• Sonuç bulunamadı

NİSA SURESİ 34. AYET KADINLARIN DÖVÜLMESİNİ EMREDER Mİ? 1

A- Kur’ân’ı açıklama ilmi

6- Kadını darb ( برض )

Nisa 34. âyette, arka arkaya, şu üç emir ve bir yasak yer alır:

29 Ebu’l- Kâsım Mahmud bin Ömer ez-Zemahşerî (ö. 538 h.) el-Keşşaf, Kehf, 11.

c. II, s. 705. Beyrut, 1407 h.

ِع ِجا َضَمْلايِف َّنُهوُرُجْهاَو َّنُهوُظِعَف َّنُهَزو ُشُن َنوُفا َخَتيِتَّللاَو

ًليِب َس َّنِهْيَلَعْاوُغْبَتَلَف ْمُكَنْعَطَأ ْنِإَف َّنُهوُبِر ْضا َو

“Nüşûzundan korktuğunuz kadınlarınıza öğüt verin / gü-zel sözler söyleyin, yataklarından ayrılın ve onları (oraya) darb edin. Sizi gönülden kabul ederlerse onlara karşı başka bir yol aramayın.”

Kadını darb, ona vurmak mı yoksa bulunduğu yerde sa-bitlemek yani evinden çıkarmamak mıdır? Bunu doğru anla-mak için ilgili âyetleri bölümler halinde görelim:

a- َّنُهَزو ُشُن َنوُفا َخَتيِتَّللاَو = Nüşûzundan korktuğunuz

ka-dınlarınız…

Burada nüşûz, “ayrılma kararı” olduğundan, karısının nüşûzundan korkan erkeğin yapması gereken ilk şey, onunla konuşmaktır. Bu sebeple ilk emir şöyledir:

b- َّنُهوُظِعَف= onlara va’z edin / güzel sözler söyleyin

Vaaz, gönlü rahatsız eden bir konuda, karşı tarafı, iyiye ve güzele yöneltecek sözler söylemektir30. Erkek, ayrılmak isteyen eşini, güzel sözlerle ikna etmeye çalışır. Eğer kadın, ayrılmakta ısrar ederse kocası, onun kararına saygı göstererek cinsel bir-likteliğe son verir. İkinci emir onunla ilgilidir.

c- ِع ِجا َضَمْلايِف َّنُهوُرُجْهاَو= yataklarından ayrılın

Erkeğin yataktan ayrılması, hem kadının kararını gözden geçirmesini sağlar hem de ayrılmak istediği kocadan hamile kalmasını engeller. Bu süre içinde erkek eşini evden ayıramaz.

Darb emri onunla ilgilidir.

d- َّنُهوُبِر ْضا َو = onları (oraya) darb edin

30 El- Ayn, ظعو mad.

ُهُبلق هل ُّقري اّمم هَوحنو َريخلا هاّيإ كُريكذت وهو

Darb برضلا, bir şeyi, bir yere sabitleme anlamına geldiği için burada kelimeye, erkeğin yatağı terk etmesinden sonra eşini evde tutması anlamını vermek gerekir. Çünkü kadının ayrılma yetkisini kullanmaktan vazgeçmesi ancak kendi hür iradesiyle gerçekleşebilir. Bunu âyetin şu bölümü gösterir:

e- ًليِب َس َّنِهْيَلَعْاوُغْبَتَلَف ْمُكَنْعَطَأ ْنِإَف = Size itaat ederlerse on-lara karşı başka bir yol aramayın.

Arapça’da itaat, bir işi gönülden kabul edip yapmaktır. Zıddı ikrahtır31. Bir işi dayak sonucu yapmak ikrâh altında yapmaktır.

“Onları darb edin” emrinden sonra gelen “Size itaat ederlerse” ifa-desi, darba, dövme anlamı vermeyi imkânsız hale getirir. Ona verile-bilecek tek anlam, ayrılmak isteyen kadını evden çıkarmamak olur.

Erkeğin boşaması ile kadınınki arasında benzerlikler ve farklılıklar vardır. Bunu gösteren âyet şudur:

ٌة َجَرَد َّنِهْيَلَع ِلاَجِّرلِلَو ِفوُرْعَمْلاِب َّنِهْيَلَعيِذَّلا ُلْثِم َّنُهَل َو

“Marufa (Kur’ân ölçülerine) göre (boşanmada) kadınların erkeklere karşı hakları, erkeklerin kadınlara karşı olan hakla-rına denktir. Ancak erkeklerin kadınlara karşı basamak farkları vardır.” (Bakara 2/228)

Her iki boşamada da ev terk edilmez ama yataklar ayrılır.

