• Sonuç bulunamadı

2.8 Kahve Tüketimi ve Hastalıklarla İlişkisi

2.8.3 Kahve ve Diabetes Mellitus (Tip 2)

Epidemiyolojik çalışmalardan elde edilen meta-analiz sonuçları, düzenli kahve tüketimi ile tip 2 diyabet riskinin düşük olması arasında bir ilişki olduğunu belirtmiştir. 17 000 erkek ve kadını içeren Hollanda’da yapılmış prospektif bir kohort çalışma sonuçlarına göre, günde 7 bardaktan daha fazla kahve içenlerin 2 ya da daha az bardak tüketenlere oranla yüzde 50 daha az diyabet riski geliştirdikleri rapor edilmiştir (Saltan ve Kaya, 2018). Ayrıca, İsveçli kadınlarla 18 yıl boyunca yapılan kohort bir çalışmada günde 3 bardak kahve tüketimi, iki veya daha az tüketime kıyasla benzer sonuçlar vermiştir (Ludwig, Clifford, Lean, Ashihara ve Crozier, 2014). Güncel olarak, günde 3-4 bardak kahve tüketimi olan bireylerin tip2 diyabet gelişim göreceli riskinin ≤1bardak/gün tüketenlere kıyasla %25 daha az olduğu belirtilmiştir (Bhupathiraju ve ark., 2014).

Amerika’da yapılan Sağlık Profesyonelleri Takip Çalışması (HPFS) (41,934 erkek) ve Harvard Hemşireler Sağlık Çalışması (HNHS) (84,276 kadın) kahve tüketimi ve tip 2 diyabet ilişkisini inceleyen en büyük prospektif kohort çalışmaları olarak ifade edilmiştir. Bu çalışma sonuçlarına göre, günde en az 6 bardak kahve tüketen erkek ve kadınlarda hiç içmeyenlere kıyasla diyabet gelişim riski sırası ile

%54 ve %29 daha düşük bulunmuştur . Bu çalışmalarda kafeinli ve kafeinsiz kahveler olmak üzere her iki durumda da kahve tüketimi ve tip 2 diyabet arasında ters bir ilişki gözlenmiş ve kafein dışında ki bileşiklerin koruyucu etkileri olabileceği tavsiye edilmiştir (Salazar-Martinez ve ark., 2004). Benzer şekilde, yüksek miktarda kahve tüketenlerin (≥6 fincan/gün) ve günlük 4-6 fincan kahve tüketenlerin incelendiği 9 kohort tipi çalışmada, en düşük tip 2 diyabet gelişim riski ≥6 fincan / gün kahve tüketenlerde bulunmuştur (Sözlü, Yılmaz ve Acar, 2017). Ayrıca, 1 milyondan fazla bireyin dahil olduğu, 28 prospektif gözlemsel çalışmadan oluşan bir sistematik derleme ve meta-analizde, kahve tüketimi ve sonraki diyabet riski arasında ters logaritmik-doğrusal bir ilişki olduğu ve günde fazladan eklenen her bir bardak kafeinli ve kafeinsiz kahve tüketiminin sırası ile tip 2 diyabet riskini %6 ve %9 azalttığı belirtilmiştir (Ding, Bhupathiraju, Chen, van Dam ve Hu, 2014).

1,185,210 katılımcı ve 53,018 diyabetlinin dahil olduğu 30 prospektif kohort çalışmadan oluşan bir meta-analizde kahve tüketimi, tip 2 diyabet riski ile ters ilişkili bulunmuştur (Carlström ve Larsson, 2018 ). Ayrıca bu çalışmada günlük her bir bardak kahve tüketimindeki artışın tip 2 diyabet riskini %6 azalttığı vurgulanmıştır. Hollanda’da yapılan ˃1100 bireyin katıldığı prospektif bir kohort çalışmada, günde ≥5 bardak kahve tüketiminin glukoz tolerans riskini ≤2 bardak tüketenlere kıyasla %50 daha azalttığı bulunmuştur (van Dam, Pasman ve Verhoef, 2004). Buna ek olarak, İspanya, Japonya ve İsviçrede yapılan kesitsel çalışmalar kahve tüketimi ile diyabet riski arasında güçlü bir ters korelasyon görüldüğü, kahvenin insülin direnci ve bozulmuş glikoz toleransı üzerine de olumlu etkileri olduğu bildirilmiştir (Glaser, 2004; Yamaji ve ark, 2004; Agardh ve ark., 2004).

Epidemiyolojik çalışmalarda bulunan ters ilişki müdahale çalışmaları ile de desteklenmiştir. Bu müdahale çalışmalarında kahvenin serum glukozu ve insulin

seviyelerine olumlu etkileri olduğu belirtilmiştir. Buna karşın, diğer çalışmalar akut kahve tüketiminin glukoz metabolizma belirteçlerine etkisi olduğunu gösterememiştir (Ludwig, Clifford, Lean, Ashihara ve Crozier, 2014). Kahve tüketiminin açlık kan glukozunu düşürme ile ilişkilendirilemeyeceği, düzenli kahve tüketiminin açlık kan şekeri metabolizmasından ziyade, yükleme sonrası düzenli tüketim ile etkili olduğu anlatılmıştır (Saeed ve ark., 2019). Kahvenin tip 2 diyabet riskini azaltıcı etkisi özellikle uzun dönem (12 ardışık ay) tüketim sonrası gözlenmiştir (Pimentel, Micheletti, Fernandes ve Nehlig, 2019). Günde 3-4 bardak düzenli kahve tüketiminin, tip 2 diyabet riskini azalttığını gösteren çalışmalar giderek artmaktadır (Saeed ve ark., 2019).

