• Sonuç bulunamadı

Kız – Erkek Arkadaşlıkları ve Cinsellik

2.TANZİMAT’TAN GÜNÜMÜZE ÇOCUK ve GENÇLİK EDEBİYAT

3. İPEK ONGUN’ UN ESERLERİNDE TEMATİK SORUNLAR

3.2. Genç-Arkadaş İlişkis

3.2.2. Kız – Erkek Arkadaşlıkları ve Cinsellik

Ergenlik, “Bireyin içinde bunduğu toplumun onu artık bir çocuk gibi görmeyi

bıraktığı, fakat ona henüz yetişkin statüsünü, rolünü ve işlevini tümüyle vermediği yaşam dönemi”102 olarak tanımlanır. Ergenlik, bireyin pek çok sorunla boğuştuğu

ciddi bir dönemdir. Genç bir yandan değişen bedenine uyum sağlamaya çalışırken, bir yandan da karşı cinse ilgi ve cinsellik duygularına alışmaya çalışır.

Kız -erkek arkadaşlığı, gencin sosyalleşmesi adına ciddi bir süreçtir. Gencin karşı cinsle kuracağı duygusal yakınlık onun kendisine ve çevresine karşı olan güvenin artmasını sağlayacak sebeplerdendir. Karşı cinsle arkadaşlık kadar önemli bir diğer konu cinselliktir. Haluk Yavuzer’e göre “Gençlerin cinsel içerikli

sorularından birini karşı cinsle ne yapılması gerektiği merakı oluşturur. Hepsi bu yeni deneyimi tatmak isterler. Onların büyüdüklerinin belirtisidir bu, ama davranışları konusunda endişelidir hepsi. Bir arkadaşlık teklifi almak kadar, almamaktan da korkarlar. Çünkü yeterince güzel ya da çekici görünmedikleri fikri yer etmiştir kafalarında.”103 İnsanın mutlu ya da mutsuz olmasında önemli bir pay

sahibi olan cinsellik kavramı toplum adına ciddi bir öneme sahiptir.

Kızların ve erkeklerin karşı cinsle arkadaşlık ve cinsellik konularında bilgi sahibi olmaları ileride kuracakları beraberliklerde, evliliklerde onlara yol göstermesi bakımından önemlidir. Bu konuda da ailelere, eğitimcilere büyük rol düşmektedir.

Gençlerin gelişimine, eğitimine önem veren İpek Ongun’un eserlerinde, onun bu konudaki duyarlılığını fazlasıyla görürüz. Gerek romanlarında, gerekse kişisel gelişim kitaplarında karşı cinsle arkadaşlık, cinsellik konularının özenle işlendiğini görürüz.İpek Ongun, Bir Pırıltıdır Yaşamak adlı eserinde karşı cinsle arkadaşlık ve cinsellik konusunda gençlere öğütler verir,onları bilgilendirir.Ongun,eş seçimi için

      

102 Özcan Köknel, Cumhuriyet Gençliği ve Sorunları, Cem Yayınları, İstanbul 1979, s. 31 103 Haluk Yavuzer, Çocuk Psikolojisi, İstanbul 1992, s. 353

gerekli olan tanımanın ve arkadaşlığın önemine değinir.Ailelere seslenerek, çocuklarıyla iletişim kurmalarını, onlara hoşgörülü davranmalarını söyler:

“Neden onları bu konuda da eğitmiyoruz, onlarla konuşmuyoruz, bizlerle konuşabilmeleri için fırsat vermiyoruz? Neden üstlerine yürüyeceğimize “Düşün, iyi düşün oğlum. Tanımaya çalış, kararını öyle ver, kızım” diyemiyoruz? Hepsinden önce neden birbirlerini tanımalarına, arkadaşlık etmelerine engel oluyoruz.” 104

Karşı cinsle arkadaşlığın ne olup olmadığı konusuna açıklık getirerek bilgi vermeye çalışan Ongun’un uzmanlardan yararlandığını görürüz:

“Psikolog Dr.Suna Tanaltay Hürriyet gazetesinde çıkan ‘Flört Kişiliği Olumlu Etkiliyor’ başlıklı bir yazıda aileleri şöyle uyarıyor: ‘Çocuklarınızı sevmek ve sevilmenin tadına varmak duygusundan alıkoyarsanız, çocuğun ışığını söndürmüş olursunuz. Flört, yaşanması gereken bir olaydır.