Kocanın boşadığı kadın ile ilgili âyet şöyledir:

ٍءٓوُرُقةثلث َّنِه ِسُفنَأِب َن ْصَّبَرَتَي ُتٰاَقَّلَطُمْلٱَو

“(Eşi tarafından) boşanmış kadınlar, kendi başlarına üç kur’32beklerler”. (Bakara 2/228)

31 Müfredât -. ع ْوَطmd.

ًاه ْرَك ْوَأ ًاعْوَط ايِتْئا : ّلجو ّزع لاق هركلا هّداضيو ،ُدايقنلا :ُعْوَّطلا

32 Adetli iken ilişki yasak olduğu için kadının tek başına kalabileceği dönem ilişki-nin caiz olduğu temizlik dönemidir. Bu sebeple üç kur’, üç temizlik dönemidir.

Kadının kendi başına beklemesi, eşiyle aynı yatağa girme-mesidir. Evi terk etmemekle ilgili âyet şudur:

اوُقَّتاَوَة َّدِعْلااو ُصْحَأَو َّنِهِت َّدِعِل َّنُهوُقِّلَطَفَءا َسِّنلا ُمُتْقَّلَطاَذِإ ُّيِبَّنلااَهُّيَأاَي

ٍة َش ِحاَفِب َنيِتْأَي ْنَأ َّلِإ َن ْجُر ْخَي َل َو َّنِهِتوُيُب ْنِم َّنُهوُجِر ْخُت َل ْمُكَّبَرَ َّللا

َّلَعَليِر ْدَت َلُه َسْفَن َمَلَظ ْدَقَفِ َّللاَدوُدُح َّدَعَتَي ْنَم َوِ َّللاُدوُدُح َكْلِت َوٍةَنِّيَبُم اًرْمَأ َكِلٰذ َدْعَب ُث ِد ْحُيَ َّللا

“Ey Nebî! Kadınları boşadığınızda iddetleri içinde boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah’tan korkun; onları evlerinden çıkarmayın. Onlar da çıkmasınlar; açık bir fuhuş yapmış olur-larsa başka. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa kendine kötülük etmiş olur. Bilemezsin, belki Allah bu-nun ardından yeni bir durum ortaya çıkaracaktır.” (Talak 65/1) İddet, kocası tarafından boşanan kadının, boşanma kesin-leşinceye kadar, beklemesi gereken süredir. İddet, adet gören için üç temizlik dönemi (Bakara 2/228), adetten kesilen veya başka bir sebeple adet görmeyen için üç ay, hamile için do-ğuma kadardır. (Talak 65/4)

Kadını ayrılmasında iddet yoktur ama ayrılma kararını bil-dirdiği andan itibaren erkek, sanki iddet bekliyormuş gibi ya-taktan ayrılır.

Her iki boşamada da boşayanın cayma hakkı vardır. Kadı-nın nüşûzu / ayrılma kararı ortaya çıkınca erkeğin ona güzel sözler söylemesi, kararından caydırmak içindir. Kadının bu ta-lebi gönülden kabul etmesi halinde her şeyin eski haline dö-neceğini yukarıda görmüştük.

Boşamayı erkek yapmışsa, iyi niyetli olması şartıyla iddet bitinceye kadar eşine dönme hakkına sahiptir. Bununla ilgili âyet şöyledir:

ا ًحَل ْصِإْاوُداَرَأ ْنِإ َكِلٰذيِف َّنِهِّدَرِب ُّق َحَأ َّنُهُتَلوُعُب َو

“Kocalar arayı düzeltmek isterlerse, onlara (eşlerine) idde-tiçinde dönme hakları vardır”33 (Bakara 2/228)

Erkek, iddet içinde eşine dönmezse evlilik sona erer. İlgili âyetlerden biri şöyledir:

اوُدِه ْشَأَو ٍفوُرْعَمِب َّنُهوُقِراَف ْوَأ ٍفوُرْعَمِب َّنُهوُك ِسْمَأَف َّنُهَلَجَأ َنْغَلَباَذِإَف

ِ َّللاِب ُنِم ْؤُي َناَكنَمِهِب ُظَعوُي ْمُكِلَذِ َِّللَةَداَه َّشلااوُميِقَأَو ْمُكنِّم ٍل ْدَع ْي َوَذ ا ًجَرْخَمُهَّللَعْجَيَ َّللا ِقَّتَينَمَو ِر ِخ ْلا ِم ْوَيْلاَو

“Beklemeleri gereken sürenin (iddetin) sonuna geldiklerinde kadınları ya maruf34 ile tutun ya da maruf ile ayırın. İçinizden güvenilir iki kişiyi şahit tutun; şahitliği Allah için tam yapın.