Bazı epidemiyolojik çalışmalar kahvenin tüketiminin diyabet üzerine bir etkisi olmadığı sonucuna varsa da, güncel çalışmaların çoğu kahve tüketiminin farmalojik yaklaşımlarla gözlenen aralığa benzer oranlarda (%30-60) diyabet risk durumunu azalttığını belirtmiştir. Bu bilgilere karşın uzun-dönem kahve tüketimi ve tip 2 diyabet arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılacağı zamana kadar, kahvenin tip 2 diyabeti engellediği önerisinde bulunmak için daha fazla çalışma yapılması gerektiği önerilmiştir (Sözlü, Yılmaz ve Acar, 2017).

Kahvenin tip 2 diyabet riskini azaltıcı olası mekanizması; adenosine reseptör sinyalini düzenlemesi, mikrobiyom içeriği ve çeşitliliğine olan katkısı, termojenik, antioksidatif, ve anti-enflamatuar etkilere sahip olması ile ilişkisinden kaynaklanabileceği belirtilmiştir (Carlström ve Larsson, 2018).

Tip 2 diyabet riskini azaltmada etkili olan biyoaktif bileşiklerin kafein, klorojenik asit,magnezyum ve kafestol olabileceği belirtilmiştir (Saltan ve Kaya, 2018). Daha önceki çalışmalar kafeinin bu doğrultudaki rolüne öncelik verse de, kafeinsiz kahvenin de benzer faydaları olduğu bulunmuştur. Kafeinin akut olarak

insulin duyarlılığı ve glikoz kullanımını azalttığı, fakat bu etkinin günlük devam eden alım sonrası gözden kaybolduğu belirtilmiştir. Bu yüzden kafeinin yanında kahvenin içinde bulunan farklı maddelerin, tip 2 diyabetin azaltılmasında faydalı olabileceği vurgulanmıştır (Salazar-Martinez ve ark., 2004).

47 adet genetik olarak modifiye olmuş KKAy faresi, kafestol takviyesi yapılmış 1.1 mg (yüksek), 0.4 mg (düşük), veya 0 (kontrol ) yiyecek gruplarına randomize olmuş ve 10 haftalık müdahale sonrası, açlık kan glukoz seviyeleri kafestol gruplarında kontrol grubuna kıyasla %28-30 daha düşük bulunmuştur. Yüksek kafestol grubunda açlık glukagonu %20 azalmış ve insülin duyarlılığı %42 iyileşmiştir. Kafestolün insulin salınımını izole adacıklardan kontrol grubuna kıyasla %75-87 arttırdığı belirtilmiştir. Bu sonuçlar kafestolün KKAy farelerinde antidiyabetik özelliği olduğunu belirtmektedir. Bunu takiben, kafestol’ün kahve tüketen bireylerde diyabet gelişim riskini azaltıcı etkisi olabileceği ve antidiyabetik ilaç olarak kullanılabileceği vurgulanmıştır (Mellbye ve ark., 2017).

Bu çalışma ayrıca kafestolün diyabet üzerine var olan etki mekanizması hakkında da bilgi vermektedir. Kafestol’ün adipoz dokuda glukagon reseptör genleri ifadesini ve karaciğer dokusunda insülin reseptör genleri ifadesini arttırdığı bulunmuştur. Adipoz dokuda glukagon reseptör ifadesindeki artış ve kas dokusunda glukagon reseptör ifadesinde ki azalma ile, teorik olarak lipoliz’i arttırdığı ve katabolik durumda kas doku kaybını azalttığı böylece gözlenen antidiyabetik etkiye katkı sağladığı belirtilmiştir.Yüksek kafestolün ayrıca kontrol grubuna kıyasla karaciğerde insülin reseptör ifadesini de anlamlı derecede arttırdığı, artan insülin duyarlılığından ötürü yüksek kafestol grubunun antidiyabetik etkiye katkı sağladığı vurgulanmıştır (Mellbye ve ark., 2017).

Ayrıca Güncel bir in vivo çalışmada, kısa ve uzun-dönem INS-1E beta hücrelerinin inkübasyonundan sonra kafestol’ün 10-12 ve 10-8 arasında değişen konsantrasyonlarda insan iskelet kas hücrelerinde glukoz kullanımını artırdığı ve insulin salınımını uyardığı belirtilmiştir (Mellbye, Jeppesen, Hermanse ve Gregersen, 2015). Birçok gözlem çalışmasının sonuçlarının filtre kahve üzerine odaklanmış durumda olduğu, magnezyum, kafestol ve kahveolün kağıt filtreden geçişinin çok az olduğu bu yüzden kahvenin tip 2 diyabetten korunma ile ilgili pozitif etkilerinin tek başına kafestol kaynaklı olmayacağı vurgulanmıştır (Mellbye, Jeppesen, Hermanse ve Gregersen, 2015; Mellbye ve ark. 2017). Klorojenik asit veya kaffeik asit gibi kahvenin içerisindeki antioksidanların glukoz metabolizmasını ve insülin duyarlılığını geliştirebileceği de ayrıca kabul edilmiştir (Sözlü, Yılmaz ve Acar, 2017).