(…)

Psikiyatr, Prof.Dr. Aysel Ekşi’nin Elele dergisinde çıkan yazısı, ‘Flört ülkemiz için çok gerekli ’diye başlıyor.”105

İpek Ongun’a göre gençler yaşadıkları romantik ilişkilerle hayata hazırlanırlar. Yaşadıkları tecrübeler doğru insanı bulmaları yolunda onlara yol gösterir.

Yaş On Yedi romanında annesinin ölümüyle sarsılan Bahar’ın, arkadaşı

Serdar ile hayata bağlandığını görürüz. Serdar ile sık sık buluşan Bahar, onunla sıkıntılarını paylaşır. Serdar’ın da ailesiyle sorunlar yaşadığını öğrenen Bahar Serdar’ı kendine daha yakın hisseder. Bahar, Serdar’a karşı hissettiği duyguların onu mutlu ettiğini düşünür. Annesinin arkadaşı Handan Hanım’a, Serdar’a karşı

      

104 İpek Ongun, Bir Pırıltıdır Yaşamak, İstanbul 2008, s. 231 105 İpek Ongun, a.g.e, s. 232

hissettiklerinin anlatır. Handan Hanım’ın olumlu yaklaşımı sayesinde âşık olmanın utanılacak bir duygu olmadığını öğrenir:

“Nasıl açıklasam bilemiyorum. Arkadaş olmasına arkadaşız. Flört derseniz, değiliz, yani çıkmıyoruz. Ama onu çok beğeniyorum, yani görünce kalbim filan atıyor, bana ilgi gösterince çok, çok seviniyorum. Günüm parlaklaşıyor sanki. Ama bu duygularımı sıkı sıkı saklıyorum. Ne Serdar’ın, ne de arkadaşlarımın anlamasını istiyorum. Anlayacaklar diye ödüm kopuyor.

“İlahi çocuk”, diyerek güldü Handan Hanım.

“Yavrucuğum, bunda ne var bu kadar utanılacak? Yaşının gereği bu. Bir insanın diğerinden hoşlanması, onu beğenmesi, onun yanında mutluluk duyması çok güzel.”106

Bir Genç Kızın Gizli Defteri romanında Serra aşk ile ilk defa tanışır. Cüneyt’e karşı hissettikleri, Serra’yı şaşırtır. Cüneyt’e karşı hissettikleri, Serra’yı şaşırtır. Onun bu şaşkınlığını hayali babası Cosby Baba gidermeye çalışır. Cosby Baba, Serra’ya hissettiklerinin aşk olduğunu ve aşkın utanılacak bir şey olmadığını anlatmaya çalışır:

“Sanırım benim küçük kızım ilk kez âşık oluyor. Bunda utanılacak bir şey

yok, herkes bir ilk aşk yaşar ve bu ilk aşk ömür boyu unutulmaz. Bunun güzel bir şey olduğunun bilicinde olmanı isterim.”107

Serra, Cosby Babasıyla sohbet ederken, fiziksel görüntüsünden hoşlanmadığını, bir erkeğin de kendisini beğenebileceğine inanmadığını anlatır. Cosby Baba da ruh güzelliğinin öneminden bahsederek Serra’yı yönlendirmeye çalışır. Bu bölümden yazarın Cosby Baba aracılığıyla gençlere, kişiliğin fiziksel güzellikten daha önemli olduğu mesajını verdiğini görürüz:

      

106 İpek Ongun, Yaş On Yedi, İstanbul 2008, s. 108

“Sen kendini beğenmeyebilirsin çünkü sen hala modası geçmiş şeylerle ölçüyorsun güzelliği. Yok, yeşil gözler, yok sopa gibi ince olmak… Oysa biz erkekler belki böyle güzelleri sokakta görünce dönüp bakarız ama birlikte olmak istediğimiz, gerçekten sevebileceğimiz kızlar, kişilikleri olan kızlardır. Kişilikleri güzel olan, kafası çalışan, seven, insanın oturup konuşabileceği kızlar.”108

