• Sonuç bulunamadı

2.TANZİMAT’TAN GÜNÜMÜZE ÇOCUK ve GENÇLİK EDEBİYAT

3. İPEK ONGUN’ UN ESERLERİNDE TEMATİK SORUNLAR

3.1. Aile-Genç İlişkis

3.1.2 Baba Genç İlişkis

Gencin eğitiminde anne kadar, baba da etkilidir. Baba, eşi ve çocukları için öncelikle güven kaynağıdır. Baba ailede güçlü, daha çok bilen, saygı uyandıran kişi olarak bilinir. Geçmiş yıllarda otoritesi ile etkili olan babanın eskiye göre yumuşadığı günümüzde bile, gençlerin babayı algılayışları pek değişmemiştir. Ceza vermese de korkutmasa da, baba, çekinilen kişi olarak tanımlanır.

İpek Ongun’un romanlarında geleneksel otoriter görünümün dışında, daha etkisiz baba modellerini görürüz.

Yaş On Yedi romanında, annesini kaybeden Bahar, babasını dayanak olarak görür. Eşinin ölümünden çok etkilenen baba, hayata küser. Çocuklarını, kendini ihmal eder. Annesinin yarattığı boşluğu babasıyla doldurmak isteyen Bahar, babasının bir an önce ruhen iyileşmesini ve ailece kenetlenmeyi umar:

      

55 İpek Ongun, Yaş On Yedi, İstanbul 2008 s. 27 56 İpek Ongun, a.g.e,s. 59

“Babasındaki değişiklik Bahar’ı şaşırtıyordu. Kendini bırakmış hayata

küsmüş gibi evden dışarı çıkmaz olmuştu. (…)

Oysa babasının onu eskisi gibi bağrına basmasını, güler yüzle olmasa bile, en azından o kabahatini yakalamaya çalışır tavrını bırakıp, “Nasılsın kızım? Bugün neler yaptın? İyi misin?” diye neler düşündüğünü, neler hissettiğini sormasını; yüreğini üşüten o korkuyu dağıtacak bir şeyler söylemesini, “Merak etme, her şey yoluna girecek. Ben varım arkanda.” demesini bekliyordu”57

Zamanla aile hayatını düzelten Bahar, babası ile arasındaki buzları da eritir. Bahar’ın çok sevdiği kedisi kaybolduğunda, baba dört elle sarılarak kızının mutluluğu için kediyi bulur. Bu olay baba ile Bahar adına bir dönüm noktası olur. Baba ile kızı dertleşirler ve isteklerini bildirirler:

“ ‘Gel şöyle yanıma otur. Eski günlerdeki gibi ufacık olsan, kucağıma otur

diyeceğim, ama kazık kadar oldun. Gel bakayım!’

Bahar hem ağlıyor hem gülüyordu. Babasının yanına sokuldu, onun sigara kokusuyla karışık kokusunu içine çekti.”58

Bir Genç Kızın Gizli Defteri romanında Serra ile babası arasında kopukluk

olduğunu görürüz. Anne ile babasının boşanması Serra’yı annesine yaklaştırıp, babasından uzaklaştırır. Boşanmanın ardından babası ile buluşan Serra bütün beklentilerini yitirir. Babasını çok yalnız ve güçsüz bulur ve ona acır:

“ O benim koskoca, evin reisi babam sanki benim bir günümü rica ediyor

gibi izin istiyordu. O vakit de annem daha bir güçlü göründü gözüme, çünkü ben annemleydim. Sonra annem, teyzem ve eniştemleydi, ayrıca anneannem ve dedem vardı onu destekleyen. Birden babam yalnız, çok yalnız göründü gözüme. Ve o

      

57 İpek Ongun, Yaş On Yedi, İstanbul 2008 s. 80 58 İpek Ongun, a.g.e, İstanbul 2008 s. 150

kocaman, korkulan babama acıyor olmak içimi müthiş bir hüzünle doldurdu. Bir ilahın yıkılışını izliyordum sanki.”59

Serra ile babasının başarısız geçen buluşması, genç kızı düşünmeye zorlar. Babasının ilgisizliği onu tedirgin eder. Serra aralarındaki ilişkiyi ruh çalkantıları içinde sorgulamaya başlar:

“Duygularım karmakarışıktı. Babama kızgındım ama onu orada yalnız başına el

sallarken gördüğümde yeniden bir acıma duygusu benliğimi kaplayıvermişti. Neden her şey böyle oldu? Neden babamla güzel vakit geçiremedik?

(…)

Öte yandan onu seviyorum.

