alacakları ‘gibi’ denilerek tadadi olduğunu göstermeye çalışılmıştır4. Asli kamu alacaklarından en önemlisi ise vergi alacağıdır.

Asli olarak sayılan kamu alacakları, kamu hizmetleri ve kamu gücü temelindedir5.

Bazı yazarlar vergiyi; “kamusal gereksinimlerin karşılanması için özel kesimden kamu kesimine hukuksal zor altında karşılıksız ve kesin olarak yapılan parasal bir aktarımdır”6, “devlet veya vergilendirme yetkisine sahip kamu kuruluşları tarafından, fert ve kurumlardan hukuki cebir altında, muayyen kurallara göre ve karşılıksız olarak alınan iktisadi değerler”7 şeklinde tanımlamaktadır. Bu tanımlara bakılacak olursa vergi temeli, kanundan kaynaklanan ve zorla alınması beraberinde kamusal yapılan harcamaların karşılığının olmasıdır8.

4 Bazı yazarlara göre AATUHK’ nın birinci maddesinde “gibi” kelimesi kamu alacaklarının sayısının çok olduğunu ve sayılamadığına yönelik bir ifade olmayıp, benzer nitelikte kamu alacağı sayılan gelirlerin (ör: zamların) ifade edilmeye çalışıldığı görüşü mevcuttur. Ayrıntılı bilgi için bkz: Candan Turgut, Kanuni Temsilcilerin Kamu Alacağından Sorumluluğu, Yaklaşım Dergisi, Ankara 1996, s. 39; Koban, s. 78.

5 Onar, s. 1650; Koban, s. 78.

6 Kaneti Selim, Vergi hukuku, 2. Baskı. İstanbul 1989, s. 4.

7 Aksoy Şerafettin, Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, 6. Bası, İstanbul 2010, s. 4.

8 Koban, s. 38, 39.

8 Sorumlu veya yükümlülükleri olan gerçek veya tüzel kişilerin şahsında vergi alacağının doğması ile bu alacağın çeşitli aşamaları (tarh, tebliğ, tahakkuk) kat etmesi ile tahsil (ödenme) aşamasına geçecektir9.

Vergi sisteminde tahakkuk esasını benimsendiğinden, bu kişiler nezdinde tahakkuk eden vergi ödenebilir hale gelmektedir. Tahsil aşamasına gelen alacak ise takip usulü ise VUK ve AATUHK hükümleri ile belirlenmektedir. Bu iki usul yasası ile de tahsilin hem masrafsız hem de hızlı şekilde yapılabilmesi olanak dahilindedir10.

2.1.2.1.1.2. Resim

Etimolojik olarak “resim” kelimesi Arapça “rasm” kökünden olup , “iz, ayak izi, işaret, simge, damga, mühür; suret, resmi tören, ayin; harç, damga vergisi”

manalarına gelmektedir. Arapça rusūm “harçlar, damga vergileri” sözcüğünden gelmektedir. Kamu maliyesinde de resim (Fransızca Droit, İngilizce Duties) kavramı, zamana göre değişik anlamlar taşıya gelmiştir. Söz konusu mali terim, bazı hallerde

“harç (Fransızca Taxe)”, bazı hallerde de “vergi (Fransızca Impot)” yerine kullanılmıştır. Osmanlı maliyesinde, gerek resim kelimesi (damga resmi, bahçe resmi, kovan resmi gibi) ve gerekse bu kelimenin çoğulu olan rüsum kelimesi, vergi kelimesinin yerine kullanılmıştır11. Bazı yazarlara göre ise, “Finansta resim; vasıtalı (dolaylı) vergilere, harç; hizmet dolayısıyla alınan hususi (özel) vergilere verilen bir isimdir. Gümrük resmi, pasaport harcı gibi”12. Resim, yukarıda belirtilen tanımlardan anlaşıldığı üzere vergi alacaklarından birisidir. Kurumlar tarafından yapılacakların karşılığı (işin yapılmasından izin ve yetki) olarak kabul edilmektedir.

Resim, genellikle harç ve vergi ile aynı manada kullanılagelmiştir. Ancak resim mali

9 Akyürek Ömer, Şirketlerin Vergi Borcunu Ödemesinde Perde Arkasındaki Temsilcilerin Sorumluluğu, Uluslararası Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2015, Y. 1, C. 1, S. 1, s. 25, 26.