Yazara göre, aşk, güzel ve yaşanılası bir duygudur; ancak bazen acı ve sıkıntılarla gelir. Serra ilk aşkı Cüneyt’ten ayrıldıktan sonra hayal kırıklığı yaşar. Öğretmeni Mualla Hanım, yaşanan arkadaşlıkların, aşkların insanları tanıma yönünde gerekli olduğunu söyler. Tecrübelerden ders çıkarmak gerektiğini belirterek Serra’ya yardımcı olur:

“Bu yaşlar sizin çeşitli kişileri tanımak, çeşitli arkadaşlık, dostluk ve gönül

ilişkilerini tanıma döneminiz. Her yeni insan ilişkisi sizi olgunlaştıracak, zenginleştirecek birer deneyimdir, o nedenle uzun süre bir kişiye saplanıp kalmak, özellikle de sizin yaşlarınızda sizleri ve gelişiminizi kısıtlar… İşe bir de bu yönden bak.”109

Serra’nın arkadaşı Dilek de aşkın her zaman mutluluk getirmediğini dile getirir. Dilek’e göre bir beraberliğin başlaması kadar bitmesi de tabiidir.

“Gelişi gibi gidişi de kabul etmek gerek. Geldiği zaman aşkın güzelliğini, kendine

saygısını yitirmeyecek biçimde, sana pişmanlıklar yaşatmayacak şekilde yaşamalısın. Bitince de çok güzeldi, iyi ki böyle bir deneyim yaşadım; şimdi daha zenginim, anılarım var diyebilmelisin.” 110

      

108 İpek Ongun, Bir Genç Kızın Gizli Defteri, İstanbul 2009, s. 121 109 İpek Ongun, Kendi Ayakları Üstünde, İstanbul 2009, s. 265 110 İpek Ongun, a.g.e, s.143 

Adım Adım Hayata romanında Serra ile annesi arasındaki konuşmaları görürüz. Üniversite öğrencisi olan kızına, cinsellik ve karşı cinsle arkadaşlık konusunda bilgi vermeye çalışan annenin, bu konuları konuşmakta geç kaldığı için kendine kızdığını da anlarız. Anne, utandığı için kızıyla konuşamadığını söyler. Anne de aşkı, sevgiyi yaşamanın tabii olduğunu, bu duygulardan utanılmaması gerektiğini dile getirir. Cinselliğin aşk ve sevgi ile anlam kazandığını söyleyen anne, cinselliğin sevilen insanla yaşanması gerektiğinin de altını çizer:

“Cinsellik ancak aşkla, sevgiyle el ele gittiği zaman bir anlam kazanır. Sırf

eğlence için, sırf cinsellik için yapıldığında bir süre sonra o genç kız kendini kullanılmış hisseder.”111

“Cinsellik hafife alınacak bir konu değil. Belli bir yaşa gelip olgunluğa eriştikten, kendini, duygularını iyice tanımlayabildikten sonra, özsaygıyı zedelemeyecekse, hayatını karabasana çevirmeyecekse ve mutlaka sevdiği, derin duygularla bağlı olduğu biriyle yaşanmalı, diye düşünüyorum.”112

Serra’nın annesi konuşmaları sırasında kendi dönemindeki cinsellik ile günümüzdeki cinselliği karşılaştırır. Eski zamanlarda toplum baskısının cinsellik hakkında konuşmayı bile kısıtladığını, cinselliğin yeterince yaşanmadığını; günümüzde ise kadının çalışma hayatına girmesiyle birlikte bu konuların daha rahat bir şekilde konuşulduğunu anlatır:

“Bizim zamanımızda cinselliğin yaşanmamasının nedeni toplumdan korkuydu. Bir duyulursa mahvolurum, sonra herkesler ne der…

(…)

      