İşte bu size, içinizden Allah’a ve ahiret gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Kim Allah’tan çekinerek kendini korursa Allah ona bir çıkış yolu açar.”(Talak 65/2)

Kadının, ayrılmakta kararlı olması halinde yapılacak şey Nisa 35’te açıklanmıştır:

f- اَهِلْهَأ ْنِّماًمَكَحَو ِهِلْهَأ ْنِّماًمَكَحْاوُثَعْباَفاَمِهِنْيَب َقاَق ِش ْمُتْفِخ ْنِإ َو (Eşlerin) Ayrılacaklarından korkarsanız, bir hakem erkeğin ailesinden, bir hakem de kadının ailesinden gönderin. (Nisa 4/35)

Kadının nazik yapısının istismar edilmemesi için hem ev-lenmesi hem de boşanması, erkekten farklı olarak denetime

33 Bakara 231 ve 232 ilele Talak 2. âyet erkeğin karısına dönme zamanı olarak iddet bitimini göstermektedir. Bu âyet ise erkeğin, iddet bitmeden de dönebi-leceğini göster. Bu ayetteki ehakk = قحا kelimesine ism-i tafdil anlamı verile-mez. O anlamı vermek için bu sürede bir başkasının da ona dönme hakkı ol-ması gerekir. Kelime ism-i tafdil değil, sıfat-ı müşebbehedir.

34 Maruf, bilinen şey demektir. Bu bilgi ya gelenek ve göreneklerden ya da Kitap ve Hikmet’ten elde edilir. Gelenekten elde edilmişse Kitap’a ve Hikmet’e aykırı olmaması gerekir. Böyle bir bilgi fıtratı yansıttığı için evrensel nitelikte olur.

tabi kılınmıştır. Hakemlerin ailelerden seçilmesi de önemlidir.

Çünkü onlar eşleri diğer insanlardan daha iyi tanırlar. Kur’an’a göre sıkıntı şu iki sebepten kaynaklanabilir:

1- Erkek, eşinin başkasıyla cinsel birlikteliğini görmüş ola-bilir. Bunu şahitlerle ispatlayabilecek durumdaysa, olayı kemeye götürebilir. İspatlayacak durumda değilse yine mah-kemeye götürüp liân35 yoluyla evliliğe son verebilir. Her iki durumda da eşine verdiklerinden herhangi bir şeyi geri alamaz.

Üstelik eşi lekelenmiş olur.

Eşini lekelemeden ayrılmak isterse onu ayrılmaya (iftidâ’ya) zorlayabilir. Bununla ilgili âyet şöyledir:

.ٍةَنِّيَبُّمٍة َش ِحاَفِب َنيِتْأَينَأَّلِإ َّنُهوُمُتْيَتآاَم ِضْعَبِبْاوُبَهْذَتِل َّنُهوُل ُضْعَتَل َو

“Açıkça bir fuhuş yapmadıkça verdiğinizden bir kısmını bile geri almak için onlara baskı yapmayın.”(Nisa 4/19)

2- Kadının suçu olmadığı halde erkek, verdiklerini geri alıp başkasıyla evlenmek için ona, cinsel suç işlemiş gibi baskı ya-pıyor olabilir. Bununla ilgili âyet şöyledir:

ْاوُذُخْأَتَلَفاًراَطنِق َّنُها َد ْحِإ ْمُتْيَتآ َو ٍج ْوَز َناَكَّم ٍج ْوَز َلا َدْبِت ْسا ُمُّتدَرَأ ْنِإ َو

ْمُك ُضْعَبى َضْفَأ ْدَق َوُهَنوُذُخْأَت َفْيَكَو .ًانيِبُّمًامْثِإ َوًاناَتْهُبُهَنوُذُخْأَتَأاًئْي َشُهْنِم .اًظيِلَغاًقاَثيِّممُكنِم َنْذ َخَأ َو ٍضْعَبىَلِإ

“Bir eşi bırakıp bir başka eşle evlenmek isterseniz, bıraktığı-nıza çok miktarda mal vermiş bile olsanız ondan hiçbir şey al-mayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek mi alacaksınız.

Nasıl alabilirsiniz? Hem birbirinizle ilişkiye girdiniz hem de sizden sağlam bir söz aldılar.” (Nisa 4/20-21)

35 Liân, eşinin zina ettiğini iddia eden ama şahitlerle ispat edemeyen bir erkek ile eşinin, hâkim huzurunda karışlıklı lanetleşmeleridir. (Nur 24/6-10)

Eşleri yakından tanıyan hakemler, uzlaştırma sırasında bü-tün bu durumları göz önünde bulundururlar.

g- اًريِبَخاًميِلَع َناَكَ ّللا َّنِإاَمُهَنْيَبُ ّللا ِقِّفَوُيا ًحَل ْصِإا َديِرُينِإ

“(Eşlerin) İkisi de uzlaşmak isterse, Allah aralarındaki uyumu sağlar. Allah bilir, işin iç yüzünden haberdardır.” (Nisa 4/35)

Bu âyete “hakemler uzlaştırmak isterlerse” şeklinde meal verilir. Hakemin görevi uzlaştırmak olduğu için bu şekilde bir meal kabul edilemez.