10 Akyürek, s. 25, 26.

11 Yılmaz Güneş, “Vergi, Resim, Harç” Kavramlarının Tarihsel Devinimi: Kavram Kargaşası Bağlamında “Resmin” Günümüzdeki Varlık Sorunu, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C. 40, S. 2, Aralık 2018, s. 377.

12 Pelin Fazıl İbrahim, Finans İlmi ve Finansal Kanunlar, Birinci Kitap, Üçüncü bası, İstanbul 1945, s. 263.

9 konularda ortaya çıkmaktadır. Resimler, vergi ve harçları andırmakla birlikte şahsa özel olarak doğmaktadır. Örneğin, damga ve eğlence resimleri verilebilecek en bilinen örneklerdendir. Bunlar harca benzemekle birlikte, vergileri andıran yanları ise zora dayalı alınmasıdır.

2.1.2.1.1.3. Harç

Harcın kesin bir tanımının yapılması zor olmasına karşın bazen resimler, hatta vergilerle karıştırılan harçlar, genel olarak, “kamu hizmetlerinden yararlanmak ve/veya yetkili makamlarca verilen izin karşılığı tahsil edilmek üzere ödenen bedeller”13 şeklinde tanımlanmıştır. Kavramların tarihsel süreci içinde değişikliklere uğramış olması neticesinde, kamu maliyesinde “harç (Taxe)” terimi de, resim (Droit) kadar olmasa da, çok değişik anlamlar günümüze kadar gelmiştir. Harç kelimesinin bazen vergi yerine kullanıldığı da olmuştur. Dilimizde harç kelimesi yerine “resim”

kelimesini kullananlar da olmakla birlikte örnek olarak bazı yazarların harç için yaptığı bir tanımlamadan anlaşılabilmektedir. Buna göre harcı, idarenin ifa ettiği bir tür hizmetler dolayısıyla alınan hususi (özel) mahiyette “bir takım vergiler” olarak tanımlayanlar da olmuştur14. Harcın tarifi ise 492 sayılı Harçlar Kanun gerekçesinde yer almaktadır. Söz konusu gerekçeye göre; “fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir”. Harcın doğabilmesi için kişilerin özel menfaati nedeniyle bu kişilere yönelik bir hizmetin sağlanması gerekmektedir. Bu iki şartın da aynı anda gerçekleşmesi gerekmektedir15.

13 Oktar Ateş, Vergi Benzeri Mali Yükümlülükler Ek Mali Yükümlülükler ve Bir Totolojik Düzenlemenin Analizi, İ.Ü. İktisat Fakültesi Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, Y.

1996/1997, s. 163; Yılmaz (Güneş), s. 385.

14 Pelin, s. 263; Yılmaz (Güneş), s. 383.

15 Yılmaz (Güneş), s. 385; ve bu hususta karar için aynı yazara atfen; AYM. E: 1986/20, K:

1987/9, T: 31/03/1987, 28.05.1987 tarih ve 19473 sayılı R.G.

10 2.1.2.1.1.4. Vergi ve Para Cezaları

Vergi suçu, devlete karşı işlenen ekonomik suçlardandır. Bu suçta ihlal edilen hakkın sahibi ise kamuyu oluşturmaktadır. Bu suçun karşısında amaçlanan husus ise kamu alacaklarının zamanında ve yasal mevzuata uygun şekilde yerine getirilmesi amacı güdülmektedir. Kamu alacaklarının zamanında ve tam şekilde tahsil edilmesiyle kamu alacağının tarafı olan hazinenin gelir kaybının önüne geçilmesi ve kamu yararının finansmanının gerçekleştirilmektedir16.

Vergi Cezaları hakkında, Vergi Usul Kanununun dördüncü kitabında yer alan hükümler hem idari cezaları hem de adli cezaları düzenlemektedir. Bu durumda vergi suçları idari ve adli şeklinde ikiye ayrılmaktadır17. Doktrinde ise vergi cezalarına yönelik bazı nitelendirmeler yapılmıştır. Vergi cezasının aslında bir ceza değil bir vergi zammı18 olduğunu, vergi cezalarının tazminat19 olduğunu, ceza hukuku anlamında para cezası20 olduğu tartışma konusu yapılmakla bunlardan ayrı birçok görüş de mevcuttur21.

Para Cezaları hakkında, AATUHK’ nın birinci maddesi birinci fıkrasında

“Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, … hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur” hükmü ile asli alacaklardan sayılan para cezaları

16 Öncel Mualla/Kumrulu Ahmet/Çağan Nami, Vergi Hukuku, 12. Baskı, Ankara 2005, s. 209;

Koban, s. 167.