111 İpek Ongun, Adım Adım Hayata, İstanbul 2008, s. 163 112 İpek Ongun, a.g.e, s. 164

Ama değişim rüzgârları esmeye başlayınca, pek çok taş yerinden oynadı. Bunların en önemlisi diyebilirim ki, kadınların çalışma hayatına atılıp para kazanmaya başlamalarıydı. Ev kadınlığından meslek kadınlığına geçiş genç kadına sosyal yaşamda da özgürlük getirdi.”113

Anne, gelişigüzel yaşanacak cinselliğin AIDS ve benzeri hastalıklara davetiye çıkardığını, hamilelik gibi gencin hayatını altüst edebilecek bir olayın da olabileceğini söyleyerek Serra’yı uyarmaya çalışır:

“Akılını kullanan bir gencin geleceğe yönelik hayalleri ve amacı olacaktır.

Hayalleri ve amacı olursa, bir anlık zaaf için geleceğini harcamayacaktır. Hamile kalmak var, AIDS ya da cinsel yolla bulaşan başka hastalıklar var.”114

Romanlarında gençleri bilgilendirmeye, hayata hazırlamaya çalışan İpek Ongun’un, bu konuda başarılı olduğunu görürüz. Ergenlik dönemlerinde aileleriyle iletişimlerinde sorun yaşayabilecek gençlerin, kendilerine hitap eden kitaplara yönelebileceğini düşünürsek yazarın, hedefine ulaşacağını söyleyebiliriz. Yazar Serra’nın annesi yoluyla doğru bilgileri okuyucularına ulaştırmaya çalışır. Cinselliğin ne olduğu, cinselliği yaşama şekli belirsizdir, açık açık anlatılmamıştır. Verilen mesajlar kahramanlar arasında gizli kalmıştır. İncelediğimiz romanlarda yazarın evlilik öncesi birlikteliği onaylamadığını sezinleriz. Romanlarının yanında kişisel gelişim kitapları ile okuyucularına ulaşmaya çalışan Ongun’un “karşı cinsle arkadaşlık ve cinsellik” konusunu en yoğun olarak Bir Pırıltıdır Yaşamak 115 adlı kitabında işlediğini görürüz.

      

113 İpek Ongun, Adım Adım Hayata, İstanbul 2008, s. 159 114 İpek Ongun, a.g.e, s. 163

115 İpek Ongun, Bir Pırıltıdır Yaşamak adlı eserinde cinsellik hakkında da geniş bilgilere yer verir.

Ongun, kitabında cinselliğe hayatın bir parçası olarak görür, gençleri akıllarını kullanmaları ve cinsellik konusunda acele etmemeleri konusunda uyarır. Gençlere cinsellik konusunda bilgi edinmelerini salık verir:

3.2.3. Evlilik

Evlilik, iki kişinin, aile kurmak üzere, kanunların uygun gördüğü şekilde, ruhen ve bedenen bir ömür boyu sürecek şekilde bir araya gelmesidir. Evlilik, insan toplumlarının temel kurumudur. Evrensel nitelik taşır. İnsan topluluklarının çoğunda evlenme vardır. “Aile” kurumu evlenme sayesinde ayakta durur.

Eş seçimi, isabetli olmadığı takdirde, insanı mutsuz bir hayat geçirmek zorunda bırakabileceği için çok önemlidir. Evlilik bir sonuç değil başlangıçtır. Eş seçmenin önemini bilen yazar, evlenmeden önce gençlerin birbirlerini iyi tanımaları gerektiğini vurgular.

Kendi evliliğinde yaşadığı sorunları kızının yaşamasını istemeyen anne, kızına bu yönde öğütlerde bulunur. Anneye göre aşk, evlilik için gereklidir. İyi bir evlilik için evlenilecek insan farklı yönlerden tanınmalıdır:

“ Biliyor musun, Serra, düşünüyorum da mutlu olmayı başarabilen insanlar

zeki kişiler, çünkü onlar bir olayı ya da kişiyi her yönüyle görebiliyorlar, diye gözlemini dile getirmiş ve devam etmişti. “Şimdiki aklımla baktığımda, yaptığım hatalar zincirini o kadar net görebiliyorum ki… İlk hata, karşımdaki kişiye tek yönden bakmam, diğer yanlarını hiç araştırmamamdı. Buna neden, ona olan aşkımdı.”116

       

“Hepimiz başımızı kuma gömmüş duruyoruz. Oysa cinsellik yaşamın bir parçası, hem de

yadsınmayacak bir parçası.