Bilemiyorum… Anlayamıyorum…”60

Baba sevgisinden mahrum olmak, Serra’nın hayalî bir baba yaratmasına sebep olur. Bu, “Cosby Baba”dır. “Cosby Baba”, bir dizi kahramanıdır. 90’lı yılların popüler dizisi olan Cosby Ailesi’nde çocuklarıyla çok iyi anlaşan, ılımlı Cosby Baba, yazar için Serra adına ideal baba figürüdür. Serra, sıkıntılı zamanlarında Cosby Baba ile dertleşir. Hayali bir insanla dertleşmenin mantıklı olmadığını bilse de, bu durum Serra için büyük mutluluktur:

“Bu defteri kimse okumamalı, hele de düşlerimle ilgili bölümleri. Beni deli

sanabilirler ama ne zaman sıkışsam, ne zaman bir sorunum olsa, düşlerimdeki babam hemen yardımıma koşuyor, çözümler buluyor, beni teselli ediyor, bana güç veriyor. Bunu kimseye anlatamam, çünkü anlamazlar. Ayrıca bu benim dünyam, güç aldığım kendi dünyam…”61

      

59 İpek Ongun, Bir Genç Kızın Gizli Defteri, İstanbul 2009, s. 59 60 İpek Ongun, a.g.e, s. 63

Serra, Cosby Babası hakkında düşündüklerini anlatırken istediği babanın özelliklerini de ifade etmiş olur:

“Cosby babam ne kadar akıllı, ne kadar anlayışlı ve ne kadar uyumlu. Onun

hoşgörüsü ve sağduyusuyla çözülmeyecek sorun düşünemiyorum. İşin hoş tarafı, bugüne dek her türlü sorunu tartıştık, bir kez bile olsun bana sesini yükseltmedi. Hep o sakin, yumuşak sesiyle konuştu; yüzünde sabırlı ve anlayışlı ifade vardı benimle tartışırken.”62

Ergenlik dönemindeki genç kim olduğunu, neye değer verdiğini kime bağlanıp inanacağını, amacını bulmaya çalışır. Genç, çevresinde daima ‘onun gibi

olmak’ istediği kişileri arar. Böylece özdeşleşme yaparak kişiliğine biçim verirken yetiştiği çevrenin ekonomik ve sosyo - kültürel koşulların etkisi altında, sorumluluk ve özerklik arasında denge kurmak ister.63 Serra, bu özdeşimi kendisi için değil de

babası için yapar. Babasının, Cosby Baba gibi olmasını hayal eder. Babasıyla iletişim kopukluğu yaşayan Serra’nın hayalî babası, bir savunma mekanizmasıdır. Serra, gerçek babasında bulamadığı sıcaklığı, ilgiyi hayalî babasında bulur.

Yazılı ve görsel medyanın, gençler üzerindeki önemli etkisini düşünürsek yazarın bir dizi kahramanını model olarak seçmesini yadırgamayız. Bir Genç Kızın

Gizli Defteri romanının yazıldığı yıllarda parlayan dizideki baba o dönemin gençliği

tarafından benimsenmesi, yazarın, eserinde Cosby Baba karakterini kullanmasına sebep olmuştur. Yazar, Cosby Baba figürünü yaratırken, bu figürün inandırıcı olmasına dikkat etmiştir. Cosby Babanın özellikleri, gençlerin hayalindeki baba modelleriyle uyuşur. İdeal baba olaylara karşı ilgili, hoşgörülü, sorunlara karşı duyarlı, sevgisini belli eden, çocuğuyla konuşan, sorumluluklarını bilen babadır. Bu durum da yabancı bir dizi kahramanının kültürel çatışma olmaksızın benimsenmesini sağlar.

      

62 İpek Ongun, Bir Genç Kızın Gizli Defteri, İstanbul 2009, s. 162

Serra ile babası arasında, Serra’nın küçüklüğünden genç kızlığına uzanan dönemde yavaş yavaş artan bir kopukluk görürüz. Serra’nın zaman içinde olgunlaşması, babasını olduğu gibi kabul etmesini sağlar. Yaşı ilerleyen Serra, babasını eleştirmekten çok, onun değişemeyeceğini düşünmeye başlar:

“Ama ben babama da artık eskisi gibi kızamıyorum. Diyorum ya, acılar insanı

olgunlaştırıyor. Giderek onu da olduğu gibi kabul ediyorum.”64

Baba sevgisinden yoksun bir çocukluk ve gençlik dönemi geçiren Serra, sağlıklı bir kişiliğinin olmasını, ruh dünyasının zenginliğine bağlar:

“Şaka mı, annemle babam boşandılar, ben babasız büyüdüm sayılır ama

kendimi dağıtmadım. Neden? Çünkü duygusal dünyam zengin benim ve bu zenginlik bana olayları göğüsleme gücü veriyor. Gücümü kendi içimden, kendi kendimden alıyorum”65

İpek Ongun’un romanlarında Serra’nın yakın arkadaşlarının da babaları ile sorun yaşadıklarını görürüz. Gençler babalarının anlayışlı olmadığından, onlarla rahatça konuşamadıklarından şikâyetçidirler. Tümay, şunları söyler:

“Ama böyle bağırıp kızmalar, küsmeleri, sonra evde soğuk durup benimle konuşmaması yok mu, o zaman onunla hiçbir şey konuşmak istemiyorum.

(…)

Zeynep, ‘ Ben de öyle’ diye lafa girdi. ‘Ben de babamdan çekiniyorum. Bir şey yaptığı yok, dövmüyor, bağırmıyor ama ona yakın olamıyorum.”66

      

64 İpek Ongun, Şimdi Düğün Zamanı, İstanbul 2008, s. 317 65 İpek Ongun, Adım Adım Hayata, İstanbul 2008, s. 28

Benzer Belgeler