h- Kadına iftida / ayrılma yetkisi verilmesi

Hakemler, eşlerin ayrılmaları yönünde görüş bildirirlerse ilgili makam, kadına iftida / ayrılma yetkisi verir. Onu da şu âyetten öğreniyoruz:

اَميِقُي َّلَأاَفاَخَي ْنَأ َّلِإاًئْي َش َّنُهوُمُتْيَتَآاَّمِماوُذُخْأَت ْنَأ ْمُكَل ُّل ِحَي َل َو

ِهِب ْت َدَتْفااَميِفاَمِهْيَلَع َحاَنُج َلَفِ َّللاَدوُدُحاَميِقُي َّلَأ ْمُتْفِخ ْنِإَفِ َّللاَدوُدُح

َنوُمِلاَّظلا ُمُه َكِئَلوُأَفِ َّللاَدوُدُح َّدَعَتَي ْنَم َواَهوُدَتْعَت َلَفِ َّللاُدوُدُح َكْلِت

“… (Kadınlarınıza) verdiklerinizden bir şey almanız size helal olmaz. Eşler, Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacak-larından korkarlarsa başka. Allah’ın koyduğu sınırlarda dura-mayacaklarından siz de korkarsanız, kadının fidye verip kendini kurtarması, ikisi için de günah olmaz. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Onları aşmayın. Allah’ın koyduğu sınırları aşanlar zalimlerdir.” (Bakara 2/229)

Âyetin, “Onlara verdiklerinizden…” ifadesi, kocanın ver-diği malın tamamı, anlamına gelebileceği gibi bir kısmı, an-lamına da gelebilir. Yetkili makam, bu konuda da hakemlerin görüşüne göre karar verir.

Kadının bir suçu yok da erkek, bir başkasıyla evlenmek için eşine baskı yapıyor ve kadın da böyle bir koca ile birlikte

olmak istemiyorsa hakemler, çok küçük bir şey vermesinin ye-terli olacağını söylerler. Ancak Nisa 20 ve 21. âyetlere göre bu durumdaki bir kocanın, o küçük şeyi bile almaya hakkı yoktur.

Kocanın suçu yoksa kadın eşinden aldığının tamamını ve-rir. Nebîmiz zamanında Ensar’dan Sehl’in kızı Habîbe, ayrıl-mak istediği kocası Sâbit b. Kays ile ilgili olarak şöyle demişti:

Onu ahlak ve din yönünden suçlamıyorum ama Müslüman ol-duktan sonra nankör olmak istemem. Elimde değil,36 ondan nefret etmekten kendimi alamıyorum. Allah’tan korkmasam yanıma geldiğinde yüzüne tükürürüm.”37

Habîbe, son kararını verince Nebîmiz’e: “Onun bana ver-diklerinin hepsi duruyor.” dedi. Nebîmiz de Sâbit’e: “Al o malı ondan” dedi. Sâbit malı aldı, Habîbe de gidip ailesinin ya-nına yerleşti.38

Görüldüğü gibi eşinden ayrılmak isteyen kadınların koca-larına verilen “onları (oraya) darb edin” emri, kadını evde tut-maları anlamındadır. Onun, kadını dövme ile bir ilgisi yoktur.

D- Hadislerde darb = برضلا

“Kadınları darb edin” ifadesini taşıyan rivâyetler, Nebîmiz’in Veda Haccı’nda yaptığı konuşmada geçer. İçinde nüşûz ve darb kelimelerinin bir arada yer aldığı tek rivâyet şudur:

“Kadınlar konusunda Allah’tan korkun; onlar yanınızda avân = kendilerini sizin için koruyan kimselerdir. Bu konuda canlarının istediğini yapamazlar. Onların sizin üzerinizde si-zin de onlar üzerinde haklarınız vardır. Sisi-zin onlar üzerindeki haklarınız; başkasıyla yatmamaları ve hoşlanmadığınız birinin

36 Buhârî, Talâk 13.

37 İbn Mace, Talâk 22.

38 el-Muvatta, Talak 11.

evinize girmesine izin vermemeleridir. “Nüşûzlarından / ayrıl-malarından korkarsanız onlara öğüt verin / güzel sözler söyle-yin, yataklarından ayrılın ve onları, müberrih olmayacak şe-kilde darb edin.

Onların hakları, marufa göre yedirmeniz, içirmeniz ve giyin-dirmenizdir. Onları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve Allah’ın bir sözü ile ferçlerini (cinselliklerini) kendinize helal kıldınız39.”

Müberrih’in kökü olan tebrih = حربتلا’in anlamı, rahatsız etmektir40. “onları müberrih olmayacak şekilde darb edin”

sözünün anlamı da şudur: “onları, rahatsız etmeyecek şekilde orada tutun.”