Bunun en doğrusu, cinselliğin, okullarda, bilimsel bir biçimde öğretilmesi. (…)

Cinsellik konusunda bilinçlenmenin bir başka yolu da doktorların hazırladıkları kitapları okumak. ( Ongun, Bir Pırıltıdır Yaşamak, 2008, s. 238 )

     

 

Serra ile hayat tecrübelerini paylaşan insanlardan biri de Serra’nın dedesidir. Dede, eş adayının özelliklerinden söz eder. Ona göre, çalışkan, iyi bir insan kaçırılmaması gereken bir şanstır:

“İyi bir insan, bulunmaz bir pırlantadır, öyle birini tanıdınız mı,

kaçırmamaya bakın… Bir de çalışkansa hiç korkmayın.”117

“Evlilik” konusunda gençleri bilgilendirmek isteyen yazarın, Doğanay Hoca’yı kendi düşüncelerini iletmede bir araç olarak kullandığı görürüz. Doğanay Hoca, öğrencilerine yapacakları evlilikleri için tavsiyelerde bulunur. Sağlıklı iletişimin önemine değinen Doğanay Hoca, paylaşmanın, mutluluğu arttırdığını söyler:

“İşte onun için ilk günlerden başlayarak her şeyi birbirinize açık açık

söylemeye karar verin. Her şeyi ama her şeyi… O ne istiyor, siz ne istiyorsunuz? O neye kırıldı? Siz neye bozuldunuz? Bunları açık açık konuşursanız ilişkiyi yiyip bitiren o küçük pürüzlerin oluşmasını önlemiş olursunuz. İşinizle ilgili bir şeye canımız mı sıkıldı, eve gelir gelmez bunu ona söyleyin. Söyleyin ki, eşiniz, niye bana surat ediyor, diye düşünmesin.”118

Doğanay Hoca, paylaşımın yanında sabırlı olmanın ve kanaatkâr davranmanın da önemine değinir:

“Sabırlı olun! Kanaatkâr olun! Ve elinizdekiler için şükretmesini bilin.

(…)

Hayata az eşyayla başlayın ve bir evin yavaş yavaş oluşumunu zevkle izleyin.”119

      

117 İpek Ongun, İşte Hayat, İstanbul 2008, s. 283 118 İpek Ongun, a.g.e, s. 325

İpek Ongun, evlilik öncesi gençlerin birbirlerini iyi tanımaları gerektiğinin altını çizer. Ancak tanıma süresinin uzatılması bazı sıkıntıları da beraberinde getirebilir. Dedesinin yüreklendirmesiyle evlilik kararı alan Sırma ve Deniz’in mutluluklarının ardından konuşan Serra ile dedesi duygularını paylaşırlar:

“Fena mı oldu kız! Bak meğer azıcık yüreklendirilmeye ihtiyacı varmış

(…)

“Öyle demeyin ama dede, biz her şeyi ince ince düşünüyoruz. İşimiz olmalı, diyoruz, şu kadar kazanmalıyım ki rahat yaşabileyim, diyoruz. Çocuk için hazır mıyız, diye soruyoruz.