17 Koban, s. 167; AYM. T: 25.5.1993, E: 1993/3, K: 1993/20513 sayılı kararında “Vergi Hukukunda vergi suç ve cezaları, mali ve idari suç ve cezalar, ceza hukuku alanında ve anlamındaki suç ve cezalar olarak iki kategoriye ayrılmaktadır. Mali ve idari nitelikteki suç ve cezalarda eylem ve yaptırım, idari yöntemlerle saptanmaktadır. Vergi idaresince suç olarak saptanan fiiller için yargı kararına gerek olmadan, vergi idarelerince ceza verilmektedir. Bu tür suçların yaptırımı, mali ve idaridir” denmek suretiyle vergi suçları kategorize edilmiş ve ikiye ayrılmıştır (Koban, s. 167).

18 Karakoç Yusuf, Genel Vergi Hukuku, 3.baskı, Ankara 2004, s.448; Kartal Zihni, İdari Vergi Cezalarına Vergi Organlarının Yaklaşımı, Vergi Dünyası Dergisi. S. 207, Y. 1998, s. 12; atfen Koban, s. 168.

19 Donay Süheyl, Para Cezaları, İstanbul 1972, s.123; atfen Koban, s. 168.

20 Kocahanoğlu Osman Selim, Vergi Suçları Vergi Cezaları Ve Kurtulma Yolları, 2. Baskı, İstanbul 1983, s. 109; atfen Koban, s. 168.

21 Diğer görüşler için bkz: Koban, s. 169 vd.

11 aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “Türk Ceza Kanununun para cezalarının tahsil şekli ve hapse tahvili hakkındaki hükümleri mahfuzdur” hükmü ile tahsil olarak TCK’ ya atıf yaptığı görülmektedir. Ancak para cezaları ise iki çeşit olarak karşımıza çıkmaktadır. VUK’ a ceza hukuku bağlamında vergiye ilişkin suçlar eklendiğinde, cezaların idare kurumlarının ve adli yargı tarafından yargıya tabi suçlar şeklide ayrılması gerekmiştir. 5237 sayılı TCK’ nın 52. Madde başlığında “adli para cezası”

olarak düzenlenmiştir22. Halbuki adli para cezası adli mahkemeler tarafından yaptırım ya da seçenek yaptırım olarak verilmektedir. İdari para cezası ise para cezası vermeye yetkili idari makamlar tarafından verilmektedir. İki para cezası arasındaki en büyük fark ise, adli para cezasının TCK anlamında suça karşılık gelen bir yaptırım, idari para cezası ise Danıştay’ a göre mali yükümlülük olarak görülmesidir23.

2.1.2.1.1.5. Muhakeme ve Takiplere İlişkin Masraflar

Bilindiği üzere kamu alacakları kamu borçlusunun rızası dahilinde çözüm bulmamaktadır. Kamu alacaklısı olan devlet ve diğer kurumlar alacağı tahsil etmek amacıyla güç kullanmak zorundadır. Devletin alacakları için gücü kullanması icra ve takip masraflarını da doğurmaktadır. Bu durum da ayrı bir maliyeti beraberinde getirmektedir. Takip masrafları ise takibin durum ve koşullarına göre değişiklik arz etmekle birlikte, tebligat giderleri, haciz, zor kullanım, nakliye, yediemin masrafları, satış gibi birçok giderleri kapsamaktadır. Bu masraflara AATUHK kapsamıyla alacaklara yapılan tüm masrafları da içermektedir24. Bu sebeple tüm kamu

22 Koban, s. 77, 158.

23 D.6.D. E: 1986/325, K: 1986/414, T: 29.04.1986 “6785 Sayılı Kanun'un 20. maddesine göre verilen para cezalarının nitelik olarak bir mali yüküm olduğu hk. Para cezaları, nitelik olarak bir malî yüküm olduğundan alacağın aslının dava konusu edilmiş olması halinde bunların tahsiline geçmeden önce yargı organının kararının beklenmesi gerektiği” Legal Bank İçtihat Yayınları atfen (Koban, s. 77, 78, dn. 260).

24 Budak Tamer/Benk Serkan, Kamu Alacağı: Hukuki Bir Değerlendirme, Business and Economics Research Journal, Volume 2, Number 2, 2011, s. 76 vd.; Özbalcı Yılmaz, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yorum ve Açıklamalar, Ankara 2006, s. 49; Gerçek, Adnan, Kamu Alacaklarının Takip ve Tahsil Hukuku, Bursa 2010, s. 7; Ünlü Cengiz, Açıklamalı-İçtihatlı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Ankara 1995, s. 44.