“İyi de siz böyle düşünürken hayat da akıp gidiyor…”120

Oktay ile nişanlı olan Serra, nişanlısıyla mutlu olamayacağını, beklentilerinin farklı olduğunu anlayınca ondan ayrılır. Yalnızlık sürecinin ardında Özgür ile evlenir. Serra aradığı özellikleri Özgür’de bulur. Bu da Serra’ya büyük mutluluk verir:

“Şöyle desem daha doğru olacak, Oktay. Bizim de ciddi görüş ayrılıklarımız

var. Ve ben, ileride bunların bizi üzeceğinden, birbirimizi kırmaya başlayabileceğimizden korkuyorum.”121

“Dibine kadar mutlu olmak ne güzel şey…

İçinde en ufak bir şüphe kırıntısı olmadan kendi düğününde dans edip eğlenebilmek ne güzel şey…”122

Yazarın, eserlerinde “görücü usulü evlilik”e de değindiği görülür. Serra evlilik konusunda babaannesiyle ters düşer. Babaannesinin geleneksel evlilik anlayışından farklı düşünen Serra’nın görücü usulü evliliği onaylamadığı görülür:

      

120 İpek Ongun, Şimdi Düğün Zamanı, İstanbul 2008, s. 61 121 İpek Ongun, a.g.e, s. 293

“Babaanneciğim, bu devirde ya okulda anlaşılıp evleniliyor, ya da çok sonra, yani otuzlarında evleniliyor.

“Nedenmiş o?”

“Çalışmaya başlıyorsun da ondan. Para kazanıyorsun, biraz gezip tozmak istiyorsun.”123

Serra’yı torunuyla tanıştırmak isteyen Safiye Teyze ile aralarında geçen konuşmadan Serra’nın tutumunu daha iyi anlarız:

“Ama bu olacak iş değil. Düşünsene, sanki bu devirde değil de, babaannemin devrinde yaşıyormuşuz gibi… Sanki hiç kimseyi bulamamış da, ailesinin bulduğu kişiye fit olmuş gibi… Ölsem kabul etmezdim!”124

Safiye Teyze’nin torunu olan Özgür ile tanışan Serra, “görücü usulü evlilik” konusundaki düşüncelerini onunla paylaşır. Özgür’ün de bu konuya daha ılımlı yaklaştığını görülür:

“Pratik olmak gerek diye düşünüyorum. İş hayatına atılınca, birileriyle tanışacak, gezecek zaman olmuyor.

(…)

Peki, bu arada kiminle, nasıl tanışacaktım? Sokaklara çıkıp, kız tavlayacak halin de yok. İşte o zaman arkadaşlar devreye giriyor, seni birileriyle tanıştırıyorlar. Eh, bunu kabullendiğine göre neden ailenin, akrabalarının tanıştırmak istediklerine karşı çıkasın ki… Bu tür takıntıları aşmak gerek diye düşünüyorum.”125

      

123 İpek Ongun, İşte Hayat, İstanbul 2008,s. 321 124 İpek Ongun, a.g.e, s. 207

İpek Ongun’un, eserlerinde, gençlere yön vermeye çalıştığını görürüz. “Evlilik” konusunda da, Doğanay Hoca, Serra’nın annesi, Serra’nın dedesi gibi kahramanlar aracılığıyla gençlere mesajlar verir.

Yazar göre “evlilik”126, mutlulukların yanında sıkıntıların da yaşanabileceği bir beraberliktir. Bu beraberliğin sağlam temellere oturması için de gençlerin birbirlerini çok iyi tanımaları gerekir.

      

126 İpek Ongun, kişisel gelişim kitaplarından biri olan “Bir Pırıltıdır Yaşamak” adlı eserinde “evlilik”

temasına da değinir. “Evlilik” hakkındaki görüşleriyle gençleri yönlendirmeyi hedefleyen yazar şunları söyler: “Ne yazık ki, pek çok roman ve film “uhrevi” bir müzik eşliğinde, evlilik yemini

ederken sona erer. Oysa önemli olan bundan sonrasıdır. Teller, duvaklar, baygın gülücüklerle sanki asıl ulaşılması gereken nokta buymuş mesajı vererek, akılları karıştırıp genç insanı yanıltır. Asıl ulaşılması gereken, huzurlu ve mutlu bir yaşam için gerekli olan kişilik öğelerinin bulunması, karşılıklı hoşgörü, sevgi ve saygının, dürüstlüğün, gerçekliğin bu ilişkide var olup olmadığının araştırılması, sonra da evlilikte uygulanmasıdır. ( İpek Ongun, Bir Pırıltıdır Yaşamak, s. 309 )

Benzer Belgeler