12 alacaklarının yanı sıra kamu kurumlarının diğer alacak kalemleri hakkında yapılan icra takibi nedeniyle oluşan giderlerin tahsili için de AATUHK maddeleri uygulanacaktır. Takibat giderinin tanımı ise AATUHK’ nın 3. Maddesinde yapılmıştır; “cebri icradan mütevellit muameleler sırasında yapılan zor kullanma, ilan, haciz, nakil ve muhafaza gibi her türlü giderdir”. Yasal düzenlemeye göre kamu alacağı takip masraflarını da kamu alacağı kabul edilmektedir. Bu nedenle de kamu alacağı ile takip masraflarının aynı takip usulü ile tahsil edilebileceğini göstermektedir25.

Muhakeme sırasında gerçekleşen maliyetin, borçluya karşı ileri sürülmesi de AATUHK kapsamında kamu alacağı gibi ileri sürülebilecektir. Söz konusu muhakeme masrafları arasında yer alan giderleri ise HMK kapsamında yer alan tüm yargılama giderleri, bilirkişi, alındı ise başvuru harcı, karar ilam harcı, avukatlık ücreti, keşif harcı gibi yargılama aşamasında gerçekleşen tüm maliyetler AATUHK hükümlerine göre kamu alacağı sayılmaktadır. Muhakeme/yargılama giderleri HMK’

nın 323’ üncü maddesinde ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Söz konusu hükümde yazılan tüm alacaklar AATUHK hükümlerine göre kamu alacağı sayılmakla birlikte, AATUHK’ na göre takip ve tahsil edilecektir26.

2.1.2.1.2. Fer’ i Kamu Alacakları 2.1.2.1.2.1. Gecikme Zammı

Gecikme zammı, kamu alacakları içinde fer’i alacak kapsamında olup kamu alacağına bağlı mali yükümlülüktür. Gecikme zammının diğer anlatımla anlamı, kamu alacağını vadesi içinde ödenmemesi ile hiçbir işleme gerek kalmadan borçlunun temerrüde düşmesi ve söz konusu temerrütten itibaren kamu alacağına gecikme zammının uygulanması halidir27. Gecikme zammı, 6183 sayılı yasada yer

25 Koban, s. 80; Çelik Binnur, Kamu Alacaklarının Takip ve Tahsil Hukuku, İstanbul 2002, s. 29.

26 Bayraklı Hasan Hüseyin, Vergi İcra Hukuku, Ankara 2001, s. 8.

27 Koban, s. 47; Sonsuzoğlu Elif, Türk Vergi Hukukunda Fer’i Borç ve Alacak Olarak Faiz, İstanbul 2001, s. 22.

13 almaktadır. Uygulanma amacı ise kamu alacağının vadesinde ödenmesini sağlamak ve ödenmemeden kaynaklı zararın telafi edilmesidir28.

AATUHK’ nin 52. maddesinde gecikme zammının sona ereceği haller yer almaktadır. Gecikme zammının sona ereceği haller; iflas, tecil ve aciz durumlarıdır.

Ancak borç ödenmesi halinde borcun takibine ve tahsiline gecikme zammı engel olamayacaktır. “Gecikme zammı 6183 Sayılı Kanun’un 1. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, fer’ i kamu alacağı niteliğindedir. Gecikme zammının ceza niteliğinde olup olmadığı tartışılsa da, hem anılan 1. madde gereği, hem de ölüm halinde ölen mükellefe ait olan gecikme zamlarının mirasçılar tarafından ödenmesi zorunluluğunun bulunması, başka bir ifadeyle bunların ölümle düşmemesi gereği gecikme zammının hukuki niteliğini ceza olmaktan uzaklaştırmaktadır”29. Bir yazar ise gecikme zammını şu şekilde tanımlamıştır; “6183 sayılı yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte vadesinde ödenmeyen kamu alacaklarına, vadeyi izleyen günden itibaren, gecikme zammı uygulanmaya başlanmıştır. Gecikme zammı uygulamasının amacı, hem kamu alacağının vadesinde ödenmesini sağlamak, hem de vadesinde ödenmemesi halinde, bir yandan devletin uğradığı zararı telafi ederken bir yandan da vadesinde borcunu ödemeyen borçluya külfet yüklemektir. Bu düzenlemede amaç kamu borçlusunun, borcunu vadesinde ödeyerek, devlete ait bir parayı kullanmaktan vazgeçmesini sağlamak ve aynı zamanda devlet hazinesinin bir miktar parayı geç tahsil etmesi dolayısıyla uğramış olacağı zararı telafi etmektir”30.

Bir yazarın görüşü ve Danıştay kararına göre31, vergiye uygulanan faiz ve zammın amacı ödenmeyen vergilerin yaptırımı olarak görülmektedir. Bu yaptırımlar ise ceza olarak görülmemekle birlikte vergi alacağı gibi görülmektedir. Faiz ve

28 Koban, s. 47; Sonsuzoğlu, s. 21.

29 Çelik, s. 176.

30 Sonsuzoğlu, s. 21.

31 D.V.D.D.G.K. E:1991/305, K:1991/128, T:29.11.1991: “Fer’i bir amme alacağı olması ve ödeme müddeti içinde ödenmeyen vergilere uygulanan bir müeyyide niteliği taşıması itibariyle gecikme zammı, bir tür vergi alacağı şeklinde düşünülmek gerekir. Vergi alacağından doğan karakter ve özelliği göz önünde tutulduğunda bu yorum tarzı uygulamaya ve kanunun amacına uygun düşer”, bu kararın yanı sıra başkaca kararlar da mevcuttur; D.V.D.D.G.K. E:1991/421, K:

1992/148, T: 01.05.1992 tarihli kararı, D.3.D. E:1991/1273, K:1992/1171, T:25.03.1992; D.3.D.

E:1991/3094, K:1992/3927, T:17.12.1992 tarihli söz konusu içtihatlarda gecikme zammını vergi olarak görülmektedir. Görüş için bkz: Candan (1996), s. 87; Koban, s. 50.

14 zammın vergi alacağı olarak görülmesiyle birlikte şirket varlığından tamamen tahsil edilemeyen gecikme faizinin şirket temsilcisinin malvarlığından tahsil edilebilmesinin önünü açmaktadır32.

2.1.2.1.2.2. Gecikme Faizi

Faizin tanımı birçok yazara göre farklılık arz etmektedir; bir yazara göre33;

“üretim faktörlerinden biri olan sermayeye ödenen bedel, fiyat; mali fonları belli bir süre kullanmanın karşılığı yapılan ödeme” şeklinde tanımlanmaktadır. Bir yazara göre ise34 “alacaklının nakdinden bir süre için yoksun kalması nedeni ile nakdin kullanılması olanağını borçluya bırakması karşılığında elde ettiği, miktarı kanun ya da hukuki işlem ile belirlenmiş, para borçları açısından özel olarak düzenlenen, tahsil için zararın ve kusurun varlığı şart olmayan bir tür tazminat, bir medeni semere veya ivaz” şeklindedir.

Gecikme faizi ile gecikme zammı birbiri ile karıştırılması doğal iki müesseseyi oluşturmaktadır. Faizde, idarece, ikmalen, re’ sen tarh kapsamında olan vergide hesaplanmaktadır. Gecikme zammı ise vadesi geldiği halde ödenmeyen kamu alacakları için hesaplanmaktadır35. Birbirinden bağımsız ve etki alanları farklılık arzetmektedir.

Gecikme faizinin cezai nitelik taşımadığına yönelik görüşler mevcuttur36. Bu görüş AYM37 ve Danıştay38 kararlarıyla da desteklenmektedir.

32 Koban, s. 50; En son yapılan düzenleme ile gecikme zammı ise ayrı ayrı her ay için belirlenmek kaydıyla % 2,5 olarak düzeltilmiştir. Bkz: 1266 Karar Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı, 29.06.2019 Tarih ve 30816 Sayılı R.G.

33 Seyidoğlu Halil, Ekonomik Terimler, Ansiklopedik Sözlük, İstanbul 2002, s. 187.

34 Helvacı Mehmet, Borçlar ve Ticaret Kanunu Bakımından Para Borçlarında Faiz Kavramı, İstanbul 2000, s. 25; naklen Koban, s. 42.

35 Deynekli Adnan, İflasın Vergi Alacağının Tahsiline Etkisi, Ankara 1998, s. 54; Koban, s. 43.

36 Koban, s. 46; Kumrulu Ahmet, Vergi Davalarında Uygulanan Gecikme Faîzî Hakkında Düşünceler, AÜHFD, S. 1988/1-4, s. 239; diğer görüş olan gecikme faizinin vergiye bağlı alacak olarak kabul edilemeyeceğine yönelik görüş için bkz: Candan (1996), s. 89.

37 AYM. E: 1988/7, K: 1988/27, T: 21.09.1991 tarihli kararı için bkz: E.A.:

https://www.corpus.com.tr

15 2.1.2.1.2.3. Tecil Faizi

Tecilin diğer anlamı ertelemektir. Kamu alacaklarında ödeme imkanı olmayan borçlular için borcun yapılandırılarak kolaylık sağlanmasıdır. Söz konusu kolaylık sağlamanın faydası ise kamu borçlusunun işletmesinin olası icra tehdidinden arındırarak devam etmesi sağlanarak ve kamu alacağının tahsilini imkansızlıktan korunması ve zaman için tahsil edilmesinin sağlanmasıdır. Bu durum kamu alacaklı ve borçlusunun menfaatlerini korumaktadır39.

Tecil Faizine yönelik AATUHK’ nun 48. maddesinin birinci fıkrasında;

“Amme borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veyahut haczolunmuş malların paraya çevrilmesi amme borçlusunu çok zor duruma düşürecekse, borçlu tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösterilmiş olmak şartıyla, alacaklı amme idaresince veya yetkili kılacağı makamlarca; amme alacağı 36 ayı geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil olunabilir” şeklinde olmakla birlikte ikinci fıkrada da tecil edilen tutarın elli bin Türk Lirası dahil sınır konulduğu ancak Cumhurbaşkanının on katı arttırma, yarıya indirme yetkilerinin bulunduğu düzenleme mevcuttur. Söz konusu hükümle birlikte kamu borçlusunun işletmesinin olası icra tehdidinden arındırarak devam etmesi sağlanarak ve kamu alacağının tahsilini imkansızlıktan korunması ve 36 ayı geçmemek üzere zaman için tahsil edilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır40. Tecil faizinde teminatın alınmasına yönelik bir farklı düşünceye göre de vergi mükellefinin zor durumdan kurtulmasının sağlanmasının yanında

38 D.9.D. E: 1992/3881, K: 1993/1261, T: 17.3.1993 Tarihli kararında, “gecikme faizi, vergi cezası niteliğinde olmayıp enflasyon sebebiyle para değerindeki sürekli ve yüksek düşmeler olması dolayısıyla zamanında ödenmeyen vergilerin değer kaybını önleme amacına yönelik ve geç ödemelere karşı caydırıcı özelliği olan bir tedbir olarak uygulamaya konulmuştur” şeklindedir.

Bkz: E.A.: https://www.corpus.com.tr

39 Ayrıntılı bilgi için bkz: Kartal Zihni, Tecil Faizinde Değişiklik, Yaklaşım Dergisi, S. 221, Y.

2011; Koban, s. 52.

40 Kaneti, s. 443; Koban, s. 52.

16 teminat alınması ve tecil faizi ile kamu alacağının da olası tehlikeden korunmak istendiğinin gösterildiğini ifade etmektedir41.

Son olarak tecil ile alakalı, maddede “tecil olunabilir” şeklinde ifade edilmesi, tecil talebinin her durumda kabul edileceği anlamına gelmediği ve bu hususta talep merciinin takdir yetkisi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak mükellef açısından belirlenen şartların gerçekleştiği takdirde kamu idaresi, mükellefin veya sorumlunun tecil talebini herhangi bir sebep belirtmeden reddedemeyeceği belirtilmektedir42.

2.1.2.1.2.4. Haksız Çıkma Zammı

Haksız çıkma zammı, kamu alacakları nezdinde fer’i kapsamında olup AATUHK’ nın 1. Maddesinde belirtilmektedir. AATUHK’ nın 58’ inci maddesinin dördüncü fıkrasında; “İtirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki kamu alacağı %10 zamla tahsil edilir”

şeklinde belirtilmiştir. Kamu borçlusuna gönderilen ödeme emrine yapılacak olan itirazın herhangi bir temeli olmadan yapılması halinde kamu borçlusunun tümüyle veya kısmi olarak haksız olması halinde yüzde on oranında zammın tahsil edilebileceği düzenlenmektedir.

İdare tarafından zamanında ödenmeyen kamu alacakları için yükümlü ya da sorumlulara ödeme emri göndermektedir. Yükümlü ya da sorumlu kişiler de buna

İdare tarafından zamanında ödenmeyen kamu alacakları için yükümlü ya da sorumlulara ödeme emri göndermektedir. Yükümlü ya da sorumlu kişiler de buna